• Sonuç bulunamadı

2. İDARİ YARGIDA TARAF EHLİYETİ

1.1. İptal Davalarında Subjektif Ehliyet

1.1.3. Menfaatin Güncel (Aktüel) Olması

Menfaatin güncelliğinden söz edebilmek için, iptal davası açıldığı zaman ortada gerçekleşmiş "mevcut" bir menfaat ihlalinin bulunması gerekir. Kural olarak, doğmamış ya da ileride doğacak menfaat ihlali için dava açılamaz. Ancak, yakın bir gelecekte gerçekleşeceği kesin olan bir menfaat ihlali güncel kabul edilir. Düzenleyici işlemlere karşı ilgililerin uygulamadan önce dava açabilmeleri de aynı olasılıktan

220 Özdek, Yasemin, "İptal Davasında Menfaat Koşulu", AİD, c.24, S.I, s. 107-108.

221 Azrak, Ülkü, "İptal Davalarında Meslek Kuruluşlarının Dava Açma Yeteneği", İzmir Barosu Yargı Reformu Sempozyumu, İzmir Barosu Yayını, İzmir 2000, s. 324.

kaynaklanmaktadır.222 Dava açıldığı zaman bir menfaat bulunmamasına karşılık, dava karara bağlandığı sırada menfaat ilişkisi gerçekleşmişse bu durumda da menfaat koşulunun varlığından söz edilir.223 Bu durumda, menfaatin davanın açıldığı ya da en geç karara bağlandığı sırada bulunması güncellik koşulunu gerçekleştirecek, doğmamış ya da ileride doğması beklenen menfaat dolayısıyla iptal davası açılamayacaktır.224

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulun bir kararında şöyle denilmektedir.

"Henüz öğrencilik statüsü sürmekte olan davacının mezun olmadığı okulunun da arasında bulunduğu bazı okullardan mezun olanların yapılacak sınavı başarmak şartıyla kıyı kaptanlığı yeterlik belgesi alabileceği yolundaki düzenlemenin iptalini istemesinde, bu işlem ile arasında kişisel ve güncel menfaat ilgisi olmadığından dava açma ehliyeti de bulunmamaktadır.225

Menfaatin güncel olmaması durumunda, meşru ya da kişisel olması da önem taşımamakta, ortada bir menfaat olmadığından öteki ölçütlerin varlığının araştırılmasına da gerek kalmamaktadır. Ancak yargı yerleri güncel olmayan bir menfaat konusunda kişisel ya da meşru bir menfaatin yokluğundan söz ederek ret kararı verebilmektedirler.

Menfaatin güncelliği konusunda büyük bir sorun da, menfaatin dava süresince varlığının zorunlu olup olmadığı konusunda ortaya çıkmaktadır.

Örneğin Yenice ve Esin'e göre; "Dava sonunda verilecek iptal kararı geriye yürüyeceğine, idari işlemin tesis edildiği tarihten itibaren hukuk alanından sileceğine göre önemli olan dava tarihinde ilgilinin aktüel bir menfaatinin ihlal edilmiş olması ve bunun hukuka aykırı bir tasarruf niteliği taşımasıdır.226 Onar'a göre; "Menfaatin davanın hükme bağlandığı sırada da devam etmesi şarttır."227Akyürek'e göre ise; "İdare hukukunda; iptal davalarına özgü menfaat ihlali koşulu (sübjektif ehliyet); davanın iptidaen açılabilmesi ve dinlenebilmesi için, davanın açılması sırasında ve devamı süresince var olması gereken usul ve şekil şartı olarak kabul edilmiştir."228 Candan'a

222 Yenice, Kazım / Esin, Yüksel, İdari Yargılama Usulü, s. 490.

223 İkincioğulları, Füruzan: a.g.m., s. 154.

