• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları

2.1. Türkiye’de Bölgesel Kalkınma

2.1.1. Türkiye’de Uygulanan Bölgesel Kalkınma Politikaları

Osmanlı İmparatorluğunda 19. yüzyıl sonunda ortaya çıkan bölgeler arası gelişmişlik farkı, batıya açılma sonucu, imparatorluğun mevcut el sanatlarına dayalı ekonomik faaliyetlerinin gerilemesi ve yıkılmasıyla başlamıştır. Geleneksel ekonomik faaliyetlerin zarar görmesi, bölgeler arası hiyerarşinin de bozulmasına sebep olmuştur (Dinler,2012:166). Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk dönemlerde ise ülke genelinde bölge ayrımına gidecek ve bölgesel kalkınma politikası uygulayacak durum söz konusu değildi. Çünkü bu yıllarda, cumhuriyetin bağımsızlığını pekiştirme, varlığını koruyup güçlendirme gibi temel sorunları vardı (Keleş, 2013: 355). 1923 ile 1946 dönemi, Osmanlı toplum düzeninden kalan sonuçlara reaksiyonun ön planda olduğu dönemdir. Ülkenin hedefleri, Osmanlı imajının kaldırılması, batılılaşma, milli sanayinin korunması, emperyalist etkilerin minimize edilmesi ve Anadolu’nun geliştirilmesi şeklindeydi (Tekeli, 2011a: 53). 1913 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet Yasası’nın 1. maddesinde Osmanlı Devleti’nin yönetim bakımından teftiş bölgelerine ayrılması uygun görülmüştür. 1927’de çıkarılan bölgelerle ilgili 1164 Sayılı Yasa’da birden çok kenti ilgilendiren

ortak işlerin görülmesi için bölge müfettişliklerinin kurulması gerektiği belirtilmiştir. Bölge müfettişleri, bölgenin orman, maden, tarım, eğitim durumunu ve kalkınma imkânlarını araştırarak ilgili bölge kentlerinin ortak işleri için uyum ve ahengi sağlamakla görevli olacaklardır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu düzenleme ekonomik ve sosyal gelişmeleri hedeflemenin ötesinde, Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi güvenlik ve asayişin sağlanmasına yönelik olmuştur (Keleş, 2013: 318-319). Türkiye’nin idari yapılanmasında “bölge” esası bulunmamaktadır. Türkiye’de bölge kavramı, Türkiye’nin topografya ve iklim koşullarına göre oluşturulmuş ve bu çerçevede Türkiye yedi coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Bu ayrım bölgesel politikalara temel oluşturmak amacıyla yapılmamıştır (Şen, 2004: 29). Fakat Türkiye’de ulusal büyüme ve kalkınmayı sağlamak amacıyla coğrafi sınırlılıklardan bağımsız olarak, ulusal kalkınma planları kapsamında bölgelerin ihtiyacına yönelik, birçok bölgesel kalkınma programı ve planı uygulanmıştır. Bölgesel politikalar ulusal kalkınma planları çerçevesinde eski adı DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) yeni adı Kalkınma Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Tarihsel perspektifte bölgesel planlamanın ulusal boyutta ve sistematik olarak BYKP (Beş Yıllık Kalkınma Planları) içinde incelendiği görülmektedir.

1958 yılında bölge planlamasıyla ilgili düzenlemeler yapılması için 1958 tarih ve 7166 sayılı İmar ve İskan Bakanlığının kanunla bölge imar planlarının hazırlama yetkisi İmar ve İskan Bakanlığı’na verilmiş ve Bakanlık bünyesinde planlama ve İmar Genel Müdürlüğü kurulmuştur Söz konusu kanuna göre DPT kuruluncaya kadar bölge planları yapma görevi de bu bakanlığa verilmiştir (Kayan, 2012: 127). 1960 yılında Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü, Bölge Planlama Dairesi Başkanlığı olarak, bölge planlaması uygulamasını başlatılmıştır. 1970’li yıllarda ise bu başkanlık metropoliten planlama üzerine yönelmiştir (Ildırar, 2004: 165). Türkiye’de 1985 yılında çıkarılan kanunla bölgesel kalkınma politikası DPT tarafından Ulusal Kalkınma Planları çerçevesinde yürütülmektedir. Bölgesel kalkınmanın uzun vadeli programını oluşturan ve DPT tarafından yapılan BYKP’ler çerçevesinde iki temel araç önem arz etmektedir. Bölgesel Gelişme/kırsal kalkınma projeleri ve kamu sektörü ile özel sektöre yönelik teşvikler/istisnalardır (Şen, 2004: 32). Türkiye’de 1960’larda tüm ülke için bölgesel planların yapılması gerekliliği, Türkiye’deki planlı

