• Sonuç bulunamadı

1.1 Gelenekselden Batı Etkisindeki Tiyatroya: Kanbur Örneği

1.1.6 Toplumsal Eleştiri

Geleneksel tiyatro türlerinin işlevlerinden biri de toplumsal meseleleri, gündelik gerçekleri sahneye taşımasıdır. Buradaki gündelik gerçek, halk tiyatrosunu oluşturan kesimin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi yaşam ve bu yaşamı etkileyen diğer faktörlerdir. Bu anlamda geleneksel türlerde varolan gerçeğin yansıtılması ve toplumsal eleştiri şöyle işlenmektedir:

Özellikle Karagöz ve Ortaoyunu, halk gerçeğinin kıyasıya yaşandığı ve Osmanlı şehir hayatının çekirdeği olarak kabul edilebilecek bir mahalle kültürünü esas alır;biri, çevresi dar bir hayal perdesini, diğeri ise, canlı oyuncuların boy gösterdiği genişce bir meydanı kullanarak, bu mahalle yaşamını belirleyen asal dinamikleri ortaya koyar, sorunları bütün çıplaklığı ile gösterir, bu sorunları yaratan durum veya kişileri açığa çıkartır, kişilerin sorunlar karşısında aldıkları (ya da genellikle alamadıkları) tavrı sergiler, bütün bunları kaba gerçekliğin ve bilindik davranış özelliklerinin yansılanması (taklit edilmesi) yoluyla gerçekleştirir.82

Geleneksel tiyatro türlerinde hitap ettiği kesimin hayatına bağlı olarak işlenen gündelik konular ise şunlardır: kadın-erkek ilişkisi, aile yaşamı, yoksulluk ve cehalet ile buna bağlı olarak işsizlik ve düzensizlik gibi temel sorunlardır. Buradaki problemleri işleyen, toplum gerçeğinden uzaklaşmayan ve hitap ettiği kitlenin meselelerini ele alan oyunlar yapısal olarak şöyle ilerler:

Hem Karagöz hem de Ortaoyunu’nda ana temayı oluşturan ‘fasıl bölümleri’ genellikle belli bir işin kurulması ya da yapılması üzerinedir, ancak hiçbir zaman bu işler başarıya ulaşamaz, oyunların sonunda işi yapan Karagöz ya da Kavuklu gibi eksen kişiler tekrar başa, işsiz ve yoksul yaşamlarına dönerler.83

Hâmid, Kanbur’u oluşturan oyunlarda tarihi ve siyasi birtakım sorunları işler. İçinde bulunduğu zamanın meselelerini, tarihi olaylar ve kişilere atıfla sahneye çıkarır.

82 Pekman, Geleneksellik, s.69 83 a.g.e. s.70

41

Abdülhak Hâmid’in oyunlarda kendi dönemindeki hangi sorunları işlediğine dair Tanpınar, şu yorumu yapar:

İlhan ile Turhan’da birçoğu yazıldıkları veyahut daha ziyade

neşredildikleri devre ait siyasi fikirler vardır. Bunlar arasında birlik fikri, Türkçülük fikri, halk idaresi fikri(halkı hükümdar yapmalı) Hâfız’ın ağzından harb aleyhtarlığı gibi belli başlılarını kaydedelim.84

Abdülhak Hâmid’in oyunlarında Tanpınar’ın yorumuna örnek olarak Turhan oyunu verilebilir. Turhan’da Kosova Savaşı sonunda Sultan Murad’ın iç monoloğu önemli mesajlar verir. Savaşın yıkıcılığı ve insanın hevesleri peşinde koşan hırsı karşısında Sultan Murad, şunları söyler:

SULTAN MURAD-

Denir vahşilik, insaniyete mahsus, o bir ihsan;

Eğer tek başına kalsa bî-şek kendisiyle ceng eder insan. (Yine bir hareketle)

Bu vahşiliklerin ismi hamasettir, hamiyyettir! (Acı bir tebessümle)

