• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: VARLIK

1.3. Varlık Türleri

Bu başlık altında varlık türlerini genel olarak ele alacağız. Buradaki amacımız İbn Sînâ felsefesine göre herhangi bir bilginin bir varlık üzerine olduğunu ispatlamak olacaktır. Bu inceleme varlık-mahiyet ilişkisini anlamada bize bir bakış açısı kazandıracaktır. Bu felsefeye göre bilgi, var olan bir şey üzerinden elde edilir. Çünkü İbn Sînâ felsefesinde bilim türleri, varlık türlerine göre belirlenmektedir. Başka bir deyişle bilimlerin sınıflandırılması, varlıkların bölümlenmesine bağlıdır.

22

İbn Sînâ’nın eş-Şifâ/el-Medhal, Makale 1, Fasıl 1’deki ifadelerine göre felsefenin amacı, insanın, bilme gücü ölçüsünce bütün şeylerin hakikatlerine vakıf olmasıdır.78

Şeyler ile kastedilen varlıklardır. Var olan şeyler (el-eşyâü’l-mevcûde), ya varlığı bizim

seçmemiz ve fiilimizle olmayan var olan şeylerdir ya da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olan var olan şeylerdir. Birinci kısımdaki şeylerin bilgisi, nazari felsefe olarak, ikinci kısımdaki şeylerin bilgisi ise ameli felsefe olarak isimlendirilir. Nazari felsefenin amacı, yalnızca bilme ile nefsi yetkinleştirmektir. Ameli felsefenin amacı ise yalnızca bilme ile değil, aksine yapılacak şeyleri bilme ve yapma ile nefsi yetkinleştirmektir.79

Görüldüğü üzere nazari ve ameli felsefenin konusu var olan şeylerdir. Nazari felsefeyi, insanın var etmediği varolan şeylerin bilgisi oluşturmaktadır. Buna göre bilginin var

olan şeyden elde edildiği açık olmaktadır. Böylece bilginin konusu, var olan olarak şeydir. Bu anlamına göre şey, varlığa ve zâta sahiptir. Şeyin bilinmesi varlığından

başlamaktadır.

İbn Sînâ varlığı bizim seçmemiz ve fiilimiz ile olmayan şeyleri, bir başka ifadesinde dış

dünyada var olan şeyler olarak adlandırır. O, bunları ilk bölme ile ikiye ayırır. Birincisi,

hareketin karıştığı şeylerdir. İkincisi ise akıl ve Tanrı örneğinde olduğu gibi hareketin karışmadığı şeylerdir. Hareketin karıştığı şeyler (umûr) de iki kısma ayrılır. Birincisi,

insanlık, dörtgenlik vb. örneğinde olduğu gibi yalnızca hareketin karışmasının mümkün

olması bakımından varlığı olan şeylerdir. İkincisi ise böyle olmaksızın varlığa sahip olan şeylerdir. O, yalnızca hareketin karışmasının mümkün olması bakımından varlığı olan varlıkları (mevcûdât) da ikiye böler. İlki insanlık ve atlık’ın sûreti gibi hem varlıkta (kıvâm) hem de vehimde belirli bir maddeden soyutlanmaları mümkün olmayan varlıklardır. Diğeri de dörtgenlik örneğinde olduğu gibi belirli maddeden soyutlanmaları varlıkta (kıvâm) değil ama vehimde mümkün olan varlıklardır. Çünkü dörtgenliğin kavranması (tasavvûr), onun bir madde türü ile özelleşmesini veya bir hareket halinin dikkate alınmasını gerektirmez.80

İbn Sînâ’ya göre hareketin karışmasının mümkün olduğu ama böyle olmayarak veya hareketin karışmadığı şekilde varlığa sahip olanlar ise hüviyet, birlik, çokluk ve

nedensellik gibidir. Hareketten soyutlanması mümkün olan şeylerin soyutlanma hali ya

78 İbn Sînâ, Mantığa Giriş, trc. Ömer Türker (İstanbul: Litera Yayıncılık, 2006), 5.

