• Sonuç bulunamadı

1.1. Kavramsal Tartışma

1.1.2. Gıda Güvenliğinden Gıda Egemenliğine

Gıda güvenliği (food security) kavramının açıkça kapitalist-liberal düzenin söylemi olmaya başlaması, bu düzeni sürdüren kurumların kavramı bu düzeni yeniden üretecek biçimde kullanmaları farklı bir bakış açısını gerekli kılan bir söylem arayışına itmiştir. Çünkü Dünya Bankası gibi kuruluşlar gıda güvenliğinin sağlanamadığını ifade etmekte ancak bunun üstesinden gelme yolları olarak kendi hükümranlıklarını devam ettirebilecekleri öneriler sunmaktadır. Endüstriyel tarımın devam ettirilmesi, GDO’lu tarımsal üretime yoğunlaşılması, yerellikten uzak çok taraflı tarımsal ticaret sisteminin ilerletilmesi ve tarım ticaretinin serbestleştirilmesi, ileri teknoloji kullanımı gibi öneriler sadece hâkim düzeni sağlamaya ve geliştirmeye yöneliktir. Bu bağlamda, gıda egemenliği kavramı hem gıda güvenliği kavramına hem de mevcut gıda politikalarına bir alternatif olarak ortaya konmuştur ve gıda egemenliği kavramında yukarıda belirtilen önerilere itibar edilmez.

Gıda güvenliği ve gıda egemenliği kavramlarının her ikisi de, herkesin yeterli biçimde beslenmesini ve gelecekteki gıda talebinin karşılanmasını amaçlar. Üretilen gıdaların erişilebilirliğinin önemli bir sorun ve açlığın nedeni olduğunu kabul eder ve küçük ölçekli çiftçileri, kadınları ve çocukları açlığa ve yoksulluğa daha açık olarak görür. Bu benzerliklere rağmen iki kavramın ifade ettikleri arasında bariz farklılıklar bulunmaktadır. Gıda güvenliği, daha dar bir kavram olarak, gıdaların üretimini ve

32

tüketimini, gıdalara erişimi, erişim ve üretimde istikrarın sağlanmasına odaklanırken, gıda egemenliği üretimin nasıl ve nerede yapıldığına ve sürdürülebilir biçimine önem verir. Gıda egemenliği, üretme hakkını, tohumlara erişme hakkını ve gıdanın denetlenmesi, izlenmesi ve tüketilmesi haklarını içeren çok daha geniş bir kavramdır (Macartan, 2017: 11). Geniş anlamda gıda güvenliğinden bahsetmek isteniyorsa, kırsal alanlardaki insanlar üretme hakkına sahip olmalı ve ürettikleri mahsulleri uygun bir yaşam sürmelerine izin verecek şekilde fiyatlandırmalıdır (Rosset, 2003).

Tablo 1: Gıda Güvenliği ve Gıda Egemenliği Arasındaki Farklar

Endişe/Anlaşmazlık Gıda Güvenliği Gıda Egemenliği

Ticaret Serbest ticarete inanır. Tarım ve gıda sisteminde serbest ticareti kabul etmez.

Pazara erişim Dış pazarlara giriş Yerel pazarlara odaklanma Ürün fiyatı Düşük fiyat uygulamak

için piyasa

mekanizması devreye girmelidir.

Ürün veya ürün fiyatları, üretim maliyetlerini karşılamak için adil olmalıdır.

Üretim amacı Dış pazarlar için Yerel pazarlar için

Sübvansiyonlar AB’de ve ABD’de

büyük ölçekli çiftçilere ödemeler yapıldı

Sübvansiyonlar küçük ölçekli çiftçilere ödenmelidir.

Gıda Meta olarak görülmekte İnsan hakkı olmalıdır

Araziye erişim Piyasalar aracılığıyla Gerçek bir tarım reformu sayesinde

Açlığın nedeni Düşük verimlilikten kaynaklanmakta

Temelde yoksulluk ve kaynaklara erişimin ve kaynakların dağıtımındaki eşitsizlikten kaynaklanmakta

Üretme yeteneği Ekonomik olarak

verimli olmalı Kırsal kesim için bir hak olmalı Gıda güvenliğini sağlama En ucuz olanları ithal

ederek

Yerel üretim aracılığıyla

33

Kırsal kredi ve yatırım Özel kişiler ve şirketler tarafından

Topluluk bazlı ve yerel kontrolle

Damping (Belirli bir malı piyasadan daha ucuza satma)

- Yasaklanmalı

Üretim teknolojisi Monokültür,

sanayileşmiş tarım, kimyasal kullanımı, GDOlar

Sürdürülebilir üretim metodlarının kullanımı, agroekoloji, GDO’suz

Tohumlar Patentli kullanım İnsanlığın ortak mirasıdır ve kırsal topluluklar için erişilebilir olmalıdır

Üretim fazlası Oluşmaz Çiftçileri yoksullaştırabilecek düşük fiyatlara götürebilir Kaynak: Macartan, 2017.