Ararsak bunda haksız ser-nüvişt-i âdemiyettir. (Kanbur, s.168)

Bir başka örneğe bakıldığında, Hâmid, bu kez Tayflar Geçidi’nde Namık Kemal’in ağzından “vatan sevgisine” değinir. Namık Kemal kendisi için muhabbetlerin yüksek derecesi olarak “vatan sevgisini” vurgular:

NAMIK KEMAL-

En dâimisi bence muhabbetlerin odur; gehvâre-i tulû’u semâ-yı kebûd-reng: Mâder muhabbetiyle doğan aşk-ı bî-direng! Binlerce nâzenîn ile binlerce kahraman, olmakta havzasında onun nâil-i emân. Her sınıf-ı ilme müntesib efrâd-ı bî-hisâb,

etmekte sâyesinde onun şöhret iktisâb.(Kanbur, s.249)

Namık Kemal üzerinden aynı oyunda vatan hakkında konuşmaya devam eden Hâmid, şunları söyler:

NAMIK KEMAL-

Bir milletin yegâne medâr-ı maîşeti. mahsul-i zindegîsi, debistân-ı san’atı, târih-i şânı, heykel-i iclâl ü rif’ati,

42

meydan-ı harbi, meşhedi, mirkatı, menşe-i, mîzân-ı kadr u kıymeti me’vâsı, melce

timsâl-i ruhu, meşher-i ahlâkıdır vatan, (Kanbur, s.254)

Günlük olayları ve kendi zamanının problemlerini eserinde vermeye devam eden Hâmid,

Ruhlar’da Hz. Muhammed üzerinden Batılılaşmayı över:

DİĞER BİR SADÂ-YI RA’D EDA- Maziden ahz-ı ibreti bilmezseniz eğer, tarihin âh u nâlesi olmazsa kârger, âti bugünden olmasın isterseniz beter,

garbın terakkiyatını takip etin, yeter!(Kanbur, s.285)

Bununla beraber, geleneksel türde yukarıdaki meselelerle uğraşan tipler oyun boyunca yapmak için uğraştıkları hiçbir işi beeceremezler. Bu eksiklikten dolayı da “Karagöz işine gelmediği her durumda karşısındakini tehdit eder, onu kovalamaya ya da dövmeye yeltenir, hatta bu dayaktan zaman zaman Karagöz’ün karısı bile nasibini alır.85 İstediklerini güçle ve zorbalıkla elde etmek isteyen Karagöz genel de bu gibi durumlar keyif verici madde veya içkinin tesiri altındadır. Bundan dolayı oyunlarda:

Karagöz oyunlarında sarhoşluk gibi ahlaksızlık da önemli bir yer tutar. Gerçekten de, ekonomik bozukluk, cehalet, sefalet ahlaki değerlerin de çivisini çıkartmıştır.

(…)

Herkes birbirinin arkasından türlü tezgahlar planlamakta, arkadaşını, hatta eşini ya da babasını kazıklamaya çalışmaktadır.

(…)

Tüm bu toplum normlarına, geleneklere aykırı davranışlar çokluk beceriksizlikle sonuçlanır, oyunlarda bu tür ahlaksızlıklar sonuca ulaşmaz.86

Bundan dolayı, hiçbir zaman olumlu özellikler göstermeyen oyuncular seyircide özdeşlik kurup örnek alınacak tipler olmamıştır.

Hâmid’in oyunlarına bu gözle bakıldığında Kanbur’da İlhan’ın zulmüne karşı olarak çıkan Emir Çoban maksadına ulaşamadan ölür. İlhan ülkesinin geleceği için Emir

85 Pekman, Geleneksellik, s.72 86 a.g.e. s.74

43

Çoban’la mücadelesini kazanır, rahata ermeden o da ölür. İntikamını alan Dilşad, pişmanlık içinde çıldırarak ölür. Görüldüğü gibi geleneksel tiyatrodaki benzer şekilde karakterler oyun içinde hedefledikleri şeylere ya ulaşamaz ya da ulaştıktan sonra onun kalıcı bir çözüm olmadığı görülür.

