• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: KURUMSAL KURAM VE REKABET OLGUSU : İNOVASYON VE

3.1. Araştırma Sürecinin Tasarımı

3.1.3. Vakaların Seçimi

Bu çalışmada vakaların seçimi kuramsal örneklem mantığına ( Eisenhardt, 1989: 537), tezin amacına ve araştırdığı olguya bağlı olarak gerçekleştirilmiştir. Kuramsal örneklem mantığında vakalar hipotez testlerindeki gibi istatistiksel sebeplere değil kuramsal sebeplere bağlı olarak gerçekleştirilmektedir (Ör: Glaser & Strauss, 1967; akt: Eisenhardt, 1989: 537). Kuramsal örneklemde amaç seçilecek muhtemel vakaların tekrarlanabilmesi ve/veya teoriyi genişletebilmesidir (Eisenhardt, 1989: 537). Eisenhardt (1989: 537), vakaların rastgele seçilmelerinin önemli olmadığını ve bu durumun tercih edilebilirliğinin düşük bir ihtimal olduğunu belirtmektedir. Yine bu noktada Sykes (1991) ise örgütlerin bilinçli bir biçimde seçilmelerinin, araştırma konularının ve olgularının daha kapsamlı ele alınma şansını arttıracağını dile getirmektedir (Akkuzu, 2008: 46). Kuramsal örneklem mantığı ile gerçekleştirilmiş birçok çalışma örnek olarak gösterilebilir. Harris ve Sutton’un (1986) ölen örgütler üzerine gerçekleştirdikleri çalışması bu duruma bir örnek teşkil etmektedir. Harris ve Sutton örgüt tipleri üzerinde uygulanabilir bir model oluşturmak için farklı örgüt topluluklarından ölmek üzere olan sekiz örgütü dört kategoride sınıflayarak (özel, bağımlı; özel, bağımsız; kamu, bağımlı; kamu, bağımsız) bilinçli bir biçimde çalışmalarına seçmişlerdir. Örnekler rast gele seçilmediği için ve seçimler belirli

135

vakaları yansıttığı için ve her bir kategorideki çoklu vakalar kendi içlerinde tekrarlanabildiği için teori genişletmede ve geliştirmede büyük fayda sağlamışlardır (Eisenhardt, 1989: 537). Yine Gersick’de (1988) benzer bir stratejiyi izleyerek çalışmasında grup gelişimi ile ilgili oluşturduğu modelinin genellenebilirliğini arttırmak için kuramsal örneklemi kullanmıştır (Eisenhardt, 1989: 537). Daha öncede belirtildiği üzere bu tezde geliştirilmek istenen bakış açısı için kurumsal kuramın hem kısıtlayıcı ( eşbiçimlileşme ve değişimlere direnç gösterme) hem de kolaylaştırıcı (eşbiçimlileşme ve kurumsal değişim) etkileri inovasyon ve kümelenme aracılığı ile incelenecektir. Teorik tartışmada detaylı bir şekilde işlenen kurumsal kuram, rekabetçi ve kurumsal eşbiçimlilik, inovasyon, yayılım ve kümelenme kavramlarından elde edilen çıkarımlara bağlı olarak vakalar otomotiv endüstrisindeki firmalardan seçilmiştir. Bu firmaların Kocaeli, Bursa ve Sakarya üçgeninde kümelenmesi, her birinin rekabet edebilmek için inovasyon çalışmalarında bulunmaları, yapılan inovasyonların bu küme içerisindeki örgütler arasındaki yayılımları ve kurumsal kuramın ön gördüğü hem rekabetçi hem de kurumsal eşbiçimlilik özelliklerini taşımaları nedeni ile vaka seçimi için uygun bir zemine sahip oldukları düşünülmektedir.

Büyük firmaların varlığı küçük ve orta ölçekli firmaların endüstriyel yapılanmaları ve değişimleri için işlevsel bir mantıkla etki ederek katkı sağlamaktadır (DiMaggio ve Powell, 1991; akt: Taplin ve Breckenridge, 2008: 353). Marmara bölgesindeki otomobil kümelenmesi, bu içerik üzerinden incelendiği zaman, büyük firmalar bir standartlaştırma kurumu görevi görerek küçük ve orta ölçekli firmaları bu standartlara uymaya zorlamakta, küçük ve orta ölçekli firmalar da bu standartlara uyarak meşruiyet kazanmaktadırlar. Bu meşruiyet onların çevrelerindeki tedarikçilerle ve dağıtıcılarla olan ilişkilerine rehberlik etmekte ve genel olarak verimliliğin artmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca büyük firmalar kalite parametrelerini belirleyerek sadece minimal seviyede standartları kıyaslamanın dışında küçük ve orta ölçekli firmalar arasında bir sinerji yaratarak firmaların karşılıklı bağımlılıklarını güçlendirerek olgunlaşmalarını sağlamaktadır (Taplin ve Breckenridge, 2008:353). Daha önce teorik tartışma bölümünde belirtildiği üzere eşbiçimlileşme “burada standartlaşma kavramı da eşbiçimleşme olarak kullanılacaktır” ve inovasyon arasındaki ikilem uyum perspektifinden irdelendiği zaman bu iki kavramın uyumu otomobil endüstrisi gibi belirli bir örgütsel sektör içinde değişimin çeşitli kurumsal ve teknik standartlar

