• Sonuç bulunamadı

2.9. Sağlık Hizmetleri ve Salgın Hastalıklar

2.9.1. Veba

Sağlık hizmetlerinde yaşanan gelişmelerden önce İmparatorluk genelinde görülen salgın hastalıklar birçok cana mal olmuş, hastalığın ortaya çıktığı yerleşim yerlerindeki nüfusun bir kısmı tamamen yok olmuştur. Özellikle uzun yıllar Osmanlı topraklarında görülen hıyarcıklı veba, XVIII. yüzyılın sonunda ve XIX. yüzyılın başında İzmir’de ve diğer limanlarda çok sayıda ölüme sebebiyet vermiştir.993

Elmalı’da kaydedilen ilk salgın hastalık 1729 yılında ortaya çıkan kimi zaman tâûn994

kelimesiyle ifade edilen ve XVIII. yüzyıldan XIX. yüzyılın ortalarına kadar yaygınlığını koruyan vebadır. Elmalı kırsalında ortaya çıkan ve hayvandan insana geçtiği bilinen bu salgın hastalık buradan Antalya’ya sıçramıştır.995

Ancak bu felakete karşı nasıl bir koruyucu önlem alındığına dair bir bilgi bulunmamaktadır.

XVIII. yüzyıl sonu ile XIX. yüzyıl başında Elmalı ve çevresinde etkili olan ve hastalığın türü konusunda bir bilgi bulunmamakla birlikte veba olduğu düşünülen, birçok köyde büyük ölçüde can kaybına neden olan birkaç salgın hastalık vakasına daha rastlanmaktadır. Elmalı köylerinden Eskihisar, Imırcık, Çobanisa ve Dire ile Finike köylerinden Ernez, Yazır, İncirağacı, Halaçlar, Arif, Alacadağ, Örtekiz ve Adrasan XIX. yüzyıl başında ortaya çıkan salgın hastalıklar nedeniyle ciddi bir nüfus kaybına uğramış ve köyler küçülmüştür. Hatta Halaçlar ve Adrasan köylerinde salgın hastalık ikinci kez kendini göstermiştir.996

1842 yılında bölgeyi ziyaret eden seyyahlar tarafından özellikle Ernez Köyü’nde ciddi bir veba salgınının olduğu ve buranın ağası tarafından köyün karantina altına alındığı, birçok kişinin ölümüne neden olan salgının, köy ağasının gayretleriyle sınırlar içinde tutulup

992KVS.,1332, Def‘a 30, s.347. 993

İzmir’deki 1812 salgını şehrin nüfusunun beşte birinin ölümüne sebep olmuştur, bkz. Donald Quataert, “19. Yüzyıla Genel Bakış Islahatlar Devri 1812-1914”, s.911.

994 Tâûn daha çok hıyarcık vebasının karşılığı olmakla birlikte “veba” muhtemelen diğer salgın hastalıklara

da verilen bir isimdir. Vebanın Osmanlı topraklarında özellikle XIX. yüzyıl ortalarına kadar yayılışı, alınan tedbirler ve XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortadan kalması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Daniel Panzac,

Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba (1700-1850), (çev.Serap Yılmaz), TVYY, İstanbul, 1997, s.15.

995 Panzac, a.g.e., s.57.

996 BOA., ML.VRD.TMT.d., 9935, (H.1256/M.1840-1841), s.1-106; BOA., ML.VRD.TMT.d., 10024,

(H.1256/M.1840-1841); BOA., ML.VRD.TMT.d., 9951, (H.1256-M.1840); BOA., ML.VRD.TMT.d., 9951, (H.1256-M.1840).

yayılmasının engellendiği bildirilmektedir.997

Davis de 1874 yılındaki ziyareti sırasında Elmalı ve çevresinde yaklaşık 35 yıldır vebanın görülmediğini söylemekle söz konusu yıllarda bölgede veba salgını olduğunu doğrulamaktadır.998

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Elmalı’da veba salgınına ilişkin bir kayda rastlanmamaktadır.

