• Sonuç bulunamadı

1.3. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ÖLÇEN YÖNTEMLER

1.3.9. Uluslararası Kuruluşlarca Rekabet Gücü

Globalleşen dünyada, ticaret ve sermaye hareketlerinin serbestleşmesi sonucunda uluslar arası rekabetin önemi artmıştır. Günümüzde rekabet gücü uluslar arası alanda başarının ve yüksek performansın en önemli göstergesi olmuştur. Rekabet gücü yüksek ülkelerin refah düzeyleri de hızlı bir şekilde artmaktadır. uluslar arası rekabet gücünü ölçen iki bağımsız kuruluş bulunmaktadır. Bunlar Dünya Ekonomik Forumu (Word Economic Form. WEF) ve Uluslar arası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (Internatıonal Instıtute of Management Development. IMD) olarak bilinen ve uluslar arası bilimsel çalışmalar yürüten kuruluşlardır.

1.3.9.1. Dünya Ekonomik Forumu Yaklaşımı

Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Dünya Ekonomik Forumu, 1994 yılından itibaren her yıl küresel rekabet raporu (Global Competitiveness Report) adı altında bir rapor yayınlamaktadır. Bu raporda “Küresel Rekabet Endeksi” adı verilen bir indeks yardımı ile ülkelerin uluslar arası rekabet gücü bakımından konumu belirlenmektedir. Bu kuruluş, küresel rekabet gücü endeksini oluştururken temel olarak ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunan faktörlerden hareket etmektedir.

Rekabet gücünün ölçütü olarak kuruluş, satın alma gücü paritesine göre kişi başına gayri safi milli hâsılayı kullanmaktadır. Kuruluş yıllık raporlarında iki farklı indeks kullanmaktadır. Bu indeksler, “cari rekabet gücü Endeksi (Current Competitiveness index. CCI) ve büyüme rekabet gücü endeksi (Growth Competitiveness index. GCI) Ayrıca büyüme rekabet gücü endeksini desteklemek için alt düzey bir indeks olan ekonomik yaratıcılık indeksi (Economik Crevity İndex. ECI)’nden yararlanılmaktadır. Cari rekabet endeksi, yüksek verimliliğe yol açan ve kişi başına gayri safi yurt içi hâsıla (GSYİH) olarak ölçülen ekonomik performansı etkileyen faktörleri belirlemeyi amaçlarken, büyüme rekabet gücü endeksi, kişi başına GSYİH oranındaki değişim olarak ölçülen ekonominin gelecek dönemlerdeki büyümesine katkı sağlayan faktörleri ölçmeyi amaçlamaktadır.157

Dünya ekonomik forumu tarafından 2005 yılında yayınlanan büyüme rekabet gücü endeksine göre toplam 117 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke arasında rekabet gücü en yüksek olan ülkeler arasında sırasıyla, Finlandiya, ABD, İsveç, Danimarka, Tayvan, Singapur, İzlanda, İsviçre, Norveç ve Avusturya yer almaktadır. Rekabet gücü düşük ülkeler arasında ise, Çat, Kırgız Cumhuriyetleri, Benin, Paraguay, Kamboçya, Kamerun, Bangladeş ve Zimbabwe gibi ülkeler yer almaktadır. Türkiye rekabet gücü sıralamasında 117 ülke arasında 66. sırada yer almıştır.

1.3.9.2. Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü Yaklaşımı

Merkezi İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan Uluslar arası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (İnternational İnstitute for Management Development-IMD) her yıl Dünya Rekabet Yıllığı (World Competitiveness Yearbook) adıyla bir rapor yayınlamaktadır. Bu kuruluş, yaptığı analizde herhangi bir rekabet gücü ölçütü kullanmamaktadır. Kuruluşa göre, firmaların rekabet gücünü birebir ölçme olanağı olmadığından rekabet gücünü etkileyen faktörler belirlenir ve ölçülür. Bu bakımdan yaptıkları analizlerde ülkelerin katma değer oluşturma ve bunu sürdürme kabiliyetlerini ve dolayısıyla firmaların rekabet gücünü sıralar. Kuruluş 1989 yılından günümüze her yıl rapor yayınlamaktadır.

