• Sonuç bulunamadı

1.5. Bölgesel Kalkınma ve Üniversite-Sanayi İşbirliği Sürecinde İnovasyon

1.5.3. Üniversite-Sanayi İşbirliği’nde İnovasyon

1.5.3.1. Ulusal İnovasyon Modeli

İnovasyon süreci, öğrenen ulus ekonomilerinin küresel sistemle olan uyumu ile ifade edilmekle birlikte yenilik potansiyellerinin kurumsal değişimi tanımaları ekonomilerin kalkınma ve rekabet aşamaları ile ilintilidir. İnovasyon sistemleri ile anlatılmak istenen süreç, rasyonellik aksiyonunun gerçekleşmesine katkıda bulunmasıyla, kaynakların uzun dönemli optimal kullanımının sağlanmasıdır. (Karaçor, 2007: 43). Karar birimlerinin amaç fonksiyonuna ulaşmada karşılıklı etkileşim içinde bulunmaları inovasyon sistemleri kavramının ana fikrini oluşturmaktadır. İnovasyon sürecinin sürekli oluşumu için hükümet, kalkınma ve rekabet oluşumunun gerekli bilgi ağ yapısının istikrarını kurarken; yenilikçi firmalar, bilgiyi oluşturan ve dağıtan ekonomik büyüme ve rekabet sistemlerini meydana getiren bilgi altyapısını kullanarak ağ yapısını kurmaktadırlar. Ulusal inovasyon sistemi; karar birimlerinin bu çabasıyla oluşmaktadır

(

Karaçor, 2007: 44)

.

Literatürde birçok çalışmada ulusal inovasyon sistemi ile kalkınma arasında doğrusal bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir ülkenin kurumsal ve organizasyonel yapılanması ile ilgili olan iktisadi kalkınmada inovasyon sistemleri çok önemlidir (Işık ve Kılınç, 2012: 170).

Ülkelerin büyüme ve kalkınmalarındaki önemli bir unsur olarak değerlendirilen ulusal inovasyon sistemi, çeşitli ürünlerin üretilebilmesi konusunda gerekli olan bilgi ve deneyimleri birbiriyle ilişkili ve birbirini destekleyici nitelikle ele almaktadır. Aynı zamanda söz konusu sistemler kalkınma ve büyümenin ufkunu açacak bir biçimde ürün ve üretim süreçleri gruplarının belirlenmesine de imkân tanımaktadır (Soyak, 2007: 1-5). Kurumsallaşmadaki eksikliklerin kalkınmaya etkisi gelişmekte olan ülkelerde teknoloji açığı kadar önem arz etmektedir. Bu noktada inovasyon faaliyetini düzenleyen kurumlar rekabetçi kalkınma programlarının yürütücü ve taşıyıcısı olarak görev almaktadırlar. İktisadi kalkınma ile inovasyon sisteminin kurumsallaşması birlikte değerlendirilmektedir. Kalkınmacı bir perspektiften bakıldığında çağdaş ulus-devlet kapsamında var olan bir alt sistem olan ulusal inovasyon sistemi ulusal rekabetçilik ve ulusal kalkınma hedeflerine aynı anda yönelmektedir. Bu amaçla, inovasyon faaliyetinin desteklenmesi konusunda bu faaliyetin son derece önemli kaynakları olan Ar-Ge kurumlarının, firmaların,

inovasyon destek kuruluşlarının ve inovasyon altyapılarının ulusal boyutta verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır (Arıkan vd., 2003: 215).