2.9.2. Humma

Birçok çeşidi bulunan humma999

, sıtma veya dank hastalığı olarak da bilinmektedir. Yerleşim yerlerinin yakınlarında bulunan alçak ve bataklık kıyı bölgelerinde hızla yayılma göstermiştir. Özellikle Anadolu’nun güney kıyılarında humma hastalığı sıklıkla görülen ve can kayıplarına neden olan bir hastalık türü olmuştur. Ölümcül humma hastalığından korunmak amacıyla sahil halkı yaz aylarında temiz ve serin havaya sahip dağlara çıkmışlardır. Yerli halkın sıtmaya karşı direnç göstermesine rağmen buradan geçen bir yolcunun hummaya soğuk algınlığından bile kolay yakalanacağı, açık havada bir gece dahi olsa kalmanın insanın yaşamına mal olabileceği ya da yıpratıcı bir hastalığa mahkum edebileceği belirtilmektedir.1000

Elmalı’da sıtma hastalığı XIX. yüzyıl boyunca sürmüştür. 1889 yılında Elmalı’nın bazı köylerinde ortaya çıkan humma benzeri bir hastalığın birkaç kişinin ölümüne neden olduğunun Sıhhiye ve Tıbbiye Nezareti’ne bidirilmesi üzerine bölgeye hemen tabip ve ilaç gönderilmiş, hastalığın ne olduğu ve sebebi konusunda bilgi istenmiştir. Tabibin kapsamlı muayenesinden hastalığın bir nevî humma olduğu anlaşılmış, köy temizlenerek hastalığın önünün tamamen alındığı konusunda nezarete malumat verilmiştir.1001

1890 yılında bu defa Finike Nahiyesi’nde rastlanan hastalığa, derhal Elmalı’dan belediye tabibi gönderilmiş ve yapılan tedavi sonrası hastalığın tamamen ortadan kaldırıldığı Tıbbiye Nezareti’ne bildirilmiştir.1002

2.9.3. Çiçek Hastalığı

Anadolu’da XVII. ve XVIII. yüzyıllarda bilinen çiçek hastalığına karşı aşılama usulü Tanzimat’tan sonra zorunlu tutulmuştur.1003

1845 yılında İstanbul’da görülen çiçek salgınları,

997 Spratt-Forbes, a.g.e., s.98, 101. 998 Davis, a.g.e., s.238.

999

Humma hastalığı sıtma veya dank olarak da bilinmekle birlikte “sarı humma”, “yerel humma”, “üç gün humması”, “bacaklı humma”, “Lasa humması” gibi türleri de vardır, bkz. Panzac, a.g.e., s.17-20.

1000 Davis, a.g.e., s.156-158, 225.

1001 BOA., DH.MKT., 1624/13, (20 Ramazan 1306-20 Mayıs 1889).

1002

BOA., DH.MKT., 1695/14, (13 Cemâziye’l-âhır 1307-4 Şubat 1890).

1847’den itibaren Anadolu’nun pek çok şehrine yayılmıştır. 1872 yılında İstanbul’da bir aşı enspektörlüğü, 1892’de Telkih-i Cüderî Ameliyathanesi*

kurulmuştur.1004 Tüm bu çalışmaların yanında sonuncusu 1915 yılında yayınlanan çiçek aşısı nizamnameleri uygulamaya konulmuştur.1005

1890 yılında Finike Nahiyesi’nde humma ve çiçek hastalıkları ortaya çıktığının haber alınması üzerine nahiyeye Elmalı’dan belediye tabibi sevkedilmiştir. Humma hastalığının önü alınmakla birlikte nahiyede görülen çiçek hastalığı için nahiye merkezi, 11 köyü ve konargöçer aşiretler bir sağlık taramasından geçirilmiş, yaşları değişen büyük küçük 164 kişinin aşısız olduğu anlaşılmıştır. Derhal aşılama yapılmış olmakla birlikte 13 kişi çiçek hastalığından vefat etmiştir. Hastalık tamamen ortadan kaldırılamasa da giderek etkisini yitirdiği Tıbbiye Nezareti’ne bildirilmiştir.1006

