• Sonuç bulunamadı

Vasiyet ve Miras ile İlgili Müşkiller

3.1. KUR’AN YOLU TEFSİRİNDE MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN

3.1.5. Vasiyet ve Miras ile İlgili Müşkiller

3.1.5.1. Vasiyetin Hükmü Meselesi

‘’Birinize ölüm yaklaştığında, eğer geriye mal bırakıyorsa anasına, babasına ve akrabasına uygun bir vasiyette bulunması, sakınanlara bir borç olmak üzere yazıldı’’401

âyeti varislerin haklarını belirleyen âyetlerle402 çelişik görülmektedir. Müelliflerimizin

bu konu hakkındaki görüşleri şunlardır:

Bu âyeti kerime Arapların İslam’dan önceki miras uygulamasındaki kadınlara pay vermeme halini ortadan kaldırmak ve daha sonra gelecek mirasın taksimiyle ilgili hükümlere hazırlama maksadı taşımaktadır. Bu husus tefsirimizde şöyle zikredilmektedir:

‘’İslâm’dan önce Araplar’da miras taksimi şu şekilde gerçekleştirilirdi: Ölenin erkek çocukları varsa bütün mirası onların olurdu. Erkek çocuğu olmayanın malını yakın akrabadan uzak akrabaya doğru diğer erkek akrabası alırdı. Bazen vasiyet yoluyla çocuklara, akrabaya ve arkadaşlara da mal bırakıldığı vuku bulurdu. Bu âyet başta anne ve baba olmak üzere, cinsiyet ayırımı yapmadan bütün akrabaya vasiyet etmenin gerekli bulunduğunu ifade ederek müminleri, daha sonra gelecek olan miras hükümlerine alıştırdı. Nisâ sûresindeki miras âyeti,403 zaten mirastan pay almakta olan bu erkekleri

doğrudan zikretmeksizin kadın akrabayı da mirasa dâhil etti. Anılan miras âyeti ve onu tamamlayan diğer âyetlerle hadisler, değiştirilemez hak ve paylar şeklinde mirasın nasıl paylaştırılacağını tespit etmiştir. Hz. Peygamber’in Veda haccında, “Allah her hak sahibine hakkını vermiştir, artık vâris olana vasiyetle mal bırakmak yoktur”404

buyurmasıyla mirastan belli hakkı olan akrabaya vasiyetle mal bırakılamayacağını anlatmıştır. Sa‘d b. Ebî Vakkâs’ın hastalanması üzerine onu ziyarete giden Hz. Peygamber’e, bütün malını Allah rızası için vasiyet edeceğini bildirmesi üzerine üçte

400 Kur’an Yolu, 1/271, 272. 401 Bakara 2/180.

402 Nisâ 4/11 ,12, 176. 403 Nisâ 4/11 vd.

biriyle yetinmesini söylemesi ve “Yakınlarını zengin olarak bırakman, onları halka el avuç açan yoksullar olarak bırakmandan daha iyidir”405 buyurmasıyla da vârisleri olan

bir kimsenin bütün malını vasiyet etmesinin uygun olmadığı ortaya çıkmıştır.’’406

Bakara sûresindeki vasiyetle ilgili âyet için yapılan yorumları şu şekilde sıralayabiliriz: a)Âyetteki “Üzerinize yazıldı” tabirinin bağlayıcılığı göz önünde bulundurulmak suretiyle vasiyetin önce farz kılındığı anlaşılabilir. Nisâ sûresindeki miras taksimi âyetlerinin inzal olmasıyla beraber kısmi olarak değiştirilerek farziyeti ortadan kaldırılmış, teşvik edilen ve özendirilen(mendup) bir durum haline gelmiştir. Müctehidlerin çoğunluğu, dört mezhep imamları da bu görüşe sahiptirler.

