• Sonuç bulunamadı

2.3. Türkiye’de Yükseköğretim: Sistem, Sorunlar ve Beyin Göçü

3.1.3. YÖK Yurtdışı Lisansüstü Bursunun Gündeme Geliş Aşaması

1981 yılında kabul edilen 2547 sayılı Kanun, Türk yükseköğretimi için bir dönüm noktası olmuştur. Tezin ikinci bölümünde de ifade edildiği üzere, Türk yükseköğretim kurumları 2547 sayılı Kanunla birlikte tek çatı altında toplanmış ve önemli düzenlemeler yapılmıştır. 1987 yılında ise 2547 sayılı Kanunun 33. Maddesinde yapılan değişiklikle, araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim almaları için yurtdışına burslu olarak gönderilmeleri hususunda gerekli şartlar oluşmuştur. Dolayısıyla 1987 yılından itibaren üniversitelerde görev yapan araştırma görevlileri, bağlı bulundukları üniversiteler tarafından dünyanın çeşitli ülkelerine burslu olarak gönderilmiştir.

1981 yılında hayata geçirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa duyulan gereksinim kalkınma planlarında ve eğitim özel ihtisas komisyonu raporlarında da yer almaktadır. 1977 yılında hazırlanan ve 1979-1983 yıllarını kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planının Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporunda, Üniversiteler Kanununun yeniden ele alınması ve hazırlanacak tasarının yükseköğretimin tümünü kapsayan bir çerçeve yasa niteliğinde olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, yeni açılan ve açılması planlanan yükseköğretim kurumlarının akademisyen ihtiyacının misafir öğretim üyesi sistemiyle çözmenin akılcı olmadığı ve akademisyen yetiştirilmesi için yurtiçi ve yurtdışı programların hayata geçirilmesinin önemli olduğu dile getirilmiştir (DPT, 1977).

Türk yükseköğretim tarihinde çok önemli bir yeri olan 2547 sayılı Kanunun 1981 yılında hayata geçirilmesiyle üniversitelerin yönetimi YÖK’e bırakılmış, YÖK’ün görev ve yetkileri söz konusu Kanunun ilgili Maddelerinde açık olarak belirtilmiştir. Tezin ikinci bölümünde de yer verilen Türk yükseköğretim sisteminin ve kurumlarının sorunlarına çözüm sunabilmek ve daha etkin politikalar geliştirebilmek için gündeme gelen ve yürürlüğe giren 2547 sayılı Kanun, yurtdışına burslu öğrenci gönderilmesi konusuna da işlevsel bir katkı sunmuştur. Bu çerçevede 1987 yılında, fakültelerde görev

129 yapan araştırma görevlilerinin yurtdışına burslu lisansüstü eğitim alabilmeleri için gönderilmelerine yasal zemin hazırlanmıştır. 1929 yılından itibaren MEB tarafından 1416 sayılı Kanun kapsamında yurtdışına burslu gönderilen öğrencilerin yanı sıra, YÖK de yükseköğretim kurumlarında görev yapan araştırma görevlilerini yurtdışına gönderme yetkisine sahip olmuştur.

YÖK Yurtdışı Lisansüstü Bursunun gündeme gelmesi ve hayata geçirilmesinin bazı temel nedenlerinin bulunduğu söylenebilir. Öyle ki IV. Beş Yıllık Kalkınma Planına göre, Türk yükseköğretim kurumlarının sunduğu eğitim olanakları nitelik ve nicelik bakımından yetersizdir, ülkenin ihtiyaç duyduğu kalifiye işgücünü yetiştirmede zayıf kalmaktadır. 1416 sayılı Kanun kapsamında yurtdışına gönderilen öğrencilerin yurda dönüşlerinde istihdam edilmelerindeki aksaklıklardan dolayı akademisyen ihtiyacının devam ettiği ve akademisyen yetiştirme konusunda geçerli bir sistemin halen geliştirilemediği de söz edilen kalkınma planında yer almaktadır. Öte yandan, doktorasını yapmış araştırma görevlilerinden de yeterli ölçüde yararlanılamadığı ve üniversitedeki kadroların daha tutarlı, etkili ve dengeli şekilde dağıtılması gerektiği (DPT, 1979: 449-459) belirtilmektedir. 1984 yılında hazırlanan V. Beş Yıllık Kalkınma Planında, 1985-1989 yılları arasındaki döneme dair hedefler ve öngörüler tespit edilmiştir. YÖK yurtdışı bursunun başlangıcından kısa bir süre önce hazırlanan Planda, yurtdışına daha çok burslu öğrencinin gönderilmesi gerektiği ve bu yönde adımlar atılması planlandığı (DPT, 1984: 132-146) belirtilmiştir. Dolayısıyla, 1980’li yılların başlarından itibaren yurtdışına burslu öğrenci gönderiminin teşvik edildiği ve kalkınma planlarında sıkça vurgulandığı görülmektedir.

