• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İNOVASYON VE KÜMELENME

2.4. İnovasyon ve Kümelenme İlişkisi

Belli bir coğrafyada oluşan ağ yapılanmaları ile ilgili olarak birbirinden farklı birçok teorik çerçeve bulunmaktadır; Marshall’ın endüstriyel bölgeler ve dışsallıkları, inovatif Milieu yaklaşımı, yeni endüstriyel bölge yaklaşımı, ağ yaklaşımı ya da bölgesel ve ulusal inovasyon sistemi yaklaşımı gibi. Bütün bu yaklaşımlar farklı çıkış noktalarına sahip olsalar da her birinin üzerinde anlaştığı en önemli noktalardan birisi coğrafi bölgenin inovasyon üzerindeki önemi (Oerlemans, Meeus ve Boekema, 2001a: 340) ve kümelenmenin inovasyon süreci üzerinden elde ettiği fayda üzerinedir.

Literatürde bölgesel ağlar ya da kümelenmenin elde ettiği avantajları vurgulayan “ yoğunlaşma ekonomileri” terimi ve benzeri terimlerin altında yatan genel düşünce firma çevresinin bu çıktıda pozitif bir etkiye sahip olduğu yönündedir ( Caniels ve Romijn, 2001: 7). Söz konusu yakınlık gerçeği ile vurgulanın ağ yapılanmaları ya da kümelenmelerin inovasyon ve ekonomik büyüme için fayda sağladığıdır.

Piore ve Sabel’in (1984) tartıştığı mekansal yakınlık, bölgeler ve toplulukların sahip olduğu iş-birliği ve bölgesel kimlik, sinerji yaratmanın yanı sıra inovasyonu teşvik ettiğinin altını çizmektedir (Piore ve Sabel, 1984; akt: Vuçiç, 2009: 28). Piore ve Sabel’e göre coğrafi yakınlık; bilgilerin, kodların, kullanılan dillerin “endüstri içinde”, organizasyon rutinlerinin ve stratejilerin, kolaylıkla paylaşıldığı, bölgesel öğrenme mekanizmalarının harekete geçirildiği bir ortamın direkt olarak yaratılmasını sağlamaktadır (Piore ve Sabel, 1984; akt: Vuçiç, 2009: 28). Ayrıca Staber’a göre coğrafi yakınlık ortaklar arasındaki karşılıklı güveni tesis etmekte ve bu durum da rakipler arasındaki inovasyon sürekliliğine etki etmektedir ( Staber, 1996; akt: Vuçiç, 2009: 28). Camagni’nin de “inovatif Milieu” larda belirttiği gibi ekonomik alan; sosyal hareketlerin, kişiler arası sinerjinin ve sosyo-kolektif hareketliliğin meydana geldiği bir alana dönüşerek, belirli yerel bölgelerdeki inovatif kapasiteyi ve ekonomik başarıyı betimlemektedir. Camagni’nin burada mekânsal yakınlığın delilileri ışığında vurgulamak istediği yalnızca fiziksel mesafenin azalmasıyla elde edilen düşük taşımacılık maliyetleri ve diğer avantajlar değil, bunun yanında kolay bilgi değişimi, kültürel ve psikolojik davranışlardaki benzerlikler, kişiler arası temaslar ve firmalar arası iş birliklerinin sıklığı ve bölge içindeki hareketlerin yoğunluğudur. Ayrıca ağlar

69

içindeki firmalar arasındaki yakınlık, zaman içinde kümelerin kapasitelerini ve değişen çevre koşullarına karşı cevap olarak esnekliklerini arttırmada, inovasyon ve öğrenme yeteneklerini geliştirmede ve küme firmaları tarafından yeni bilgi yaratımında da hayati öneme sahip olduğunu vurgulamıştır (Camagni 1991; Keeble, 2001; akt: Vuçiç, 2009: 29).

Porter da (1990) yakınlığın bilgi konsantrasyonunu arttırdığını ve bu durumun fark edilmesinin inovasyon bilgi akışı ve yayılım hızını arttırdığını; bu gelişmelerin de rakiplerin davranışları ve farkındalıkları ile eşleştirildiğinde gelişen durumun görünürlüğü arttırdığını ve yine bu duruma bağlı olarak da ana şirket etrafında konumlanma eğilimlerinin arttığını ve bu yapılanmanın da yetenekli insanları bölgeye çektiğini tartışmıştır (Porter, 1990: 157).

Porter (1998) ayrıca firmaların ve kurumların coğrafi yakınlıkları sayesinde tekrar eden değiş tokuşlarının ( bilgi v.s.) karşılıklı güven ve koordinasyonu daha da geliştirdiğinin altını çizmiştir (Porter, 1998: 80). Yine Porter coğrafi, kurumsal ve kültürel yakınlıkların, yakın ilişkilere, güçlü motivasyonlara, özel erişimlere, daha net bilgi edimine yardımcı olarak inovasyon ve üretkenlikte uzak mesafelerde bulunan yapılanmalara nazaran bu yapılanmaların avantajlar sağladığını ileri sürmüştür (Porter, 1998: 80). Daha sonra Porter (2000) inovatif kapasiteyi oluşturmak için yalpan çalışmaların lokal iş birlikleri ve üretkenliği arttırdığını ve bu durumun da inovasyon sürecini kolaylaştırdığını tartışmıştır (Porter, 2000).