b) Bu görüşte olan âlimlere göre vasiyet âyeti miras âyetiyle kısmen yada tamamen nesh edilmemiştir. Dahhâk, Tâvûs, Taberî gibi âlimler bu görüştedirler. Miras âyetiyle birlikte pay verilenler dışında kalıpta herhangi bir sebepten dolayı (din farklılığı olan anne ve baba, köle olan akrabalar vb.) terekeden pay alamayan akrabaların mahrum bırakılmaması için vasiyet edilerek mahrumiyetlerinin giderilmesi istenmiştir. Vasiyetin miktarı konusunda örf, adet ve adalet ölçülerine riayet edilerek belirlenmelidir. “Yakının aynı gruptaki daha uzak akrabayı mirastan mahrum etmesi” (hacb) kuralı gereği dede yetimi olan torunların mirastan pay alamaması durumu günümüzde bazı ülkeler tarafından bu hükümden yararlanmak suretiyle çözümlenmektedir. Bu uygulamayla mahrumiyetleri giderilerek mirastan faydalanmaları sağlanmaktadır. Dedesinden önce babası vefat eden bir çocuğun bakımı dedesine aittir. Dedesinin vefat etmesi durumunda da hayattaki amcası dedeye torundan daha yakın olduğu için yetim olan çocuğun mirastan pay alamamasını sağlar. İslam dininde çocuk hayatta olmayan ‘’babasının yerine konularak’’ mirastan pay alamaz. Bu ve benzeri konularda “vâris olamayan yakın akraba” sorunu zuhur etmektedir. Bunların çözümü için de vasiyet hükmüne başvurularak ortaya çıkacak olan mahrumiyetler çözüme kavuşturulabilmektedir.

c) Vasiyet edilen kişi eğer birde mirastan pay alan kişilerden (vâris) birisi olması halinde bu vasiyetin geçerlilik durumu ne olacak? Bazı âlimlere göre bu durumdaki vasiyetin geçerliliği yoktur. Hanefi ve Hanbeli âlimler başta olmak üzere diğer âlimlere göre ise vasiyetin geçerliliği diğer varislerin rızasına bağlıdır.

405 Buhârî, “Vesâyâ”, 2. 406 Kur’an Yolu, 1/273, 274.

d)ilgili hadis göz önünde bulundurulduğunda vasiyetin üçte biri geçmesi halinde bazı âlimlere göre geçersiz sayılırken, Hanefi âlimlerinde içinde bulunduğu çoğunluğa göre burada da varislerin rızası olması halinde vasiyet geçerlilik kazanabilir.

e) Bir kişini üzerinde bulunan bir borç ve hak için vefatından sonra ödenmesi veya ifa edilmesi için vasiyette bulunması farzdır. Eğer üstünde farziyeti gerektirecek bir borç veya hak yoksa bu durumda vasiyetin hükmü menduptur. Durumun müsait olması durumunda yerine getirilmesi öğütlenmiş bir hukuki tutum, dini görev ve ibadet olarak görülmektedir. Hz. Peygamberin vasiyeti özendiren hadisleri407 bu şekilde

yorumlanmaktadır. 408

Bu görüşler arasından müelliflerimiz tarafından bir tercihte bulunulmamıştır. Tefsirimizin giriş kısmında bulunan nesih bölümünde bu âyeti kerimeye yer verilmiştir. Bakara suresindeki âyetle anne-baba ve akrabalara makul olarak bir mal verilmesini vasiyet edilmesinin istenmesi Nisâ suresindeki miras âyeti ile nesh edildiğini söyleyenlerin bulunduğu ifade edilmektedir. Âyetin nesh edildiğini kabul etmek yerine âyetleri uzlaştırmanın mümkün olduğu söylenmektedir. Âyeti miras âyetiyle belirlenmiş olan payları alacak olanlar dışındaki akrabalara vasiyette bulunma zorunluluğunun devam ettirilmesi şeklinde anlaşılabilir. Bu şekilde anlamakla miras âyetinin vasiyet âyetinin hükmünün kaldırmayıp kapsamını daralttığını düşünerek âyetleri uzlaştırmış oluruz. 409