Türk yükseköğretim sisteminde akademik kariyerin ilk basamağı olan araştırma görevliliği süreci, kişinin kendini geliştirmesi ve donanımlı bir öğretim üyesi olabilmesi için önem arz etmektedir. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerdeki akademisyen eksikliği, doğal olarak yükseköğretim kalitesinin de düşmesine neden olmaktadır. Bu yüzden, akademisyenlik mesleğinin gençlere cazip hale gelmesi için, şartlarının ve sunulan imkânlarının geliştirilmesi elzemdir. Tezin ikinci bölümünde de ifade edildiği üzere, Türk yükseköğretimde görev yapan araştırma görevlilerinin her dönem önemli sorunları olmuştur ve olmaktadır. Araştırma imkânlarının kısıtlı, kütüphanelerin yetersiz ve eğitim sürelerinin uzun olması gibi nedenler araştırma görevlilerinin gelişiminde birer engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, uluslararası akademik etkinliklere yeterli düzeyde katılamama, yabancı dil problemi, proje

130 desteklerinin sınırlı olması gibi etkenler de, araştırma görevlilerinin uluslararasılaşması için birer dezavantajdır. YÖK yurtdışı bursu öncesi süreçte, yurtdışında lisansüstü öğrenim görmek isteyen araştırma görevlilerinin istifa etme zorunluluğunun olması ve burs kontenjanlarının oldukça sınırlı olması, akademik kariyerin henüz başında olan araştırma görevlilerinin yurtdışında eğitim alma şanslarını oldukça azaltmıştır. Bu nedenle, araştırma görevlilerinin hem kadrolarının bağlı bulundukları üniversitelerde kalabilmeleri hem de yurtdışında lisansüstü öğrenim görme fırsatına sahip olabilmeleri için YÖK Yurtdışı Lisansüstü Bursu gündeme gelmiş ve yürürlüğe girmiştir.

Yükseköğretim kurumlarının niceliği ve niteliği, bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin yükselmesinde önemli paya sahiptir. 1980’li yıllarda Türkiye’deki üniversitelerin nicelik ve nitelik bakımından yeterli düzeyde olmaması, yeni üniversitelerin kurulması fikrini ön plana çıkarmıştır. Kurulacak yeni üniversitelerdeki öğretim üyesi gereksiniminin karşılanması ve üniversitelerin nitelik bakımından gelişiminin sağlanabilmesi için MEB bursu dışında bir yurtdışı bursuna daha ihtiyaç duyulduğunu gündeme getirmiştir. Buna ek olarak, yurtdışındaki lisansüstü eğitim sürelerinin Türkiye’ye kıyasla daha kısa olması, öğretim üyesi ihtiyacının daha hızlı şekilde karşılanabilmesi noktasında önem taşımaktadır. Böylelikle YÖK yurtdışı bursu sayesinde, kısa sürelerde lisansüstü eğitimlerini tamamlayan araştırma görevlilerinin, öğretim üyesi olarak istihdamı gerçekleşmiştir.

