• Sonuç bulunamadı

4.1. KUR’AN YOLU TEFSİRİNDE ÇAĞDAŞ MÜŞKİL

4.1.13. İnşikakul Kamer

‘’Vakit yaklaştı ve ay yarıldı.’’758

İnşikakul kamer/ Şakkul kamer (ayın yarılması) olarak literatüre giren olayı müelliflerimiz şöyle tanımlamaktadırlar: ‘’İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre ayın yarıldığını belirten cümle Mekkeliler’in kendisinden bir mûcize istemeleri üzerine Hz. Peygamber’in eliyle işaret edip ayı ikiye bölmesini ve sonra tekrar işaret edip birleştirmesini ifade etmektedir.’’759

Bu âyeti kerime İslam âlimleri arasında Peygamberimiz zamanında vuku bulduğu veya kıyamete yakın zamanda vuku bulacağına dair iki farklı şeklinde yorumlanmıştır. İslam âlimlerinin ekserisi bu olayın Peygamber(sav.) zamanında vuku bulduğu görüşündedirler. Bu âlimlerimiz fiilin âyette mazi kalıbında kullanılması ve sonraki âyeti kerimenin de bu olayı tasdik eder mahiyette bulunması ve ayrıca olayla ilgili rivayetlerin760 bulunması delillerinden hareket etmektedirler. 761 Müelliflerimiz bu

görüşleri verdiktensonra diğer görüş sahiplerinin delillerini maddeler halinde şu şekilde sıralarlar:

a) Yarıldı fiili geçmiş zamanda kullanılmıştır. Geçmiş zaman kipinde gelen fiil ile gelece zaman amaçlanmış olabilir. Bunun örnekleri birçok âyetlerde görülmektedir. Genellikle gelecekte bir vakanın gerçekleşmesi kesinlik ifade ediyorsa gelecek zaman yerine geçmiş zaman fiili kullanılmıştır. Hasan-ı Basrî ve Atâ b. Ebû Rebâh Kamer suresi 1. âyetini bu şekilde anladıkları söylenmektedir.

b) Ayın yarıldığını söyleyen rivayetlerin sahâbe ravilerine baktığımızda olayın vukuunda yaşlarının küçük olması, kimi rivayetlerinse güvenirlik yönünden tartışmalı olması, zikredilen rivayetlerden hiçbirinin mütevâtir mertebesine ulaşamamış olması

758 Kamer 54/1. 759 Kur’an Yolu, 5/179.

760 Bk. Buhârî, “Menâkıb”, 27; “Tefsîr”, 54/1; “Menâkıbü’l-ensâr”, 36; Müslim, “Sıfâtü’l- münâfikîn”, 43-48; Tirmizî, “Tefsîr”, 54/1-5; Müsned, 4/ 82; Taberî,A.g.e, 27/84-86.

ayın yarılması olayının Hz. Peygamber zamanında gerçekleştiğinin kesin delillere dayandırılamadığının göstergesidir.

c) Enes b. Mâlik rivayetiyle gelen haberlerde “ayın iki parçaya ayrıldığı” değil, Mekkeliler’in mucize istemelerinin sonucunda Allah Resulünün (s.a.s.) ‘’ayın ikiye ayrıldığını gösterdiği” söylenmektedir.

d) Ayın yarılması gibi insanların dikkatini çekecek olan bir olayın vuku bulmuş olması dünyanın diğer bölgelerinden de görülmüş olmasını gerektirir. Fakat tarih ve astronomi kaynaklarında incelemeler yapıldığında böyle bir bilgiye rastlanmamaktadır. e) Kur’an âyetlerinde, peygamber kıssaları anlatılırken önceki kavimlerden misaller verilerek o toplumlara gösterilen mucizelerin inkâr edilmesinden sonra helak edildikleri bildirilmektedir. Bu bilgiden hareketle Mekkeliler’in Hz. Peygamberden istemiş oldukları mucize yerine getirilmemiştir.762 Birtakım âyetlerde763 Mekkeli

müşriklerin inkarda ısrarlı davranmaları anlatılırken Hz. Peygamberin olağanüstü şeyler göstermesinin bile fayda vermeyeceği, inkara devam edip iman etmeyecekleri vurgulanmıştır. 764