Geleneksel tiyatro içinde toplumsal göndermelerden biri de kadınlardır. Kadın tipler iki yönden incelenebilir. Bunlardan ilki olumsuz davranışlar sergileyen kadınlar, diğeri ise erkeğin yokluğunda evin yöneticisi konumuna yükselmiş ve erkekleşmiş kadın tipleridir. Geleneksel tiyatroda olumsuz kadın tipleri şu özellikleri gösterir:

Geleneksel halk tiyatromuzda, iffetsiz kadınların ve dadılar, kalfa kadınlar gibi haber taşıyanların dışında, kadınların seyirci karşısına gelmesi pek ender görülmektedir.

(…)

Toplum yaşamına doğrudan katılan kadınlar genellikle erkekleri parmaklarında oynatırlar, onlara çeşitli işler yaptırarak ya da paralarını yiyerek, karşı cinsin sırtından geçinmeye çalışırlar.87

Erkekleşen veyahut erkek özellikleri gösteren kadına Karagöz’ün hanımı örnek verilebilir: Karagözün’ün karısı evin içinden yansıyan sesiyle bile hayal perdesini titreten oldukça güçlü bir karakterdir.88 Kadınların erkek özellikleri göstermesinin toplumsal gerçekteki karşılığı olarak ise şu gerekçe gösterilir:

Aslında erkeklerin yaşamın önemli bir bölümünü savaşlarda geçirdiği ve iç yönetimin kadınların elinde kaldığı, belli dönemlerde validelerin ya da padişah karısı sultanların devlet yönetiminde egemen olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan bir sanat ustasının, oyunlarda kadının toplum içindeki bu konumuna yabancı kalması da beklenemez.89

Geleneksel tiyatrodaki kadının erkeleşmesi bahsine Turhan’da İlhan’ın ölümünden sonra Dilşad’ın erkek zırhları giyerek, ordunun ve devletin başına geçmesi verilebilir.Turhan’ın ikinci manzarında ilk açıklama Dilşad’ı şöyle tasvir eder:

(Süleymaniye şehrinde serâ-yı İlhânî. Cesim bir tâlâr. Cesim pencereler

meydana nâzır. Meydanda cemm-i gafîr. Asker, ulemâ, zükûr u nisvân. Tâlârın vasatında müzeyyen bir serîr. Bir kenarda masa üstünde bir

87 Pekman, Geleneksellik, s.76 88 a.g.e. s.76

44

murassa taç. Yine bir kenarda bir masa üstünde siyah bir torba. Yine bir kenarda câmid ü gayr-i müteharrik Kanbur. Dilşâd Hatun erkek kıyafetinde fakat zırh-pûş…) (Kanbur, s.115)

Dilşâd’ın, İlhan’ın ölümü sonrası, Kanbur’u kendine eş olarak seçmesinden sonra aralarında bir konuşma geçer. Dilşâd’ın erkekleşmesi fikri fiili olarak dile getirilir:

DİLŞAD HATUN-

Evet. O kevkeb-i ebedî; oldu kâmilen âfil. Kadınlığımla beraber!

KANBUR- Bir cüsse-i sâfil,

Onun mezarı mıdır bâis-i teevvühünüz? Kadınlığım! Bu demek o gece kızdınız, ürkek;

ve sonra ân-ı hezimette oldunuz erkek!(Kanbur, s.128)

Geleneksel tiyatrodaki kadın karakterleri erkeklerin oynaması, kadın karakterlerin erkek özellikler taşıması vb. özelliklere benzer bir anlatım olmasa dahi, Kanbur’da Dilşâd özelinde kadınlıktan erkekliğe evrilen bir süreç işlenmiştir. Bu konu aynı zamanda Meşrutiyet sonrası oyunlarda görülen, devletin içinde bulunduğu savaş dönemi ve kadınların dahi erkek gibi yiğitçe savaştığı bir tipe gönderme olarak okunabilir.