YÖK yurtdışı bursu öncesi dönemde yurtiçinde lisansüstü eğitimlerini tamamlayan araştırma görevlileri, Türkiye’deki yabancı dil eğitiminin verimsiz olmasından dolayı, akademik birikimlerini yurtdışı platformlara taşıyamamış ve daha yerel düzeyde çalışmak durumunda kalmışlardır. Öyle ki, çoğu akademisyen asgari atama şartlarını sağlayacak kadar yabancı dil düzeyine sahip olabilmiş ve bu durum Türk üniversitelerinin uluslararasılaşamamasına neden olmuştur. Nitekim Türk üniversiteleri dünyanın en iyi üniversiteleri arasında girememiş ve verilen eğitimin de niteliği hedeflenenin çok uzağında kalmıştır. Sayılan tüm bu nedenler ve durum tespitleri, 1981 yılında kabul edilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun, 1987 yılında güncellenerek yurtdışı bursunu da kapsamasına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda, YÖK Yurtdışı Lisansüstü Bursu gündeme gelmiş ve gereken süreçler tamamlandıktan sonra yürürlüğe girmiştir.

131

3.1.4. 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi’nin Gündeme Geliş Aşaması

2006 yılında hayata geçirilen 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi 1929 yılından itibaren 1416 sayılı Kanun kapsamında devam eden yurtdışı burs politikasının iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Özellikle 2000’li yıllarla birlikte, AB müktesebatı ve ilerleme raporları çerçevesinde işlevsel reformlar gerçekleşmiş ve birçok politika alanında rasyonel kararlar alınmıştır. Bu kararlar ve geliştirilen projeler neticesinde Türkiye sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamda önemli kazanımlar elde etmektedir. Eğitim politikaları, her dönemde olduğu gibi 21. Yüzyıl Türkiye’sinde de öncelikli politika alanlarından biri olmakta ve ilköğretimden yükseköğretime çeşitli stratejiler geliştirilmektedir. 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi’nin gündeme gelmesi ve söz konusu projenin uygulamaya konulmasının nedenleri çözümlenirken, geçmiş uygulamaların, hükümet programlarının, kalkınma planları raporlarının, eğitim şuralarının ve Meclis tutanaklarının incelenmesi önemlidir.

Cumhuriyetin ilanının ardından ilk birkaç on yılda hayata geçirilen reformların kazanımları günümüzde halen etkisini göstermektedir. Eğitim alanında da tesis edilen düzenlemelerle daha çağdaş, Batı ile bütünleşmiş, bilim ve teknik alanında ilerleme kaydeden bir ülkenin inşası hedeflenmiştir. Bu nedenle, Osmanlı Devletinde son yarım yüzyılda uygulanan yurtdışına burslu öğrenci gönderme politikası, 1929 yılında 1416 sayılı Kanun çerçevesinde yürütülmeye başlamış ve binlerce öğrenci yurtdışına gönderilmiştir. Fakat yıllar içersinde güncelliğini kaybeden ve ihtiyaçlara cevap vermekte zorlanan MEB Yurtdışı Lisansüstü Burs Politikası, 2006 senesinden itibaren artırımcı kamu politikası karar verme yöntemiyle daha etkin ve verimli hale getirilmektedir. 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi’nin 2006 senesinde aniden gündeme geldiğini ve uygulamaya konulduğunu söylemek kolay değildir. Özellikle Atatürk’ün vefatından sonraki dönemde giderek önemini ve etkisini kaybeden MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursu, çeşitli hükümet programlarında, meclis görüşmelerinde ve kalkınma planlarında ele alınmış ve söz konusu politikanın aksaklarına ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Yapılan bu görüşmeler ve değerlendirmeler hatta politika tavsiyeleri, 2006 senesindeki 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesi’nin hayata geçmesinde ve burs politikasının Atatürk döneminde olduğu gibi etkin yürütülebilmesinde büyük rol oynamıştır.