kalkınma fikrinin önemli yapı taşlarından biridir. Fakat bölgesel planlama yerine KÖY(kalkınmada öncelikli yöreler) uygulaması tercih edilmiştir. Türkiye’deki bölgeselleşme merkezi yönetimin bir uzantısı olarak ulusal kalkınma, kalkınmanın faydalarının bölgelere eşit dağıtılması ve az gelişmiş bölgelerin sorunlarının giderilmesi felsefesi içerisinde düşünülmüştür (Çalt, 2005: 7). Türkiye’de bölgeler coğrafi açıdan iklimler, fiziksel yapı, topografya, vb. kriterlere göre yedi bölgeye ayrılmıştır. Bunlar, Marmara, Karadeniz, Ege, Orta Anadolu, Doğu Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’dur. Ülkemizde yönetsel bölümlenme ölçütü dışında diğer ölçütlere göre tanımlanan bölgelerin idari birim olan il sınırları ve kamu kuruluşlarının hizmet sınırları ile kesişmemektedir. Bu diğer ölçütlere göre bölgeler, az gelişmiş bölgeler, gerilemekte olan bölgeler, sorunlu endüstriyel bölgeler, büyümenin baskısı altındaki bölgeler, acil müdahale bölgeleri, risk bölgeleri, hassas bölgeler ve özel statülü bölgelerdir (DPT, 2000c: 8-9; Çalt, 2005: 7).

Türkiye, planlı dönem olarak adlandırılan 1960 sonrasında planlama kapsamında uzun vadeli kalkınma stratejileri, orta vadeli kalkınma planları BYKP ve Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programı ile bölgesel kararlar almış ve bölgelerin eşitsizliğine yönelik politikalar üretmeye çalışmıştır. (Efe ve Akgül, 2010: 156). Yine bu kapsamda, KÖYDES (Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi), KÖY Projesi/Politikası, GAP(Güneydoğu Anadolu Projesi), GİDEM(Girişimci Destekleme ve Yönlendirme Merkezleri Projesi) (1997-2007), ZBK(Zonguldak- Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesi) (1997-2007), DAP(Doğu Anadolu Projesi) (2000-2020), DOKAP(Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Projesi ), YHGP(Yeşilırmak Havzası Gelişim Projesi ) (2003-2023), Çorum Çankırı Kırsal Kalkınma Projesi (1976-1984), Erzurum Kırsal Kalkınma Projesi (1982-1989), Yozgat Kırsal Kalkınma Projesi (1991-2001), Bingöl-Muş Kırsal Kalkınma Projesi (1990-1997) ve Ordu-Giresun Kırsal Kalkınma Projesi (1997-2004) ile bölgesel kalkınmayı sağlayarak bölgesel eşitsizlikleri gidermeye çalışmıştır. Aynı amaçla EGEV(Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı), EBKA(Ege Bölgesel Kalkınma Ajansı ), BAGEV(Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı), EKA(Doğu Anadolu Projesi Ekonomik Kalkınma Ajansı Önerisi ), MEKİK(Mersin Kalkınma Ajansı - Mersin