Lunvall’da (1992) inovason ve yakınlık arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş ve inovasyonun firmaların, bölgelerin ve ulusların rekabetçiliğinin temelini oluşturan karmaşık ve karşılıklı etkileşime dayalı bir süreç olduğunu belirtmiştir. Mowery ve diğerleri de (1996) ağ içindeki firmaların, üniversitelerin ve iş ile ilgili dieğer servislerin inovasyon için kritik öneme sahip olduğunu belirtmişlerdir (Vuçiç, 2009: 30-31). Baptista (1996: 60) “coğrafi yoğunlaşmaların” örgütsel gelişme ve teknolojik ilerleme için en önemli kaynak olduğunu ileri sürmüştür. Daha sonraki çalışmalarında Baptista ve Swann (1998) küme içinde üretim yapan firmaların küme içinde bulunmayan firmalara oranla daha inovatif olduğunu bulmuşlardır. Baptista ve Swann çeşitli kaynaklara yakınlığın ve bu kaynaklara direkt ulaşımın inovasyon sürecindeki bilgi

70

paylaşımı ve yayılımındaki önemine vurgu yapmışlardır (Baptista ve Swann, 1998: 528).

Konuyla ilgili yürütülen vaka çalışmaları, İtalya, Silikon Vadisi ve diğer örnekler, bölgesel özelliklerin, küme içindeki inovasyonun zımni bilgi değişimi ve teknolojiye işlenme hızının önemini onaylamaktadır. Birçok yazar zımni bilgi değişimi, inovasyon yaratımı ve bu yaratımların kümelerde işlemesinde bölgesel yakınlığın pozitif bir etkiye sahip olduğunun altını çizmektedir (Vuçiç, 2009: 31)

İnovasyon literatüründe, kümelenme ve inovasyon ilişkisinde üç çeşit yaklaşımdan söz edilmektedir: Teknolojik, Paylaşımcı ve Entegre yaklaşım.

Teknolojik yaklaşımda, ekonomik coğrafya ve inovasyon, teknolojik öğrenmenin mekânsal boyutunu açıklamaktadır. Önceleri, kuruluşların aynı mekanda kümelenmesi, coğrafi uzaklıklardan doğan işlem maliyetlerini azaltma arayışına bağlanmakta ve bu nedenle kuruluşlar arasındaki ilişkiler ticarete konu karşılıklı bağımlılıklar (yerel girdi-çıktı ilişkileri) ile sınırlı tutulmaktaydı. Daha sonraları, kümelerin kalıcılığı yayılan teknolojik dışsallık, emek pazarları, yerel konvansiyonlar, normlar ve değerler, kamu kurumları gibi yerel karakterli ticarete konu karşılıklı bağımlılıklar ile açıklanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, bölge yeni bir teorik konum kazanmış, sosyal, beşeri ve kolektif karakterli kapalı bilgi ile başlayan bölgesel sistem çözümlemesi küreselleşme ve yerelleşmeyi birlikte içeren bir modele doğru yöneltilmiştir (Storper, 1995, akt: Eraslan ve diğ., 2008: 14).Yaşanan güçlü küreselleşme eğilimlerine karşın bazı bölgesel ekonomilerde ortaya çıkan büyük atılımı açıklama çabaları arasında, bu gelişmeyi organizasyonel ve teknolojik öğrenmenin aglomerasyon içinde birlikte gerçekleşmesine bağlayan açıklama özellikle dikkat çekmektedir ( Eraslan ve diğ., 2008: 14).

Paylaşımcı yaklaşımda ise ilginin ve ortak bir vizyonun paylaşımını sağlayan kurumlar ve etkileşimler inovasyonun motoru konumundadır. İnovasyonda paylaşımcı yaklaşım, hem bilginin üretilmesi, hem de paylaşılması ve yayılarak uygulanması süreçlerini ifade ederek, politikanın odağını kurumlar arasındaki etkileşime taşır. Ulusal İnovasyon Sistemi terimi bu kurumlar bütününü ve bilgi akışını ifade eder. Firmalar tarafından yaratılan bilginin (kapalı bilgi) diğer firmalar tarafından elde edilmesi ve uygulamaya aktarılabilmesi için firmalar arası işbirlikleri ve kümelenmeler önem kazanmaktadır ( Eraslan ve diğ., 2008: 14-15).

71

Entegre yaklaşımda ise şirketler bilgi üretimini ve kullanımını dışarıya açmaktadırlar (Eraslan ve diğ., 2008: 15). Kümelenme teorisine göre, rekabet edebilirlik ile bir firmanın ya da bir kümelenmenin hizmet/ ürün geliştirme ve sürekli inovasyon yapabilmesi arasında anlamlı bir korelasyon bulunmaktadır. Bir kümelenme içerisinde firmaların birbirlerine olan yakınlıkları, daha fazla inovasyon imkânları yaratan bir çevrenin oluşmasına olanak sağlamaktadır (Nordin, 2003: 26).