• Sonuç bulunamadı

Üniversite-Sanayi İşbirliği’nin Kapsamı

1.4. Üniversite-Sanayi İşbirliği Kavramı

1.4.1. Üniversite-Sanayi İşbirliği’nin Kapsamı

Üniversite-sanayi işbirliğinin ilk örneklerinin, 1800’lerde Avrupalı şirketlerin üniversitelerdeki araştırmacılarla birlikte yürüttüğü çalışmalarla başladığı bilim tarihçileri tarafından iddia edilmektedir (Etzkowitz,1998: 823-833). Ancak üniversite-sanayi işbirliği’nin tarihçesi ilk İngiltere’de, 17. yüzyıl’da başlamıştır. 17. yüzyıl’da Francis Bacon’ın görüşleri ile şekillenen “History Of Trades” programı, üreticilerin birbirinden faydalanmalarını sağlayarak, bilim insanlarının üretimde ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmesini kolaylaştırmayı hedeflemiştir. Ve temel ürünlerin nasıl üretildiğini detaylı bir şekilde kağıda aktaran bir ürün katoloğu oluşturmuştur. Bu düşünce 17. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan (üniversite dışı) akademik örgütlenmelerden biri olan Royal Society of London’da değerlendirilmiştir. Royal Society of London, üniversite-sanayi ilişkilerinin temelini atarak, “History Of Trades” programını sahiplenmiş, İngiltere’de başlayacak olan sanayi devrimine öncülük etmiştir (Erdil, v.d., 2013:98). 19. yüzyılın ortalarından İngiltere’de, Cambridge Üniversitesi, buluşları lisanslama ve şirketleri yapılandırma

sayesinde ilk bilimsel araştırma merkezlerinden biri olmuştur (Meyer-Krahmer ve Schmoch, 1998: 835-851). 19. yüzyılın sonuna doğru ise ABD üniversiteleri büyük araştırma kurumlarına dönüşerek, girişimci üniversiteler ön plana çıkmıştır. ABD’de de üniversite ve sanayi işbirliğinin ilk örnekleri Harvard Üniversitesi ve MIT’ de görülmüştür (Etzkowitz, 1998: 823-833). Aynı zamanda, diğer Avrupa üniversiteleri de İngiltere ve ABD’deki değişimin etkisinde kalarak, sanayiyle işbirliklerine yönelmişlerdir. Almanlar 19. yüzyılın ortalarında, sanayileşme ve ulusal gelişmeyi amaçlayan araştırmaları ilerleten üniversitelere önemli kaynaklar aktararak; araştırmaların ilk kez üniversitelerin ayrılmaz işlevi olduğu misyonunu edinmişlerdir (Meyer- Krahmer ve Schmoch, 1998: 835-851). Üniversite-sanayi işbirliğinde önemli bir değişimin başlangıcı, II. Dünya Savaşı’nda bilim ve teknoloji alanlarındaki gelişmeyle ifade edilmektedir. Bu dönemde, akademi ve sanayi sektörleri arasında yeni anlaşmalara ve işbirliklerine gidilmiştir (Atik,2007:361). Almanya, İngiltere, Kanada ve ABD hükümetleri, savaşta kullandıkları teknoloji için araştırma üniversitelerinin uzmanlığından faydalanmışlardır. Akademik araştırmalar sayesinde, atom enerjisi, radar gibi yeni teknolojiler daha da geliştirilmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, akademik araştırmanın ulusal kalkınmada önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmıştır.Bu dönemde, üniversite araştırmasının “temel araştırma”, sanayi araştırmasının “uygulamalı araştırma” olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır (Srevatsan, 2011: 13).

II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan değişimler üniversite araştırma programlarını etkilemiş, yapıları ve fon kaynakları değişmiştir. Üniversite araştırmaları bu dönemde kamu kaynakları yerine özel şirket fonlarıyla yapılmıştır. Bu durum araştırma konularının farklı alanlara kaymasına, planlama ve kararın özel sektöre geçmesine, özellikle fikri mülkiyet hakları ile ilgili tartışmalar ve düzenlemelere neden olmuştur. Üniversiteler, bağımsız araştırma kurumları ve özel sektör firmaları arasında işbirlikleri artmıştır. Üniversitelerce başlatılan eğitim ve kurslara verilen önem artmıştır (Uysal, 2012: 64). II. Dünya Savaşı süresince başarılı olmuş “üniversite kökenli araştırma” yaklaşımı savaş sonrasında da 1980’lere kadar devam etmiştir. Bu sürecin temel dayanağı; saf bilimin en iyi ve yapılan temel araştırmaların toplum yaşamını iyileştirecek yönde şekillenmesi olmuştur. II. Dünya

Savaşı sonrası, 1945’de Bilimsel Ar-Ge Kurumu Başkanı ve ABD Başkan Danışmanı Vannevar Bush’un yazdığı “Science-The Endless Frontier” (Bilim- Sonsuz-Sınır) başlıklı raporu, üniversitelerin giderek kurumsallaşan temel araştırma boyutunun ve araştırma çıktılarının ekonomik refah ve gelişmeye katkısı ile tüm dünyada üniversite-sanayi işbirliği’nin uygulanması kapsamında, fikir ve model gelişimi açısından en önemli dokümanlardan birisi olmuştur (Kiper, 2010a: 21).