Ayın ‘’kıyamete yakın bir zamanda yarılacağı’’ görüşünde olanların zikredilen delilleri diğer gurup tarafından cevaplanmaya çalışılmıştır. Bir olayın Kur’ân tarafından haber verilmesi o olayın en güçlü delilidir. Dolayısıyla Kur’ân’dan başka mütevatir delil aramak gerekmez. Bir mucizeyi vuku bulduğu esnada hazır bulunanlar görmüştürler. Olayın ilmi kitaplarda geçmiyor olması ufukların bölgelerde farklılıklar arz etmesine, herkesin gözlemle meşgul olmayışına, o vakitte insanların evlerinde bulunmalarına, bazı yerlerde havanın bulutlu olabileceğine, ay tutulması olaraktan anlaşılabilmesine, o zamanda bazı şeylerin özelikle büyücü, sihirbaz ve şeytanların yaptığına inanılmasına bağlanabileceği söylenmektedir. Peygamber zamanında gerçekleştiğine inanmayanlar gelecekte gerçekleşeceğine de inanmayabilir. Bu âyeti Peygamber zamanında gerçekleştiğini ifade etmekle tevil etmeye de gerek kalmayacaktır. Mucize isteklerinin reddedilmesi âyetleri Müşriklerin inkârcılıktaki ısrarlarını, bağnazlıklarını

762 İsrâ 17/59, 90-93.

763 En‘âm 6/111; Ra‘d 13/31; Müddessir 74/52-54. 764 Kur’an Yolu, 5/180.

anlatmaktadır.Kur’ânda zikredilen beş olayın Buhari’nin anlattığına göre dünyamızda vuku bulmuştur. 765

Arapların bir mevzunun açıklığa kavuşmasında kamer (ay) ile ilgili tabirler kullanıdıkları bilinmektedir. Bu bilgiden hareket ederek ayın yarılmasından, ay doğduğunda karanlık yarılarak ışığın ortaya çıkması anlamı anlaşılabilir. Bu anlam göz önüne alınarak, hususun netlik kazandığı, açıklandığı anlamı kullanılabilir. Ayın yarılmasına zikredilen görüşlerde olduğu gibi mecazi anlam verenleri Ebû Hayyân gibi âlimler tenkit ederek bu yorumlara katılmadıklarını belirtirler.766

Müşriklerin simgelerinden olan ayın Peygamberimizin parmaklarıyla ikiye bölünmesi Arapların şirk cephesinin yarılıp yok olacağının ifadesidir yorumunu yapan Ömer Rıza Doğrul’a göre olay vuku bulmuş olmakla beraber ay tutulması olarak ta düşünülebilir.767 Muhammed Esed’ rivayetlerde kuşkulanılacak bir durum olmadığını

söylese de olayın kıyametten önce vuku bulacağı görüşünü Râgıp el-İsfehânîden yaptığı rivayetle teyit etmeye çalışmaktadır.768 Yapılan bu rivayetin gerçeği yansıtmadığını

müelliflerimiz şu şekilde söylerler:

‘’Şu var ki yazarın (Muhammed Esed)“Râgıb, ‘inşakka’l-kamer’ (ay yarıldı) ifadesinin, kıyamet gününden önce vuku bulacak kozmik felâketi –dünyanın sonu olarak bildiğimiz vâkıayı– gösterdiği şeklinde yorumlanmasını haklı görmüştür” ifadesi gerçeğe uymamaktadır. Zira Râgıb el-İsfahânî belirtilen yerde,769 bu görüşü bir değerlendirme yapmaksızın, “Şöyle de denmiştir ...” ifadesiyle nakletmektedir.’’770

Müelliflerimizin ‘’Elmalılı âyetin, ayın hem Resûlullah döneminde yarıldığına hem de kıyamet yaklaştığında büsbütün yarılıp kıyametin kopacağına delâlet ettiğini savunur’’ sözleriyle Elmalılı’nın iki görüşü birleştirdiği görülmektedir. Elmalılı, Hasan- ı Basrî ve Atâ b. Ebû Rebâh’a göre ay kıyametten önce yarılacak görüşünde oldukları söylense de onların geçmişte olayın vuku bulduğunu reddetmedikleri görüşündedir. 771

Geçmişte ayın yarıldığını kabul etmekle ayla birlikte gökte bulunan cisimlerin de yarılıp parçalarına ayrıla bileceği bildirilmektedir. Peygamber’in haber vermiş

765 Bilgi için bk. Râzî,A.g.e, 29/28; İsmail Fennî(Ertuğrul),Maddiyyûn Mezhebinin İzmihlâli,ty, Orhaniye Matbahası,1928, s: 336-337; Elmalılı, A.g.e i, 7/ 4623-4624, 4636-4637; İlyas Çelebi, İtikadî Açıdan Uzak ve Yakın Gelecekle İlgili Haberler, s:152-181; a.mlf., “İnşikaku’l-kamer”, DİA, 22/343- 345; beş olay için bk. Duhân 44/10-16.

