• Sonuç bulunamadı

ULTRASONOGRAFİNİN DİŞ HEKİMLİĞİNDEKİ KULLANIM ALANLARI Eda Didem YALÇIN 1 , Aslıhan ARTAŞ

13-16 Eylül/ Gaziantep

ULTRASONOGRAFİNİN DİŞ HEKİMLİĞİNDEKİ KULLANIM ALANLARI Eda Didem YALÇIN 1 , Aslıhan ARTAŞ

1

Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi AD ÖZET

Ultrasonografi (USG) yumuşak dokuları inceleyen radyolojik bir tanı yöntemi olup kullanılan kaynak, kulağın duyma sınırından çok yüksek frekanstaki ses dalgasıdır. Diagnostik ultrasonografi elde etmek için 1 ile 20 Mhz (megahertz) dalga boyundaki sesler klinik olarak uygulanır. Ses dalgası dokuda bir değişiklik ile karşılaştığı zaman sesin bir kısmı geçer, bir kısmı ise geri yansır ve USG’de bu geri yansıyan kısım görüntüyü meydana getirir. USG’nin; iyonize radyasyon kullanılmaması, zararlı olmadığı için çok sayıda görüntü alınabilmesi, ucuz olması, metal artefaktlardan etkilenmemesi, taşınabilir ve non-invaziv olması gibi avantajları vardır. Ancak hava içeren yapılar ve kemiğin görüntülenememesi, baş ve boyun bölgesinde kullanımının sınırlı olması, görüntülerin yorumlanmasının zor olması, şişman hastalarda görüntü kalitesinin düşük olması gibi dezavantajları da mevcuttur. USG diş hekimliğinde submandibular ve parotis bezinin süperfisiyal lokalizasyonun süperpozisyonsuz görüntülenmesinde, tükürük bezi tümörlerinin, kistlerinin, akut enflamasyonlarının, tükürük bezi taşlarının ve sjögren sendromunun saptanmasında, orofasiyal kasların, dile ait lezyonların, boyundaki lenf nodüllerinin incelenmesinde kullanılabilir. Ayrıca USG temporomandibular eklem (TME) incelemesinde yumuşak dokulara ait özelliklerin; eklem diskinin lokalizasyonu ve enflamatuar effüzyon gibi değişimlerin belirlenmesinde, orofasiyal bölgedeki yumuşak dokularda bulunan yabancı cisimlerin saptanmasında, post-operatif ödem ve hematomun değerlendirilmesinde de kullanılmaktadır. Genel tıp alanında rutin olarak kullanılan bu görüntüleme yönteminin diş hekimliği alanında yaygınlaşması ile çok farklı ve yeni çalışmalar literatüre kazandırılabilir. Bu bildiride ultrasonografinin diş hekimliğindeki kullanım alanları irdelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Ultrasonografi, Diş Hekimliği, Radyoloji. Giriş

Ultrasonografi (USG) yumuşak dokuları inceleyen radyolojik bir tanı yöntemi olup kullanılan kaynak, kulağın duyma sınırından çok yüksek frekanstaki ses dalgasıdır (1). İnsan kulağı 20 Hz’den 20 kHz’e kadar olan aralıktaki sesleri algılar. Diagnostik radyolojide ise 2- 20 MHz arasındaki frekansa sahip ses dalgası kullanılır.(2, 3, 4) ve bu ses dalgası piezo- elektrik (basınç-elektrik) olayıyla üretilir. Mekanik ve elektrik enerjisinin birbirine çevrilmesi esasına dayanan bu olayda kullanılan, enerji çevirici maddelere transdüser denilmektedir. Transdüseri taşıyan başlık ise prob olarak adlandırılmaktadır (1, 2, 4). Ultrasonografi cihazlarında ultrasesin oluşturulması, dokulara gönderilmesi, dokudan yansıyan ses dalgalarının algılanması ve bunların elektrik sinyallerine dönüştürülmesi prob tarafından sağlanır. Ayrıca problar kullanım alanlarına göre farklılık göstermektedir. Bir objenin radyolojik olarak görüntülenmesi için enerji ve görüntü alıcı olmalıdır. Konvensiyonel

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 643

radyografi ve bilgisayarlı tomografide objeyi geçen x-ışınları (enerji) görüntü reseptörlerine (alıcı) gelerek görüntü oluşturmaktadır. Enerji objenin bir tarafında, görüntü alıcı ise diğer tarafında bulunur. Ultrasonografik uygulamalarda ise enerji (ultrases) ve görüntü alıcı (prob) vücudun dışında ve aynı tarafta bulunmaktadır (1).