1898 yılına kadar Elmalı Kazası ve Finike Nahiyesi’ni tehdit eden çiçek hastalığının bu tarihte önüne geçilmiştir. Konya Sıhhiye Müfettişi Lütfü Efendi, alınan fenni tedbirler sayesinde Elmalı Kazası’nda çiçek hastalığından eser kalmadığı konusunda Dahiliye Nezareti’ni bilgilendirmiştir.1007

2.9.4. Kolera

1831 yılında Hindistan’dan İstanbul’a ulaşan kolera salgınının önü alınamayınca 1866’da Galatasaray’da 17 ülkenin katıldığı Uluslararası Sağlık Konferansı toplanmış ve bu konferanstan çıkan karara göre 1867’den itibaren hac mevsiminde Hicaz’a bir sağlık ekibi gönderilmeye başlanmıştır. 1883 yılında Mısır’da bulunan kolera aşısı, Osmanlı’da ilk kez Balkan Savaşları sırasında uygulanmıştır.1008

XIX. yüzyıl sonunda Akdeniz sahillerinde yaygın biçimde görülen1009

bu hastalığa karşı alınan ilk önlem yine karantina uygulması olmuştur. Nitekim 1891 yılında Halep’te ortaya çıkan kolera salgını, içlerinde Finike ve Kalkan’ın da olduğu Anadolu’nun güney sahillerini etkisi altına almış, bu nedenle buralarda açılan tahaffuzhanelere, yeterli derecede gardiyan ve memur istihdamı sağlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Kalkan ve Finike’ye kolera hastalığı

* Çiçek aşısı hazırlama istasyonu. 1004

Yıldırım, a.g.m., s.1332.

1005 Çiçek hastalığı ve aşısı hakkında yayınlanan nizamnameler ve kaleme alınan kitaplar hakkında ayrıntılı

bilgi için bkz. A. Süheyl Ünver, Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi, İstanbul Üniversitesi Tıb Tarihi Enstirüsü, İstanbul, 1948.

1006

BOA., DH.MKT., 1695/14, (13 Cemâziye’l-âhır 1307-4 Şubat 1890).

1007 BOA., DH.TMIK.S., 17/59, (26 Şevval 1315-20 Mart 1898).

1008 Yıldırım, a.g.m., s.1327.

1009 Davis, 1870’li yıllarda bölge için geçici bir salgın olarak nitelediği koleranın iç bölgelere sızmadığını,

buradaki insanların bilgisizlikleri ve tıbbi yardım yokluğu nedeniyle hayatlarını kaybettiklerini söylemektedir, bkz. Davis, a.g.e., s.238.

ortadan kalkana kadar 12’şer mecidiye maaşla iki gardiyan atanmış, maaşlarının Sıhhiye tahsisatından ödeneceği açıklanmıştır.1010

1892 yılında salgın devam etmiş olacak ki Yafa ve Beyrut hariç bu iki yer arasındaki sahillerden Kalkan, Demre ve Finike iskelelerine gelecek gemilerin kabul edilmemesi istenmiş, bölgede bulunan karantinaya 11’er mecidiye maaşla iki gardiyan atanmıştır.1011 1893 yılında karantinanın sınırları Elmalı ve Kaş kazalarının Menteşe hududuna kadar genişletilerek asker muayenesi için burada da bir tahaffuzhane açılmış, tabip ve asker istihdamı yapılmıştır.1012

1894 yılında tekrar şiddetlenen kolera salgını üzerine derhal Sıhhıye Meclisi toplanmış ve Anamur’dan Finike’ye kadar olan kıyı kesimine deniz yoluyla gelen askerlerin muayene edilerek 10 gün karantinada tutulmaları, bu süre dolmadan karadan hiç kimsenin geçiş veya firarına izin verilmemesi emredilmiştir.1013