Yurtdışı burs politikasına yer verilen I. Bayar Hükümetinin Programında öğretmen yetiştirmenin önemine vurgu yapılmıştır. Avrupa’nın tanınmış ilim ve sanat merkezlerine burslu öğrenci gönderimine devam edileceği ve gerekli görülmesi

132 durumunda yurtdışından uzmanların ülkeye davet edileceği belirtilmiştir. Çeşitli alanlarda davet edilecek uzmanlardan özellikle kalifiye eleman yetiştirme konusunda yararlanılması gerektiği (Neziroğlu ve Yılmaz, 2013: 281) dile getirilmiştir. Bu bağlamda I. Bayar Hükümeti Programında, yurtdışına burslu öğrenci gönderimi konusuna daha çok ağırlık verilmesi ve bu sayede daha kalifiye işgücüne sahip olunabileceği savunulmuştur.

1949-1950 yılları arasında ülkeyi yöneten Günaltay Hükümeti, yurtdışı lisansüstü burs politikasına dair bazı saptamalarda bulunmuş ve bu değerlendirmeler Meclis görüşmelerine de yansımıştır. Dönemin milletvekillerinden Sinan Tekelioğlu, yurtdışına öğrenci gönderimlerinde önemli aksaklıkların olduğunu ve öğrenim görmek üzere gönderilen öğrencilerin birtakım problemler yaşadığını ifade etmiştir. Öyle ki, baytar teşkilatı bulunmayan Amerika’ya baytarlık eğitimi için gönderilen öğrenciler eğitim alamadan geri dönmüş ve burs politikası etkin işletilememiştir. Bu bağlamda, bakanlık birimleri ve diğer kamu kurumları arasında koordinasyon olması gerekirken, her bir birimin bağımsız hareket etmesi söz konusu problemleri ortaya çıkarmıştır. Öte yandan, burslu öğrenci seçiminde de önemli sorunlar yaşanmış ve objektif bir sistem kurulamamıştır. Yurtdışına burslu gönderilen öğrencilerin, genelde vekillerin ve yüksek mevkideki kişilerin akrabaları ve ailelerinden olduğu belirtilmiştir. Sinan Tekelioğlu Meclis (TBMM) toplantısında bu durumu ağır şekilde eleştirmiş ve “Milletin ve memleketin böyle fuzuli olarak sarf edecek parası yoktur” şeklinde bir söylemde bulunmuştur (Neziroğlu ve Yılmaz, 2013: 704-706).

Planlı kalkınma dönemiyle birlikte oluşturulan kalkınma planlarında, birçok politika alanına dair durum değerlendirmelerine ve ileriye dönük hedeflere yer verilmiştir. Bu bağlamda, yurtdışına burslu öğrenci gönderimi konusunda da net hedefler ortaya konulmuş ve bir sonraki kalkınma planında belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığı hakkında çözümlemeler yapılmıştır. I. Beş Yıllık Kalkınma Planında, yükseköğretim hedeflerine ulaşılabilmesi ve öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi için 3.000 kadar öğrencinin burslu olarak yurtdışına gönderilmesi planlanmıştır. Gönderilecek öğrencilerin yarışma usulüyle seçilmesi ve başarılı olanların gönderilmesi öngörülmüştür (DPT, 1963: 467).

1969 yılında hazırlanan II. Beş Yıllık Kalkınma Planında da yurtdışı burs mevzusuna yer verilmiş ve önceki dönemde konulan hedeflere ulaşılamadığı belirtilmiştir. Öyle ki, 1963 yılındaki Planda 3.000 olarak hedeflenen yurtdışına burslu

133 gönderilecek kişi sayısına ulaşılamamış ve sadece 500 öğrencinin yurtdışına eğitim alması sağlanmıştır. II. Planda, ilköğretimden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde düzenlemelerin yapılacağı ve yurtdışına burslu öğrenci gönderimine devam edileceği ifade edilmiştir. Bu bağlamda yurtdışı burs politikasında bazı değişikliklerin yapılması gerektiği (DPT, 1969: 199-201) vurgulanmıştır. II. Beş Yıllık Kalkınma Planında, yurtdışı burs politikasında uygulanması için bazı alternatifler formüle edilmiş ve gelecek dönemlerde daha etkin bir politikanın inşa edilmesi hedeflenmiştir. Bu çerçevede, çeşitli kurumlar adına yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçim aşamasında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) ve TÜBİTAK ile işbirliği gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca, yurtdışına gönderilen öğrencilerin yabancı dil sıkıntısı çekmelerinden dolayı yeterli verimin alınamadığı ve bu nedenle öğrenci seçimlerinde yabancı dil sınavının getirilmesinin önemine değinilmiştir. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp yurda dönen bursiyerlerin sadece bağlı oldukları kurumlarda değil diğer ihtiyaç duyulan kamu kurumlarında da istihdam edilmesi gerektiği (DPT, 1969: 204) ifade edilmiştir.