1980’li yıllarda ABD ve Avrupa’nın farklı yerlerinde geliştirilen ulusal inovasyon sistemi yaklaşımı, günümüzde dünya genelinde akademisyenlerin yanı sıra, politika yapıcıları arasında da yayılmaya devam etmektedir (Işık ve Kılınç, 2012: 175).1990’lı yıllarda ulusal inovasyon modeli kavramı, bilim-teknoloji-yenilik politikalarının oluşturulması sürecinde yoğun bir ilgi görmüştür. Ulusal inovasyon modeli teknolojik ilerlemeyi etkileyen kuruluşları kapsamasının yanı sıra, ülkelerin uluslararası rekabet ve işbölümü içerisindeki konumunu da vurgulaması açısından uygulamaya sokulan bilim ve teknoloji politikaları üzerinde oldukça etkili olmuştur (Saatçioğlu, 2005: 181). Ulusal inovasyon modeli kavramı Alman düşünür Frederich List tarafından ortaya atılmıştır. List, klasik iktisatçıları, ulusların gelişmesinde; bilim, teknoloji ve beceriye yeteri kadar önem vermedikleri için eleştirmiştir. İngiltere’nin dünya pazarlarındaki üstünlüğünün teknolojideki üstünlüğünden kaynaklandığını belirten List, birçok İngiliz iktisatçının serbest ticareti savunmasına rağmen, uygulamada İngiliz hükümetlerinin korumacı ve dışarıya teknoloji transferini engellemeye çalışan politikalar izlediğini düşünmektedir (Saatçioğu, 2005 181). Freeman tarafından tekrar gündeme getirilen ve birçok iktisatçı tarafından katkı yapılarak geliştirilen Ulusal inovasyon sisteminin genel bir tanımı yapılamamıştır. Freeman başarısının, firmalar, yönetimler, alt sistemler arasında ve içindeki eğitim sistemine bağlı olduğunu belirtmiştir. Freeman, bu etkileşimlerin yeni teknolojileri başlattığını, ithal ettiğini, değiştirdiğini ve yaydığını savunmaktadır (Freeman, 1995: 5- 24). Ulusal inovasyon sistemi kavramı dünyanın pek çok yerinde uluslar arası örgütler ve politika geliştiricileri tarafından teknolojinin incelenmesi için önemli bir kurum olarak ele alınmaktadır. Ulusal inovasyon sistemi’nin başarısını ölçebilmek ve ülkelerin sistemlerinin birbiriyle kıyaslanabilmesini sağlayabilmek amacıyla da sistemler geliştirilmektedir. Bu kapsamda bu konuda uzmanlığı bilinen kuruluşlarca ülkelere ait istatistikler toplanarak inovasyon girdileri ve çıktıları için ölçülebilir analizler yapılmaya çalışılmaktadır. Bunlardan AB tarafından sağlanan inovasyon karnesi ülke inovasyon sistemlerinin başarısı hakkında fikir vermektedir (Kiper, 2010a: 25).

1.5.3.2. “Mode 2” Bilgi Üretimi Modeli

Küreselleşme dünyanın ekonomik olarak büyük bir pazar haline gelmesi, teknolojik gelişmelerin insan hayatına etkisi, kültürel değişimler, popüler kültür ve benzeri kavramları ifade etmektedir. Küreselleşme her alanı ve kurumu etkilemektedir. Bu kurumlardan birisi de eğitim ve buna bağlı olarak da üniversitelerdir. Çünkü üniversiteler, modernizm ile birlikte ulus devletin en önemli araçlarından birisi olarak görülmektedir (Yılmaz ve Horzum, 2005:104). Üniversitelerin içindeki toplumsal yapıların değişmesi, zamanla üniversitelerin bilgi üretme anlayışının da değişmesine sebep olmuştur. Üniversitelerin kendi içindeki bilgi üretim sisteminin zaman endişesi taşımaması, pratikte yaşanan sorunlara duyulan ilgisizlik yeni bir yol haritası çizilmesi gerekliliğini ortaya koymuştur (Kiper, 2007: 148). “Mode 1” olarak belirtilen akademik kaygıların önde olduğu, içine kapanık bilgi üretim yaklaşımından “Mode 2” yaklaşımına yani günlük hayatın içinde ve diğer bilgi yöneticileri arasında daha yakın temasla çalışılmaya başlanmıştır “Mode 1”, üniversitelerin disipliner yapısını öne çıkaran; bu yaklaşımla üretilen bilgilerin akademik dergilerde yayınlandığı ve genellikle bu yolla tüm akademik toplumla paylaşıldığı; bir bilgi üretim yaklaşımı olarak tanımlanmaktadır (Hahendahl, 2005: 1-21). “Mode 2” bilgi üretimi; farklı bilgi ve yetenek sahiplerinin, akademik çalışmanın ötesinde sürdürülebilir çözümler için çalışması; problem çözümü; problemleri erken dönemlerde tespit edebilme yeteneği; bilgi üretiminin üniversitelerin de parçası olduğu, üniversitelerin bilgi üretim sistemindeki rol değişimini açıklamak ve uygulamayı buna göre yönlendirdiği bu yaklaşım araştırmacıların üzerinde durduğu önemli konulardan biri olmuştur. “Mode 1”in bilgi çıktılarının kalite ölçümü daha çok “gerçekler” olurken “Mode 2”’nin bilgi çıktıları “çalışanların performansı” olmaktadır. Kümeler, ağyapıları (networking) vb. işbirliği organizasyonları yoluyla bilgi üretimleri “Mode 2”’nin önemli etmenleridir (Kiper, 2010a: 30; Etzkowizt ve Leydesdorff , 2000: 109-123).