Bu bildiride ultrasonografinin diş hekimliğindeki kullanım alanları irdelenecektir.

Gelişme

Ultrasonografide vücuda gönderilen ses dalgaları; absorpsiyon, yansıma, saçılma, kırılma ve difüzyon gibi değişikliklerin kombinasyonu şeklinde atenüsyona uğramaktadır (2, 4). Absorpsiyon; sesin frekansı, dokunun absorpsiyon katsayısı ve doku kalınlığı ile doğru orantılı iken, yansıma; dokuların atom ve moleküllerinin, ses dalgasının oluşturduğu harekete gösterdiği direnç (akustik empedans) farklılıkları ile ilgilidir. USG’de bu geri yansıyan kısım görüntüyü meydana getirir. Hava-yumuşak doku ve kemik-yumuşak doku ara yüzeylerinde akustik empedans farkı çok fazladır ve bu yüzden hava içeren dokular (akciğer), kemik ultrason ile görüntülenemez (1). İncelenecek organ ya da bölge üzerinde dolaştırılan prob, gaz ya da kemik gibi bir engel yoksa istenilen her düzlemde, her açıda kesit alabilmekte ayrıca kesitler, prob ağızının düzlemine ve eğimine göre şekillenmektedir. Yüzeysel yapılar yüksek frekanslı problarla incelenirken, derin yapılarda frekans düşük tutulmalıdır. (1).

USG’nin avantajları;

 İyonize radyasyon kullanılmaması

 Zararlı olmadığı için çok sayıda görüntü alınabilmesi  Ucuz olması

 Metal artefaktlardan etkilenmemesi  Taşınabilir ve non-invaziv olmasıdır. USG’nin dezavantajları ise;

 Hava içeren yapılar ve kemiğin görüntülenememesi  Baş ve boyun bölgesinde kullanımının sınırlı olması,  Görüntülerin yorumlanmasının zor olması

 Şişman hastalarda görüntü kalitesinin düşük olmasıdır (5).

Ultrasonografi diş hekimliğinde; submandibular ve parotis bezinin süperfisiyal lokalizasyonun süperpozisyonsuz görüntülenmesinde, tükürük bezi tümörlerinin, kistlerinin, akut enflamasyonlarının, tükürük bezi taşlarının ve sjögren sendromunun saptanmasında, orofasiyal kasların, boyundaki lenf nodüllerinin incelenmesinde, temporomandibular eklem (TME) incelemesinde yumuşak dokulara ait özelliklerin; eklem diskinin lokalizasyonu ve enflamatuar effüzyon gibi değişimlerin belirlenmesinde, orofasiyal bölgedeki yumuşak

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 644

dokularda bulunan yabancı cisimlerin saptanmasında, post-operatif ödem ve hematomun değerlendirilmesinde (1), gingival kalınlık ve kas kalınlığı ölçümünde (6, 7), dental kaynaklı apselerin, selülitlerin değerlendirilmesinde(8, 9), dil karsinomlarının saptanmasında (10, 11, 12) kullanılmaktadır. Ultrasonografi teknolojisindeki gelişmeler sonucu üretilen, diş hekimliğinde kullanılan yüksek frekans ve çözünürlükteki intraoral problar sayesinde, ağız içerisinde görülen birçok lezyonun teşhis edilebildiği ve özellikle dilde görülen kanser vakalarında operasyon öncesi lezyonun kalınlığı ve sınırlarının doğru olarak ölçülebildiği tespit edilmiştir (5).