Enstitünün 2005 yılı için hazırladığı raporda 60 ayrı ülkede 314 kriter kullanılarak ülkelerin rekabet gücü sıralaması yapılmıştır. Bu rapora göre, sırasıyla ABD, Hong Kong, Singapur, İzlanda, Kanada, Finlandiya, Danimarka, İsviçre, Avusturya, Lüksemburg gibi ülkeler rekabet gücü en yüksek ülkeler arasında yer alırken, Venezüella, Endonezya, Arjantin, Polonya, Meksika, Romanya, Rusya, İtalya, Slovenya ve Brezilya gibi ülkeler rekabet gücü en düşük olan ülkeler arasında yer almıştır. Türkiye raporda 60 ülkenin arasında 48. sırada yer almıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE- AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ

2.1. TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİN GELİŞİMİ

Ülkeler arasındaki ilişkiler özellikle coğrafi yakınlık ile başlayıp, siyasal ve ekonomik çıkarlarla şekillenmektedir. Ülkelerin ekonomik siyasal çıkarlarını her zaman tek başlarına korumaları mümkün olmadığı için ülkeler güç birliğine gereksinim duymaktadırlar. Bu gereksinim ülkeleri ekonomik işbirliğine yöneltmektedir. Avrupa’da, Amerika’da ve Pasifik’te olmak üzere dünyanın değişik kıtalarında bölgesel ekonomik işbirlikleri oluşmuştur. Günümüzde, kurulan birliklerden en dikkat çeken ve en iyi şekilde yürütülenlerinden biri de Avrupa Birliği’dir.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın ülkelerin kaynaklarını yok ettiğini gören Avrupalılar, Avrupa ülkeleri arasında savaşı önlemek amacıyla ilk adımı Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un 1951’de imzaladıkları Paris Antlaşması’yla kurdukları Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) ile atmışlardır. Daha sonra aynı ülkeler, 25 Mart 1957’de imzaladıkları ve 1 Ocak 1958’de yürürlüğe giren Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM)’nu kurmuşlardır. Topluluk zaman içerisinde entegrasyon sürecini hızlandırarak etkinliğini uluslar arası sistemde arttırmıştır. Günümüzde “Avrupa Birliği” olarak adlandırılan Birlik, üye sayısını 25’e çıkartmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşundan itibaren her zaman Batı’nın ve dolayısıyla Avrupa’nın ekonomik ve siyasal politikalarını benimsemiş, çoğunlukla dış politika tercihlerini Batı içerisinde oluşturulan örgütlere katılma yönünde

kullanmıştır.158 1950’lerde Batı Avrupa’daki ekonomik bütünleşme hareketi, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan batı bütünleşmesi içinde kendine yer arayan Türkiye’nin dikkatini çekmiştir. OECD, Avrupa Konseyi ve NATO üyeliğinin ardından Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık kırmak istemiştir.159

Bu nedenledir ki Türkiye, Yunanistan’ın ardından iki hafta sonra 31 Temmuz 1959’da Topluluğa “Ortak Üye” olabilmek için başvuruda bulunmuş, başvuru kabul edilerek Türkiye 12 Eylül 1963’te Ankara Anlaşması ile Topluluğa “Ortak Üye” olmuştur. 1963’den günümüze dek Türkiye – Avrupa Birliği İlişkileri inişli çıkışlı dönemler geçirmiş, ilişkiler durma noktasına gelmiş, dondurulmuştur ancak ne Türkiye Avrupa Birliği’nden ne de Avrupa Birliği Türkiye’den vazgeçememiştir. Günümüzde Türkiye Avrupa Birliği’nin aday ülkesi konumundadır.

Bu bölümde, tarihsel süreç içerisinde Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri, Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği’nin etkileri ve Avrupa Birliği ile Türkiye arasında ticaret incelenecektir.