• Sonuç bulunamadı

2.2. Arap Baharı Devrimlerine Genel Bir Bakış

2.2.1. Kuzey Afrika’nın Muhalif Hareketleri

2.2.1.1. Tunus Devrimi

Tunus, Akdeniz’in kıyısında bir Kuzey Afrika ülkesidir. 2500 yıllık tarihe sahip olan ülkenin, çeşitli din, ulus ve aşiretli bir altyapısı bulunmaktadır. Tunus, tarih boyunca Berberiler, Kartacaliler, Rumlar, Araplar, Osmanlı ve Fransız medeniyetlerinin etkisi altında kalmış, 1881 yılında Fransa tarafından işgal edilmiştir. Fransa, Tunus’u işgal ettikten sonra ülkenin yer altı kaynaklarına el koymuş ve halkı ezmiştir. Hatta Tunuslular kendi ülkelerinde ikinci ırkı olarak görülmekteydi. Bundan dolayı Tunusluların ilk reaksiyonu 1889 - 1901 yılları arasında bir grup genç tarafından Fransız işgaline karşı ortaya çıkmıştır (Yaman, 2018: 21-23).

Tunus halkı, bağımsızlığını elde edene kadar durmamış, 1956 yılında Fransa resmi olarak Tunus’un bağımsızlığını kabul etmiş ve ‘Habib Burkibe’ Tunus’un ilk cumhurbaşkanı olmuştur.

Burkibe, Tunus’ta 1930’da Fransız etkisi altında üniversiteyi bitirip, Paris’te de hukuk ve siyaset eğitimi aldığından, bağımsızlıktan sonra Tunus’ta en etkin kişi olarak sayılmıştır. 1956 yılında Tunus’a medeni ve seküler bir anayasa hazırlamış, ama bu anayasada din ve siyaset arasında kesin bir çizgi çizilmemiştir. 7 Kasım 1987 yılında Zeynel Abidin Bin Ali başbakanken, Burkibe’nin sağlığının iyi olmadığını ve çevresinde kargaşaya düştüğünü bahane ederek, bir darbe girişiminde bulunmuş ve Burkibe’nin iktidar yetkisini sona erdirerek, kendisini Tunus’un cumhurbaşkanı ilan etmiştir. Bin Ali iktidara geçtikten sonra, İslam ubudiyet ve törenlerini ve sivil toplum hareketinin önündeki bazı engelleri kaldırmış, devletin resmi televizyonunda ezan okunmaya izin vermiş, İslami gruplarla İslami danışma konseyi için iş birliği yapmıştır. Siyasal açıdan, başlangıçta Bin Ali özgürlükçü bir siyaset izleyerek, çok partili sisteme izin verdi. Bin Ali zamanında İslami hareket

siyasi bir form almış, ama din adı yasa dışı olduğundan dolayı, Raşit Gannuşi tarafından ‘El-Nahda’ adıyla İslami bir parti kuruldu. Bin Ali başlangıçta Tunus halkına özgür bir ortam sağladı.

Ama bu durum 1989 yılına kadar sürdü, çünkü Bin Ali, ‘El-Nahda’ partisinin yükselişinin ve bu partiye yönelik halk desteğinin kendisine bir rakip olduğunun farkına varmasıyla, partiyi kapatmış ve Raşit Gannuşi’yi yakalatarak, parti üyelerini de ekarte etmiştir. Bin Ali, adım adım özgürlük alanlarını daraltmış ve rakiplerinin yok etmeye başlayarak ezici siyasal bir sistemi Tunus’ta başlatmıştır (Yaman, 2018: 24-25).

Devrimin Başlangıcı

Tunus halkının gösterileri 17 Aralık 2010’de Muhammed Buazizi adlı bir gence, polis tarafından gözaltına alındıktan sonra dayak atılması ve hakarete uğramasıyla başlamıştır. Bundan sonra Buazizi kendi hak ve hukukunu aramak için, şehrin yetkilileri ve valisi ile görüşmek üzere randevu almak istemiş, ama izin verilmemiştir. 26 yaşındaki Buazizi, başına gelenleri kınamak ve kabul etmemek amacıyla, Sidi büyükşehir belediyesi önünde kendini yakmış, hemen hastaneye götürülmüş, ancak birkaç gün sonra 4 Ocak 2011’de ölmüştür (Güneş, 2018).

Buazizi’nin ölümü, ülke içinde sert bir karşılıkla Bin Ali ve siyasi otoriter sistemine karşı gösteriye yol açmıştır. Tunus halkı gün be gün daha kızgın hale gelmiş, gösteriler bir süre durmamış ve bütün göstericiler dalga dalga sokağa çıkmıştır. Olay, dış reaksiyon desteği aldıktan sonra Bin Ali bir çözüme başvurmuş ve önce ülkede olağanüstü hâl durumunu ilan etmiş, ama olağanüstü hal kararı gösterilerin akışına etki etmemiştir (Arap Baharı, 2015). Tunus halkının gösterileri bütün şehirlere sıçramıştı. Gösterilerin sayısı her kesimden destek alarak, sürekli artmaktaydı. Devletin resmi televizyonu, önce milletin gösterilerini göz ardı etmiş, ancak ilk kez 28 Aralık 2010 tarihinde Bin Ali devletin resmi televizyonunda bir açıklamada gösterileri kargaşa olarak betimleyerek ‘bu olaylar yabancı yatırımcıların gözünde Tunus’un imajını değiştirmektedir ve isyancılara karşı gerekli tedbirler alınacak’ ifadelerini kullanmıştır (Cazzar, 2015: 70).

