• Sonuç bulunamadı

Kur’ân-ı Kerîm’de Müşkil Âyetlerin Bulunmasının Nedenleri

Kur’ân’ı anlayabilme kabiliyeti olarak insanlar farklılık gösterirler. Birinin anladığı bir âyet diğeri için müşkil halini alabilmektedir. İnsanlar ilim ve kabiliyet yönlerinden farklılıklar göstermektedirler. Bu farklılıklar, farklı anlamalara yol açmaktadır. Farklı anlamanın bir diğer nedeni olarak da ‘’zaman’’ karşımıza çıkmaktadır. Geçmişte anlaşılması zor olan bir konu, zamanın ilerlemesiyle beraber ilmin ve bilimin gelişmesiyle çok kolay anlaşılabilir bir hale gelebilir.

İcmanın delilini bulabilmek için İmam Şafinin Kur’ân’ı üç yüz defa okuduğu rivayet edilmektedir.189

‘’Dâvûd’u ve Süleyman’ı da an. Bir zamanlar, (zarar görmüş) bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir topluluğun koyun sürüsü, geceleyin başı boş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz de onların verdikleri hükümlerine tanıklık ettik. Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik.’’190

Bu zikredilen âyetler peygamberlerin bile anlayışlarının farklı olabileceğini ortaya koyan bir delildir. İhtilafın sebeplerinin başında insanların Kur’ân âyetlerini farklı anlamaları gelmektedir. Bununla beraber ihtilaf sebepleri şu şekilde sıralanmaktadır:

2.5.1. Haber Verilen Şeyin Farklı Merhalelerde Bulunmasından Kaynaklanan İşkâl

Kur’ân Âdem (as)’ın bazı âyetlerde topraktan (بارت)191 yaratıldığını, bazı

âyetlerde çamurdan (نيط)192, bazı âyetlerde de şekil verilmiş balçıktan (نونسم امح)193 ve

bazı âyetlerde de kurutulmuş çamurdan (راﺧفﻟاك لاصلص)194 yaratıldığını bizlere bildirir.

Âdem (as)’in yaratılmasıyla ilgili anlatılan bu durum çelişkili gibi görünse de anlatılanların Âdem (as) yaratılmasındaki toprağın vasıflarından, merhalelerinden bahsedilmektedir.

Ayrıca Hz. Musa'nın asasının yılana dönüştüğü âyetlerde hâdise anlatılırken ‘’cânnün’’, ‘’su’banün’ ve ‘’hayyetün’’ kelimeleri kullanılmıştır. Hayyetün yılanın

189 Râzi,A.g.e, 4/219. 190 Enbiyâ 21/78-79. 191 Sâffât 37/11. 192 En’âm 6/2; A’râf 7/12; İsrâ 17/61; Sâd 38/71,76. 193 Hicr 15/26. 194 Rahmân 55/14.

hareketli olmasını anlattığından bir problem olmamakla beraber diğer iki kelime olan ‘’cânnün’’ ve ‘’su’banün’’ arasında bir uyumsuzluk olduğu görülebilir. Cânnün kelimesi küçük yılanlar için kullanılırken su’ban kelimesi büyük yılan için, ejderha için kullanılmaktadır. İlk bakışta sanki bir çelişki vehmi oluşsa da hakikat böyle değildir. Bu yılanın büyüklüğü ve kocaman görüntüsü ile bir ejderhayı anımsattığı ataklığı ve çevikliği ile küçük yılan gibi olduğu anlatılmaktadır.

2.5.2. Konu (Mevzu) ve Yer Farklılığından Kaynaklanan İşkâl

Kur’ân’da ‘’ ( َنوُﻟوُئْسﱠم مُهﱠنِإ ْمُهوُفِق َو)195 ve ( َنيِلَس ْرُمْﻟا ﱠنَﻟَأْسَنَﻟ َو ْمِهْيَﻟِإ َلِس ْر ُأ َنيِذﱠﻟا ﱠنَﻟَأْسَنَلَف)196’’

âyetlerinde peygamberlerde dâhil herkesin sorguya çekilecekleri bildirilmiştir. Bir başka âyette de ‘’( ﱞناَج َﻻ َو ٌسنِإ ِهِبنَذ نَع ُلَأْسُي ﱠﻻ ٍذِئَم ْوَيَف)197’’ insanlardan ve cinlerden sorulmayacağı

anlatılır. Çelişkili gibi görünen bu âyetlerde kıyamet günün çeşitli evrelerinden bahsedilir. Bu evrelerinin bazısında sorgu vardır bazısında sorgu yoktur. Bu âyetler arasındaki tearuzu İslam âlimlerinin bazıları konu farklılığına bağlarken bazıları da zaman farklılığıyla açıklama cihetine gitmiştirler.198

