• Sonuç bulunamadı

2. YARGI İÇTİHATLARINDA MENFAAT İHLALİ

2.2. Menfaat Özneleri

2.2.3. Vatandaş

Danıştay içtihatlarında ve akademik çalışmalarda vatandaş olma sıfatının bir idari işleme karşı dava açmak bakımından yeterli olmadığı belirtilmektedir. Salt vatandaş sıfatıyla dava açılabilmesinin kabul edilmesi görüşü, tüm vatandaşların, kamu yararının gerçekleştirilmesi amacına yönelmesi gereken işlemlerin hukuka uygun olmaları ile ilgilerinin olduğu ve idarenin işlemlerinin hukuka uygun olmasında menfaatlerinin bulunduğu fikrinden kaynaklanmaktadır. Anlaşılacağı üzere bu görüş, iptal davasının bir actio popularis olması gerektiğini savunanların görüşüdür. Ancak iptal davası konusunda her vatandaşa dava açma hakkının verilmesinin ortaya çıkaracağı sıkıntılar ile actio popularisin menfaat bağının kişisellik niteliği ile bağdaşmadığına ilişkin görüşlere yukarıdaki paragraflarda yer verildiğinden tekrar etmeye gerek görülmemiştir.

Danıştay, eskiden beri salt vatandaş sıfatıyla dava açılabilmesini kural olarak kabul etmemektedir. İdari Dava Daireleri Kurulu'nun eski tarihli bir kararında bu durum, mevcut kanuni düzenlemeye göre vatandaşlara her idari işlem aleyhine vatandaş

olma sıfatıyla iptal davası açabilme hakkı tanınmamıştır,267 şeklinde ifade edilmiştir.

Vatandaş olma sıfatının iptal davası açabilmek bakımından yeterli görülmediğine ilişkin birçok karar bulunmaktadır. DVDGK’ nun bir kararında, "...davacının iptalini istediği 4369 sayılı Kanuna ilişkin 1 seri nolu genel tebliğin" diğer kanunların uygulanması"

başlıklı 7. bölümündeki düzenleme ile yurttaş olma niteliği dışında meşru, şahsi ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmadığından davanın ehliyet yönünden reddinde hukuka aykırılık bulunmadığı..."268 belirtilmiştir. Danıştay Onuncu Dairesi bir kararında da,

"...İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davalarında davacının sübjektif ehliyet şartı olan "menfaat ilgisinin" bulunup bulunmadığı yargı yerince takdir edilecektir. Yasada menfaat ihlali koşulunun getirilmiş olması karşısında, salt vatandaşlık sıfatıyla, davacıyla hukuka aykırı olduğu öne sürülen işlem arasında menfaat ilgisi kurulması için yeterli görülemez. / Davacının, Turgut Özal’ın ekli krokide gösterilen ve mezarlık niteliğinde bulunmayan taşınmaza gömülmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararıyla kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği, iptali istenilen işlemle davacı arasında ciddi ve makul bir menfaat ilgisi olmadığı anlaşıldığından, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davanın esastan inceleme olanağı bulunmamaktadır.. ,"269denilmektedir.

Yine Danıştay Onuncu Dairesi, Sümerbank A.Ş.'nin özelleştirilmesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu işleminin iptali istemiyle açılan davayı, iptali istenilen idari işlem ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın dışında bir niteliği olmayan davacı arasında ciddi ve geçerli bir menfaat ilişkisinin bulunmadığının anlaşılması üzerine ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararını onamıştır.270 Danıştay Onuncu Dairesi bir başka kararında, Özelleştirme Yüksek Kurulu karan ile özelleştirme kapsam ve programına alınan ... Çimento Sanayii Ticaret A.Ş.'deki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na ait hisselerin tamamının satılmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının ve bu karara dayanılarak satış sözleşmesi yapılması yolundaki işlemin iptali istemiyle açılan davayı; gerçek ve tüzelkişilerin salt vatandaş veya tüzelkişi olmaları nedeniyle iptal davası açma haklarının bulunmadığı; dava konusu işlemle davacı vakıf

267 DİDDGK, E. 1982/350, K. 1982/449, KT. 24.12.1982, DD, S. 50-51, s. 170.

268 DVDDGK, E. 1999/21, K. 1999/392, KT. 24.9.1999, DD, y. 31, S. 103, s. 252.

269 D10D, E. 1993/2258, K. 1993/2798, KT. 01.7.1993, DD, y. 25, S. 89, s. 578.

270 D10D, E. 1996/2608, K. 1997/5233, KT. 03.12.1997, Bal, Yakup/ Karabulut, Mustafa/ Şahin, Yahya, İdari Yargılama Usulü ile İlgili Danıştay 10. Dairesi'nin Seçilmiş Kararlan, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2003, s. 623.

arasında makul ve ciddi bir ilişkinin, kişisel, meşru, aktüel bir menfaat bağının bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden Van İdare Mahkemesi kararının;

davacı vakfın, özelleştirme uygulamasına ilişkin çalışmalar yapmak amacıyla kurulduğu; kamu mallarının tasarruf şekillerini ve kamu hizmetinin görülmesi usullerini bütünüyle değiştiren idari işlemlerle her vatandaş gibi menfaat bağının olduğu iddiasıyla temyizen incelenip bozulma istemi reddedilerek onanmasına karar verilmiştir.271 Ancak Onuncu Daire'nin 1991 senesinde yine özelleştirme işlemlerine ilişkin olarak verdiği iki kararda, davacıların kamu hizmeti ve kamu mallan topluluğunun kamusal alandan özel alana aktarılması niteliğini taşıyan kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi işlemini vatandaş sıfatıyla dava konusu edebileceklerine ilişkin Ankara 6. İdare Mahkemesinin kararlan onanmıştır.272 Dolayısıyla Onuncu Daire'nin özelleştirme işlemlerine karşı salt vatandaş sıfatıyla dava açılmasındaki içtihadını 1999 tarihi itibariyle negatif yönde değiştirdiği söylenebilir.