Bin Ali’nin açıklamasından sonra, göstericilerin umudu sekteye uğradı. Siyasi iktidar göstericilere hiç söz vermedi. Olağanüstü hal kararı da gösterileri sona erdiremedi. Gösteri dalgası, ülkenin başkenti ve şehirlerin sokağına taşarak ‘özgürlük, demokrasi, Bin Ali git’ sloganı ile tekrar ederken, güvenlik güçleri acımasızca halkın canına kastetti. Gösterilerin ilk dört haftasında istatistiki sayılara göre, aralık ve ocak aylarında 200 gösterici öldürüldü ve yaklaşık 500 kişi de yaralandı. Ama polisin şiddet göstermesi göstericileri davasından vazgeçirmedi. Tam tersine Bin Ali’ye karşı daha sert ve sağlam durdular (Schiller, 2011: 12). Bin Ali, 10 Ocak 2011 tarihinde gösteriler üzerine ikinci açıklamasında yine de bazı reformlara ve 300 bin kişiye iş fırsatıyla, ülkenin krizlerine göz yummaya çalıştı (Cazzar, 2015: 71). Çünkü göstericilerin istekleri farklılaşarak, siyasi isteklere kaymaya başlamıştı. Bin Ali’nin açıklaması durumu değiştirmemiş, göstericiler yönetimin istifa etmesini ve Bin Ali rejiminin değiştirilmesini istemişlerdir.

Bin Ali’nin 13 Ocak 2011 tarihinde yaptığı üçüncü ve son açıklamasını göstericilere yapmıştır. Bu açıklamasında ‘milletin haklı olup isteklerinin uygulanacağını, 2014 Tunus’un başkanlık seçiminde aday olmayacağını, polis ve güvenlik güçlerinin göstericilere karşı şiddet kullanmaması emrini verdiğini ve internet ağlarının yasaklarının kaldırılacağını’ ilan etti. Ama başlangıçtan bu açıklamanın verimsiz olacağı belliydi. Bir gün sonra göstericiler, Habib Burkibe caddesinde, İçişleri Bakanlığının binası karşısında, 14 Ocak 2011 tarihinde toplanıp açıklamayı reddederek neredeyse Bin Ali’nin gitmesini istediler. Başkentin sokakları bütün ülkenin göstericileriyle dolmuştu. Tüm gece Tunus’ta aynı manzaranın görülmesi sonucu, Bin Ali saat 16.00’da Tunus’tan Suudi Arabistan’a gitmesini bir dedikodu olarak ortaya çıkarmış, sonra da resmi olarak Başbakan Muhammed El-Gannuşi tarafından haberin doğru olduğu ilan edilmiştir (Schiller, 2011: 113).

Tunus Devriminin Nedenleri

Tunus devriminin bazı nedenlerini aşağıdaki gibi gösterilebilir (Mahmud, 2016);

● Bin Ali ve ailesi tarafından, ekonomik ve ticari şirketlerin manipüle edilmesi. Örneğin Seher El-Matri, İslami bir banka olan Zeytune Bankası, El-Matri otomobil şirketlerinin yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda da El-Sabah gazetesi ve Zeytune İslami radyosunun genel başkanıydı.

● Tunus halkının az gelirli olması ve işsizliğin her yere yayılması ki bu oran %30’lara yükselmişti, devlet geliri özel bir sınıfın elinde sıkışmıştı, devlet ve zenginler işsizlik krizine karşı soğukkanlıydı ve herhangi bir planı da yoktu.

● Tunus’ta insan hakların ihlali, Tunus devriminin temel sebeplerinden birisi olarak sayılmaktadır, çünkü siyasi rejim yasalara hiç saygı duymamakta ve halk devletten bıkmıştı.

● Tunus rejimi, siyasi ve Arap meselelerinde kamuoyunu hiçe saymaktayken, kamuoyunun da iktidar ile hiçbir ilişkisi kalmamıştı. Örneğin Tunus, İsrail ile ilişki kurmaya çalışırken kamuoyuna hiç danışmaması Tunus halkının tepkisine neden oldu. Çünkü Tunus halkına göre bu konu Arap stratejisi ile ilgili bir konuydu.

Bu nedenlerle birlikte siyasal, ekonomik ve toplumsal sebepler gibi fakirlik, rejimin zulmü ve yolsuzluklar devrimin ortaya çıkışına neden olmuştur.

Tunus Devriminin Sonuçları

Tunusluların gösterilerinin devam etmesinden dolayı, 14 Ocak 2011 tarihinde Tunus devrimi başarılı olarak Bin Ali’nin egemenliği sona ermişti ve Tunus’ta yeni bir dönem başladı. Bunu değerlendirmek için bu noktalara değinilebilir (Cairodar, 2015);

 Tunus devriminin doğrudan ilk sonucu, Bin Ali’nin Suudi Arabistan’a kaçarak, sorunlu ve krizli bir ülkeyi Tunus halkına bırakmasıdır.

 Yönetim çapında Tunus devriminin bir sonucu da Muhammed El-Gannuşi’nin başbakanlığını bırakmasıdır ki, 1999 - 2011 yılları arasında aralıksız başbakandı ve Tunus’un etken siyasilerinden biri olarak sayılmaktadır.

 Tarablusi adıyla bilinen Bin Ali ailesinin egemenliğinin sona erdirilmesi.

 Ülke devrim aşamasındayken, devletin altyapıları yeniden yapılanma seviyesine geçti. Bu süreç de Bin Ali rejiminden sonra, El-baci Kaid El-sbisi’nin özgürce Tunus cumhurbaşkanına önerilmesi ile gerçekleştirilmiştir.