• Sonuç bulunamadı

UNESCO Tasarım Kentleri İle İzmir’in Karşılaştırılması

3. BİR MARKALAŞMA ARAYIŞI, TASARIM KENTİ İZMİR

4.3 UNESCO Tasarım Kentleri İle İzmir’in Karşılaştırılması

Markusen (2004)’in Amerikan kentlerinde sanat kapsamında yaptığı ve İkinci Bölüm’de paylaşılmış olan tespitte olduğu gibi, UNESCO Tasarım Kentleri’nin de büyüklükleri, kalkınmışlık seviyeleri ve yaratıcı kentler olarak adlandırmaları arasında doğrudan bir bağ olduğundan söz etmek mümkün görünmemektedir. Bu açıdan İzmir, ekonomik durum, refah seviyesi, daha iyi hayat endeksi, nüfus büyüklüğü ve yoğunluğu verileri ne olursa olsun, bu ağın içinde yer alabilir gözükmektedir.

Ancak Yaratıcı Kentler Ağı tasarım kentlerinin paylaştığı en önemli ortak nokta kentler incelendiğinde şöyle tespit edilmektedir: Yaratıcı Kentler Ağı tasarım kentleri, UNESCO başvuru formlarında da belirtildiği gibi, tasarımı kentsel kalkınmanın ana unsurlarından birisi olarak gören kentleri kapsamaktadır. Başvuruları üzerine ağa kabul edilmiş kentler, başvuru sırasında tasarım alanında

uluslararası anlamda kendilerine özgün bir yer sağlayan kökleşmiş kurumlara, inisiyatiflere ve etkinliklere sahiptir.

Curitiba, kendi kentsel mekanının ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle radikal bir alan haline gelmesi karşısında geliştirdiği ve uluslararası alanda önem verilen ve stratejiler olarak başka kentler tarafından da kullanılan kentsel tasarım politikalarına sahiptir. Kaunas, kendi tarihinde mimarinin yarattığı özel durumu bir anlatı ve araştırma konusu haline getirmiştir. Bu konuya dair hem fiziksel hem sanal bir arşiv yaratmıştır. Kentte mimarlığa dair bu odaklanma, düzenlenen mimarlık bienali ile güçlendirilmiştir. Buenos Aires, Palermo, Recoleta ve San Telmo ticari kentsel koridoruna tasarım koridoru demektedir. Bu bölgede tasarım alanında özelleşmiş yeni mahalleler oluşturmaktadır. Yerel yönetim tasarımın tanıtımı aracılığıyla endüstri ve iş çevreleri ile kurulacak yeni ilişkileri sağlamak için projeler üretmektedir. Shenzhen kent yönetimi, endüstriyel politikaları doğrultusunda, eski fabrikaların ve köylerin yenilenmesi ile tasarımcı, sanatçı, zanaatkar ve tasarım alanından yeni mezunlar ve yaratıcı alanlardan girişimcilerin kullanabilecekleri iki bin kilometreye yayılmış yirmiden fazla yaratıcı endüstri kümelenme alanı yaratmıştır. Berlin, Designmai, Update, Berlin Fotoğraf Festivali, Walk Of Fashion, Mode gibi prestijli tasarım etkinliklerine sahiptir. Typo Berlin, AGI Congress, Berlin Interior Motive Design Conference, Design Report, BDG Germany gibi tasarım odaklı konferans ve toplantı serilerine ev sahipliği yapmaktadır. Kobe, Japonya’nın ikinci en büyük moda etkinliğine ev sahipliği yapmaktadır ve Kobe Design Festa, kentliler ile tasarım kavramı arasında ilişkilerin sıkılaştırılması için bir platform olarak çalışmaktadır. Nagoya, 1989 yılında, kuruluşunun yüzüncü yılında Tasarım Kenti Deklarasyonu’nu yayınlamış ve Uluslararası Tasarım Merkezi’ni açmıştır. Saint Etienne, tasarım bienaline sahiptir ve Cite du Design tasarım merkezine ev sahipliği yapmaktadır.

Yaratıcı Kentler Ağı tasarım kentleri ile kıyaslandığında İzmir’in diğer kentlerin başvuru sırasında sahip oldukları tasarım odaklı kent yönetimi deneyimine ve alt yapılara sahip olduğu söylenememektedir. Ağa katkısı ise ancak köklü uluslararası fuar geleneği üzerinden olabilir görünmektedir.

İzmir’de kenti tasarım kapsamında tarihsel ve güncel olarak ayrıştıran herhangi bir dinamik bulumamaktadır. Bunun yanında kent yakın tarihinde de tasarım, araştırma ve inovasyon gibi alanlarda çarpıcı buluşların ya da girişimlerin mekanı olamamıştır.

