• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURUM KAVRAMI

1.2. Çevre Kavramı

Çevre daha önceki akımlarca da önemsenmesine rağmen, kurumsalcı akımda çok daha fazla vurgulanmış ve ayrıntılandırılmıştır (Meyer ve Rowan, 1977; Perrow, 1986; Scott, 1991; Scott, 1994; akt: Erel, 2002: 90). Hem eski hem de yeni kurumsal kuram, temelinde dış çevrenin organizasyonel yapı ve uygulamalar üzerindeki etkisini vurgulamakta ve dış çevrenin gerekleri doğrultusunda yapı ve uygulamalardaki farklılık ve benzerliklere açıklama getirmektedir. Organizasyonları etkisi altına alan ve kısaca "organizasyonun sınırları dışında kalan herşey" (Lawrence, Lorsch, 1967,akt: Aydınlı, 2007: 24) olarak tanımlanan çevrede sistem kavramının kabul ettiği sosyal unsurlar da bulunmasına rağmen teknik unsurlar, karmaşık teknolojiler ve ekonomik değişim ilişkileri önem taşımaktadır (Meyer ve Brown, 1977; Perrow, 1986; Scott, 1991; Scott, 1994), bu yüzden çevre, literatürde "teknik" ve "kurumsal" çevre olmak üzere iki kısımda ele alınmaktadır.

Kurumsal kuramın ilk dönemlerinde net bir çevre tanımlaması bulunmamaktaydı; teknik çevre tanımı sadece karmaşık teknolojileri ve mübadeleyi içerirken kurumsal çevre kavramı da kuralları ve sosyal olarak belirlenmiş/tanımlanmış kategorileri içermekteydi (Meyer, Scott ve Deal, 1981: akt: Scott, 1991: 167). Kurumsal kuramın daha sonraki formülasyonları ise bu iki çevre tipini birbirinden ayırırken daha net kriterler getirmiştir. Sonraki formülasyonda teknik çevreler, ürün ve/veya hizmet değişimi sağlanan bir pazarda örgütlerin çalışma süreçlerini etkin ve etkili bir biçimde kontrol ettikleri için ödüllendirildikleri çevrelerdir. Kurumsal çevreler ise bu durumun aksine çevrelerinden destek ve meşruiyet sağlayabilmek için her bir örgütün çeşitli kural

23

ve gerekliliklere uymak zorunda olduğu yapılar olarak karakterize edilmektedir (Scott, 1991: 167).

1.2.1. Teknik Çevreler

Teknik çevreler, ürün ve/veya hizmet değişimi sağlanan bir pazarda örgütlerin çalışma süreçlerini etkin ve etkili bir biçimde kontrol ettikleri için ödüllendirildikleri çevrelerdir. (Scott, 1991: 167). Bu çevrelerde faaliyet gösteren organizasyonların, enerjilerini teknik süreçlerini kontrol ve koordine etmek için odaklamaları beklenmektedir ve bu organizasyonlar temel süreçlerini çevrenin karışıklıklarından koruma eğilimindedir (Scott ve Meyer, 1991: 123). Popülasyon ekolojisi ve kaynak bağımlılığı gibi farklı iki yaklaşımın, farklı seviyeler üzerinden ele almasına rağmen, üzerinde daha çok durduğu teknik çevreler, kurumsal kuramda biraz daha geri planda kalmıştır.

Bu iki yaklaşımdan kaynak bağımlılığı yaklaşımına göre, kaynak (hammadde, işgücü, sermaye, bilgi vb.) ihtiyacı, organizasyonları çevrelerine bağımlı hale (Hatch, 1997: 78) getirmektedir. Popülasyon ekolojisinde ise, belirli çevre koşullarında organizasyonel biçimlerin sürdürülmesine odaklanmaktadır (Hatch, 1997: 78). Popülasyon ekolojisi teknik, fiziksel ve ekonomik alanların oluşturduğu çevrenin etkilerini açıklamaya çalışırken, kurumsal kuram ise sosyal, kültürel, politik ve yasal alanların oluşturduğu çevreye bağlı bir açıklamaya odaklanmaktadır. Popülasyon ekolojisi ve kurumsal kuram farklılıklara sahip iki kuram olmasına rağmen bu iki kuramda da örgütler çevrenin şekillendirdiği görece pasif yapılar olarak tasvir edilmektedir. Kaynak bağımlılığı kuramı ise bu iki kuramın aksine örgütü aktif bir yapı olarak kabul etmektedir (Hatch, 1997: 87).