136

doğrultusunda meydana geldiğini ortaya çıkartmaya yardımcı olabilir. Ayrıca araştırmada da önemli bir yer teşkil eden “değiştirilmek veya kaldırılmak istendiğinde dirençle karşılaşılacak biçimde bir uygulamanın kök salması” (Zeith ve diğerleri, 1999; akt: Özen, 2002: 54) olarak tanımlanan kurumsallaşma ile koşulların değişmesiyle terkedilmek üzere “uyulan” bir yönetim modası açıklaması (Abrahamson, 1996; akt: Özen, 2002: 54) arasındaki çelişkinin çözümlenmesi için uyum perspektifi açısından otomobil kümelenmesi vakaların seçimi ve analizinde uygun bir zemin görünümü arz etmektedir.

Araştırmaya konu olacak örgütsel alanın belirlenmesinde bir diğer önemli unsur, inovasyon (sistemlerdeki yenilikler, adapte olmak için harcanan çabalar, geliştirilen veya alınan patentler) ve kümelenme (küme içindeki çeşitli kurallar, dâhil olabilmek için sahip olunması istenen gereklilikler, karşılanması gereken standartlar vd.) sonucunda oluşan kurumsal baskılara verilen yanıtların belirlenmesinde, araştırmacının bu yanıtları gözlemleyebilmesinin mümkün olup olmadığıdır. Diğer bir değişle bu araştırma kapsamında incelenen işletmelerin inovasyon ve kümelenmeye ne şekilde yanıtlar verdiklerini anlayabilmek için incelenmesi gereken ikincil verilere kolay erişilebilirlik, çalışmada örgütsel alanın seçiminde önemli bir belirleyici olmuştur. Bu bağlamda, otomotiv alanında faaliyet gösteren işletmelerin faaliyet alanları ile ilgili bilgilerin internet üzerinden kolaylıkla elde edilebilir olması da bu seçimde önemli bir rol oynamıştır.

Dahası teorik tartışmada bahsedildiği üzere, ana araştırma alanı olarak vakaların seçiminde odak noktasını değer zincirini oluşturan orta ölçekli firmalar teşkil etmektedir. Değer zinciri üzerindeki konumun üzerine yoğunlaşma sebebi, bir ürün veya hizmeti meydana getiren değer zinciri içindeki firmalar arası işbölümünün ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ürün veya süreçlerdeki eşbiçimliliğin bir endüstriyel kümenin en temel özelliklerinden biri olduğunun düşünülmesidir. Araştırmada ortaya atılan iddiaların daha da belirginleştirip somutlaştırması için OEM/OPÜ (Original Equipment Manufacturer/ Orijinal Parça Üreticileri) kapsamında üretim yapan belirli firmaların oluşturduğu tedarik zincirine yoğunlaşılacaktır. Aynı alanda faaliyet göstermelerine rağmen aynı kurumsal ve rekabetçi baskılar ile karşı karşıya kalmadıkları, farklı markalara belirli standartlar doğrultusunda tedarikte bulunmadıkları için OEM/OPÜ

137

kapsamında üretim yapmayan firmalar araştırma kapsamına dâhil edilmemiştir. Araştırma kapsamında alanın özelliğine bağlı olarak, belirli markalara yönelik üretim ve ürün inovasyonu gerçekleştiren firmalar seçildiğinden dolayı araştırmada çoklu vaka yöntemi incelemesi kullanılacaktır.

Böylelikle Yin’in çalışmasında belirttiği; vaka çalışmalarında tekrarlanabilirliğin birbirleri ile çelişen durumları ortaya koyarak karşılaştırma yapmak yerine, çoklu vaka çalışmasında her bir örnek olayın, aynı konuya ilişkin deneylerin tekrarları olarak değerlendirilmesi gerektiği (Yin, 2003: 47) görüşü de çalışmada gerçekleştirilmiş olacaktır. Sonuç olarak incelenen her örnek, araştırmada iddia edilen ilişkilerin, incelemelerin aynı koşullar altında tekrar sınanmasını sağlamış olacaktır.