Kolera salgınıyla baş edebilmek için fenni temizliğin yapılması amacıyla 1894 yılında Avrupa’ya dezenfektan olarak 20 tane pulverizatör sipariş edilmiştir. Bununla birlikte bu makineyi kullanmayı bilen uzmanlar da Paris’ten getirtilmiştir. Bu makinelerden ikisi İzmir yoluyla Antalya’ya gönderilmiştir. Alınan tedbirlerle 1895 yılında etkisini yitiren kolera salgınına karşı genel karantina kaldırılıp sadece Alanya ve Silifke taraflarından gelen gemilere uygulanması uygun bulunmuştur.1014

2.10. Doğal Afetler 2.10.1. Deprem

Şiddetine göre can ve mal kaybına ya da büyük hasarlara neden olan deprem, Osmanlı topraklarında en sık yaşanan ve oldukça yıkıcı olan doğal afetlerin başında gelmektedir.1015 Osmanlı’da deprem daha çok hareket, hareket-i arz, zelzele, tezelzülat-ı arziyye kelimeleriyle ifade edilmiştir. 1886 yılında ikinci dereceden deprem kuşağında bulunan Elmalı ile Aydın,

1010 BOA., DH.MKT., 1884/9, (27 Rebi’ü’l-evvel 1309-31 Ekim 1891); BOA., DH.MKT., 1893/112, (22

Rebi’ü’l-âhır 1309-25 Kasım 1891); BOA., DH.MKT., 1906/60, (28 Cemâziye’l-evvel 1309-30 Aralık 1891).

1011

BOA., DH.MKT., 1989/113, (27 Muharrem 1310-21 Ağustos 1892).

1012 BOA., İ.DH., 1308/1311, (29 Rebi’ü’l-evvel 1311-10 Ekim 1893); BOA., BEO., 266/19876, (13Safer

1311-26 Ağustos 1893); BOA., Y.MTV., 81/155, (16 Safer 1311-29 Ağustos 1893); BOA., BEO., 266/19881, (13Safer 1311-26 Ağustos 1893).

1013

BOA., A.MKT.MHM., 555/20, (14 Safer 1312-17 Ağustos 1894).

1014 Mehmet Ak, “19. Yüzyılda Antalya’da Kolera Salgını”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.4,

s.17, Bahar 2011, s.262-264.

1015 Hamiyet Sezer, “1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine İnceleme”, Tarih Araştırmaları

Dergisi, c.18, s.29, Ankara, 1996, s.169; Selahattin Satılmış, “Osmanlı’da Bir Afet Yönetim Örneği: 1883

Konya, Cezayir-i Bahri Sefid ve Karesi Vilayetlerinde şiddetle hissedilen bir deprem yaşanmıştır.1016

8 Kasım 1886 tarihinde sabah saat sekiz dolaylarında Elmalı ve çevresinde meydana gelen ve 200 top atışı1017 şiddeti ile tarif edilen depremin, bir gün içinde 15 defayı bulan artçıları uzun bir süre devam etmiştir. Özelikle Avlan Gölü mevkiinde büyük hasara sebep olan ve yaklaşık bir dakika süren deprem, yapılmakta olan şose yolun göl tarafının çökmesine neden olmuş, yolun sol tarafındaki dağlardan düşen küçük ve büyük 100 kadar taş yola ve gölün içine yuvarlanarak etrafa zarar vermiştir. Yol yapımında çalışan işçilerle yoldan geçenlere bir şey olmamakla birlikte bu sırada dağda odun kesmekte olan Çiftlik-i Cedit Köyü’nden Kilimoğlu’nun 15 yaşındaki oğlu ve yanında bulunan eşeği ağaç altında kalarak vefat etmiştir. Tekke Köyü’nde Murtaza’nın torunu duvar altında kalarak yaralanmış, Söğle Köyü’nde ise iki at dağlardan kopan taşların altında kalarak telef olmuştur. 9-10 gün devam eden artçı depremler kimi zaman hafif kimi zaman ise çok şiddetli hissedilmiş, bazı evlerin duvarlarının yarılması ve birkaçının bacalarının yıkılması nedeniyle Finike’nin İskele ahalisi evlerini terk ederek geceyi çadır ve alaçık kulübelerinde geçirmeye başlamışlardır.1018