Kalkınma ve İşbirliği Konseyi), SABEK(Samsun Bölgesel Ekonomik Kalkınma Konseyi ), AB Destekli Kalkınma Programları ve Kalkınma Birlikleri gibi kurumsal yapılanmalar da oluşturulmuştur. Bu uygulama ve projelerin yanı sıra Örnek Köy Modeli (1963-1966), Toplum Kalkınması Modeli (1963-1972), Çok Yönlü Kırsal Alan Planlaması (1965-1970), Merkez Köy Modeli (1971-1994), Köykent Modeli (1978-1980/2000-2002), TÇP(Toplu Çiftlik Projesi) Model Yaklaşımı ve Tarım Kentleri Model Yaklaşımı gibi kırsal alan model yaklaşımları da denenmiş ancak bunlar ya başlamadan sonlandırılmış ya da başarılı olamamıştır (Efe ve Agül, 2010: 166-251). Yerelde yeterli şekilde kurumsallaşamamış olmak ve finansal kaynakların etkin bir şekilde dağıtılmamış ve kullanılmamış olması bunun nedeni olarak görülmektedir (Kayasu ve Yaşar, 2006: 206).

Türkiye, AB’ye giriş serüveni ile teşvik sistemi üzerine kurulan bölgesel gelişme politikalarını terk etmiş, yeni bir uygulama içine girmiştir İlk defa AB bölgesel politikasının ele alınmasının gerekliliği, altıncı BYKP’de (1990-1994) Bölgesel kalkınma politikalarının tespiti ve uygulaması sırasında AB’nin bölgesel politikalarında gözetilen amaçlar ve uygulamalar dikkate alınacağı şeklinde kullanılan bir ifade ile gündeme gelmiştir (DPT,1989: 318). 1999 yılında Helsinki’de yapılan Avrupa Konseyi sonucunda Türkiye’nin AB üyeliğine adaylık süreci de başlamış olup, 2001 yılında AB Komisyonu tarafından Katılım ortaklığı belgesi hazırlanmıştır. Bu belgede AB politika alanları sürecinde belirtilen orta ve kısa vadeli öncelikler doğrultusunda Türkiye AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin ulusal programını hazırlamıştır. Bu programdaki orta ve kısa vadeli önceliklerin belirlendiği alanlardan birisi de bölgesel politika’dır (Kayasü ve Yaşar, 2006: 206). Türkiye’nin AB’ye adaylık sürecini takip eden bu dönemde, AB politikalarının Türkiye’ye uyarlanması için çalışmalar başlamıştır. Sekizinci BYKP’nın (2001- 2005) öncelikli hedefi Türkiye’nin bölgesel gelişme politikalarının AB politikaları ile uyumu için gerekli çalışmalara hız verilmesi ve bölgesel politikalar konusunda başlatılan işbirliğine yönelik çalışmaların yoğunlaştırılması olmuştur (DPT, 2000b: 48-49). 2001 yılından itibaren Türkiye gerçekleştirdiği kurumsal ve yasal bazı düzenlemeler ile AB’nin bölgesel politika alanına uyum sağlamaya çalışmıştır. 2000’li yıllarda, Türkiye’de yaşanan finansal krizler sonrası uygulanan ekonomik

stabilizasyon ve reform programı, bölgesel politikaların uygulanabilmesi için önemli bir adım olmakla beraber aynı dönemde AB ile üyelik öncesi uyum sürecinin de başlaması ile Türkiye AB Bölgesel Politikalarına da uyumu kapsayan, bir çalışma sürecidir. Bu yapıyı takiben, Türkiye’nin AB sistemine uygun olarak politika yapımı ve istatistiklerin üretilmesinde temel teşkil edecek yeni bir bölgesel yapılanmanın gerçekleştirilmesi ve planlama yapılarının oluşturulması önemli bir olgudur. Coğrafi ve idari anlamda yeni bölümlenme, 26 NUTS II (Nomenclature of Territorial Units for Statistics- İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması) bölgesinin mevcut yedi coğrafi bölge ile iller arasında ağırlıkla birkaç ili kapsayan yeni politika alanlarını öngörmektedir (Turgut ve Aydemir, 2011: 8).