1.5.3.3. “Triple Helix” Üçlü Sarmal Modeli

Toplum açısından bilginin, ekonomi açısından ise üniversitenin artan rolü, üniversite-sanayi ilişkilerini ön plana çıkarmış, devlet-özel sektör ve akademi arasında inovasyona yönelik kurumsal ilişkiler üçlü sarmal yapıyla (Triple Helix)

analiz edilmiştir (Etzkowizt, 2002: 1-18). Etzkowitz tarafında açıklanan Leydesdorff tarafından geliştirilen bu model, lineer inovasyon modelinin aksine, kamu, özel sektör ve akademi dünyası arasındaki inovasyona yönelik kurumsal ilişkileri üçlü sarmal yapıyla(Triple Helix) temsil etmekte ve bu ilişkileri söz konusu yapının değişik seviyelerinde kurgulayıp bilginin sermaye olarak kullanılmasını açıklamaya çalışmaktadır (Kiper, 2007:153). Etzkowitz ve Leydesdorff tarafından DNA yapısının çift sarmalındaki benzeşimden ilham alınarak ortaya koyulan üçlü sarmal(Triple Helix), akademik araştırma ve ekonomik kalkınmayı teşvik etme güdüsü ile birbiriyle iç içe geçen halkalar olarak üniversite, sanayi ve devlet ekseninde oluşturulmuştur. Model, bilim ve teknoloji dünyasının yönetimini, bilgi yayınımını, bilimin sosyal sorumluluk ve kabul edilebilirliğini, her aktörün inovasyon sürecindeki ilişki düzeyini açıklamaya çalışmaktadır (Çetin, 2009: 54). 19.ve 20. yüzyıllarda üniversite-sanayi-devlet tarafından oluşturulan farklı sarmallar etkili şekilde olmuştur. Bununla birlikte, aralarındaki değişim ilişkileri ve her birinin içindeki içsel olaylar, içinde üç sarmalın tarihsel olarak tek bir şekilde incelenmesiyle üçlü sarmal model (Triple Helix) ortaya çıkmıştır (Etzkowitz ve Leydesdorff, 2000: 109-123; Shinn, 2002: 599-614). Dünya artık üç aktörün rollerini üst üste bindirdiği, dayanışma ve işbirliğinin, sürekli iletişimin etkin olduğu bu modele kaymaktadır. Üçlü sarmal model(Triple Helix), yeni şirketlerin oluşumu, bilim parkları, kuluçkulama tesisleri, üniversitelerde ve TTO’lardaki gibi diğer projelerle bölgesel büyümenin kolaylaştırılmasında üniversitelerin işlevini değerlendirmektedir (Etzkowitz, 2002: 1-18). Üçlü sarmal model (Triple Helix) üniversite-sanayi etkileşiminin, bilgiye dayalı bir toplumdaki inovasyon yapısı için önemli bir modeldir (Etzkowitz, 2003: 293-337). Etzkowitz ve Stevens(1995:13- 31)’e göre;“Üniversite-Sanayi-Devlet arasındaki bağlantılara ek olarak, her bir aktör diğerinin rolünü oymamaktadır.” Böylece, üniversiteler, akademik boyutunun yanı sıra pazarlama bilgisi gibi çeşitli çalışmaları girişimle ilgili görevler olarak varsayarak, birbirleri arasında bilginin paylaşılmasını sağlamaktadırlar.

Şekil 1.5: Devletçi Üniversite-Sanayi-Devlet İşbirliği Modeli

Kaynak: Etzkowitz, 2002: 1-18; Etzkowitz ve Leydesdorff, 2000: 109-123

Şekil 1.5’de de görüldüğü üzere; Devletçi üniversite-sanayi-devlet işbirliği modeli; ulus devletin akademi ve sanayi kesimini içine aldığı ve bu iki kesim arasındaki ilişkileri yönettiği ilişkiyi göstermektedir Bu model devletin sahip olduğu firmaların hakim olduğu eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleridir. Model, Latin Amerika ve Norveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde de görülmüştür (Etzkowitz, 2002: 1-18).