224 Gözübüyük, A.Şeref/ Tan, Turgut, İdare Hukuku, s. 378.

225 Danıştay İDDGK, 08.03.1996 gün ve E. 1995/913, K. 1996/143, DD, S.92,s. 1143.

226 Yenice, Kazım / Esin, Yüksel, İdari Yargılama Usulü, s. 490.

227 Onar, Sıddık Sami: İdare Hukukunun Umumi Esasları, C.U1, s.1234.

228 Akyürek, Akman: "Danıştay Kararlarında İptal Davalarının Menfaat İhlali Koşulunun Kişisellik Unsuru", DD, S.81, s. 29.

göre; "Menfaatin güncel olması, iptal davasına konu edilen idari işlemin ihlal ettiği menfaat ile ciddi ve makul ilişkinin dava sonuna kadar devam etmesi anlamına gelir."229

Öğretideki bu çelişki yargı kararlarına da yansımakta ve her iki görüşe uygun kararlara rastlamak mümkün olmaktadır. Menfaatin dava süresince sürmesinin zorunlu olduğu yönündeki Danıştay kararlarını incelersek Danıştay’ın bazı kararlarında menfaatin dava süresince devam etmesi zorunludur. "İptal davasına konu edilecek işlem ile davacı arasında menfaat ilgisinin kurulabilmesi gerek doktrinde gerekse yargısal içtihatlarda belirlendiği üzere ancak kişisel, meşru ve güncel bir ilginin varlığı ile mümkündür. Hazineye ait taşınmaz üzerindeki irtifak hakkının iptal edilmesi ve davanın da irtifak hakkına istinaden açılmış olması nedeniyle dava konusu genelgeyle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi kalmadığından davacı şirketin dava açma ehliyeti bulunmamaktadır."230 Başka bir Danıştay kararında da; " Dava taşınmazın 100 metre karesinin mülkiyetinin devri suretiyle kamulaştırılması, 7188 metre karelik kısım üzerinde irtifak hakkı tesisi yolundaki davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmış idare mahkemesince; dava konusu taşınmaz kamulaştırıldığı tarihte tapu kaydında itirazlı olduğu yolunda şerh bulunduğu mülkiyet uyuşmazlığının görülmekte olan kadastro mahkemesince davaya konu taşınmazın tamamının hazine adına tesciline karar verildiği ve kararın kesinleştiği, davanın açıldığı tarihte davacı açısından menfaat ihlalinin varlığı açık olmakla birlikte bahsi geçen taşınmazda yapılan kamulaştırma işlemi ile menfaat ihlalinin ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar veren idare mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmemiştir."231 Yine başka bir Danıştay kararında da; "Menfaat ihlali koşulunun davanın açıldığı tarihte var olması yeterli değildir, davanın sonuçlanmasına ve kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerektiğine" hükmedilmiştir.232

Menfaatin, davanın açıldığı tarihte var olmasının yeterli olduğu Danıştay kararlarını incelersek Danıştay’ın bazı kararlarında ise, menfaatin davanın açıldığı tarihte var olması yeterlidir. Buna göre, "Bilindiği üzere iptal davaları idari işlemlerin

229 Candan, Turgut, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, s. 110.

230 Danıştay 6. D., 21.05.2001 gün ve E.2000/3721, K.2001/2762, DBB.

231 Danıştay 6. D, 16.09.1993 gün ve E.1993/72, K.1993/3168, nakleden ASLAN, Zehredin / BERK, Kahraman, İdare Hukuku ve İdari Yargıya İlişkin Temel Kanunlar, s. 155.

232 Danıştay 6.D., 21.02.1983 gün ve E.1988/1816, K.1989/323, nakleden CANDAN, Turgut, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, s. 110.

hukuka uygunluğu denetlenir ve böylece idarenin hukuk alanı içerisinde kalması, bu alan içinde hareket etmesi amaçlanır. İdari yargı yerlerince verilen iptal kararları ile hem iptal edilen idari işlemle hukuk alanı dışını çıktığı saptanan idare yeniden bu alan içine alınmış olur, hem de menfaati ihlal edilen ve bu nedenle dava açan ilgili, eski hukuki durumunun geri gelerek iptal kararından somut olarak yararlanır. İptal davalarının bu amacı ve kişiler yönünden doğurduğu sonuçlar göz önünde bulundurularak gerek öğretide gerekse Danıştay kararlarında iptal davası açılabilmesi ve davanın görülebilmesi için davacının iptali istenilen işlemle menfaatinin ihlal edilmesi yeterli sayılmakta, bu işlemle ilişkinin davanın sonuçlanmasına kadar sürmesi aranmamaktadır. Davacının idari işlemle ilişkisinin davanın sonuçlanmasına kadar devam etmesini zorunlu tutmak, iptal davalarını sadece davacılar yönünden ortaya koyduğu sonuçlarla değerlendirmek, bu davaların amacını ihmal etmek anlamını taşır.