III. Beş Yıllık Kalkınma Planında yurtdışına gönderilmesi planlanan öğrenci sayısının ancak %19,7’sinin gönderilebildiği belirtilmiştir. Zira I. Beş Yıllık Kalkınma Planından itibaren 6.000 olarak hedeflenen yurtdışına gönderilecek öğrenci sayısı, 1.181 olarak gerçekleşmiş ve hedeflenenin çok uzağında kalınmıştır. Bu nedenle, memleketin ihtiyaç duyduğu yüksek seviyeli bilimsel ve teknik araştırıcı işgücünün yetiştirilmesi sınırlı düzeyde kalmıştır (DPT, 1973: 684-685).

IV. Beş Yıllık Kalkınma Planında Türkiye’nin yükseköğretimine dair tespitlerde bulunulmuş ve öğretim üyesi eksikliğinin önemli seviyelere ulaştığının altı çizilmiştir. 1416 sayılı Kanun kapsamında yurtdışına gönderilen öğrencilerin yurda dönüşte sistematik şekilde istihdam edilmemesinden dolayı akademisyen ihtiyacının karşılanamadığı belirtilmektedir. Bu bağlamda, yükseköğretim kurumlarının söz konusu soruna dair bir çözüm geliştiremediği ve MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursundan istenilen düzeyde verim alınamadığı (DPT, 1979: 452) dile getirilmiştir.

1980’li yıllarla birlikte artan üniversite sayılarına koşut olarak akademik personel sayısında da bir artış olması beklenmiştir. V. Beş Yıllık Kalkınma Planında, beş yıllık süre zarfında öğretim elemanı sayısının 45.000’e ulaşacağı öngörülmüş ve bu çerçevede adımlar atılacağına vurgu yapılmıştır. MEB Yurtdışı Lisansüstü Burslarından daha fazla faydalanarak ve gelişmiş üniversitelerdeki enstitülerle işbirliği yaparak

134 öğretim elemanı yetiştirilmesine hız verileceği belirtilmiştir. Buna ek olarak, Türk yükseköğretim kurumlarındaki boş öğretim elemanı kadrolarının doldurulması için teşvik mekanizmasının kurulacağı ve akademisyenlik mesleğinin bir cazibe merkezi haline getirileceği (DPT, 1984: 146) ifade edilmiştir.