Gıda egemenliği, neoliberal küreselleşme modeline bir cevap ve alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Uluslararası niteliktedir ve uluslararası çok aktörlü yönetimi gıda ve tarım etrafında anlamak ve dönüştürmek için bir çerçeve sunmaktadır. Gıda egemenliği kavramının kullanımı 1996 yılında La ViaCampesina tarafından Roma Sivil Toplum Örgütü Forumu’nda başlatılmış ve aynı yıl FAO tarafından düzenlenen Dünya Gıda Zirvesi’ne sunulmuştur. Gıda egemenliği hükümet dışı kuruluşlar ve hükümetlerin çoğunluğu tarafından kullanılan gıda güvencesi kavramına bir tepki olarak önerilmiştir6. Gıda egemenliği, aynı zamanda DTÖ’nün desteklediği gıda ve tarımsal ticaret gündemine

6 La ViaCampesina tarafından gıda güvenliği ve gıda egemenliği arasındaki fark şöyle izah edilmektedir;

“geleneksel gıda güvenliği kavramı yetersizdir. Bu daha fazla üretmek veya daha verimli bir şekilde dağıtmaktan daha fazlasıdır. Temel güç ve demokrasi sorunlarıyla boğuşuyoruz: Toprak, su, tohumlar, genetik kaynakları kim, hangi amaçlar için kontrol ediyor? Neyin, nerede ve nasıl yetiştirileceğine kim karar veriyor? Mücadelemizin politik boyutlarını ifade eden bir dile sahip olmak zorundayız. Gıda egemenliği, hiç özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet, sürdürülebilirlik ve kültür hakkında gerekli söylemleri besliyor. Gıda egemenliği söyleminde, gıda bir piyasa malı olma dünyasından çıkarılır ve sosyal, ekolojik, kültürel ve yerel bağlamlara beslenme, geçim kaynağı, anlam ve ilişkiler kaynağı olarak yeniden yerleştirilir”. “Gıda güvenliği, gıdaların nereden geldiğini veya üretildiği ve nasıl dağıtıldığı koşullarını ayırt etmez. Ulusal gıda güvenliği hedefleri, çevresel olarak zararlı ve sömürücü koşullar altında üretilen ve yerel gıda üreticilerini yok eden, ancak tarım şirketlerine fayda sağlayan sübvansiyonlar ve politikalar tarafından desteklenen gıdaların sağlanması ile karşılanmaktadır. Gıda egemenliği, açlıkla ve yoksullukla mücadele etmenin ve sürdürülebilir gıda güvenliğini garanti etmenin bir yolu olarak ekolojik olarak uygun üretim, dağıtım ve tüketime, sosyal-ekonomik adalet ve yerel gıda sistemlerine önem verir” (Anderson, 2018: 7).

34

de itiraz etmiştir. Gıda egemenliği kavramı DTÖ yaklaşımına meydan okumakta, halkların ve ülkelerin tarım ve gıda ticareti ve üretimi açısından birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği konusundaki tartışmaya insan hakları temelli yeni bir çerçeve getirmiştir. Gıda egemenliği, gıda ve tarımı, ekosistemleri ve kültürleri özünde birbirine bağlı olarak görmekte, bir sistemdeki bozulmanın diğerinde de bir bozulma anlamına geleceğini savunmaktadır (Anderson, 2018: 4-8). Boratav’a göre gıda egemenliği,

“ülkelerin kendi kaderlerine hâkim olma konusunda, tarım politikaları konusunda, kendi fikir birikimleri, teknik birimleri, tarihsel birikimler ile köylü üretiminin tarihten gelmiş gelenek ve birikimlerini kullanarak, kendi geleceğini tayin etme hakkı anlamına gelir”

(Boratav, 2008: 48).

Gıda egemenliği kavramını biraz daha açacak olursak, bu kavram “Gıda Egemenliğinin Altı Sütunu” kapsamında geliştirilmiştir. Bu açıklamaya göre gıda egemenliğinin sağlanması için gerekli öneriler şu şekilde sıralanmıştır (Gordillo ve Jeronimo, 2013: iv-v).

1) Gıdaya; a) insanların gıdaya olan ihtiyacını politikaların merkezine yerleştirerek, b) gıdanın bir metadan daha fazla olduğu konusunda ısrar ederek odaklanmak,

2) Gıda tedarikçilerini, a) sürdürülebilir geçim kaynaklarını desteklemesi, b) tüm gıda tedarikçilerinin çalışmalarına saygı duyması kapsamında değerlendirmek.

3) Gıda sistemlerini, a) tedarikçiler ve tüketiciler arasındaki mesafeyi azaltarak, b) dampingi ve uygun olmayan gıda yardımlarını reddederek, c) uzak şirketlere olan bağımlılığa direnerek yerelleştirmek,

4) Kontrolü yerel düzeyde, a) yerel üreticilere bırakarak, b) doğal kaynakların özelleştirmesine karşı çıkarak sağlamak,

35

5) Bilgi ve becerileri, a) geleneksel bilgi üzerine inşa ederek, b) bu bilgileri gelecek kuşaklara aktarmak ve onları desteklemek için araştırmalar yaparak, c) yerel gıda sistemlerini baltalayan teknolojileri reddederek teşvik etmek,

6) Doğayla, a) ekosistemlerin katkılarını en üst düzeye çıkararak, b) esnekliği artırarak, c) enerji yoğun, tek tip, sanayileşmiş ve yıkıcı üretim yöntemlerini reddederek çalışmak.

Gıda egemenliğine yönelik açıklamalarda ekolojik, demokratik ve adil bir toplum inşa etme amacı vardır. Gıda egemenliği gerçekleştirildiği zaman hane içinden başlayarak uluslararası alana varıncaya kadar bütün düzeylerde gıda adaleti sağlanabilir. Kimi kuruluşlar tarafından gıda adaleti ve gıda egemenliği aynı kavramlar olarak ileri sürülse de, bu kavramların aynı olmadığını öne süren yerli halklar, gıda egemenliğinin gıda adaletini sağlamak için gerekli ön koşul olduğunu savunmaktadır. Gıda adaletine yönelik kavramsal ya da kuramsal çalışmaya literatürde yeterince rastlanmamaktadır. Ancak gıda politikalarının adaletsiz biçimde süregitmesi bu kavramın açıkça izahatını ve bu kavramı tarım ve gıda politikaları ve sistemlerinin merkezine yerleştirilmesini gerekli kılar.