• Sonuç bulunamadı

2.2. Tarım Ticaretinin Liberalleşmesinde Kurumsallaşma

2.2.3. Uruguay Turu

GATT’da süregiden turlardan en önemlisi şüphesiz Uruguay Turudur. 1986 yılında başlayan tur 1994 yılında bitmiş, en uzun sürede tamamlanan Tur olarak sonuçları da kayda değer olmuştur. Uruguay Turu sonucunda gerçekleşen en önemli gelişme DTÖ’nün kuruluşu olmuştur. GATT kapsamında korunan alan olan tarım da Uruguay Turu ve akabinde DTÖ’nün kurulmasıyla liberalizm sürecine girmiş, metalaşma süreci hiper küreselleşmeyle birlikte hız kazanmıştır.

Dünya ticaretinin Uruguay Turundan önceki durumunu kısaca ifade etmek gerekirse;

 ABD korumacı politikalarını artırmış,

 GATT kuralları dünya ticaretinin yaklaşık %12’sini oluşturan tarım ve %7’sini oluşturan giyim ve tekstil sektörüne uygulanmamış,

 Gelişmekte olan ülkelerin çoğu tarifelerle ilgili GATT kurallarını uygulamamış,

 GATT kurallarını göz ardı eden kotalar ve anlaşmalar düzenlenmiş,

 GATT’ın sübvansiyonlarla ilgili kısıtlamaları zayıf tutulmuş,

 ABD ve AT özellikle Japonya ve Doğu Asya ekonomilerine yönelik ithalatı kısmak için anti-damping uygulamalarına başvurmuş,

103

 Gümrük birlikleri ve serbest ticaret alanlarının üçüncü tarafların ticareti üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak için öngörülen GATT kuralları göz ardı edilmiş,

 GATT’ın uyuşmazlık çözüm mekanizması ABD ve AT’nin GATT’ın tarım sektöründeki yetkilerini kabul etmemesi nedeniyle zayıflamıştır (Oxley, 1994: 46).

Uruguay Turu GATT kapsamında çok taraflı ticaret görüşmelerinin sekizinci turudur. Daha önceki yedi turda, birçok mamul mal üzerindeki tarifelerde önemli indirimler gerçekleştirilmiş, fakat tarımsal ticaretin uluslararası piyasaya açılmasında çok az ilerleme kaydedilmiştir. Örneğin; Tokyo Turunda, tarife dışı ithalat engellerini azaltmak ve anti-damping önlemleri, ihracat sübvansiyonlarının kullanımı ve farklı standartların oluşumu gibi konuları düzenlemek için Kodlar (Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Vergiler Kodu gibi) benimsenmiştir. Ancak, Kodlar büyük bir başarı elde edememiş ve de tarife dışı engeller artmıştır. Tarımsal ticaret, Japonya’nın ticaret kısıtlamalarını miktar olarak azaltmasından fayda sağlasa da, tam olarak serbestleşmesi mümkün olmamıştır. Tokyo Turunda, süt ve et ürünleri için yapılan iki mal anlaşması da ticareti uzun vadede serbestleştirmenin bir yolu olarak görülmemiştir. Tahıllarla ilgili bir anlaşmaya ise varılamamıştır (IATRC, 1994: 2).

1986 yılında Punta del Este’de düzenlenen toplantının esas amacı dünya tarım ticaret sistemini düzenlemek ve daha şeffaf hale getirmektir. Punta del Este Bildirgesi, görüşmelerde tarım ticaretinin daha fazla serbestleştirilmesini sağlamayı ve ithalat erişimi ve ihracat rekabetini etkileyen tüm önlemleri daha etkili ve güçlü GATT kuralları altında bir araya getirmeyi hedeflediğini vurgulamaktadır. Ek olarak, Bildirgede üç hedef belirtilmiştir. Bu hedefler; 1) ithalat engellerini azaltarak piyasaya erişimin iyileştirilmesi;

2) tarımsal ticareti doğrudan ve dolaylı etkilen tüm sübvansiyonların ve diğer engellerin

104

kullanımına dair kuralları ve disiplinleri artırmak; 3) tarımsal ticarete yönelik sağlık ve bitki sağlığına dair olumsuz etkileri azaltmaktır.