Uysal (1973) MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursuna ilişkin önemli bulgular elde ettiği çalışmasında yurtdışı lisansüstü burs politikasındaki aksaklıklar şu şekilde ortaya koymuştur: MEB Yurtdışı Lisansüstü Burs kontenjan ve öğrenim alanları belirlenirken herhangi bir ölçüt, uzun vadeli ve ayrıntılı plan bulunmamaktadır. MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursunun tanıtımı başarılı şekilde yapılmamakta ve birçok iyi öğrenci burstan haberdar olamadığı için bu fırsatı kaçırmaktadır. Yurtdışına gönderilecek öğrenci seçimleri objektif tekniklerden uzak olup sınav sisteminin yeniden ele alınması gerekmektedir. Öyle ki, yurtdışına gönderilen öğrencilerin lisansüstü eğitimlerinde başarı durumlarının yüksek olmaması, öğrenci seçimlerinde daha dikkatli olunması açısından önemli bir göstergedir. Yurtdışı burs hakkı kazanan öğrencilerden yurtdışına çıkmadan önce iki adet kefil istenmektedir; dolayısıyla, bazı öğrenciler kefil bulmakta sıkıntı yaşamakta ve bu durum öğrencileri olumsuz etkilemektedir. Bursu kazanan öğrencilerin, lisansüstü öğrenim görecekleri yükseköğretim kurumlarından kabul almaları gerekmektedir. Bu nedenle yabancı dili yeterli seviyede olmayan ve yurtdışındaki üniversiteler hakkında sınırlı bilgiye sahip olan bursiyerler, ciddi sorunlar yaşamakta ve tercihlerini sağlıklı şekilde yapamamaktadır. Hâlbuki yurtdışı eğitim müşavirlikleri bursiyerleri bu konuda yönlendirirse yurtdışı lisansüstü burs politikası daha verimli olacaktır. Kamu kurumlarında çalışan bursiyerlerin, yurtdışına çıkmadan önce istifa etmeleri gerekmektedir; yurtdışına gitmek için bağlı bulundukları kurumdan istifa eden bursiyerler, hem memuriyet haklarını kaybetmekte hem de yurtdışında geçen süreleri hizmet yılı olarak sayılmamaktadır; dolayısıyla, başarılı ve kamu kurumunda çalışanlar bireyler için MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursu cazip gelmemektedir. Yurtdışı bursunu kazanıp yabancı dil kursuna gönderilen ve yabancı dil bakımından zayıf olan bazı bursiyerler, psikolojik sıkıntılar yaşayabilmektedir. Bu yüzden, yabancı dili belirli bir düzeyin altında olan bursiyerlerin, lisansüstü öğrenimlerine başlamadan önce yurtiçinde de dil kursu almaları gerekmektedir. Mali konularda da bursiyerler ciddi zorluklar çekmektedir; dolayısıyla, diğer olumsuz etkenlerle birlikte bursiyerlerin bir bölümü psikolojik rahatsızlar yaşamakta ve akademik başarıları olumsuz etkilenmektedir (Uysal, 1973: 117-119).

135 1988 yılındaki XII. Eğitim Şurasında yükseköğretimin geleceğine dair önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlarda özellikle öğretim elemanı sayısının artırılması için izlenebilecek yollar üzerinde durularak bir proje yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda yurtdışı lisansüstü burs imkânlarının arttırılmasının önemli olduğu ve bu sayede öğretim elemanı ihtiyacının karşılanabileceği belirtilmiştir. 1988 yılı Eğitim Şurasında ayrıca akademisyenlik mesleğinin her bakımdan daha cazip hale getirilmesine ve araştırma imkânlarının yurtdışındaki üniversitelerle koordineli şekilde geliştirilmesi gereğine vurgu yapılmıştır. Tezin ikinci bölümünde de, akademisyenlerin sorunları ifade edilirken yer verildiği üzere, ders yüklerinin ağır olması ve akademik faaliyetler için kullanılabilecek kütüphanelerin zengin içeriklere sahip olmaması gibi konular da 12. Eğitim Şurasında ele alınmıştır. Nitekim öğretim elemanlarının haftalık ders yüklerinin azaltılması ve üniversite kütüphanelerinin daha zengin hale getirilmesi yönünde kararlar alınmıştır (http://www.meb.gov.tr).

2000 yılında hazırlanan ve 2001-2005 yıllarını kapsayan VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planının Yükseköğretim Özel İhtisas Komisyonu Raporunda, son yıllarda önemli sayıda öğrencinin yurtdışına burslu olarak gönderildiği ve dolayısıyla ciddi mali kaynak aktarımının olduğu ifade edilmiştir. Fakat yurtdışında burslu gönderilecek öğrencilerin daha objektif metotlar kullanılarak seçilmesi ve bilimsel esasların göz önünde bulundurularak hazırlanacak insan kaynakları planlaması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda, söz konusu planlama kapsamında öğrencilerin yurtdışındaki seçkin yükseköğretim kurumlarına gönderilmesinin ülke geleceği için değerli bir yatırım olacağı belirtilmiştir. Ancak, ülke kaynaklarının plansız ve bilimsel ilkelerden uzak şekilde kullanıldığı yılların olduğu ve bu yüzden yurtdışı lisansüstü burs programının belirli bir düzene sokulmasının elzem olduğu (DPT, 2000: 30) dile getirilmiştir.