AB NUTS sistemi 22 Eylül 2002 tarih ve 4720 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilmiş ve 2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde, katılım öncesi mali yardım programından yararlanabilmek için BKA(Bölgesel Kalkınma Ajanları)’nın kurulması kararlaştırılmıştır (Hasanoğlu ve Aliyev, 2006: 88). 5449 sayılı “Kalkınma Ajansları’nın Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 25.1.2006 tarihinde kabul edilmiş ve 8.2.2006 tarih ve 26074 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir (T.C. Resmi Gazete, 26074, 8 Şubat 2006). Türkiye’de AB mali işbirliği kapsamında Doğu Anadolu Kalkınma Programı (DAKP), TR82, TR83 ve TRA1 Düzey 2 Bölgeleri Kalkınma Programı, TRA2, TR72, TR52 ve TRB1 Düzey 2 Bölgeleri Kalkınma Programı, Interreg III/A Yunanistan Türkiye Sınır Ötesi İşbirliği Programı ve Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Programı uygulanmaktadır (DPT, 2005: 16, 29, 36, 42-43, 50-51). Türkiye’nin AB adaylığının kabul edildiği Helsinki Zirvesi’nden sonra, uygulanan AB bölgesel mali politikaları, Türkiye’ye bölgesel kalkınma konusunda ciddi bir ivme kazandırmıştır. Bölgesel kalkınmanın hedeflendiği bölgelerde, yatırım düzeyinin yükseltilmesini, böylece bu bölgelerde ekonomik kalkınmanın sağlanmasını öngörmektedir. Türkiye’de uygulanan ulusal kalkınma planları, koordinasyonun sağlanması, öncelikli bölgeler, bölgelere sağlanacak teşvik miktarı, yapılan çalışmaların izlenmesi ve değerlendirilmesi gibi konuları içermektedir. Ve ulusal kalkınma stratejisinin yönünü gösteren bölgesel kalkınma planları kapsamında değerlendirilmektedir.

Türkiye’de bölgesel kalkınma politikaları, planlı dönem öncesi ve planlı dönem olmak üzere iki evrede incelenmektedir. Planlı dönem öncesi evre kendi içerisinde farklı özellikler gösterdiğinden, 1923-1950 devletçilik dönemi ve 1950- 1960 liberal dönem olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. 1929’da dünyada başlayan büyük ekonomik kriz ve diğer bazı faktörlerinde etkisiyle 1930’lı yıllarda benimsenen devletçilik ilkesine paralel, beşer yıllık olmak üzere iki sanayileşme planı hazırlanmıştır. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmakla birlikte İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı II. Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle uygulanamamıştır. Bu planlarda bölgesel kalkınma ile ilgili ilkelere yer verilmemiştir. Çünkü bu dönemde yeni Cumhuriyet’in bağımsızlığını pekiştirme ve varlığını koruyup güçlendirme temel önceliği nedeniyle, bölgesel politikalar ikincil bir konumda yer almıştır. Yatırımların yurt düzeyine yayılmasına çalışılmıştır. Kamuya ait tesislerin kurulumunda İstanbul ve İzmir gibi gelişmiş merkezler tercih edilmemiş, diğer yörelerin geliştirilmesi amacıyla tesislerin Anadolu’ya yayılması düşüncesi uygulanmaya çalışılmıştır (Dinler, 2012: 176-177). Bu kapsamda, 1960lı yıllardan sonra uygulanan bölgesel kalkınma politikalarını, bölgesel kalkınma politikası anlayışında yaşanan süreci, yürürlükte olan ve yürürlüğe girecek olan bölgesel plan ve programları analiz etmek açısından incelemek gerekmektedir.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)

Birinci BYKP’de kalkınma politikasında iktisadi kalkınma ile geliştirilen kaynakların ülke refahının artırılmasında kullanılarak halkın yeterli bir gelir seviyesine ulaştırılması, sosyal güvenlik, adil bir gelir-dağılımı ve fırsat eşitliğinin sağlanması amaçlanmıştır (DPT, 1963: 47). Bu planda bölge politikasının hedefleri şu şekildedir (DPT,1963: 471):

- Nüfusu, kaynaklar ve iktisadi çalışmalarla orantılı bir şekilde dağıtarak, dengeli bir gelir dağılımı sağlayarak, yatırımların yapılmasında ve coğrafi dağılımında bölgeler arası dengeli kalkınmanın esaslarını göz önünde bulundurmak,

- Kaynakların en yüksek iktisadi ve sosyal üretkenliğin elde edileceği büyüme noktalarına öncelikli olarak ve geniş ölçüde aktararak genel verimlilik derecesini yükseltmek,

- Bölgelerarası dengesizlikleri gidermek ve geri kalmış bölgelerin daha hızla kalkınmalarını sağlamak.