1987 yılında yapılan ilk görüşmelerde, ABD, AB, Cairns Grubu, Kanada, Japonya, Nordik ülkeleri (Finlandiya, İzlanda, Norveç ve İsveç) ve Gıda-İthalatçısı ülkeler (Jamaika, Mısır ve Meksika) tarımsal ticarete yönelik çeşitli önerilerde bulunmuştur. ABD, ticareti doğrudan ve dolaylı etkileyen tüm sübvansiyonların kaldırılmasını istemiş, ihracat sübvansiyonları yoluyla ihraç edilen miktarları durdurmak ve ithalat engellerini ortadan kaldırmak için çağrıda bulunmuştur. Bu hedeflere 10 yıl içinde varılabileceğini belirtmiştir. Cairns Grubu ve Kanada, tüm tarımsal mallar için ticareti bozucu nitelikteki politikaların veya sübvansiyonların kaldırılmasını önermiştir.

AB ise ilk aşamada pazar payı veya uluslararası mal düzenlemeleriyle tahıllar, süt ürünleri ve şekerin dünya piyasalarında stabilize edilmesini önermiş; ikinci etapta uzun vadede destek seviyelerinin düşürülmesini önermiştir. Japonya ise ihracat sübvansiyonlarının dondurulması ve kaldırılması, mevcut tarifelerin indirilmesi ve diğer sübvansiyonların ticareti bozucu etkilerini azaltmayı teklif etmiştir (Hassan, 1996: 30-31).

1988 yılında yapılan görüşmelerde, tarım konusunda iki nedenle önemli çıkmaza düşülmüştür. Bu nedenlerden ilki, ABD’nin, mevcut tarımsal ticaretle ilgili sorunlarla başa çıkmak için kısa dönemli önlemlere yönelik görüşmelerin başlamasından önce ticareti bozucu tüm sübvansiyon ve korumaların uzun dönemde ortadan kaldırılmasına yönelik bir anlaşmanın yapılması yönündeki ısrarıdır. Diğer neden ise, AB’nin önemli politika reformları yapılması konusundaki isteksizliği olarak belirtilebilir. Bu açmazlara rağmen, 1989’da Cenevre’de taraflar bir anlaşmaya varmışlardır. Anlaşma, uzun vadeli bir hedef ve bu hedefi başarmak için bir genel çerçevenin yanı sıra görüşmelerin tamamlanmasına kadar yürürlükte olacak kısa vadeli girişimleri de içermektedir. Uzun vade için, 1989 Nisan Anlaşması, Turun amacını adil ve pazar odaklı bir tarımsal ticaret sistemi olarak belirlemiştir (Hassan, 1996: 32).

105

Uruguay Turu kapsamında tarımsal reforma ilişkin daha ayrıntılı görüşmeler dört farklı fasıl altında devam etmiştir; dış koruma, ihracat rekabeti, iç destekler ve sağlık ve bitki sağlığı önlemleri. Dış koruma konusunda, ABD ve Cairns Grubu tarife dışı engellerle başa çıkmak için tarifelendirme tekniğini önermiştir. AB ise şartlı tarife yöntemini kabul etmekten yana olmuştur. Japonya gıda güvenliğini gerekçe göstererek gerekirse sınır önlemlerine izin vermeyi önermiş ve yeni kurallar ve disiplinleri görüşmeyi desteklemiştir. 1990 yılında yine ülkelerden gelen öneriler doğrultusunda yukarıda belirtilen başlıklar altında öneriler değerlendirilerek, “Tarımsal Reform Programı Üzerine Çerçeve Anlaşma” başlıklı bir taslak hazırlanmıştır. Taslakta, iç destekler konusunda iki farklı politika alanı belirlenmiştir. Bir kategorideki desteklerin taahhütler kapsamı dışında tutulacağı, diğer kategorideki iç desteklerde fiyat desteğinin üreticilere doğrudan ödemeleri ve tarımsal üretime sunulan girdileri kapsayan AMS56 (aggregate measurement of support/ toplu destek ölçümü) miktarının 1991-1992 yıllarından itibaren azaltılacağı yönünde karar alınmıştır. Dış korumaya ilişkin, taslak metin bütün sınır engellerinin tarifelere dönüştürülmesini (tarifeleştirme) ve mevcut tarifelerle yeni oluşacak tarifelerin 1991-1992 yıllarından başlayarak azaltılmasını önermiştir. İhracat rekabeti konusunda, metinde ihracata yönelik yapılacak tüm yardım ve teşviklerin azaltılması, hatta bu azaltmanın iç destekler ve dış koruma için yapılacak azaltımlardan daha fazla olması gerektiği ifade edilmiştir. Taslak metin görüşmeciler tarafından kabul edilmiş, her katılımcı ülke görüşmelerde kendi özel önerilerine ilişkin konumu rezerve etse de, hepsi önerilen süreçleri kabul etmişlerdir. Belirtilen takvime göre görüşmeci ülkeler ilk önerilerini Ekim 1990’da vermişlerdir (Hassan, 1996: 33-40).