2006 yılı XVII. Eğitim Şurasında, yurtdışı lisansüstü burs uygulamalarına değinilmiş ve bursiyer öğrencilerin sorunları kısmen ele alınmıştır. Yurtdışına gönderilen öğrencilerin yurtdışında yaşadığı çeşitli zorlukların eğitimlerini olumsuz etkilediği ve yurtdışı eğitim müşavirliklerinin daha etkin ve verimli şekilde bursiyer öğrencilerle ilgilenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede, bursiyer öğrencilerin kültürel bağlarının korunması ve güçlenmesi için yurtdışı eğitim müşavirlikleri tarafından çeşitli etkinliklerin düzenlenmesi gerektiği (http://www.meb.gov.tr) ifade edilmiştir.

136 1929 yılında yürürlüğe giren 1416 sayılı Kanundan itibaren yurtdışına öğrenci gönderimi konusunda önemli gelişmeler olsa da, bursiyerlerin eğitimlerini olumsuz etkileyen birtakım sorunlar olduğu açıktır. Daha önceki bölümlerde ifade edildiği üzere; Atatürk’ün vefatından sonra ve özellikle planlı kalkınma döneminin başlamasıyla, yurtdışına burslu öğrenci gönderme konusu çeşitli şekillerde gündeme gelmiştir. Bu nedenle, hükümet programlarında, kalkınma planlarında, özel ihtisas komisyonu raporlarında, çeşitli akademik çalışmalarda ve meclis görüşmelerinde yurtdışı burs politikasının aksaklıklarından bahsedilmiş ve düzenli bir burs programına ihtiyaç duyulduğu defalarca dile getirilmiştir. Yeni kurulan üniversitelerle birlikte ortaya çıkan öğretim üyesi ihtiyacı her ne kadar YÖK yurtdışı bursuyla kısmen karşılansa da, YÖK bursuyla yurtdışına gönderilen araştırma görevlisi sayısının ileriki yıllarda oldukça düşmesi 5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesini elzem kılmıştır.

Tezin ikinci bölümünde de belirtildiği üzere, 2006 yılında Türkiye’de birçok yeni üniversite kurulmuştur. Kurulan üniversitelerin fiziki imkânları ilk yıllarda yeterli düzeylerde olmasa da, günümüzde daha iyi noktalardadır. Akademisyen sayısı bakımından iyi seviyelerde olmayan yeni kurulan üniversitelerin akademisyen ihtiyacını karşılamak üzere yurtiçinde de Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) gibi formüller denenmiştir. Fakat yeni kurulan üniversitelerde lisansüstü eğitim imkânlarının olmaması ya da sınırlı seviyede olması, istihdam edilen akademisyenlerin lisansüstü eğitimleri boyunca diğer gelişmiş üniversitelerde çalışmalarına yol açmıştır. Bu nedenle, lisansüstü eğitim sürelerinin Türkiye’ye nazaran daha kısa olduğu özellikle İngiltere gibi ülkelere gönderilen bursiyerlerin, yeni kurulan üniversitelerde istihdam edilmesi planlanmıştır. Dolayısıyla, 2006 yılına kadar öğrenci sayılarında ciddi dalgalanmaların olduğu MEB Yurtdışı Lisansüstü Bursu için her yıl 1.000 öğrencinin yurtdışına gönderilmesi hedeflenmiştir.

5 Yılda 5 Bin Öğrenci Projesinden önceki dönemlerde bursiyerlerin özlük

haklarından, eğitim alacakları ülkelerin sınırlılığına kadar önemli sorunların yer alması, yurtdışı eğitim müşavirliklerinin aktif şekilde yurtdışı burs politikasında rol almaması, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliğinin zayıf olması gibi nedenler 5 Yılda 5 Bin