• Sonuç bulunamadı

2.3. SUÇA YÖNELEN ÇOCUK

2.3.2. Duygusal ve Toplumsal Yönden Suça Yönelme

Dünyaya yeni göz açan çocuk doğumdan itibaren yeryüzünün sıcaklığı veya soğukluğuyla karşılaşmaya başlar. Savunmasız bir varlık olan çocuğun fiziksel gelişimiyle birlikte psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması büyüme ve kişilik gelişimiyle ilişkilidir.

Erik Erikson’nın kişilik gelişim kuramlarına göre doğan çocuğun kişilik gelişimi güven-güvensizlik duyguları üzerine kuruludur. Çünkü çocuk yaşamanın ilk yılını ten kokusuyla anlamlandırılır. Bu yıldaki temel ihtiyacı sevme sevilme ilişkisidir. Bu ihtiyaçları şüphesiz en iyi karşılayacak annedir. Gerekli ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda çocuk yaşamına yabancılaşır ve içe kapanma duygusuyla bunu hissettirir, bundan sonraki dönemlerde ne kendisine ne de başkasına güvenir (Burger, 2006: 165).

Yapılan araştırmalara göre, anne - baba kaybı ve uyum bozukluğundan dolayı bireyde çeşitli davranış bozuklukları meydana gelmektedir. İntihar girişiminde bulunan ve çeşitli bunalım belirtileri baş gösteren hastaların büyük bir bölümünün ilk çocukluk yıllarında annelerini kaybettikleri saptanmıştır (Yavuzer, 2013: 100).

1 4 16 64 256 1024 4096

0

2013 yılı suça bulaşan çocuk sayıları

15 gün aralıklarla zaman düzlemi Kaynak: 2014 yılı TÜİK veri kaynağı

Cinsel Suçlar

Tehtit

Yağma (Gasp)

Bowly, karakterlerinin şekillendiği ilk beş yıl içinde anneden ayrı kalmanın çocukta suçlu kişilik yapısının oluşumunda en büyük etken olduğunu söyler. Bowly, mala ilişkin suçlardan oluşan istatistiklerinde %40’nın ilk beş yıl içerisinde annelerinden ayrı kalan çocuklar tarafından işlendiğini saptamıştır (Yavuzer, 2013: 101).

İyi bir kamera işlevi gören çocuğun ilk odaklandığı yer aile yani anne ve babadır. Anne ve babanın tüm hareketlerini, konuşmalarını ve davranışlarını kaydeden çocuk, kendine bir yol haritası belirler. Olumlu nitelikler diyeceğimiz anlaşma, paylaşma, işbirliği, düşünme ve yaşamaya karşın çatışma, kavga, gerilim diyebileceğimiz tutumları aileden öğrenir. Kısacası kameraya ne takılırsa, akli melekeleri yani idrak kabiliyeti gelişmediğinden dolayı iyi ya da kötü ayrımı yapmadan alır ve kullanır. Durumun farkında olabilen anne ve baba çocuğun dünyasındaki karmaşık olan soyut kavramlardan ziyade somut düzeydeki ilişkileri temel almalıdır (Derdiman, 2006: 115).

Okul öncesi dönemde çocuğun dünyasında en güzel film kareleri oluşturan anne ve baba ilişkileridir. Bu dönemde iyi bir gözlemci olan çocuk anne ve babanın kendileri aralarındaki ilişkileri iyi değerlendirip ona göre kendine bir yaşam modeli belirler. Aile içi ilişkilerde anne ve babanın davranışları belirleyicidir. Aile içindeki huzursuzluk en çok çocuğu etkiler. 2008 yılında TÜİK istatistiklerine bakıldığında annenin şiddet veya cinsel istismar edilmesi sonucu çocukta sık sık kâbus görme, yatağı ıslatma, çekingen ve kapanık olma, hıçkırarak ağlama ve özellikle annesine ve diğer çocuklara karşı saldırgan bir durum sergilediği görülür. 2008 yılı TÜİK istatistiklerinde çocuk, en fazla tepkiyi %58 ile anneye veya diğer çocuklara saldırgan tavır göstermekle belirtmiştir.

Evet Hayır

Sık sık kâbus görme 20 33

Yatağı ıslatma 18 28

Çekingen/içine kapanık olma 43 56

Anneye/diğer çocuklara karşı saldırgan olma 20 58

Hıçkırarak ağlama 36 38

*Not: 100 çocuk üzerinden oluşturulmuş veriler

**Kaynak: ASPB, Türkiye'de Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırması,2008

Tablo 5:2008 yılı verilerine göre annenin fiziksel ve şiddet yaşamasının çocuktaki etkisi

Sadece öğrenilmiş davranış ile suçu ilişkilendirmenin yapılmaması gerektiğini aynı zamanda aile içindeki suçlu davranışa alışma, ailenin etiketlenmesi; suçlu bireyle yaşamaya alışma ve suç işlenmesini kabullenmenin rolünü de önemsemek gerekir. Çocuk yaşadığı evin içerisinde sadece anne ve babayı model almakla kalmamaktadır. Ailenin genişliği, yapısı,

sosyo-ekonomik durumu, eğitim durumu, kültürel durumu, ailenin fiziksel ortamı ile çocuğun sosyal deneyimleri, duygusal ve sosyal gelişim uyumunu etkiler.

Tablo- 6’da görüldüğü gibi güvenlik güçlerine getirilen çocuklar içerisinde sırasıyla suça sürüklenen çocuklar, mağdur çocuklar, kayıp çocuklar, bilgisine başvurma ve evden kaçan çocuklar olarak sıralanabilir.

Birey, somut düşüncelerden kurtulup soyut düşünce becerilerine ergenlikle beraber ulaşır. Bunun sonucunda birey olaylara daha sorgulayıcı bakarak dış dünyayı anlamaya çalışır.

Kendisine ve dünyaya karşı sürekli eleştirici, tartışmacı ve idealist bir gözle bakar. Toplumsal ilişkilerde gelenek ve görenek ilişkisinden ziyade mantık muhakemesini yaparak irdeler. Bu dönemde ergen, birisine kolay bağlanır, bir şeyi çabuk sever veya kopar ve kolay inanır. Bireyin bu dönemde kafasındaki asıl düşünce artık çocuk olmadığı düşüncesidir. Kendi fikrinin alınmasını ister ve söz hakkı verilmesi ister.

Ergenlerin duygu, düşünce, tutum, eylem, davranış ve beklentileri üç aşamadan oluşur.

Kişilik yapısı içerisinde yerini arama çabasında olan genç, özdeşleşme, sorumluluk, özerklik sorunlarına çözüm arar. Bu çözüm gencin içinde yaşadığı kesimin özelliklerine göre değişik olur. Yukarıda belirtilen üç kavram arasındaki dengesizlik, bireysel ve toplumsal sorunlara neden olur. Bu kavramların sağlıklı gelişmesi, gençlerin içinde yaşadığı toplum yapısındaki ekonomik, kültürel dengeye bağlıdır (Yavuzer, 2013: 105).

-11 yaş 12-14 yaş 15-17 yaş Bilinmeyen Toplam

Not. Kayıp çocuk bilgisi, hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri/vatandaş tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen çocukları; buluntu çocuk bilgisi, hakkında resmi olarak kayıp müracaatı olmayan ve güvenlik birimleri/vatandaş tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen çocukları kapsamaktadır.

Kaynak: TÜİK, veri tabanı

Tablo 6: 2013 yılı yaş aralıkları ve suç nedenlerine göre kayıt alınan çocuk sayısı

2.3.3. Aile ve Okul Etkisi