79 İbn Sînâ, Mantığa Giriş, 5; krş. İbn Sînâ, eş-Şifâ/el-Medhal, thk. G. C. Anawati, Mahmud Hudayri,

Fuâd el- Ehvânî (Kahire: Matbaatü’l-Emîriyye, 1952), 12.

23

zorunluluk ile böyledir ya da zorunluluk ile böyle değildir. Tersine söz konusu soyutlanma hali imkânsız değildir. Örneğin birliğin, hüviyetin, nedenselliğin ve çokluk olan sayının hali böyledir.81 Öyle anlaşılmaktadır ki bunların hareketten soyutlanması imkânsız değildir.

Ona göre bunlara ya kendileri olmaları açısından bakılır ve bu bakış, soyut olmaları açısından bakıştan ayrılmaz. Çünkü bu açıdan söz konusu şeyleri incelemek, onların bir maddede olması bakımından değildir. Çünkü onlar, kendileri olmaları bakımından bir maddede değildirler. Ya da onlara, ancak bir maddede bulunmak sûretiyle varolan bir arazın ilişmesi açısından bakılır. Bu da iki kısımdır: Birincisi, o arazın düşünülmesinin (tevehhüm), ancak türsel bir maddeye ve harekete ilişkili olarak olmasıdır. Ateş veya hava olması bakımından bir hakkında düşünmek, unsur (ustukusât) olmaları bakımından çok hakkında düşünmek, sıcaklık ve soğukluk olması bakımından neden (illet) hakkında düşünmek ve ruh (nefs) yani bir bedenin hareketinin ilkesi olması bakımından, bizâtîhi o bedenden ayrılması mümkün olsa da aklî cevher hakkında düşünmek gibi. İkincisi ise her ne kadar o araz, ancak bir maddeye ilişkiyle ve bir harekete karışmakla birlikte ârız olabilse de onun hallerinin, belirli bir madde ve hareket düşünülmeksizin düşünülüp (tevehhüm) anlaşılmasıdır. Örneğin toplama ve çıkarma, çarpma ve bölme, kök ve küp alma ve sayıya ilişen diğer haller gibi. Çünkü bu haller, sayı insanların zihnindeyken (evhâm) veya hareketli, bölünen, ayrılan ve birleşen varlıklarda bulunuyorken sayıya ilişmektedir. Ancak bunların kavranması (tasavvûr) bazen öyle soyutlanır ki kavranması için türsel maddelerin belirlenmesine (tâyîn) gerek kalmaz.82

İbn Sînâ böylece teorik bilimleri varlık türlerine göre sınıflandırır. Ona göre varlıkların değerlendirilmesine göre bilimler üç sınıfa ayrılır. Birincisi doğa bilimidir. Bu bilim, varlıkları kavramsal (tasavvur) ve varlıksal (kıvâm) olarak harekete konu olmaları ve türleri özelleşmiş maddelere ilişkilerinin bulunması bakımından incelemeyi içerir. İkincisi saf matematik bilimi ile matematik bilimleri içinde meşhur olan aritmetiktir. Bu bilimler de varlıkları, varlıkta değil ama kavramda maddeden ayrık olmaları bakımından incelemeyi içerir. Üçüncüsü İlmü’l-ilâhîdir. Bu bilim ise varlıkları, hem varlıkta hem de kavramda maddeden ayrık olmaları bakımından inceler. Varlıklar doğa açısından bu üç

81 İbn Sînâ, Mantığa Giriş, 6; krş. İbn Sînâ, eş-Şifâ/el-Medhal, 13.

24

kısma ayrıldığı için nazarî felsefi bilimler de bu kısımlara ayrılır.83 Buna göre açıktır ki bilgi ve bilim var olan olarak şeye bağlıdır. Şey bilinmek için kavranır. Böylece kavram dışarıda var olan şeyin akılsal düzeyde bilinmesidir. Varolanın/şeyin/zâtın kavramsal ve yargısal olarak gerçek anlamda bilinmesi yalnızca akılsal düzeyde olur.