Bu depremden etkilenen birçok bina yıkıldığı gibi hükümet konağı da içinde oturlamayacak derecede harap olmuş, korkudan evlerine giremeyen ahali, barınmak için askerî depodan çadır gönderilmesini rica etmiştir.1019

Hükümet, korku ve panik içinde olan ahalinin heyecanının yatıştırılmasını isterken gereken tedbirlerin alınması hususunda da yerel idarecilere talimat vermiştir.1020

Aralık ayında Elmalı’da hala devam eden artçılar nedeniyle köy halkı yaylalarındaki kulübelerine nakledilmiş, ancak kasaba merkezindeki halk korku içinde hanelerinde ikamet etmeye mecbur kalmışlardır. Bu nedenle talep edilen çadırların bir an önce ulaştırılması yinelenmiştir.1021

Ancak birçok vilayeti etkileyen deprem nedeniyle çadır tedarikinin yetersiz kaldığı ve bu yüzden askerî depodan talep edilen çadırların gönderilemeyeceği bildirilirken depremin hafiflemesinin ardından başka bir çare aranması tavsiye edilmiştir. Ayrıca yardıma muhtaç köylerin tespit edilerek sonucun Sadaret’e bildirilmesi istenmiştir.1022

1016 Söz konusu vilayetlerdeki depremzedelere yapılacak yardım hakkında bkz. BOA., Y.MTV., 24/66, (16

Rebi’ü’l-evvel 1304-13 Aralık 1886).

1017 BOA., Y.PRK.DH., 1/100, (24 Safer 1304-22 Kasım 1886).

1018

BOA., Y.PRK.DH., 1/100, (24 Safer 1304-22 Kasım 1886); BOA., Y.A.HUS., 196/56, (13 Safer 1304-

11 Kasım 1886); BOA., DH.MKT., 1381/58, (1 Rebi’ü’l-evvel 1304-28 Kasım 1886).

1019 BOA., DH.MKT.,1378/84, 19 Safer 1304-17 Kasım 1886.

1020 BOA., DH.MKT.,1381/58, (1 Rebi’ü’l-evvel 1304-28 Kasım 1886).

1021

BOA., DH.MKT., 1384/48, (11 Rebi’ü’l-evvel 1304-8 Aralık 1886).

Elmalı merkez ve köylerinde yapılan tahkikatta, yaşanan şiddetli deprem sonucu yedi köy ve bir mahalledeki toplam 934 kişinin 131.350 kuruş civarında zararı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Abdal Musa Dergâhı da depremden zarar görmüştür.1023

1886 yılında Elmalı ve çevresinde yaşanan şiddetli deprem sonucu büyük zarara uğrayan Ovacık Köyü ahalisi, Maliye Nezareti’nden 4290 buçuk kuruş tutarındaki bir senelik temettu‘, arazi ve emlak vergilerinin affedilmesi ricasında bulunmuştur.1024 Ancak hükümet, emlak ve temettuât vergilerinin tümüyle affı hakkında herhangi bir nizam ve örneğin bulunmamasından caiz olmayacağını vurgulamış, bununla birlikte bir sene müddetle vergilerinin ertelenebileceğini bildirmiştir.1025

Diğer taraftan depremde çok büyük hasar gördüğü, bazı odaları yıkılmak üzere olduğu bildirilen hükümet konağının tamiri için gerekli olan ağaç ve taş tedarikiyle 12 bin kuruş tutan masrafların karşılanması hususu Dâhiliye’ye bildirilmiştir.1026

1886 yılında yaşanan şiddetli depremin ardından Elmalı’da bir diğer deprem 1902 yılının ağustos ayında meydana gelmiştir. Bir gecede 7 defa sarsıntının yaşandığı Elmalı’da herhangi bir hasar meydana gelmemiştir.1027