Şekil 1.6: Liberal Üniversite-Sanayi-Devlet İşbirliği Modeli

Kaynak: Etzkowitz, 2002: 1-18; Etzkowitz ve Leydesdorff, 2000: 109-123

Şekil 1.6’da ifade edildiği üzere, liberal üniversite-sanayi-devlet işbirliği modeli; devletin daha az baskın olduğu, kurumsal alanların her birinin sınırlarının açık bir şekilde tanımlandığı ve diğerleri ile ilişkilerinin çerçevesinin çizildiği bir sistemi ifade etmektedir. Bu liberal modele örnek olarak İsveç politikası verilebilir (Etzkowitz, 2002: 1-18 ).

Şekil 1.7: Üniversite-Sanayi-Devlet İşbirliğinde Üçlü Sarmal Modeli

Kaynak: Etzkowitz, 2002:1-18; Etzkowitz ve Leydesdorff, 2000: 109-123

Şekil 1.7’de görüldüğü üzere; üniversite-sanayi-devlet işbirliğinde üçlü sarmal modeli(Triple Helix); akademik girişimcilik, şirketler arası stratejik ittifaklar, devlet - üniversite-sanayi işbirliği, tesislerin ortak kullanımı gibi dinamik üçlü ilişkilerin olduğu bir modeldir. Bu model sürekli gelişim gösteren (Üniversite-Sanayi-Devlet) üç alanın birbirini etkilediği, kurumların kendi amaçları için değil aynı zamanda diğer kurumların da amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik hareket ettikleri kalkınma odaklı ve yenilikçi bir modeli temsil etmektedir. Üçlü sarmal model (Triple Helix) olarak bilinen bu yöntem, Avrupa’da çok sık kullanılmaktadır (Etzkowitz, 2002:1- 18; Lefebvre vd., 2009: 1-13).

Üçlü sarmal model(Triple Helix) çerçevesinde bölgesel kalkınmada üniversite; bölgesel yığışım, beşeri sermaye birikimi, yönetişim ve kültürel normlar gibi roller üstlenmektedir. Yeni firma kurulması, yeni veya mevcut firmaların üniversite çevresinde yerleşmesi sonucu bilginin sermayeye dönüştürülmesi ve sermaye birikimi projeleri, bölgeye odaklı eğitim, araştırma ve girişimcilik faaliyetleri “bölgesel yığışım” çerçevesinde olmaktadır. Eğitim ve bilgi kapitalizasyonu faaliyetlerinin bütünleştirilmesi, firmaların kurulması ve kurumlar arası iletişimi ön gören programların geliştirilmesi, bölgesel ihtiyacı karşılamak üzere eğitim programlarının geliştirilmesi, bölge odaklı öğrenci ve mezun alımı, bölgeyi bilen

öğrenme süreçlerinin oluşturulması “beşeri sermaye birikimiyle” gerçekleşmektedir. Zayıf ve güçlü yanları inceleyerek, sanayiyi ve devleti inovasyon stratejisi için bir araya getirerek bilginin kapitalizasyonu ve sermaye birikimi projeleri çevresinde bölgesel inovasyon stratejisinin güdülenmesi, Yine bölgenin sosyal ve kültürel tabanına katkı yaparak yönetişimin etkinliğini artırmak, İlgili yapılara kuruluş çalışanlarının katılımı ile bölgesel ağyapılaşmayı ve kurumsal kapasiteyi şekillendirmek; karar almayı ve ulusal-uluslararası-bölgesel aktörler arasındaki ağyapılaşmayı destekleyecek bilgi ve incel eme hizmeti yönetişimle bağdaşmaktadir. Bilgi ile ilgili geleneksel üniversite-sanayi-devlet eklemlenmeleri “Kültürel normlar” çerçevesinde olmaktadır. Üniversitenin bölgesel kalkınmadaki rolü bölge odaklı akademik faaliyetin üniversiteyi yerel çevresine bağlamasıyla olmaktadır. Bölgesiyle yakınlaşmış olan üniversite, insan, beceri ve bilgi kaynakları ile bölgesel ağ yapılaşmaya ve kurumsal kapasite geliştirmeye giderek daha önemli katkılar yapmaktadır. Bilimsel ve teknolojik rolleri yanında üniversite, bölgenin sosyal ve kültürel tabanına katkı yaparak yönetişimin etkinliğini artırmaktadır. Öğrenen ekonomi kavramı ekonomik başarıyı yeni bilgi ve yetenekleri edinme kapasitesiyle ilişkilendirmekte, öğrenme yüksek teknoloji sektörleriyle sınırlanmayıp toplumun bütün kesimlerinde yer almaktadır. Öğrenen bölgede; bireysel becerilergruplar arası bilgi transferi sonucu öğrenme sistemleri ortaya çıkmaktadır (Durgut, 2007: 14-15).