1.2.2. Kurumsal Çevreler

Kurumsal kuram içinde çevreyi yeniden tanımlayan Meyer ve Rowan, çevreyi kaynak akışları ve teknik gereklerden bağımsız olarak örgütsel yapıları etkileyen kurumlaşmış inançlar, kurallar, roller ve sembolik unsurlar olarak formüle etmişlerdir. Çevrenin maddesel (teknoloji, kaynaklar, üretim sistemleri gibi) unsurlarını vurgulayan akımlara karşı kurumsal akım, bilgi sistemleri, inançlar ve kuralları daha çok önemsemekte ve bunların belirleyici olduğuna işaret etmektedir (Meyer ve Rowan, 1977; Perrow, 1986;

24

Scott, 1991; Scott, 1994 akt: Erel, 2002: 90). Kurumsal çevreler, teknik çevrelerin aksine karmaşık teknolojiler yerine, sosyal olarak tanımlanan kuralları ve gerekleri içermektedir (Scott, 1991: 167) . Bu kural ve gerekler; düzenleyicilerden, profesyonel veya ticari kuruluşlardan ve genel inanç sistemleri gibi kaynaklardan gelebilmektedir. Sosyal kural ve gereklerin kaynağı ne olursa olsun, organizasyonlar bu kural ve gereklere uyduklarından dolayı ödüllendirilmektedir(Scott ve Meyer, 1991: 123). Kurumsal çevre, kurallar ve sosyal olarak tanımlanmış kategorileri içerir. Teknik çevrede, üretim sürecinin etkin ve etkili kontrolü önemlidir. Kurumsal çevre ise, eğer çevrenin desteğini sağlamak istiyorlarsa, tek tek örgütlerin uymak zorunda oldukları kuralların oluşturulması ve sürdürülmesi ile ilgilidir. Kurumsal çevrede örgütler çıktılarının nicelik ve niteliğine bağlı olarak değil, doğru yapı ve süreçleri kullandıkları için ödüllendirilirler (Scott, 1991: 167). Yeni kurumsal kuramın bakış açısı, teknik olarak verimlilikten çok, sosyal kurallara ve organizasyonel uyuma odaklanan kuramsal bir bakışı içermektedir. Dolayısıyla burada verimlilikten çok, meşruiyet önem taşımaktadır (Orru, Biggart, Hamilton, 1991: 362).

Kurumsal çevreyi kültürün bir yansıması olarak gördüğümüzde kültürün örgütler üzerine yansımasını sadece o sosyal yapıları doğrudan etkilemek olarak almamak gerekir. Bunun yanında, bu sosyal yapılara verilen anlam da kültüre veya zaman zaman birbirleriyle çelişen veya çatışan kültürlere göre şekillenir. Ayrıca eğer kurumsal çevre çeşitlilik arz ediyorsa ve bölümler arasında rekabet varsa, örgütün hangi çevreyle bağlantı kuracağını stratejik tercihleri belirler (Scott, 1991; akt: Erel, 2002: 91).

Kurumsal çevre, örgütlerin işleyişlerinin sınırlarını çizerek, örgütsel alana ilişkin bir form yaratır. Bunun sonucu olarak da aynı örgütsel alanda yaklaşık olarak aynı kurumsal çevre baskısıyla karşı karşıya kalan örgütlerin yapı ve uygulamalarındaki benzerlikler artış gösterir. Örgüt ve çevre, iç içe geçmiş ve bazen birbirlerini etkilemekten öte, birbirlerini düzenlemeye kadar giden bir ilişkiye dönüşmüştür (Aypay, 2001: 509).

Sonuç olarak kurumsal kuramın ilgilendiği kurumsal çevre yapısına baktığımızda, kurumsal kuram çevreyi organizasyonların destek görmek ve meşruiyet kazanmak için bireysel olarak benimsemek zorunda oldukları kural ve gereklerin bir araya gelmesinden oluşan bir yapı olarak görmektedir.

25

1.2.3. Teknik ve Kurumsal Çevrelerin Bütünleştirilmesi

Teknik ve kurumsal çevreler ile ilgili vurgulanması gereken en önemli şey bu iki çevrenin tamamen bir birlerini dışlayan çevreler olmadığıdır, aksine birlikte var olabilen çevrelerdir. Negatif bir şekilde ilişkilendirilseler de -ki bu durum söylemdeki kadar kuvvetli değildir- teknik ve kurumsal çevrelerin bir birlerini dışlayan yapılar olmadığını vurgulamak önemlidir(Scott ve Meyer, 1991: 123).