2.10.2. Sel

Elmalı ahalisi henüz 1886 depreminin yaralarını saramamışken yaklaşık 2 yıl sonra başka bir felaketle daha karşılaşmıştır. 1888 yılının temmuz ayında meydana gelen şiddetli fırtına ve dolu sebebiyle Elmalı merkez ve bazı köylerde meydana gelen seller, 40 dönüm bağ ve 32 dönüm ekili araziye zarar verirken 1 kadının ölümüne ve 15 oğlak, 3 öküzün sel sularına kapılarak 2 öküzün de yıldırım çarpması sonucu telef olmalarına neden olmuştur.1028

XIX. yüzyıl boyunca Elmalı Kazası’nın büyük sorunlarından biri Kaş Kazası’ndan doğup Elmalı Kazası topraklarını suladıktan sonra Avlan Gölü’ne dökülen Akçay Nehri’nin sık sık taşarak ekili alanlara büyük zarar vermesi olmuştur. Gömbe yaylasında Yeşil Göl’den doğduğu için kimi zaman Gömbe Çayı olarak adlandırılan bu nehir, 30 km uzunluğundadır. Kaş Kazası’nın birkaç köyü ile Elmalı’nın Tekke, Beyler, Bayralar, Karamık ve Çiftlik-i Cedid köylerinden geçen nehir, Bayralar Köyü civarında kumlu araziden dolayı yatağını değiştirerek Yazı, Bucak ve Çiftlik-i Cedid köylerinde 5 bin dönümden fazla verimli araziyi tarım

1023 BOA., DH.MKT., 1391/42, (11 Rebi’ü’l-evvel 1304-8 Aralık 1886).

1024

BOA., DH.MKT., 1424/101, (16 Ramazan 1304-8 Haziran 1887).

1025 BOA., DH.MKT., 1448/45, (1 Muharrem 1305-19 Eylül 1887); BOA., DH.MKT., 1444/34, (15

Zilhicce 1304-4 Eylül 1887).

1026 BOA., DH.MKT., 1426/60, (27 Ramazan 1304-19 Haziran 1887).

1027

BOA., DH.MKT., 564/21, (17 Cemâziye’l-evvel 1320-22 Ağustos 1902).

yapılamayacak bir hale getirmiştir. Bu tehlikenin ortadan kaldırılması için öngörülen set yapımının maliyeti ise 250-300 lira olarak hesaplanmıştır.1029

1846 yılında meydana gelen şiddetli yağmur ve fırtına nedeniyle Akçay Nehri’nin döküldüğü Avlan Gölü’nün obrukları tıkanmış, birçok tarlayı su basmış, Müğren Gölü de taşarak çevresindeki araziyi sular altında bırakmıştır. Konya Meclis-i İmariye memurlarının yerinde yaptıkları keşif sonrası su basan arazilerin dönümünün 20 kuruştan satışa çıkarılması sonucu elde edilecek gelirle gerekli temizleme işleminin gerçekleştirilebileceği düşünülmüş, ancak bu işlemin kış mevsimi boyunca şiddetli yağışlar nedeniyle çok su toplayan Avlan Gölü için yapılamayacağı bildirilerek işlemin ertelenmesine karar verilmiştir.1030

XIX. yüzyıl sonuna kadar su basan tarlaların boşaltılması dışında özellikle Avlan Gölü’nün tıkanan obruklarının temizlenmesi hususunda herhangi bir girişime rastlanmamaktadır. Yüzyıl sonunda bu vazifeyi gölün temizlenmesi üzerine meydana çıkacak arazinin tasarruf hakkının kendisine verilmesi şartıyla bir şirketle anlaşarak sekiz senelik bir çalışma sonucu yerine getireceğini Konya Vilayeti’ne bildiren İdriszade Süleyman Ağa üzerine almıştır.1031