56 Toplu destek ölçümü, iç destekleme fiyatları ile dünya fiyatları arasındaki farkın üretim miktarıyla çarpılmasıyla hesaplanmaktadır. Detaylı bilgi için bkz. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/289525, “09.11.2019”.

106

GATT’a taraf ülkelerin Ticaret Bakanları Aralık 1990 yılında Brüksel’de, kalan sorunlu alanları çözme ve Turu sonuçlandırma amacıyla bir toplantı yapmışlardır. Ancak, bir tarafta AB’nin, diğer tarafta ABD ve Cairns Grubu’nun destek ve korumanın azaltılması konusundaki farklı tutumlarının uyumlaştırılamaması nedeniyle tarım konusu çıkmaza girmiştir. 1991 yılında, tarım görüşmeleri önündeki engellerin kaldırılacağı belirtilerek, taraf ülkeler iç destek, pazara erişim ve ihracat rekabeti alanının her birinde bağlayıcı taahhütler üzerinde görüşmeye ve sağlık ve bitki sağlığı konularında bir anlaşmaya varmaya karar vermişlerdir. Ancak 1991 yılında hazırlanan Nihai Senet Taslağı (Dunkel Metni) AB tarafından kabul edilmemiş ve görüşmeler ABD ve AB’nin tarım konusundaki farklılıkları üzerine yoğunlaşmıştır. Ana gündem konusu ise, ihracat sübvansiyonunun azaltımı konusunda olmuştur. 1992 yılı da zaten ABD ve AB arasındaki karşılıklı görüşmelerle geçmiştir. Aynı yıl, AB Tarım Bakanları arasında OTP’nin reformu için gerçekleştirilen anlaşma görüşmelerin ilerlemesine yardımcı olmuştur.

Genel ticaret görüşmelerinin bir özelliği, ABD ve AB gibi lider aktörlerin genellikle kendi aralarında anlaşmayı bağlayıp, bunu diğer üye ülkelere zorla kabul ettirmeleridir.

Nitekim Kasım 1992’de ABD ve AB, ihracat sübvansiyonları ve iç destek konusunda anlaşmaya vararak Blair House Anlaşmasını imzalamışlardır. Bu anlaşmayla, Cenevre’deki görüşmeler yeniden başlatılmış ve 1993 yılı pazara erişimle ilgili konular tartışılarak geçmiştir. Bu anlaşmaya kadar tarımsal konularda çok az ilerleme sağlanmasına rağmen, söz konusu anlaşmanın neticelenmesiyle Uruguay Turu hızlı biçimde sonuca ulaştırılmıştır (Acar, 2001: 39).

8 yıla yakın süren Turun ardından, Nisan 1994’de Fas’ın Marakeş kentinde Nihai Senedin imzalanmasıyla Uruguay Turu sonuçlanmıştır. Tur sonucunda, Tokyo Turunda imzalanan Kodlar birer anlaşmaya dönüşmüş, hizmet ticareti ve fikri mülkiyet hakları gibi yeni anlaşma alanları görüşme kapsamına alınmış, belli mal ve hizmet kategorilerinde vergilerin azaltılması yönünde taahhütler yer almıştır (Yılmaz, 2001: 21).

107

Tur sonucunda DTÖ’nün kurulması uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yönünde en önemli adımken, tarım ürünleri ticaretinin serbestleşmesine yönelik önemli gelişmeler Tarım Anlaşması başta olmak üzere Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri Anlaşması, Ticarette Teknik Engeller Anlaşması ve Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmalarının kabul edilmiş olmasıdır.