766 Kur’an Yolu, 5/181,Elmalılı,Hak Dini, 7/4625-4626. 767 Ömer Rıza Doğrul, A.g.e, s. 595.

768 Muhammed Esed, Kur’an Mesajı, 3/1087. 769 Râgıb el-İsfahânî, A.g.e, “şkk” maddesi. 770 Kur’an Yolu, 5/182.

olduğu kıyametin her şekilde meydana geleceğinin akla yatkınlığını da gözler önüne sermiş olur. Her sebeple peygamber’e karşı çıkanlara, Hz. Muhammed’in galip geleceği günlerin yakın olduğunun haberi verilir. 772

Gazzâlî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Şah Veliyyullah ed-Dehlevî gibi sofilerin ayın yarılmış gibi göründüğü görüşünde olduklarını söyleyenler bulunmaktadır. İlyas Çelebi bu görüşleri verdikten sonra eleştirmiştir.773 Müelliflerimiz Şah Veliyyullah ve

Gazzâlîye isnat edilen görüşlerin gerçeği yansıtmadığını söylerler. İlyas Çelebi son asırda yazılmış iki eserden faydalanarak bu görüşe varmıştır. Gazzâlî, el-Mustasfâ ve İhyâu ulûmi’d-dînde ayın yarılması hadisesinin Hz. Peygamber’in zamanında vuku bulmuş bir mucize olduğunu kabul etmektedir. Şah Veliyullah Kamer suresinin birinci ayetindeki ay yarılmasının kıyamet alametlerinden olduğu görüşündedir. Peygamber zamanında meydana gelmiş bir mucize olmadığı görüşündedir. Hz. Peygamber’in vuku bulmadan önce haber verdiğini dikkate alarak ileride meydana gelecek olmasından hareketle mucize olarak kabul eder.774 İbnü’l-Arabîye göre ayın yarılmış olması zorunlu

değildir. Aya bakanlara onun yarılmış gibi görülmesinin sağlanmış olması kafidir. 775

Müelliflerimiz âlimlerin görüşlerini zikrettikten sonra kendi görüşlerini şu şekilde sunmaktadırlar:

‘’Kanaatimize göre İlyas Çelebi’nin şu ifadesi konuya ışık tutacak bir unsur içermektedir: “Görüldüğü üzere kelâmcılar bir mucize olmasından dolayı inşikak-ı kamerin mümkün olup olmadığını tartışmadan kabul etmekle beraber bunun vâki olup olmadığı hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Çoğunluğun kanaati onun vâki olduğu yönündedir.’’776 Burada söz konusu edilen bir “mucize” olduğuna göre bunun akli bir izaha ihtiyacı yoktur; zaten İslâm âlimleri de mümkün olup olmadığını tartışmamışlardır. Vukuu meselesine gelince, mûcizenin bilgi kaynağı Kur’ân ise, ona bizzat şahit olmayanların meydana gelmiş olduğunu kabul etmeleri için başka delillerle ispat edilmesi gerekmez. Nitekim bir mümin, Sâlih peygambere mûcizevî özellikler taşıyan bir deve verilip kavminin bununla sınandığı veya Mûsâ peygamberin eline, koynundan çıkarıp gösterdiğinde bakanları şaşırtan mûcizevî bir parlaklık özelliği verildiği konularında, bunların gerçekten olup olmadığını araştırma ihtiyacı duymaz. Ancak inşikak-ı kamer konusundaki âyetin ifadesi diğer örneklerdekine nazaran ihtimalli gibi durduğu ve konuya ilişkin haberlerin mütevâtirliği tartışmalı olduğu için bunun yalnızca bir ihtimalini, kesin bir iman konusu olarak ele almamak gerekir. Esasen konuya ilişkin haberler üzerinde tartışma açılmasının sebebi de –hâşâ– Kur’ân-ı

772 Kur’an Yolu, 5/182.

773 İlyas Çelebi, İtikati Açıdan Uzak ve Yakın Gelecekle İlgili Haberler, İstanbul,1996, s:165, 176-177.

774 Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, et-Tefhîmâtü’l-ilâhiyye, Tashîh ve Tahşiye: Üstaz Ğulam Mustafa el-Kasımî, Haydarâbâd, 1992, s:65.

775 Elmalılı, A.g.e, 7/4232- 4236. 776 İlyas Çelebi, a.g.e., s:175.

Kerîm’e, onun mütevâtirliğine itimatsızlık değil, anlatımın farklı yorumlamaya açık durmasıdır.’’777