Son dönemde özellikle İdari Dava Daireleri Kurulu'nca vatandaş sıfatıyla açılan bazı davalar oyçokluğu ile kabul edilmektedir. Danıştay Onuncu Dairesi, "...Irak'ın Kuveyt'i işgali üzerine ortaya çıkan savaş sırasında, Türkiye'de konuşlandırılmak amacıyla NATO'dan askeri kuvvet istenilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu karan ile yabancı silahlı kuvvetlerin yurda çağırılması olayında, savaşı doğurucu, kışkırtıcı bir unsur olarak gören her Türk vatandaşının, hem hukuk devleti ilkesini yerleştirme gereği olarak, hem de ülkede çıkabilecek bir savaş bakımından kişisel, meşru ve aktüel bir menfaati bulunduğuna..." karar vermiştir.273

Yusuf Bozkurt Özal'ın Süleymaniye Camii Haziresi'ne defnine izin verilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davayı, Bakanlar Kurulu karan ile davacının kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği; bu işlemle davacı arasında ciddi ve makul bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı ve davacının avukat ve vatandaş olmasının da kanunun aradığı anlamda bir menfaat bağının kurulmasına yetmediği gerekçesiyle menfaat yokluğundan ötürü ehliyetten reddeden Onuncu Daire'nin karan;274 DİDDGK tarafından “dava konusu Bakanlar Kurulu karan ile defin yapılacak olan yerdeki

271 D10D, E. 1998/2251, K. 1999/4119, KT. 23.9.1999, DD, S. 103, s. 915.

272 Söz konusu onama kararlan için bkz., DD, y. 22, S. 84-85, s. 690 ve s. 791.

273 D10D, E. 1990/4944, K. 1992/3569, KT. 13.10.1992, DD, y. 23, S. 87, s. 478.

274 D10D, E. 2001/361, K. 2001/1093, KT. 26.3.2001, Bal / Karabulut / Şahin, s. 555.

Süleymaniye Camii ve çevresinin İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu kararıyla kentsel ve tarihi SİT, kentsel ve arkeolojik SİT alanı olarak kabul ve ilan edilmiş olduğu iddiasıyla söz konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle dava açmakta taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması açısından her vatandaşın menfaatinin bulunduğunun kabulü gerekeceğinden, davacının vatandaş olarak bir kişinin belediye mezarlığı dışında özel bir yere defnini öngören Bakanlar Kurulu kararının iptalini istemekte menfaati bulunduğu”275 276 gerekçesiyle bozulmuştur. Bu kararın Turgut Özal'ın defnine ilişkin Bakanlar Kurulu kararına karşı açılan davada verilen kararla çeliştiği düşünülse de, bu karardaki gerekçelere dikkat edildiğinde ortada bir çelişkinin olmadığı görülebilir.

Son yıllarda verilen başka bir Genel Kurul kararında, şair Nazım Hikmet Ran'ın T.C. vatandaşlığından ıskatına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının geçersiz kaldığı ve uygulanamayacağı hususunun tespiti ile vatandaşlıktan ıskatın nüfus kütüğüne tesciline ilişkin işlemin iptali istemiyle Kemal İnebolu adlı bir vatandaş tarafından açılan davayı;

vatandaşlık hakkının şahsa bağlı haklardan olduğu ve dava konusu işleme dayanak oluşturan Bakanlar Kurulu kararının da dava konusu edilmediği göz önüne alındığında, vatandaşlığın kaybettirilmesine ilişkin kararın nüfus kütüğüne tesciline ilişkin işlem ile davacının doğrudan bir ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddeden Onuncu Dairesi kararı; Nazım Hikmet Ran'ın, Türk dünyasının ve 20. yüzyıl dünya edebiyatının en büyük şairlerinden olduğu; milletlerarası bir kurum olan UNESCO'nun, şairin 100. doğum yılı anısına 2002 yılını Nazım Hikmet yılı ilan etmesinin bu gerçeğin bir tasdiki olduğu; Nazım Hikmet'in, Türk ve doğu halklarının şiirini büyük ölçüde etkilediği; şiirde yeni yollar açtığı ve geçmiş ve gelecek yüzyılların ebediyen yaşayacak bir klasiği olması itibariyle hakkındaki vatandaşlıktan ıskat kararının nüfus kütüğüne tesciline ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bu davada davacının güncel menfaatinin bulunduğu; adı geçen şairin ulusal sınırlan da aşarak dünya çapında kabul görmüş bir sanatçı olması nedeniyle bir vatandaş olarak davacının kişisel ve meşru menfaatinin de ihlal edildiği anlaşıldığından, bakılan davada davacının sübjektif ehliyetinin varlığı

275 DİDDGK, E. 2001/415, K. 2001/737, KT. 19.10.2001, 'vatandaş'.

276 Hemen belirtmek gerekir ki, Danıştay Onuncu Dairesi, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun bozma karan üzerine dava dosyası tekrar kendisine geldiğinde, E. 2002/4723, K. 2004/5434 sayılı ve 09.6.2004 tarihli kararı ile mezkûr Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir. Bu karar için bkz, DKD, S. 6, s. 239.

kabul edilmek suretiyle davanın esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.277

Görüldüğü üzere istisnaları olmakla birlikte sonuç olarak, menfaat şartının uygulamasında salt 'vatandaş olma' bir idari işleme karşı dava açma bakımından yeterli bulunmamaktadır ve bu konudaki Danıştay içtihadı kafa karıştırıcı değildir.