Sonuç

Ultrasonografinin diş hekimliğinde kullanım alanının; servikal lenf nodlarının değerlendirilmesi, tükürük bezlerinin değerlendirilmesi, yüz ve boyunun yumuşak dokularının incelenmesiyle sınırlanmış olduğu düşünülse de, son yıllarda yüksek çözünürlüklü USG’nin geliştirilmesiyle alanımızda farklı çalışmalar yapılmasına olanak sağlanmıştır. Bugünkü durumlarda diş hekimleri bu teknolojinin faydaları konusunda tam anlamıyla bilinçlenmemiş olmasına rağmen, ülkemizde ve dünyada ağız, diş ve çene radyolojisi alanında uzmanlaşmış diş hekimlerinin sayısının artmasıyla, genel tıp alanında rutin olarak kullanılan bu görüntüleme yönteminin diş hekimliği alanındaki kullanımı da gün geçtikçe artacaktır.

Kaynaklar

1. Harorlı A, Akgül M, Yılmaz B, Bilge O, Dağistan S, Çakur B, et al. Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi. 1. baskı İstanbul; Nobel Tıp Kitapevleri Tic. Ltd Şti, 2014, 484-500. 2. Tuncel E. Klinik radyoloji. 2. Baskı. Nobel Tıp Kitabevleri, 2012.

3. Marotti J, Heger S, Tinschert J, Tortamano P, Chuembou F, Radermacher K, Wolfart S. Recent advances of ultrasound imaging in dentistry – a review of the literature. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology and Oral Radiology, 2013, 115: 819-832. 4. Middleton WD, Kurtz AB, Hertzberg BS, Yılmaz ÇC. Ultrason: Bilinmesi Gerekenler.

2. Baskıdan Çeviri 3.Baskı. İzmir, İzmir Güven Kitapevi, 2008.

5. Çağlayan F. Ultrasonografinin Diş Hekimliğindeki Klasik ve Yeni Kullanım Alanları. TurkiyeKlinikleri J Oral Maxillofac Radiol-Special Topics, 2016, 2(1):44-53.

6. Muller HP, Kononen E. Variance Components Of Gingival Thickness. Journal Of Periodontal Research, 2005, 40: 239-244.

7. Naser-ud-Din S, Thoirs K, Sampson WJ. Ultrasonography, Lateral Cephalometry And 3D İmaging Of The Human Masseter Muscle. Orthodontics and Craniofacial Research, 2011, 14: 33-43.

8. Mukhi PU, Mahindra UR. The Use Of Ultrasonography İn Diagnosis And Management Of Superficial Fascial Space İnfections. Indian Journal Of Dental Research, 2012, 23: 313-319.

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 645

9. Nisha VA, Santana N Parthiban J, Giridhar AG, Yashoda Devi BK, Sujatha Reddy S, Rakesh N. The Role Of Colour Doppler Ultrasonography İn The Diagnosis Of Fascial Space İnfections - A Cross Sectional Study. Journal Of Clinical And Diagnostic Research, 2013, 7: 962-967.

10. Hayashi T. Application Of Ultrasonography İn Dentistry. Japanese Dental Science Review, 2012, 48: 5-13.

11. Hayashi T, Ito J, Taira S, Katsura K, Shingaki S, Hoshina H. The Clinical Significance Of Follow-Up Sonography İn The Detection Of Cervical Lymph Node Metastases İn Patients With Stage I Or II Squamous Cell Carcinoma Of The Tongue. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology and Endodontology, 2003, 96: 112- 117.

12. Kodama M, Khanal A, Habu M, Iwanaga K, Yoshioka I, Tanaka T, Morimoto Y, Tominaga K. Ultrasonography For İntraoperative Determination Of Tumor Thickness And Resection Margin İn Tongue Carcinomas. Journal Of Oral And Maxillofacial Surgery, 2010, 68: 1746-1752.