1970'lerde petrol fiyatlarında yaşanan yükselmeler, dünyada bütün sanayi dallarında durgunluk ve üretimde azalmaya neden olmuştur. ABD ve Japonya gibi ülkeler sanayi sektöründe Ar-Ge Faaliyetlerine yönelerek üniversiteler ve araştırma kurumlarıyla yakın bir işbirliği yoluna gitmişlerdir. İşbirliğine bağlı olarak;uzay teknolojileri,otomosyon ve robotik, yeni enerji kaynakları, biyoteknoloji gibi alanlarda teknolojik gelişmeler yaşanmıştır (http://www.pdfio.com/u/ stradigma_com/,30.09.2013). 1980’li yıllarda değişen dünya dengeleri üniversite- sanayi ilişkisinin ve genel olarak Ar-Ge faaliyetlerinin yeniden şekillenmesine, müşteri memnuniyetlerinin artması, teknolojinin büyüyen önemi, müşteri taleplerini karşılayan ürünler üretebilen firmalar üzerinde odaklanılmasına neden olmuştur. Bu yıllarda başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinin dünya pazarlarında rolü artmış, İngiltere ve ABD’de yeni bir üniversite sanayi işbirliği yapılması konusunda harekete geçmiştir. Yeni işbirliği modeli, “Rekabetçi yaklaşım” olarak adlandırılmıştır. Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde kalkınmaya destek olmaları beklenen üniversitelerin eğitim ve araştırma dışında ticaretleştirilmesi ön plana çıkmıştır (Uysal, 2012: 63). Bu yıllarda üniversite ile sanayi arasındaki işbirliğinin önemi, bölgesel kalkınma için ekonominin itici bir gücü olarak düşünülmüştür. 1980’li yıllarda üniversite-sanayi işbirliğini destekleyen politikaların üç amacı bulunmaktaydı, bunlar; yerel endüstri için önemli olan sektörlerdeki teknolojik gelişmeyi destekleyen üniversite araştırması; ikincisi, üniversite-sanayi merkezlerindeki işbirliği araştırmasının kolaylaştırılması ve son olarak, üniversite araştırmasının küçük firmalara girmesi için, programlar belirlenmesi şeklindeydi (Srevatsan, 2011: 14). 1990’lara gelindiğinde üniversiteler, misyonlarına, hükümet ve sanayiyle işbirliğini ekleyerek, bu alanda büyüme elde etmişlerdir. Gelişen ülkelerde stratejiler geliştirmek için üniversiteleri işbirliğine teşvik etmişlerdir.

Ekonomik işbirliği ve kalkınma kurumu üyesi ülkelerin çoğunda, bu ilişki yoğunlaştırılmıştır (Martin, 2000:35). 90’lı yılların sonuna doğru, bu gelişmeler beraberinde, kurumsal, hukuki, yönetimsel ve davranışsal kalıpların oluşmasına sebep olmuştur. Kurumsal açıdan, üniversite araştırmaları sonucunda spin-off şirketleri kurulmuştur. Hukuki alanda özellikle fikri mülkiyet haklarına yönelik çalışmalar, üniversite araştırma projelerinde tarafların pozisyonları, araştırma projelerinin özel sektör tarafından finanse edilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Yönetimsel olarak üniversite sanayi ortaklıkları, bağımsız araştırma kurumları ile üniversite araştırma kurumları oluşmuştur. (Ranga, 2002: 1-28). Bu süreç akademik araştırma sonuçlarının ticarileştirilmesi sürecine hız vermiş, birçok girişimci üniversite kurulmuştur. Fakat kaynakların giderek belirli gruplarda toplanması, üniversite araştırma projelerinin kısa dönemli ve ticari başarı beklentili ürün ve hizmetlerden oluşması, taraflar arasında giderek büyüyen çıkar çatışmaları, bilimsel araştırmaların fonlanma olanaklarında yaşanan daralmalar, sonuçların kamuoyuna mal olamaması gibi konular gündeme gelmiştir. Ve gelişmiş ülkelerde üniversite sanayi işbirliğinin yeniden ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır (Ranga, 2002: 1-28).Günümüzde; dünyada üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde çok sayıda kurum ve araştırma merkezi bulunmaktadır. Dünyada İşbirliklerinin en iyi örneği, ABD’deki Slikon vadisi, MIT ve Stanford Üniversitesi’dir.