Birinci BYKP’de bölgeler; potansiyel gelişme bölgeleri, geri kalmış bölgeler ve büyük şehir (metropol) bölgeleri olarak üç grupta incelenmiştir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri geri kalmış bölgeler olarak, Antalya bölgesi potansiyel gelişme bölgesi olarak, Doğu Marmara Bölgesi planlaması çalışmaları kapsamında İstanbul ve büyük bir sanayi tasarısının gerçekleştirildiği bir bölge olmasından dolayı Zonguldak büyük şehir bölgeleri olarak ele alınmıştır (DPT, 1963: 473-476).

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı(1968–1972)

Plan, Türkiye’de bir taraftan kişi başına düşün milli geliri hızla ve devamlı olarak artırmayı hedef alırken, diğer taraftan çeşitli gelir grupları ve bölgeler arasında dengeli gelişmeyi sağlamak, çeşitli iş imkanları sunmak, kalkınmanın nimet ve külfetlerinin fırsat eşitliğine, sosyal adalet ilkesine göre paylaşılarak iktisadi ve sosyal düzende olumlu bir gelişme elde etmek amaçlarına göre hazırlanmıştır (DPT, 1968: 2).Bölgesel gelişim için uygulanacak politikalar ise şu şekilde sıralanmaktadır (DPT, 1968: 264–269):

- Kamu hizmet yatırımlarında az gelişmiş bölgelere öncelik verilmesi ve kendi gelişme hızını kazanabilecek büyüme potansiyeli yüksek merkezlerin desteklenilmesi. Bu amaçla geri kalmış bölgelerdeki stratejik şehirleşme merkezlerinin alt yapı yatırımlarının geliştirilmesi ve sanayi yatırımlarının bu merkezlerde toplanması yoluyla kendi kendini geliştiren ve çevresini etkileyen gelişme noktaları elde edilmesi.

- Özel sektörün sanayi yatırımlarının bu bölgelerde yapılabilmesi için teşvik unsurlarının artırılması. Bu amaçla özel kredi imkânları, vergi indirimleri, alt yapısı tamamlanmış düzenli sanayi bölgeleri ve buralarda ucuz enerji imkânlarının

sağlanması, bu bölgelerin kaynaklarının tespit edilerek yatırım yapacaklara rehberlik edilmesi.

- Kamu kuruluşlarının, az gelişmiş bölgelerdeki kaynak ve imkânları değerlendirici projelere öncelik vermesi.

Planda; bölgesel gelişme, şehirleşme ve yerleşme politikasına uygun olarak yararlanılacağı belirtilmektedir. Ayrıca bölge planlama çalışmalarında, az gelişmiş bölgelere öncelik verileceği, bu bölgelerde de şehirleşme gücü yüksek noktaların ön plana çıkarılacağı ve iktisadi ve sosyal faaliyetlerin düzenli gelişmesine yardımcı olunmaya çalışılacağı belirtilmektedir (DPT, 1968: 271).

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)

Üçüncü BYKP’nında bölgesel kalkınma yüzeysel olarak incelenmiştir. Bu planda yerleşme, şehirleşme, köy ve köylü sorunu, çevre sorunu gibi bölgelerin kalkınmasını etkileyecek konular incelenmiştir. Sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan geri kalmış bölgelerin sorunlarını çözmek ve bunları büyüme sürecine kazandırmak amacıyla KÖY uygulamasına gidilmiştir (DPT, 1973: 947-948). KÖY lerin doğal kaynak, beşeri kaynak, şehirleşme ulaşım ve haberleşme ağı boyutlarıyla kalkındırılması, ekonomik ve sosyal bütünleşme amaçlanarak, aşamalı programlara dayalı birbirini tamamlayan politikalarla kalkındırılması hedeflenmiştir. Ayrıca belirli yöreler için özel kalkınma planları hazırlama eğilimlerine, bütünlük ilkesine ters düşen uygulamalara yol açabileceği gerekçesiyle son verilmiştir (DPT, 1973: 949).

