• Sonuç bulunamadı

2.3. SUÇA YÖNELEN ÇOCUK

2.3.4. Toplumsal ve Kültürel Etkenler

Bazı araştırmacılar nüfusun bölgesel dağılımı, iç göçler, kentleşme gibi nüfus hareketleriyle suçluluk ve suç türleri arasındaki ilişki üzerinde durmuşlardır. Demogratif etkenler ekonomik ve kültürel sorunlarla iç içe bulunması, suç olgusunu ortaya çıkarmakta ve suçluluğun artışına neden olmaktadır (Yavuzer, 2013:195).

Nüfus artışının hızlı olduğu bölgelerde özellikle ekonomik sebeplerle birlikte, yerleşim şartlarının kötü olmasına bağlı olarak, suç oranlarında bir yoğunlaşma olduğu gözlenmektedir.

Ayrıca düşük statüye sahip bölgelerde aile durumu suçluluk oranını etkilerken yüksek ekonomik statüye sahip bölgelerde bu durum görülmemektedir (İçli, 2004:348). Bu da gelir seviyesi ile aile bireylerinin suça meyli arasında pozitif korelasyon olduğunu gösterir. Gelir seviyesi arttıkça suça meyil azalacaktır.

Di Tillio, göçün sadece suçu tetikleyen bir durum olmadığını, aynı zamanda suçluda göçten önce var olan genetik etkenlerin ortaya çıkmasını kolaylaştıran bir etken olduğunu savunmaktadır. İtalya’da suçluluğun yüksek olduğu bölgelerde yaptığı çalışmalarda üç neden üzerinde toplandığını tespit etmiştir. Bunlar;

Suçu, sadece geri kalmış ekonomi ve yetersiz gelişme olanaklarına bağlanmaması gerektiğidir. O bölgede olagelmiş örf ve adetlere bağlı olarak kapalı ve geleneksel kurumlarla belirlenmiş toplumsal yaşama biçimi ile yerleşim kaynaklandığını ifade eder. Bu koşullarda Faustini çocukta başkaldırma ve çevreye karşı çıkma girişimi ile gösterdiğini belirtir. İkincisi, göç nedeniyle oluşturulan mahalleler ile o bölgedeki halktan tamamen soyutlanması neticesiyle kendini gösterir. Bu da çocuğun yerelleşmeye adaptasyon sağlayamaması sonucunun oluşmasıdır. Üçüncüsü olarak da yoksullukla çocuk suçluluğu arasındaki ilişki çocuğun kişiliğinin oluşmasındaki etkidir (Yavuzer, 2013:198).

2.3.4.2. Suça Karışan Çocukların Yerleştirildikleri Yerler

Çocuğun kişiliğinin olumlu gelişmesi için sevgi ve anlayışa gereksinimi vardır. Bu da aile büyüklerinin çocuğa maddi ve manevi desteğiyle gerçekleşir.

Günümüzde anne, baba, yakın çevre başta olmak üzere bakılamayan veya sahip çıkılamayan çocuklar devlet gözetim ve denetimi altında ilgili kurumlara yerleştirilerek koruma ve bakım altına alınabilmektedir. Ancak, bazı çocuklar bu şansı elde edebilirken, suça

sürüklenmekte olan veya suça bulaşmış birçok çocuk tespit edilememekte ve onlara ulaşılamamaktadır.

Sokakta yaşayan veya çalışan çocukların bir kısmı ilgisizlik, ihmal ve istismara maruz kalmaktadır. Sokakta, uyuşturucu ve uçucu madde kullanan, fuhuş yaptırılan, dilenen veya dilencilik yaptırılan, sokak çetesi içerisinde bulunan ve başıboş çocuklara rastlamak mümkündür. Bu çocuklar aile yanında, kurumun koruma ve bakımı altında olarak göründüğü halde sürekli kaçarak suç ortamında kendilerini bulabilmektedirler.

2013 yılı TÜİK verilerine göre suçlu çocuklar içerisinde hırsızlık suçuna karışan 33.038 çocuktan 3.198 çocuk ailesine verilmiş, 49 çocuk yakın akrabasına, 15 çocuk sağlık kuruluşuna, 27 çocuk eğitim kuruluşuna, 43 çocuk sosyal hizmet kurumuna verilmiş olup, 29.504 çocuk ise adli birimlere sevk edilmiştir.