Elmalı Dağı’ndan doğan ve 30 km uzunluğundaki Karageçit Nehri de geçtiği araziden dolayı yatağında tortu biriktirdiğinden zemini gün geçtikçe yükselmiştir. Civardaki köy ahalisinin nehri derinleştirecek yerde etrafına toprak yığarak set yapmaya çalışmaları sonuç vermemiş, bazı senelerde yağan aşırı yağmur ve kar sularının ilkbaharda şiddetli sellere neden olması sonucu nehir taşıp etraftaki 5-6 bin dönümlük verimli tarlaları sular altında bırakmıştır. Nehir ancak temmuz, ağustos aylarında mecrasına geri çekilmektedir. Tedbir olarak ise nehrin derin bir şekilde temizliği yapıldıktan sonra etrafındaki tarlalardan birer evlik mahalin sahipleri tarafından terk ettirilerek sürdürülmemesi, böylece selden kaynaklanan zararın önlenebileceği düşünülmüştür.1032

Nehrin döküldüğü Karagöl 5 bin dönümlük bir bataklığı oluşturmuştur. Nehrin taşkınlık zamanlarında buraya biriken suyu düdenler çekememekte ve tıkanmakta, bu nedenle su etraftaki araziye yayılarak 7-8 bin dönüm araziyi su basmakta, Elmalı Ovası’nın büyük bir kısmını göl haline getirmektedir. Suyun tıkanan düdenlerden sızıntı şeklinde tahliye olması uzun bir süre almaktadır. 1909 senesindeki su taşkınında ova tam bir buçuk yıl sular altında kalmış, ziraat büyük zarara uğramıştır. Yerel idareciler gölün kurutulmasının tahminen 3500

1029 KVS., 1317, Def‘a 28,s. 220; KVS., 1332, Def‘a 30, s.194, 196.

1030 BOA., A.MKT., 44/29, (13 Cemâziye’l-âhır 1262-8 Haziran 1846).

1031 BOA., DH.MKT., 1786/98, (17 Rebi’ü’l-evvel 1308-31 Ekim 1890); BOA., DH.MKT., 1794/125, (11

Cemâziye’l-evvel 1308-23 Aralık 1890).

liraya mal olacağı ve bu işlemden sonra ortaya çıkacak olan verimli arazinin satışıyla bu masrafın 2-3 katının elde edileceği görüşündedirler.1033

Elmalı’da meydana gelen su taşkınlarına Finike Nahiyesi’nde de rastlanmaktadır. 1907 yılında bazı köy ahalisi, imam ve muhtarları tarafından Konya Vilayeti’ne gönderilen bir dilekçede Finike Nahiyesi’nde bulunan 10 km uzunluğundaki Alakır Nehri’nin her yıl taşarak 100 bin dönümlük araziyi su altında bıraktığı, 8 bin dönümlük çiftlik arazisinden fayda sağlanamadığı, bu durumdan Hazine’nin de zararı olduğu bildirilerek nehir yatağının temizlenmesi rica edilmiştir. Dahiliye Nezareti, çayın sebep olduğu zararın büyük olduğunu anlayarak Konya Vilayeti’ne bölgede keşif yapılması, işlemin ne kadara mal olacağı ve bundan fayda görecek çiftlik ve arazi sahiplerinden istifade edilip edilemeyeceğinin araştırılmasını istemiştir.1034

Ancak söz konusu işlemin maliyeti fazla bulunmuş olacak ki nehir yatağının temizlenmesinden vazgeçilmiştir.

İlerleyen yıllarda nehir yatağının temizlenmesine ilişkin sonuç alınamayan bir girişim daha gerçekleşmiştir. 1914 yılında bu nehrin yatak değiştirerek Torunlar Çiftliği ile Hasköy arazisinden 5 bin dönüm araziyi kullanılamaz hale getirdiği gerekçesiyle Hükümet’ten yardım istenmiş, müracaat üzerine Konya Vilayeti’nden keşif için gönderilen mühendisin, nehrin eski yatağına döndürülmesinin 10 bin liraya mal olacağını bildirmesi üzerine, bu meblağ fazla bulunarak işlemden vazgeçilmiştir.1035