Üçlü sarmal model(Triple Helix); mikro düzeyde “aktörler”, mezo düzeyde “kurumsal yapılar, makro düzeyde ise “kanunlar ve yönergeler”den oluşmaktadır (Viale and Ghiglione, 1998: 1-8; ; Kiper, 2007: 153-154):

Aktörler; akademi, devlet ve sanayi kesiminden oluşan aktörler mikro seviyede rol oynamaktadır. Bu Model çerçevesinde, kamu araştırmacılarından bir şirkette çalışması; özel girişimcilerden bir laboratuarda veya bir üniversite TTO’nde çalışmaları; akademik araştırmacılardan geliştirdikleri teknolojilerin küçük çaplı özel girişimcisi olmaları; akademik ve sanayi kesimi araştırmacılarından bir kamu projesi veya bölgesel teknoloji transfer kurumu yönetiminde görev almaları istenmektedir.

Kurumsal yapılar; teknolojik bilgiyi oluşturarak, üretimi organize eden mezo seviyede rol oynayan yapılardır. Hibrit(melez) inovasyon yapıları; bilginin kullanım ve üretiminden doğrudan sorumlu olan ve üniversite, sanayi, devlet arasındaki

etkileşimden doğan melez formlu yapılardır. (Örneğin üniversiteden doğan yüksek teknoloji tabanlı şirketler – “spin-off”lar, üniversite tarafından kurulan risk sermayesi yapıları vb.) İnovasyon ara yüzleri: iş dünyası ve akademi arasında ara yüz işlevi gören kurumlardır. İnovasyon koordinatörleri: farklı alanlardaki inovasyon çalışmalarının koordinasyonu ve yönetiminden sorumlu tutulan yapılanmalardır.

Kanun, kural ve yönergeler; Makro seviyede rol oynayan unsurlardır; bu unsurlar politikalar ve onların uygulamalarını kurgulamaktadırlar. Aktörler bu çerçeveye göre ve finansman destek mekanizmalarına bakarak rollerini oynamaktadırlar. Bilim-teknoloji politika araçlarına ABD’de yüksek teknoloji şirketlerini desteklemek üzere çıkarılan risk sermayesi kanunu ve gene bu tür şirketlerin yararlanmaları için kurulan Nasdaq Borsası bu amaca hizmet eden yasal çerçeve ve kurumsal mekanizma örnekleridir. ABD’de ileri teknoloji şirketlerini desteklemek için çıkarılan risk sermayesi kanunu ve yine buna benzer şirketlerin faydalanması için kurulan Nasdaq Borsası gibi bazı etkin araçlar da bu amaca hizmet etmektedir (Kiper, 2007: 153-154).

Tarihsel açıdan ülkeler inovasyon modellerini daha önceden devletin üniversite ile sanayi arasındaki ilişkiyi ve performansı büyük ölçüde etkilediği üçlü bir sarmal modelle (Triple Helix) belirtmişlerdir. Bu modelde, her aktörün rolü bellidir. Ve bu roller çakışmamaktadır. Günümüzde ise çoğu ülke ara yüz veya melez kurumlar gibi her bir inovasyon yapısının rol oynadığı üçlü sarmal modele (Triple Helix) geçmektedir (Sakınç ve Bursalıoğlu, 2012: 97). 1970’li yıllarda Japon şirketlerinin artan teknolojik rekabet gücüne karşı, 1980’li yıllarda ABD’de; Japon inovasyon stratejisinin ekonomik başarısından çıkarılan analizler (örneğin; düşük maliyetli imalat gibi) dikkate alınarak, fikri mülkiyet hakları yasası gibi bazı politik reformlar yürürlüğe konulmuştur. 1990’lı yıllarda bilgisayar teknolojileri öncülüğünde gelişen Amerikan inovasyon modelinin başarısı, Japonya’da henüz devam etmekte olan Ulusal İnovasyon Sistemi reformunada öncülük etmiştir. Günümüzde ABD, mevcut Japon politika stratejisindeki bazı örnekleri baz alarak eğitim, insan kaynakları mobilizasyonu gibi alanlarda daha ileri işlemler üzerinde yoğunlaşmaktadır (Jofre and Andersen, 2009: 5).