Grafik 8:2013 yılı içerisinde hırsızlık suçundan gelen çocukların yönlendirilme yerleri

2013 yılında 42.540 çocuk yaralama olayı nedeniyle güvenlik birimlerine gelmiş veya getirilmiştir. Bu çocuklardan 7.646 çocuk ailesine, 208 çocuk yakın akrabasına, 17 çocuk sağlık kuruluşuna verilmiş, 159 çocuk eğitim kurumlarına, 70 çocuk sosyal hizmet kuruluşlarına ve 34.227 çocuk ise adli birimlere sevk edilmiştir.

0

Grafik 9:2013 yılı içerisinde yaralama suçundan gelen çocukların yönlendirilme yerleri

Yine 2013 yılında 3.229 çocuk cinsel suçlara nedeniyle güvenlik birimlerine gelmiş veya getirilmiştir. Bu çocuklardan 556 çocuk ailesine, 12 çocuk yakın akrabasına, 6 çocuk sağlık kuruluşuna, 16 çocuk eğitim kuruluşlarına, 1 çocuk sosyal hizmet kuruluşlarına ve 2.615 çocuk ise adli birimlere sevk edilmiştir.

Grafik-10:2013 yılı içerisinde yaralama suçundan gelen çocukların yönlendirilme yerleri

TÜİK verilerine göre, hırsızlık, yaralama ve cinsel suçlara bulaşan çocukların işledikleri suç tekerrür olup/olmama açısından incelendiğinde, yaralama olayına karışan 42.540 çocuktan 16.947 çocuk birden fazla tekrar güvenlik güçlerine gelip ya da getirilirken, 25.589 çocuk bir kereye mahsus gelirken, 4 kişi ikinci kez gelmiştir.

0

Cinsel suç olayına karışan 3.229 çocuktan 1.191 kişi birden fazla tekrar güvenlik güçlerine gelip ya da getirilirken, 2.034 kişi ilk kez dışında gelmezken, 4 kişi ikinci kez gelmiştir.

33.038 hırsızlık olayına karışan çocuklardan 24.610 kişi birden fazla tekrar güvenlik güçlerine gelip ya da getirildiği görülmüş, 8.423 bir kez dışında tekrar gelmemiştir. Ancak 5 kişi ikinci kez gelmiştir.

Bu da gösteriyor ki çocuklarımızın herhangi bir suça bulaşması onu bir sonrakisinde o fiilden uzaklaştırmaktan ziyade suça daha da bağımlı hale getirmektedir. Ülkemizde özellikle koruma ve bakım altında olan çocukların reşit olduktan sonra suç fiilline bulaşma istatistikleri çıkarılamamıştır.

2.3.4.3. Kitle İletişim Araçları

Akıllı cep telefonları, internet, televizyon, gazete ve diğer medya araçları 21. yüzyıl tüketim toplumunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Sürekli ilerleyen ve kontrol edilemeyen teknolojinin sağlamış olduğu birçok kolaylıkla beraber getirdiği sakıncaları da bulunmaktadır.

En kontrolsüz alanların başında gelen kitle iletişim araçlarının kontrolünün tam anlamıyla sağlanamıyor olması en çok çocuklarımızı olumsuz etkilemektedir. Televizyon, internet, gazete, dergi ve kitaplar vasıtasıyla çocuklar nezdinde gerçekleşen kontrolsüz gelişimler suça bulaşmayı ve zararlı alışkanlıkları daha çekici bir hale getirebilmektedir.

Bununla birlikte anne ve babanın çocuklar üzerindeki kontrolünü en aza indirgeyip çocuğun maddi-manevi kaybına sebebiyet vermektedir. Kitle iletişim araçlarıyla suçluya yaygın bir kişilik verilerek suçlunun daha şirin ve sempatik gösterilmesi ve hatta işlenen bu suçun bazen yararlı bir faaliyetmiş gibi sunulması çocuğun bilinçaltına olumsuz olarak etki etmektedir. Suça bulaştıktan sonra ise emniyet güçlerinin ve adaletin basit ve kolayca atlatılabilecek bir mercii olarak gösterilmesi de çocuğu negatif yönde etkilemektedir ve onu suça meyilli hale getirmektedir. Özellikle TV programlarında gösterimi yapılan film, sinema, reklam gibi unsurlarla başkaldırma, isyan ve kavga suç fiillerinin adeta reklamı yapılmaktadır.