‘’ ًةَد ِحا َوَف ْاوُﻟِدْعَت ﱠﻻَأ ْمُتْف ِﺧ ْنِإَف’’199 âyetinde Allah Teâlâ eşler arasında adaletli

davranmanın mümkün olduğu bildirilirken ‘’(ءاَسِّنﻟا َنْيَب ْاوُﻟِدْعَت نَأ ْاوُعيِطَت ْسَت نَﻟ َو)’’ âyetinde ise eşler arasında adaletli davranmanın mümkün olmadığı ifade edilmektedir. İlk âyeti kerimede bahsedilen adalet eşlerin haklarını yerine getirme hususunda, ikinci âyeti kerimede ki adalet kalbin meyletmesi ile ilgili olup insanın elinde olmayan adalettir.200

2.5.3. Aynı Fiilin Kullanım Bakımından veya Faile İsnat Bakımından Farklı Olmasından Kaynaklanan İşkâl

Fiilin kullanımının farklı yönlerde olmasından kaynaklanarak çelişki varmış gibi anlaşılabilmektedir. 195 Sâffât 37/24. 196 A’râf 7/6. 197 Rahmân 55/39. 198 Kur’an Yolu, 5/209-210. 199 Nisâ 3/3.

200 Ebû Abdillâh Bedrüddîn Muhammed b. Bahâdır ez-Zerkeşî, el-Burhân fî ‘ulûmi’l- Kur’ân, nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhîm, 3. bs., Kâhire: Mektebetü dâri’t-türâs, 1404/1984, 2/ 58.

‘’( ….ىَم َر َ ّ ﱠنِكَﻟ َو َتْيَم َر ْذِإ َتْيَم َر اَم َو ْمُهَلَتَق َ ّ ﱠنِكَﻟ َو ْمُهوُلُتْقَت ْمَلَف)201 Savaşta onları siz

öldürmediniz bilakis onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın bilakis Allah attı.”

Bedir savaşından sonra inen âyeti kerimede öldürme işinin müminlere isnat edilmemesinin nedeni fiillerin gerçek yaratıcısının Allah olduğu, kesb yönünden de insanlara isnat edilmiş olmasındandır. Bundan dolayı insanlar fiilleri kesbederler, Allah da insanların kesbettikleri bu fiilleri yaratır. Bu âyet Müslümanların bedir zaferinden dönerken ‘‘şöyle öldürdüm, şöyle esir aldım” diye övünmeleri üzerine nazil olmuştur.

Âyetin diğer cümlesinde yer alan ‘‘attığında sen atmadın Allah attı’’ âyetinde atma fiili önce Peygamber’e isnad edilirken sonra Peygamberden nefyedilerek Allaha izafe edilmektedir. Atma fiilinin hem Peygamber’e hem Allah’a isnat edilmesinde bir çelişki varmış gibi görünse de atma fiili resulullaha kesb yönünden Allah Teâlâ’ya da yaratma yönünden isnat edilerek çelişki ortadan kaldırılmıştır.

2.5.4. Kelimenin Hakikat ve Mecaz Yönünden Farklı Anlamda Olmasından Kaynaklanan İşkâl

Hakikat ve mecaz dünya dillerinde görülen bir olgudur. Hakikat birincil, mecaz ise ikincildir. Hakikat anlamı ifade etmede açık ve sarihtir, mecaz ise hakikat kadar açık değildir. Mucize ve evrensel bir kitap olan Kur’ân, mecaz anlamlı kelimeleri azımsanmayacak derecede kullanmıştır.

İşkâle konu olan mecaz salt mecaz değildir. Aynı durumun bir yerde müsbet diğer bir yerde olumsuz olarak gelmesinden işkâl meydana gelir. ‘’(... ى َراَكُس َساﱠنﻟا ى َرَت َو اَم َو

ى َراَكُسِب مُه)’’202 âyetinde insanların önce sarhoş olduğundan bahsedilirken hemen

arkasından sarhoş olmadıklarından bahsedilmektedir. Alimlerimiz bu durumu kıyametin dehşetinden insanların mecazi olarak sarhoş olduklarından bu sarhoşluğun da bizim bildiğimiz içki sarhoşluğu olmadığından bahsederek açıklarlar.203 Birinci ( ى َراَكُس)

kelimesi mecaz anlamda ikincisi hakiki anlamda kullanılmıştır. Âyetin baş tarafındaki bölümü de kıyamet sahnesinin dehşetini gözler önüne sermektedir.

201 Enfâl 8/17. 202 Hac 22/2.

2.5.5. Birden Fazla Anlamı Olan Kelimenin Akla İlk Gelen Manasının Tercih Edilmesinden Kaynaklanan İşkâl

Kur’ân âyetlerinde çok anlamlı kelimelere rastlanmaktadır. Çok anlamlı kelimelerde akla ilk gelen mana kullanıldığında diğer âyetlerle çelişebilmektedir. Bu kelimenin diğer anlamını göz önünde bulundurursak bu çelişki ortadan kalkabilir. ‘’ ٌديِدَح َم ْوَيْﻟا َكُرَصَبَف’’ ‘’Artık bugün basiretin güçlüdür denilir’’204 َنِم َنيِعِشاَﺧ اَهْيَلَع َنوُض َرْعُي ْمُها َرَت َو

ٍّيِفَﺧ ٍف ْرَط نِم َنوُرُظنَي ِّلﱡذﻟا ‘’Ateşe sunulacakken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz

ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün.”205 Birinci âyette hem göz görmesi hem kalp

görmesi manalarına gelen (رصب) kelimesi kullanılmıştır. Burada göz görmesi manası kullanıldığında ‘’artık bugün gözün keskindir’’ manası hâsıl olur ki göz uçlarıyla baktıklarını ifade eden ikinci âyetimizle çelişki zannı ortaya çıkacaktır.