Tablo 1.5: Üçlü Sarmal Modeli Karşılaştırmalı Analiz: Japonya - ABD – AB Japonya ABD AB Ü N İV ER S İTE

Eğilimler: Şirket kimliği- özelleştirme: Finansman çeşitliliği ile idari özerkliğin sağlanması amaçlanır. Akademisyenlerin girişimci aktiviteleri, yurtdışındaki beyin gücünün ülkeye çekilmesi için altyapının modernize edilmesi, bir ülkeye kabul koşullarındaki artan seçicilik, genç bilim insanlarının istihdamı; sanayi ile işbirliği. Rol: Düşük-orta düzeyde.

Eğilimler: Özerklik: Araştırma ve eğitimde üstün başarı amaçlanır.

Yüksek etkili araştırma, finansman çeşitliliği, küresel rekabet, giriş-kayıt

sürecinde seçici olma, kurum içi fikri mülkiyet haklarının desteklenmesi

ve artan girişimci kapasitesi. Bilimsel üretim düzeyi, ulusal öğrenci yabancı emek

girişindeki artışa karşı, azalma eğilimi göstermektedir. Rol: Yüksek.

Eğilimler: Ulusal önceliklere odaklanmış kamusallık ön plandadır: Sınavsız geçiş ve düşük harç planı, katı finansman yapısı, ağırlıklı olarak yurtiçi istihdam. Daha özerk ve finansman çeşitliliği, artan bilimsel üretim, ulusal ve uluslararası ağ, yabancı yetenekleri çekmek, sanayi ile işbirliği ve insan kaynakları hareketliliğinin arttırılması; fikri mülkiyet hakları amaçlanmaktadır.

Rol: Yüksek (azalma

eğilimi)

D

EV

LET

Eğilimler: Yönetim kurulları reformu, uzun dönemli, karşılıklı ve uyumlu Bilim & Teknoloji ve Ar-Ge plan ve strateji tasarımı, üniversite-sanayi işbirliği teşviki ve arabulucu rol, sosyal uzlaşı, az müdahale artan AR-GE fonu.

Rol: Yüksek (azaltılmalı)

Eğilimler: Regülasyon ve deregülasyon yoluyla “oyunun kuralları”nı belirleme ve uygulama, inovasyon gelişimine kolaylıklar sağlama, ulusal öncelikleri oluşturma, daha “hazırlıklı olma” ve daha fazla Ar-Ge finansmanı sağlama. Rol: Düşük düzeydedir. (arttırılmalı)

Eğilimler: Toplulukçu Ar- Ge ve bilim-teknoloji politikalarına temel yönelim, finansman ve koordinasyon, toplulukçu piyasa oluşumu ve regülasyonu, yüksek Ar- Ge yatırımları, ulusal inovasyon politikaları ile toplulukçu bilim-teknoloji politikaları uyumu. Rol: Düşük düzeydedir. (arttırılmalı) S A N A Y İ Eğilimler: Hükümetin organize, yerelleşen ve ulusal yönelimli yüksek etkili bilim teknoloji politikaları ve stratejilerini sürdürme eğilimi; “kurum içi” güçlü Ar-Ge ve buna ilişkin gizli bilgi tutulması; uzun dönem ve geniş ölçekli ağ sistemi oluşturulması; düşük insan kaynakları mobilizasyonu; düşük girişim sermayesi birikimi. Rol: Oldukça yüksek.

Eğilimler: Bağımsız ve rekabetçi, büyük ölçüde yerelleşen ve uluslararası odaklı olma durumu

söz konusudur. Alt gizli bilgi ile Ar-Ge çeşitlendirilmesi, yüksek işgücü mobilizasyonu ve dış yeteneklere bağımlılığı, kısa dönemli ağ uyumu ve temel araştırma açısından aktif işbirliği sağlanması, kurum için etkin fikri mülkiyet hakları desteği ve muazzam risk sermayesi oluşumu. Rol: Oldukça yüksek.