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 646

ĠLKOKUL ÇOCUKLARININ RESĠMLERĠNĠN YAġ VE CĠNSĠYET AÇISINDAN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet SAĞLAM Ġnönü Üniversitesi, mehmet.saglam@inonu.edu.tr Neslihan AKÇAY Ġnönü Üniversitesi, neslihanakakcay@gmail.com ÖZET

Birey olarak doğuĢtan getirilen ve sonradan kazanılan duygu, beceri, güdü, fiziksel, sosyal ve biliĢsel özelliklerin tamamı kiĢiliği oluĢturur. Bu özelliklerin temeli büyük ölçüde çocukluk döneminde atılır. Çocukluk döneminin kiĢilik geliĢiminde oynadığı bu büyük rol; sosyal bilimlerde çalıĢan uzmanları bu dönemi araĢtırmaya teĢvik etmiĢtir. Dolayısıyla bu alanda yapılan birçok araĢtırmada çocuğu tanımak ayrıca önem kazanmıĢtır. Bunun yanında çocukların geliĢimlerinin olumlu anlamda desteklenebilmesi ve onlara uygun yönlendirmeler yapılabilmesi açısından, her geliĢim alanında çocuğun iyi ve doğru değerlendirilmesi gerekmektedir. Çocukların dilsel ifadeleri sınırlı olduğundan kendilerini resimle daha rahat ifade edebildikleri belirtilmektedir. Bu bilgiye dayanarak çocuk resimlerinin, çocuğu tanımada ve çocuğu iyi ve doğru değerlendirmede önemli olduğu anlaĢılmaktadır. Goodenough'un geliĢtirdiği 'Bir Adam Çiz Testi'; Buck tarafından geliĢtirilen 'Ev- Ağaç- Ġnsan Çiz Testi' ve Burns ile Kaufmann'ın geliĢtirdiği 'Kinetik Aile Çiz Testi' çocuğu tanımada kullanılan resim testleridir. Resimlerin değerlendirilmesiyle çocuğun geliĢim düzeyine iliĢkin ipuçlarına ulaĢılmaktadır. AraĢtırma kapsamında ilköğretim birinci kademe ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıfa devam eden çocukların serbest resimlerinin yaĢ ve cinsiyet açısından incelenmesi amaçlanmıĢtır. AraĢtırmanın örneklemini Gaziantep ilinde bir ilkokulun 2., 3. ve 4. sınıfına devam eden 53 kız 53 erkek olmak üzere toplam 106 çocuk oluĢturmaktadır. AraĢtırmada kullanılan veri toplama aracı uzman görüĢü alınarak oluĢturulan Resim Değerlendirme Formu‟dur. Renk özellikleri, çizim özellikleri, resmin kağıttaki konumu, resimde kullanılan figür ve resmin teması olmak üzere 5 kategoriden oluĢan formda toplam 22 soru bulunmaktadır. Sorular Evet, Hayır ve Bazen seçenekleriyle cevaplandırılacak Ģekilde düzenlenmiĢtir. AraĢtırma kapsamında ulaĢılan sonuçlara göre serbest resim çiziminde ilkokul dönemi çocuklarının yaĢ ve cinsiyet açısından benzer özellikler göstermelerinin yanında; çizim özellikleri, resmin teması, resimde kullanılan figür kategorilerinde cinsiyete bağlı, resimde kullanılan figür ve resmin teması kategorilerinde ise yaĢa bağlı farklılıkların olduğu tespit edilmiĢtir.

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 647

GĠRĠġ

Ġnsan, sürekli değiĢim içerisinde olan tek ve benzersiz varlıktır (Erol, 2002). Bireyin, güçlü ve zayıf yönlerini bütün olarak tanıyabilmek, geliĢme aĢamasında karĢılaĢtığı problemlerin çözümünde gerekli bilgilerin edinilmesi için, bireyin çok çeĢitli yönleri hakkında bilgi edinilmesi gerekmektedir. Bireyi tanımada kiĢi hakkında bilgiler toplamak ve bu bilgileri anlamlı bir Ģekilde değerlendirmek gerekmektedir (Özgüven, 2002).