Açık sistem anlayışının ortaya çıkması ile birlikte en çok gelişen anlayışlardan bir tanesi de örgütsel çevre yapısının sistematik bir şekilde kavramsallaştırılmasıdır. Örgütsel çevreler kaynaklardan elde edilen girdilerden, bilgi akışlarından ve bunların çıktıya dönüştürülmesinden çok daha fazladır. Örgütlerle ilgili olarak çevrenin sembolik ve normatif yönleri, kurumsallaşmış inançlar ve kurallar bunu belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır ( Dimaggio ve Powell, 1991; Meyer ve Rowan,1991; Scott ve Meyer, 1991).

Kurumsal kuramcılar örgütlerin meşruiyet kazanabilmesi ve destek görebilmesi için bu oluşan kural ve gerekliliklere uyması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Kurumsal çevrede örgütler çıktılarının nicelik ve niteliğine bağlı olarak değil, doğru yapı ve süreçleri kullandıkları için ödüllendirilirler. Örgütlerin ne sadece teknik, ne de sadece kurumsal olarak gelişmiş çevrelerde var olması beklenmektedir. Bunun yerine güçlü ve sabit organizasyonel biçimler, hem kurumsal hem de teknik çevrenin gelişmiş olduğu durumlarda var olmaktadır (Scott ve Meyer, 1991: 124) .

Hiç kuşkusuz, uygulamada teknik kural ve süreçleri, kurumsal kural ve süreçlerden ayırt etmek güç olmaktadır. Bunun sebebi, kurumsal kuralları oluşturanların bu kuralları yapı olarak teknik görüntülü yapma çabalarıdır (Scott ve Meyer, 1991: 124). Selznick'in de belirttiği gibi; kurumsal prosedürler sıklıkla teknik prosedürleri taklit etmektedir ve bir çok teknik prosedür de zamanla kurumsallaşma eğilimindedir. Başlangıçta teknik gerekçeyle oluşturulan prosedürel kurallar katkıları bitse bile varlıklarını devam ettirebilmektedir (Selznick, 1949; akt: Scott ve Meyer, 1991: 124). Günümüzde uygulamaların süreçlere ilişkin gelişmiş gereklere uyması beklenmekte ve bu gerekler teknik görünümde olmaktadır. Diğer bir deyişle, meşruiyet kazanma amaçlı süreç ve uygulamaların, verimliliğe sağladıkları katkı ön plana çıkarılmak istenmektedir. Diğer

26

yandan bu süreçlere uyum, çıktıların etkisinden bağımsız olarak değerlendirilmektedir. Bunun sebebi ise, günümüzde teknik yeteneklere verilen önemin yüksek olması şeklinde açıklanabilir (Aydınlı, 2007: 30).

Kurumsal ve teknik çevreler arasındaki ilişkiyi bütünleştirici bazı görüşler, çevre çeşitlerinin birer boyut olarak görülmesi gerektiğini, teknik ve kurumsal baskıların

yoğunluğunun örgütlerin içinde bulunduğu çevreye göre değiştiğini öne sürmektedir ( Scott, 2003a: 141).

Hava yolu şirketleri bankalar ve benzeri yapılanmalar teknik ve kurumsal baskıların oldukça yüksek olduğu alanlar olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu yapılanmalar etkinlik/etkililik taleplerinin yanı sıra prosedürel gereklere de uyma baskılarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu durumun bir sonucu olarak da bu organizasyonların idari yapılanmalarının daha az kompleks çevrede bulunan yapılanmalara göre daha karmaşık ve büyük olması gerekmektedir ( Scott ve Meyer,1991: 123).

DiMaggio ve Powell'a göre kurumsal ve teknik çevre ayrımı tamamen analitik bir bakış açısıdır ( DiMaggio ve Powell, 1991: 67); hâlbuki örgütsel çevre hem teknik hem de kurumsal unsurlardan oluşmaktadır. Powell'a göre bu durumu fark etmek ve kabullenmek organizasyonlarla ilgili daha doğru ve yararlı bir bakış açısına sahip olmayı sağlamaktadır. Scott da bütün organizasyonların hem teknik hem de kurumsal bir çevre içinde yönetildiğini düşünmektedir "örgütler ne kadar yoğun bir teknik çevrede bulunsalar bile örgütlerin kurumsal desteğe olan ihtiyaçları göz ardı edilemez..." ( Scott, 2003).