Eğilimler: Oldukça parçalı, coğrafi olarak dağınık ve ulusal yönelimli bir yapı göstermekte. Bilim-teknoloji politikaları tasarımı etkinliği AB düzeyinde düşük, ulusal düzeyde yüksektir. Dinamik ağ yapısı, yabancı

yeteneklerin daha düşük olduğu iyi yetişmiş işgücü, dinamik ancak etkin olmayan üniversite-sanayi işbirliği vardır. Küresel rekabeti arttırma, fikri mülkiyet hakları mekanizmasının iyileştirilmesi, dış kaynakların arttırılması amaçlanır. Rol: Yüksek. Kaynak: Jofre ve Andersen, 2009: 5

Üniversite-sanayi-devlet bağlamındaki üçlü sarmal modelde(Triple Helix) izlenen yol ve eğilimler Tablo 1.5’te Japonya, ABD ve AB’de özetlenmektedir.

Üniversiteler; Japonya’da şirket kimliği -özelleştirme; Finansman çeşitliliği ile idari özerkliğin sağlanması amaçlanmaktadır. Akademisyenlerin girişimci aktiviteleri, yurtdışındaki beyin gücünün ülkeye çekilmesi için altyapının modernize edilmesi, bir ülkeye kabul koşullarındaki artan seçicilik, genç bilim insanlarının istihdamı ön plana çıkmaktadır. ABD’de özerklik: Araştırma ve eğitimde üstün başarı amaçlanmaktadır. Yüksek etkili araştırma, finansman çeşitliliği, küresel rekabet, giriş-kayıt sürecinde seçici olma, kurum içi fikri mülkiyet haklarının desteklenmesive artan girişimci kapasitesi, Bilimsel üretim düzeyi, ulusal öğrenci yabancı emek girişindeki artışa karşı, azalma eğilimi göstermektedir. AB’de; Ulusal önceliklere odaklanmış kamusallık ön plandadır. Sınavsız geçiş ve düşük harç planı, katı finansman yapısı, ağırlıklı olarak yurtiçi istihdam. Daha özerk ve finansman çeşitliliği, artan bilimsel üretim, ulusal ve uluslararası ağ, yabancı yetenekleri çekmek, sanayi ile işbirliği ve insan kaynakları hareketliliğinin arttırılması; fikri mülkiyet hakları amaçlanmaktadır.

Devlet; Japonya’da Yönetim kurulları reformu, uzun dönemli, karşılıklı ve uyumlu Bilim & Teknoloji ve Ar-Ge plan ve strateji tasarımı, üniversite-sanayi işbirliği teşviki ve arabulucu rol, sosyal uzlaşı, az müdahale artan Ar-Ge fonu üzerinde durulmaktadır. ABD’de regülasyon ve deregülasyon yoluyla “oyunun kuralları”nı belirleme ve uygulama, inovasyon gelişimine kolaylıklar sağlama, ulusal öncelikleri oluşturma, daha “hazırlıklı olma” ve daha fazla Ar-Ge finansmanı sağlama önemlidir. AB’de eğilimler: Toplulukçu Ar-Ge ve Bilim&Teknoloji politikalarına temel yönelim, finansman ve koordinasyon, toplulukçu piyasa oluşumu ve regülasyonu, yüksek Ar-Ge yatırımları, ulusal inovasyon politikaları iletoplulukçu Bilim&Teknoloji politikaları uyumu önemlidir.

Sanayi; Japonya’da Hükümetin organize, yerelleşen ve ulusal yönelimli yüksek etkili Bilim&Teknoloji politikaları ve stratejilerini sürdürme eğilimi; “kurum içi” güçlü Ar-Ge ve buna ilişkin gizli bilgi tutulması; uzun dönem ve geniş ölçekli ağ sistemi oluşturulması; düşükinsan kaynakları mobilizasyonu; düşükgirişim sermayesi birikimi. ABD’de bağımsız ve rekabetçi, büyük ölçüde yerelleşen ve uluslararası

odaklı olma durumu söz konusudur. Alt gizli bilgi ile Bilim&Teknoloji çeşitlendirilmesi, yüksek işgücü mobilizasyonu ve dış yeteneklere bağımlılığı, kısa dönemli ağ uyumu ve temel araştırma açısından aktif işbirliği sağlanması, kurum için