Bireyi tanımak, genel olarak bir insanın sahip olduğu özellikleri bilmek demektir. Çocukluk döneminde bireyi tanımanın amacı, bireyler arası farklılıkların bilinmesi ve bu farklılıklara yönelik uygun gereksinimlerin belirlenmesidir. Bireyler arası farklılıkları oluĢturan özellikleri ortaya çıkarmak, bireyin geliĢimini desteklemede uzmanlara yardımcı olmaktadır (YeĢilyaprak, Güngör ve Kurç, 1996, ss. 162-163).

Erken çocukluk dönemi bireyin geliĢiminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu dönem bireyin yaĢam becerilerinin temellerinin atıldığı bir dönem olması açısından çocukla çalıĢan uzmanların dikkate aldığı bir dönemdir. Bu alandan yapılan araĢtırmalar çocuğun beyin geliĢiminin yaĢamın ilk yıllarında çok hızlı olduğunu ortaya koymaktadır. Çocukların geliĢimlerinin her yönden desteklenmesi ve çocuğa uygun yönlendirilmeler yapılabilmesi için çocukları objektif olarak her geliĢim alanı açısından değerlendirmek gerekmektedir.

Ġlkokul çocuklarının (6 - 12 yaĢ) geliĢimsel özellikleri dikkate alındığında, dil geliĢiminin hızlandığı, mantıksal düĢünme, mekanda konum, zaman gibi kavramların öğrenildiği, ebeveynler dıĢında öğretmen ve akranların doğal iletiĢim çevresine eklendiği, kazanılan değerlerin yanına kendi değerlerini de oluĢturmaya baĢladığı, eleĢtirel düĢünme aĢamasına geçildiği gözlenmektedir (Dursunoğlu, 2007).

Çocuğu objektif olarak değerlendirme ve tanımanın önemi öğretim programlarının hazırlanmasında uzmanlara yardımcı olmaktadır. Öğretim programlarının yanı sıra çocuğun fiziksel, psikomotor ve duygusal geliĢimine yardımcı olabilecek spor dalları, oyun programları, çocuk edebiyatı çalıĢmalarında da çocuğu tanımanın önemi karĢımıza çıkmaktadır.

Çocuk ve aile toplum açısından ele alınırsa çocuk tanımanın önemi daha da artmaktadır. Aile danıĢmanlık hizmetleri, hükümetin aile ve çocuk politikaları çocukların geliĢim düzeyleri dikkate alınarak Ģekillendirilmelidir.

www.zeugmakongresi.org/ TAM METİN KİTABI www.iksadkongre.org/ Sayfa 648

okuma ve yazma becerileri gerektirdiğinden, bir kısmı da konuĢmaya dayalı olduğundan çocuklarda kullanmaya uygun olmamaktadır. Çocuğu tanıma ve değerlendirmede çocukla çalıĢan uzmanlar tarafından kullanılan birçok teknik bulunmaktadır. Gözlem tekniği, vaka incelemesi, görüĢme teknikleri, projektif teknikler, değerlendirme ölçekleri çocuğu tanımada kullanılan tekniklerden bir kaçıdır.

Projektif bir değerlendirme tekniği olan resim testleri çocuğu tanımada yararlanılan uygun bir yöntemdir. Çocuk resimlerine olan ilgi 18. yy baĢlarında baĢlamıĢ, günümüze kadar ilerleme ile devam etmiĢtir. Özellikle 1900-1915 yılları arasında yapılan çalıĢmalardan iki önemli sonuca ulaĢılmıĢtır. Bunlar; çocuk çizimlerindeki geliĢimin bir sıra izlediği ve düĢük yetenekli çocukların ilkel resimler yaptığıdır (Yavuzer, 2007). Ayrıca, Rouma (1913), çocukların dilsel ifadeleri sınırlı olduğundan, kendilerini resimle daha rahat ifade edebildiklerini belirtmiĢtir. Bu bilgilerden yola çıkarak resim çiz testlerinin çocuğun geliĢim düzeyi, iç dünyası ve çocuğu tanımada gereksinim duyulan ipuçları ile ilgili bilgileri sağladığı söylenebilir.