Bunun sonucu olarak, dava görülmeden önce alınacak yeni idari kararlarla davacının iptali istenilen işlemle ilişkisini kesmek ve böylece hukuka aykırılığı ileri sürülen işlemi yargısal denetim dışında bırakmak yolu açılmış olur. Bu nedenle dava açıldıktan sonra istifa ederek görevinden ayrılan davacının, dava konusu işlemle menfaat ilişkisinin kalmadığından bahisle davanın reddine ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."233Başka bir Danıştay kararında da; "İdare mahkemesince, bakılan davayı kayyım sıfatıyla açan davacının kayyımlık sıfatının yargı kararıyla kaldırıldığının anlaşıldığı, dava sonuna kadar dava konusu işlemle ilgili menfaat alakasının devam etmesi gerektiğinin idare hukuku ilkelerinden olduğu, dolayısıyla dava konusu işlemle ilgisi kalmayan davacının açtığı davanın esasının incelenmeyeceği gerekçesiyle ehliyet yönünden reddine karar vermiştir. Davacının mahluliyet kararının iptali istemiyle bu davayı açtığı tarihte kayyım olduğu, ancak dava derdest iken kayyımlık kararının 05.06.1996 tarihli yargı kararıyla kaldırıldığı tartışmasız olup, işlemin tesis edildiği ve dava konusu tarih itibariyle meşru, güncel, kişisel ehliyeti bulunduğu açık olan davacının durumunda sonradan meydana gelen değişiklikler dikkate alınmak suretiyle davanın esasının çözümlenmeyerek ehliyet yönünden reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.234 Yine başka bir Danıştay kararında da;

233 Danıştay 5. D., 16.06.1988 gün ve E.1988/1099, K.1988/1908, nakleden CANDAN, Turgut, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, s. 111.

234 Danıştay 10. D., 10.04.2000 gün ve E. 1997/6341, K.2000/1372, nakleden BAL, Yakup / KARABULUT, Mustafa / ŞAHİN, Yahya, a.g.e., s. 641.

"Hakkında uygulanan yer değiştirme işlemine karşı açmış olduğu iptal davası devam etmekteyken, kendi isteğiyle daha uygun bir başka göreve atanan davacının, dava konusu yer değiştirme işlemiyle ihlal edilen menfaati ortadan kalkmış olmaz. Davaya devam edilmesi gerekir."235

Kanaatimizce, menfaatin güncelliği konusunda, menfaat ihlali koşulunun sadece davanın açıldığı tarihte yeterli görülmeyip sonuçlanmasına kadar devam etmesi görüşü daha uygundur. Aksi takdirde mahkemeler uygulanması olanaksız kararlar vermek durumunda kalabilirler. Örneğin, yer değiştirme işlemine karşı dava açan kişi, davaya devam ettiği sırada emekli olsa veya istifa etse, mahkeme yer değiştirme işlemini iptal etse dahi davacının eski görev yerine iadesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca menfaat ihlalinin dava açıldığı sırada yeterli sayan yukarıdaki Danıştay 5. Dairesinin gerekçesinde; "Dava görülmeden önce alınacak yeni idari kararlarla davacının iptali istenilen işlemle ilişkisini kesmek ve böylece hukuka aykırılığı ileri sürülen işlemi yargısal denetim dışında bırakmak yolu açılmış olur." denmiştir. Fakat idarenin bu işlemine karşı da dava yolu açık olduğundan ilk davaya konu edilen işlem ile de menfaat ilişkisi kesilmiş olmaz.