• Sonuç bulunamadı

Amerika Birleşik Devletleri’nde Yükseköğretim Sistemi

2.1. Dünyada Yükseköğretim Sistemleri

2.1.1. Amerika Birleşik Devletleri’nde Yükseköğretim Sistemi

ABD yükseköğretim mevzuatına ilişkin Anayasa dışında diğer düzeylerde birtakım hukuki düzenlemeler yapılsa da, ABD Anayasasında yükseköğretimle ilgili doğrudan bir bölüm veya ifade bulunmamaktadır. ABD’de üniversitelerin toplumsal sorunlara ve ihtiyaçlara karşı daha üretken olabilmesi için “Morril Toprak Bağışlama Yasası” çıkarılmıştır. Böylece yükseköğretim kurumlarında mekanik, tarım ve üretimle ilgili bölümler kurulmuş, hatta federal hükümet tarafından bağışlanan geniş arazilerde tarım ve mekanik ya da bugünkü anlamıyla mühendislik (A & M = Agriculture and Mechanics, Texas A & M gibi) üniversiteleri ve bu örnekler çok sayıda ülkeye örnek olmuştur. Öte yandan ABD’de “Savaş Gazilerini Hayata Kazandırma Yasası” çıkartılarak gazilerin yükseköğretime devam etmesi sağlanmış ve bunun sonunda 1 milyon üzerinde gazi yükseköğretime devam etme hakkı elde etmiştir (Küçükcan ve Gür, 2009: 88-89).

ABD yükseköğretiminde merkezi yönetimin kontrolü sınırlı olmasından dolayı önemli ölçüde bir özerklik bulunmaktadır. Her grup ve örgütün üniversite kurabilme hakkı olmasından dolayı özellikle 19. Yüzyılda birçok yükseköğretim kurumu açılmıştır. Ayrıca üniversitelerin çalışmak istedikleri akademisyenleri istihdam etme yetkisine sahip olduğu (Bok, 1986: 11) da ifade edilmektedir. ABD’de yükseköğretim kurumlarının yönetiminde mütevelli heyeti yer almaktadır. Mütevelli heyeti, ABD yükseköğretiminin çıkarlarını korumakta ve üniversite toplum arası ilişkilerin daha güçlü olmasını sağlamaktadır (Küçükcan ve Gür, 2009: 92). ABD’de mütevelli heyetleri; Board of Regents, Board of Trustees, Board of Higher Education, Board of Visitors, Board of Overseas gibi isimler alabilmektedir. Rektör, özel ya da devlet üniversitesi fark etmeksizin aday tepsi komitesinin belirlediği kişiler arasından

61 mütevelli tarafından atanmaktadır. Rektörün; üniversiteye mali kaynak yaratabilecek, iş çevreleri ve toplumla olan ilişkilerde üniversiteyi temsil edebilecek, saygın ve lider kişilikli olması (Doğramacı, 2007: 32, 49) beklenmektedir. Rektör; üniversitenin tüm işleyişinden, ilişkilerinden, çıkarlarını korumaktan sorumludur. Buna ek olarak, mütevelli heyeti tarafından belirlenen politikaların uygulanması ve mütevelli heyetine sunulmak üzere yıllık bütçe hazırlanması gibi faaliyetlerde de üniversite rektörünün yükümlülüğü bulunmaktadır. Rektör, üniversitedeki birtakım işlerin yürütülmesi için akademik yönetici tayin etmektedir. Akademik yöneticilerin; öğretim üyesi seçimi, dekan seçimi, yeni programların açılması ve güncellenmesi, öğrenci kabulü, yeni öğrencilerin oryantasyonunun sağlanması, akademik bütçenin yönetilmesi, personel maaşları ve promosyonlarının düzenlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kütüphane ve bilgisayar laboratuarı gibi fiziki imkânların geliştirilmesi gibi birçok görev üstlendiği (Hammond, 2002: 4) belirtilmektedir.