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı(1979–1983)

Dördüncü BYKP’de “Bölgesel Gelişme ve Yerleşme” başlığı altında hızla gelişmekte olan bölgelerin gelişim hızının sürekliliğinin sağlanması, sanayi-altyapı ilişkilerinin düzenlenmesi ve geri kalmış bölgelerde gelişme sürecinin başlatılması düzensiz kentleşme ve arazi kullanımının disiplin altına alınması, bölgesel politikalar kapsamında önemli amaçlar arasında yer almaktadır. Bu planda geçmiş planların bir eleştirisi yapılmış ve planlı dönemde bölgesel planlamayı yapacak, eşgüdümü sağlayacak örgütlenmenin kurulamadığı ve birkaç deneme dışında bölgesel gelişme planları hazırlanamadığı belirtilmiştir. Ayrıca yapılan çalışmaların sektörel

bütünlüğü yansıtmakta yetersiz kaldığı da diğer eleştirilen konulardan biridir (DPT, 1979: 72).

Bu planda KÖY uygulaması devam etmektedir. Bu kapsamda değerlendirilen geri kalmış bölgeler içerisinde bulunan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nin hızla gelişiminin sağlanması gerekliliği, bu bölgeler lehine gelişmeyi sağlamak amacıyla sanayinin bu bölgelere götürülmesine ağırlık verileceği belirtilmektedir. Ayrıca bu planda Aşağı Fırat Projesi’nin DPT sorumluluğunda geliştirileceği ve projenin hızlandırılacağı belirtilerek, GAP’ın önemi vurgulanmıştır (DPT, 1979: 293–294).

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı(1985–1989)

Beşinci BYKP’de tekrar bölge planlaması kavramı gündeme gelmiştir. İktisadi açıdan gelişmekte olan bölgelerle, sektörel açıdan gelişme potansiyeli gösteren bölgelerde, gelişmenin hızlandırılması ve kaynakların etkin kullanılması amacıyla bölge planları yapılacağı belirtilerek, planlarının yapılacağı bölgelerin tespitinde idari sınırlamalara bağlı kalınılmayacağı ifade edilmiştir. Bölgesel gelişmenin hızlandırılması amacıyla da kırsal kalkınma projelerinin ele alınacağı belirtilmiştir (DPT, 1985: 161-162). İkinci kalkınma planında az gelişmiş bölgeler için ön plana çıkarılan bölgesel planlama kavramının, bu planda gelişme potansiyeli olan bölgeler içinde kullanılması planlanmış, uzmanlaşmış OSB (organize sanayi bölgeleri)nin kurulma fikri de gündeme gelmiştir (DPT, 1985: 163). Bu dönemde de KÖY uygulamasına da devam edilmiş ve başta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere KÖY’lerin kalkındırılması ve böylelikle bu bölgeler ve diğer bölgeler arasındaki kalkınmışlık farklarının giderilmesinin temel hedef olduğu belirtilmiştir. Söz konusu bölgelerde potansiyel kaynakları harekete geçirebilecek itici güç olabilecek sektörlere öncelik verileceği ve bu yatırımları destekleyecek alt yapı yatırımlarının planlanacağı, büyük ölçekli yatırımların yanı sıra küçük ölçekli ve emek yoğun yatırımlarında teşvik edileceği, teşvik tedbirlerinin de, sektörler ve il grupları itibariyle farklılaştırılacağı ifade edilmektedir (DPT, 1985: 163-164).