3.1.5.2. Varis Olmayana Mirastan Pay

‘’ (Vâris olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunurlarsa bundan, onları da rızıklandırın.’’410

Zikredilen âyet, miras âyetleri ile çelişki vehmi ortaya çıkartmaktadır. Bu âyetin nesh edildiği hakkında görüşler olmakla beraber varis olmayanlara, fakirlere, hizmetçilere mirastan bir yardım yapılmasının tavsiye edildiği de bildirilmektedir. İbni Abbas da bu âyetin hükmünün yürürlükten kaldırılmadığı görüşündedir.411 Mecburi

407 Buhârî, “Vesâyâ”, 1; Müslim, “Vasıyye”, 1, 4. 408 Kur’an Yolu, 1/273, 274.

409 Ae., 1/35. 410 Nisâ 4/8.

olarak verilecek sadakanın sadece zekât olduğu dikkate alınarak yapılacak bu yardımın mendub olduğu söylenebilir. 412

3.1.5.3. Miras Anlaşması ile Varis Olmak

'' ٍّلُكِلَو َني ۪ذﱠلا َو َۜنوُبَرْقَ ْﻻا َو ِناَدِلا َوْلا َكَرَت اﱠمِم َيِلا َوَم اَنْلَعَج ٍءْيَش ِّلُك ىٰلَع َناَك َ ﱣ ﱠنِا ْۜمُهَبي ۪صَن ْمُهوُتٰاَف ْمُكُناَمْيَا ْتَدَقَع اًدي ۪هَش

Ana, baba ve akrabanın geride bıraktıklarından her biri için yakın vârisler belirledik. Antlaşma yoluyla yakınlık bağı kurduğunuz kimselere de paylarını verin. ’’413

Bu âyet ile miras âyetlerinde payları zikredilen âyetler arasında çelişki vehmi ortaya çıkmaktadır.

َيِلا َوَم sözcüğü âyette “vârisler” anlamında kullanılmaktadır. Sözcüğün müfredi

olarak gelen mevla ise; “kişinin hısımı, doğumdan akrabası” anlamlarında da kullanılmaktadır. Amcalar, dedeler, dayılar vb. bu akrabalardandırlar. Miras âyetinde zikredilen kişilerin bulunmaması veya mirasın taksiminden sonra mirastan malın artması durumunda kalan kısım, ulemanın çoğunluğuna baba (asabe) tarafından olan, bazılarına göre de anne (zevi’l-erhâm) tarafından olan akrabalara yakından başlayarak dağıtılır. Bu görüşü savunanlar arasında Hanefi mezhep imamı Ebû Hanîfe ve Hanbeli mezhep imamı Ahmed b. Hanbel bulunmaktadır.

“Antlaşma yoluyla yakınlık bağı kurduğunuz kimseler” ifadesinden ‘’evlât ve kardeş edinme, vasiyet yoluyla miras bırakma, tazminat ve miras sözleşmesi yapma vb.’’ uygulamalar anlaşılmaktadır. Bu uygulamalar Araplar arasında yaygın olarak uygulanmaktaydı. Miras âyetleri ile bir takım âlimlere göre bu uygulamalar kaldırılmıştır. Ebu Hanife’ye göre ‘’tazminat ve miras sözleşmesi’’ şartlarına uygun olmak şartıyla, mirasta sıranın kendilerine gelmesi durumunda mirastan yararlanabilirler.

Âyette zikredilen ‘’mevâlî’’ sözcüğünü kan bağı bulunan akrabalar, “antlaşma yoluyla yakınlık bağı kurduğunuz (akidlerin bağladığı) kimseler” ifadesini evlilikle ortaya çıkan akrabalar şeklinde yorumlayan âlimler bulunmaktadır. Bu âlimler, “Asabeye, zevi’l-erhâma, sözleşmeli mirasçıya –miras âyetlerinde gösterilen paylar dışında– mirastan pay verilmez” görüşündedirler.414

412 Kur’an Yolu, 2/ 22. 413 Nisâ 4/33.