Özelleşmiş kendi geleneğini kurmuş ya da hali hazırda kurmakta olan etkinlikler kapsamında moda tasarımı alanında çeşitli yan alanlara dair ihtisas fuarları, Gelinlik, Abiye ve Damatlık Fuarı, Fashion Week İzmir, Millfest Sanat ve Moda Festivali; grafik tasarım alanında Uluslararası Grafik Sempozyumu; film tasarımı alanında İzmir Kısa Film Festivali etkinlikler örnek olarak verilebilmektedir. Ancak bu etkinlikler kendi tasarım alanlarını Türkiye içinde ayrıştıran ve İzmir’i o kapsamda önemli bir konuma koyan etkinlikler değillerdir. Kentin en özgün değerleri, ticaret alanına dair olan fuarları, tarımsal ürünlere ve endüstriyel ürünlere dair sanayisi ve turizm imkanları olarak gözükmektedir. Ancak bu sektörler de tasarım kapsamında özgünleşmenin itici gücü olmamış, tasarım alanı içerisinden strateji ve taktiklerle potansiyelleri ele alınmamaktadır. Üçüncü Bölüm kapsamında hem nitel ve nicel verilerden hem de tasarım alanından kentin yaratıcı karakterleri ile yapılan görüşmelerden bu sonuç çıkmaktadır. Bu yüzden İzmir’in tasarım alanında ağın parçası olabileceğine dair UNESCO formundaki soruların çok azına olumlu cevap verilebilmektedir.

UNESCO Yaratıcı Kentler Ağı tasarım kentlerinin sahip olduğu tasarım ve yaratıcılığı işaret eden bazı sayısal veriler ile İzmir’in verilerinin karşılaştırılması yerinde olacaktır. Patent başvuruları rakamlarına göre 2014 yılında Türkiye’deki toplam patent başvuru sayısı, dünyadaki ilk on ülke sıralamasında sonuncu olan Brezilya’nın yüzde on altısı, bu sıralamada dünya lideri olan Çin’in ise %0,5’i oranındadır (WIPO, 2015). İzmir’in Türkiye kentleri arasındaki patent başvuruları sıralamasındaki yeri aynı yıl dördüncü sıradır. Sıralamadaki bu konum, Türkiye toplam patent başvuru sayısının %5,6’sına karşılık gelmektedir. 2014 yılında yaklaşık 4900 patent başvurusu yapılmış olan Türkiye’de, bu başvuruların yalnızca 275 adedi İzmir’e aittir. Aynı yıl Malezya’da yaklaşık 7000, Brezilya’da yaklaşık 30000, Çin’de ise yaklaşık 928000 patent başvurusu yapılmıştır. Fikir mülkiyeti açısından bakıldığında yaratıcılık ve tasarım çerçevesinde İzmir’in hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde üretkenliğinin oldukça düşük olduğu açık şekilde görülmektedir.

2009 yılından beri yerel yönetimin öncülüğünde yapılanlar ve kentin Türkiye politik ortamı içinde özgürlükler ekseninde kazandığı cazibe, kentte yaratıcı alanlarda farklı girişimlerin artmasını sağlamış görünmektedir. Bunların birikerek kendi

karakterlerini yaratmaları ve değerlendirilebilecek yeterli veri üretmesi için zamana ihtiyaç vardır.

İzmir bir metropol olarak tek bir şeyin kenti olmak için fazla büyük ve kalabalıktır. Kalabalık nüfusunun yarattığı hizmetler sektörü ağırlıklı ekonomik yapısı, yaratıcılık ve girişimcilik kültürünü özümsemiş kentlilerden çok kendine arz edilenleri yaşamaya odaklanmış bir kentli nüfus yaratmaktadır.

İzmir’in özgün durumu itibariyle yaratıcı ekonomileri, özellikle de tasarım alanındaki faaliyetleri odağa alarak, tasarımcılar ve tasarım hizmeti alanlar için uygun bir ortam yarattığından söz edilememektedir. Kentin kendisinden ekonomik kazanç elde etmeyi hedeflemeyen ama kentin sunduğu yaşam biçimini üretme ortamı olarak seçen tasarımcıların varlığı, kentin değerlendirmesinde kullanılan bağlamların dışında olumlu bir özellik olarak öne çıkmaktadır ve kent markalaşması kapsamında dikkate alınmalıdır. Yaratıcı sınıf olarak tarif edilen kitlenin, iş imkanlarının varlığını ve kişisel hayata ya da iş hayatına dair ağların güçlü olduğu yerleri yaşam alanı olarak seçmelerinin tüm diğer etkenlerden daha kuvvetli olduğu daha önce bahsedilmiştir. Bu açıdan İzmir, yaşam biçimi olarak sunduğu özgün ortam açısından Türkiye’de, tasarım hizmeti talep etmeyen bir ekonomik örgütlenmeye sahip olsa da, içinde yaşayan tasarımcılarla tasarım ekonomisi çevresindeki ağları buluşturan, ekonomik bir alan ve kaliteli bir üretim ortamı sunabilir. Kentin ard bölgesinin doğal ve tarihi değerleri ile bu yaşam tarzı diğer metropol kentlerle kıyaslandığında görece rahat ve yavaş bir hayatı anlatmaktadır.

UNESCO Yaratıcı Kentler Ağı için Türkiye ve yakın coğrafyasının kültür ve ekonomik alanına girmek cazip olacaktır. Ancak Yaratıcı Kentler Ağı bu coğrafyaya bir kent üzerinden girecekse, bugün için tasarım odaklı etkinlikler ve altyapılar göz önünde bulundurulduğunda bu kentin İstanbul olması olasılığı daha yüksek görünmektedir.