Günümüzde akıllı cep telefonları sadece görüşme aracı olmakla kalmayıp bunun yanı sıra 3G ve 4G internet bağlantı görsel özellikleriyle insanlara daha fazla hizmet sunma imkânı sağlamıştır. Bu tür yeniliklerin hayatımıza katmış olduğu güzellikler elbette ki yadsınamaz.

Ancak sebep olduğu olumsuzluklar da göz ardı edilemez. Özellikle akıllı cep telefonlarının internet vasıtasıyla sunmuş oldukları film, video, oyun ve çeşitli programlar kullanıcıları birçok

sakıncalara maruz bırakabilmektedir. Cep telefonu kullanmanın neredeyse 3 veya 4 yaşına düştüğü çağımızda çocukların büyükler tarafından takip edilme olasılığının azlığı neslimiz için büyük tehlikeleri bünyesinde barındırmaktadır.

Günümüz yaşam şartlarından en kontrolsüz olan iletişim araçlarından bir tanesi de internettir. İnternet hayatımızda bilgi dağarcığımızı artırmada en güzel kaynak iken interneti verimli kullanmayan çocuklar için suça sürüklemede en tehlikeli etkenlerden birisi olabilmektedir. Güvenli internet üzerinde yapılan çalışmalar olsa da zararlı sitelere girme metotları güvenli internet kullanma olanaklarını kaldırabilmektedir.

Günümüzde özgür ve uygun oyun ortamlarının yetersizliğine bağlı olarak eğlenceyi ve oyunu çeşitli kitle iletişim araçlarında arayan çocuklarımız bunları kullanım esnasında kontrolsüz olabilmektedir. Bu kontrolsüzlüğün de çocuk suçluluğunda rol oynadığı kabul edilmektedir (Yavuzer, 2013: 224).

2.3.4.4. İş Çevresi ve Çocuk Suçluluğu

Günümüzde dar gelirli bazı aileler, eve ekonomik yönden katkı sağlanması amacıyla çocuklarını çalıştırabilmektedirler. Bazen de çocuklarının okuldaki akademik başarısının düşük olması nedeniyle veya kırsaldan kente gelen aileler, çocuklarının meslek sahibi olması düşüncesi ile onları çalıştırabilmektedirler.

Çalışan bir çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesi elbette ki çocuk açısından ve toplum açısından çok önemlidir. Ancak bu olumlu yönlerin yanı sıra olumsuz yönler de vardır.

Öncelikle daha oyun çağında olan çocuğun bu evresini gerektiği gibi yaşayamaması sonucu onun ileriki yaşamında olumsuz sonuçlara sebebiyet verebilmektedir. Meslek eğitimden yoksun olan ve yaşlarına uygun olmayan işlerde çalışan çocukların beden ve ruh sağlıkları zedelenebilmekle beraber toplumsallaşma süreçlerinde hatalı ve eksik kalabilmektedirler (Sevük, 1998: 54). Çalışma nedeniyle çocuk ekonomik yönden denetimsiz kalabilmektedir.

Eğitimden yoksun olup kayıt dışı çalışan çocukların korunması da güçleşmektedir.

Maddi kazanç sağlaması gereken ve iş imkânı bulamayan çocuk hırsızlık ve gasp gibi suçlara karışabilmektedir. Ailenin eğitiminin ve hoşgörüsünün azlığıyla beraber evdeki kardeş sayısı, ailenin çocuğa sağlayacağı eğitim fırsatları çocuğun gelişiminde etkilidir. Ayrıca anne ve baba ile çocuklar arasında daha fazla çatışma yaşanabilmekte, bazen de aile fiziksel cezalara başvurabilmektedir. Bunların eşliğinde az ilgi gördüğünü ve ikinci plana atıldığını düşünen çocuk, ilgisiz ve sorumsuz davranışlarla yanlış yollara başvurabilmektedirler. Çocuğun

hissetmekte olduğu bu ilgisizlik onun iş ortamında veya arkadaş grubunda uyum ve davranış sorunları yaşamasına ve suça karışmasına neden olabilmektedirler (Akduman, 2007:156).

2.4. ÇOCUK SUÇLULUĞU İLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI HUKUKTA