ABD’deki yükseköğretim kurumları mali açıdan birçok gelir kaynağına sahiptir. Harçlar, bağışlar, özel bağış anlaşmaları, vakıf gelirleri, satışlar ve hizmetlerden gelen gelirler ile federal, yerel ve eyalet yardım fonları yükseköğretim kurumlarının gelir kalemlerini oluşturmaktadır. ABD’de özellikle son yıllarda federal düzeyde gelen yardımlarda bir düşüş yaşanmış ve söz konusu fonlar kurumlardan ziyade öğrencilere tahsis edilmeye başlamıştır. Bu nedenle yükseköğretim kurumları, gelirleri artırmak için birtakım politikalar izleme başlamış ve ilk olarak öğrenci harçlarında önemli artırıma gidilmiştir. Bununla birlikte, akademik bakımından yetenekli öğrenciler yerine yükseköğrenim ücretlerini ödeyebilecek öğrenciler daha çok tercih edilmiştir. Yükseköğretim kurumları bütçe kısıtlamalarına gitmiş ve özel bağış anlaşmaları yapmak için daha çok çaba göstermişlerdir. Yükseköğretimdeki mali sıkıntılar, yükseköğretimin en önemli aktörlerinden biri olan öğrencileri de ciddi anlamda etkilemiş ve öğrenim ücretlerinin daha düşük olmasından dolayı iki yıl eğitim veren yükseköğretim kurumları öğrenciler tarafından daha çok tercih edilir hale gelmiştir (Dougherty, 2004: 6-22).

ABD’de ortaöğretim sonrası yükseköğretime devam etmek isteyen öğrenciler için çeşitli kriterler bulunmaktadır. Yükseköğretime geçişte merkezi bir sınav sisteminin olmadığı ABD’de, adayların yetenek sınavlarından aldığı puanlar, ortaöğretim başarı durumu, sınıftaki derecesi, okul dışı faaliyetleri, niyet ve referans mektupları gibi faktörler yükseköğretim kurumları tarafından değerlendirmeye alınmaktadır (Küçükcan

62 ve Gür, 2009: 95; Günay ve Gür, 2009: 235). Yükseköğretim kurumları tarafından söz konusu ölçütlere göre yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrencilerin yükseköğretime geçişi sağlanmaktadır. Yükseköğretim kurumları öğrencileri seçerken farklı yöntemler izleyebilmektedir. Örneğin, bir üniversite aday öğrencilerden seçim yaparken yetenek sınavı puanlarıyla lise başarı puanlarına daha çok önem verirken, başka bir üniversite okul dışı faaliyetler ve referans mektuplarına daha fazla önem atfedebilmektedir. Bu nedenle ABD’de yükseköğretime geçişte üniversitelerin çok büyük ölçüde bağımsız olduğunu ve öğrencileri kendi kriterlerine göre seçtiğini ifade etmek mümkündür. Birden fazla ana kampüsü olan sistem/zincir üniversitelerinin her biri lisans ve lisansüstüne öğrenci seçimi dâhil çeşitli konularda sistem düzeyinde belirlenen ana kurallara uymak durumundadır.

ABD’de lisansüstü öğrenim görmek isteyen yabancı öğrenciler için her üniversitenin çeşitli seçim usulü ve asgari şartları bulunmaktadır. Özellikle anadili İngilizce olmayan ülkelerdeki öğrencilerin uluslararası geçerliliği olan İngilizce sınavlarından yeterli puan almaları gerekmektedir. Ayrıca adayların akademik çalışma alanlarına ilişkin çalışma amaçlarını gösteren mektuplar hazırlamaları gerekmektedir. Üniversitelerin birçoğu yüzyüze ya da çevrimiçi olarak adaylarla mülakatlar yapabilmektedir. Öğrenim ücretleri devlet tarafından karşılanacak olan adayların için ise başvuru süreci daha kolay geçmekte ve üniversiteler lisansüstü öğrenim için bursiyer öğrencileri daha çok tercih etmektedir. Dolayısıyla, bursiyer öğrenciler yabancı dil şartını sağlamaları durumunda lisansüstü öğrenim için ABD üniversiteleri tarafından büyük olasılıkla kabul edilmektedir. Ayrıca, yabancı dil şartını sağlayamayan fakat belirli bir seviyede yabancı dil bilgisi olan adayların da üniversiteler tarafından lisansüstü öğrenim öncesi düzenlenen yabancı dil kurslarına devam etmeleri durumunda kabul almaları daha kolay hale gelmektedir. MEB ya da YÖK yurtdışı lisansüstü burslarıyla da yurtdışına gönderilen bursiyerlerin önemli bir kısmı ABD’ye gönderilmektedir. Her ne kadar bursiyer öğrencilerin çoğu doğrudan normal öğrenime başlasa da, lisansüstü kabul için istenilen yabancı dil puanına sahip olmayan bursiyerler ABD üniversitelerindeki dönem öncesi (Pre-sessional English Courses) kurslara katılmaktadır. ABD’de özellikle 1950’ler sonrası yükseköğretimde önemli bir ivme kazanılması ve ABD yükseköğretim kurumlarından alınan lisans ve özellikle lisansüstü diplomaların dünya çapında saygınlıklarının olması, Türk ve diğer bursiyer öğrenciler için bir çekim etkisi göstermektedir.

63