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994)

Altıncı BYKP’da, kalkınmanın bölgeler arasında dengeli olması, bölgesel gelişme çalışmalarının refahı yaygınlaştırıcı ve artırıcı yönde ele alınması en önemli hedef olarak belirlenmiştir. Bölgesel gelişme çalışmalarının çerçevesinde alınan kararların uygulamaya aktarılabilmesi için gereken ekonomik, sosyal, idari, hukuki ve mali tedbirler ile mekanizmaların birbirleriyle ilişkilendirilmesi önem arz etmektedir. Bölgesel gelişme çalışmalarına temel teşkil edecek olan bilgiler uluslar arası standartlara uygun şekilde toplanarak bir envanter oluşturulmalı gerekli yapı ve potansiyel araştırmaları sürdürülerek, bu çerçevede teşvik sistemi geliştirilmesi gerekliliği ifade edilmiştir. Yerleşmelerin kademelenmesinde dengeye ulaşmak ve metropoliten alanlara yönelen nüfus ve sanayi yoğunluğunu azaltmak, bölgelerarası ve bölge içi göçleri yönlendirerek kontrol etmek üzere; metropol altı şehirler, orta büyüklükteki merkezler, az gelişmiş bölgelerin merkezi nitelikteki şehirleri ve merkezi nitelikteki kırsal yerleşme birimleri tespit edilip, gelişmelerin desteklenmesi, bunun için gerekli araçlar oluşturulmasının gerekliliği belirtilmiştir. Göç sorununa dikkat çekilen bu planda, OSB’nin kurulumuna devam edileceği belirtilirken, bölgesel kalkınma politikalarının tespiti ve uygulaması sırasında AB politikalarında gözetilen amaç ve uygulamaların önemine değinilmiş, ilk defa AB bölgesel politikalarına uyum gündeme gelmiştir (DPT, 1989: 318). Bu dönemde bölgesel kalkınma kavramı bölgesel planlama kavramının yerini almış, yerel ekonomik kalkınma yerel yönetim ve yerel kapasite konularına verilen önem artmıştır. Verilen teşviklerin büyük bir bölümü yerel kapasiteyi güçlendirmeye ve KOBİ desteklenmesine ayrılmıştır. (Göymen, 2005: 42).

KÖY daha ayrıntılı çalışmalar yapabilmek amacıyla bölge ve alt bölge çalışmaları yapılıp, plan ve program hedef ve politikaları doğrultusunda, KÖY’lerin sorunlarını ve bunlara ilişkin çözüm tekliflerini geliştirmek üzere bölgedeki üniversitelerden birinin bünyesinde bir Araştırma Enstitüsü kurulması düşünülmüştür. KÖYlerde kamu yatırım ve hizmetlerinde etkinliğin sağlanması ve gerekli eleman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, ücret rejimi de dahil olmak üzere kamu personelinin istihdam ve yer değiştirmesine ilişkin mevzuatın gözden geçilmesi planlanmıştır (DPT, 1989: 319).

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı(1996–2000):

Bu dönemde; AB ile tam üyelik hedefinden yola çıkarak, Gümrük Birliği sürecine giren Türkiye, küreselleşmenin avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilme fırsatı yakalamıştır. Bu kapsamda eğitim, bilim ve teknoloji, sanayileşme, ticaret, rekabet ve işgücü piyasalarıyla ilgili politikaların yeniden düzenlenmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, uygulanacak iktisat politikalarının da uygun bir makroekonomik ortamın oluşturması için çalışılmıştır (DPT, 1996: 2-3).

Yedinci plan öncesi dönemde Kalkınma Planları ile getirilen KÖY politikaları ve tedbirleri, geri kalmış bölgelerin kalkınmasında ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılmasında olumlu gelişmeler olmasına rağmen, bölgelerarası dengesizliklerin sürmesi sorun olmaya devam etmiştir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, görülen terör olayları o bölgede toplumsal huzursuzluğa sebep olmuştur. Bu durum, yeni yatırımları engellemiş ve mevcut tesislerin de işletilmesini güçleştirmiş, kalkınma faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemde, KÖY’lerin daha hızlı gelişmesini sağlamak için kamu maliyesi, yatırımlar ve