Zerkeşî, Kutrub’dan (ö. 206/821) rivayetle ayetler arasındaki müşkil’i şu şekilde çözer: birinci ayetteki basar sözcüğü ilim ve basiret anlamlarında kullanılmıştır. Göz görmesi anlamında kullanılmamıştır. Bu bilgiye göre ayetin manası şu şekilde olur: “Artık bugün ahireti tanıman kuvvetlidir, ona dair bilgin mutlaktır.’’ Bu şekilde müşkil çözümlenmiş olur. Âyetin (… َكءاَطِغ َكنَع اَنْفَشَكَف َ◌…) “Şimdi gaflet perdeni açtık”206

bölümü, Ebû Ali el-Fârisîye (v. 377/987) göre ilim ve basiret manalarına delalet etmektedir.207

2.5.6. Kıraat Farklılıklarından Kaynaklanan İşkâl

Bazı âyetlerde birden fazla kıraat çeşitleri vardır. İlk bakışta kıraat farklılıkları bir ihtilaf sebebiymiş gibi gelebilmektedir. Mâide sûresindeki abdest âyeti ile bu konuya açıklık getirmeye çalışalım. ( ِقِفا َرَمْﻟا ىَﻟِإ ْمُكَيِدْيَأ َو ْمُكَهوُج ُو ْاوُلِسْغاف ِةﻼﱠصﻟا ىَﻟِإ ْمُتْمُق اَذِإ ْاوُنَمآ َنيِذﱠﻟا اَهﱡيَأ اَي

ِب ْاوُحَسْما َو

ِنيَبْعَكْﻟا ىَﻟِإ ْمُكَلُج ْرَأ َو ْمُكِسوُؤُر ) ‘‘Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman

yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınızı mesh edip her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın.”208 Bu âyette geçen (لجرا) kelimesi mütevatir kıraate göre hem nasb

hem de cer ile okunmuştur. Nasb ile okuyanlar ‘’ ْمُكَلُج ْرَأ’’ kelimesini ‘’ ْمُكَهوُج ُو’’ kelimesine

204 Kâf 50/22. 205 Şûrâ 42/45. 206 Kâf 50/22.

207 Zerkeşî, A.g.e, 2/61. 208 Mâide 5/6.

atfetmişlerdir. Cer tarikiyle okuyanlar ‘’ مُكِلٌجرأ’’ kelimesini ‘’ ْمُكِسوُؤ ُر’’ kelimesine atfetmektedirler. Bu durumda da akla çıplak ayakları mesh etmek gelerek sanki bir çelişki varmış vehmine düşülebilmektedir. Süyûtî, nasb ve cer okuyanları uzlaştırma cihetinde ulemanın şu cevabını nakleder: “Nasb kıraati ayakların yıkanmasını, cer kıraati ise mestler üzerine mesih yapılmasını beyan etmektedir.”209

2.5.7. Bir Harf-i Cerin Diğerinin Yerine Kullanılmasından Kaynaklanan İşkâl

Arap dilinde harfi cerler birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Harfi cerlerin birbirlerinin yerine kullanıldığı 15 âyeti kerimeyi ibni Kuteybe izah eder. " نع قطني امو

ىحوي ىحو ﻻإ وه نإ ىوهﻟا’’ ‘’ O arzusuna göre konuşmaz, O (bildirdikleri) vahiyden başkası

değildir’’210 âyetinde ‘’den, dan’’ manasına gelen ‘’نع’’ harf-i ceri, ‘’ile’’ manasına

gelen ‘’ ب ‘’ harf-i ceri yerine kullanılmıştır.

2.5.8. Mücmellikten Kaynaklanan İşkâl

‘’Sen kâfirleri uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; iman etmezler. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perde vardır. Ve büyük azap onlaradır.’’211 âyeti sanki kâfirlerden iradeleri alınmış gibi anlaşılırsa da

diğer bazı âyetlerde imanla mükellef oldukları212 ve iradelerinin bulunduğu ifade

edilmektedir. Bu âyetlerde sanki bir ihtilaf varmış gibi görünmektedir. "Allah, onların kalplerini inkarları sebebiyle mühürlemiştir"213 âyeti ile beraber düşündüğümüzde

kalplerinin mühürlenmesinin küfrü seçmeleri sebebi ile olduğu açıkça görülmektedir.