• Sonuç bulunamadı

Güzelin Peşindeki Ruh: Ölümsüzlük Arayışı

3.2. Platon’un Şölen Diyaloğu ve Kanbur

3.2.1 Güzelin Peşindeki Ruh: Ölümsüzlük Arayışı

Platon’un Şölen diyaloğunda özellikle Sokrates’in konuşmasını içine alan bölümler (201d- 212c) burada işlenen konu açısından önemlidir. Kanbur oyunu ile irtibat kurulmak istenen ilk nokta eros(daimon)’un etkisi altındaki insanın güzeli arama mücadelesidir. Güzeli bulmak aynı zamanda ölümsüzlüğe de ulaşma çabasıdır. İnsanın bu çabası diyalogda şöyle ifade edilir:

Sokrates’in konuşmasında uzun uzun, insanların hangi yollarla ölümsüzlüğü aradıkları üzerinde durulur. Diotima, insanların ve hayvanların tüm hayatlarını uğruna harcadıkları tek şeyin, “ister bedenle ister ruhla güzellik içinde doğurmak olduğunu ifade eder” (Şölen:206e)

199 a.g.m, s.46-47

151

Bunun sebebini şöyle açıklar: Neden doğurma sevgisidir. Çünkü doğurma sonsuzluğa götürür. Bu, ölümlülerin ölümsüzlük karşılığı olarak istedikleri şeydir. İyiyi isteyen aynı zamanda ölümsüzlüğü de istemek zorundadır. Çünkü sevginin iyiyi bir an için değil her zaman istemek zorunda olduğunda anlaşmıştık” (Şölen 207b-c) 201

Burada insanın aynı zamanda dünyevi ihtiras ve çatışmalarına sebep olan şeyin ya da insanların peşinde koştukları, onları harekete geçiren şeylerin sebepleri de açıklanmış olur. Dolayısıyla, insan için güzelin içinde doğurmak, devamlılığı sağlayacak şeyin bulunması olarak ifade edilir. Şölen’de Sokrates tarafından ona bu bilgileri veren kişinin Diotima adında bir kadın olduğu söylenir. Diotimanın bu konudaki açıklamasını Şeyma Kömürcüoğlu şöyle özetler: Diotima, insanların ve hayvanların çifleşmek, yavrularını beslemek ve korumak için kendi hayatlarını tehlikeye attıklarını, bunun çocuk sahibi olmak/üremek yoluyla ölümsüzlüğün aranması olduğunu ifade eder.202 Ancak burada sadece çocuk sahibi olmak, yani nesillerin çoğolması yoluyla tanrısal ölümsüzlük kastedilmez:

Sokrates, insanların kendilerinden sonra da yaşayacak şeyleri yaratarak ölümsüzlüğü başardıklarını öne sürer. Bunlar her insan için farklı formlarda olabilir. İnsanın kendisinden sonra da yaşayacak olan şey kimileri için şan, ün, kimileri içinse çocuk ve nesildir.203

Konuya biraz daha yakından bakıldığında Şölen diyaloğunda bedensel ve ruhsal üreme olarak ikiye ayrılan güzelin içinde üremek düşüncesi Sokrates tarafından şöyle ifade edilir:

Bedensel üreme gücüne sahip olanlar ve ruhsal üreme gücüne sahip olanlar. İlk grup kadınlara yönelir ve fiziksel olarak çocuk dünyaya getirmeye çalışır. Ölümsüzlüğü, kendilerinden sonra da kuşaklar boyunca yaşayacak çocuklar üzerinden gerçekleştirmeye çalışırlar ve böyle mutlu olurlar. İkinci grup, yani ruhsal üreme gücüne sahip olanlar, ruhun üremesi, doğurması gereken şeylere yönelirler. Peki bunlar nelerdir? Bunlar da düşünce ve her türlü form mükemmelliğidir. Pek çok meslek grubundan, şairler arasından, devlet adamları arasından ruhsal üretme gücüyle yaratan kişi olabileceği belirtilir. Bu kişiler, yaptıkları işe gebe olmakla ün elde etmeye çalışırlar.204

201 Şeyma Kömürcüoğlu, “İlkçağ Yunan Felsefesinde Tanrıya Benzeme Düşüncesi”, (Doktora Tezi,

Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) s.65

202 Kömürcüoğlu, “Tanrıya Benzeme”, s.65 203 a.g.e. s.66

152

İnsanın güzelin peşinde, onun içinde çoğalarak yapmış olduğu bu yolculuk hem bedensel hem de ruhsal olarak gerçekleşir. Bununla beraber, Şölen diyaloğunda bahsedilen ideal ölümsüzlük arayışı, Dionysos’ta görülen, yani aklın sınırlarının dışında bir halde iken yaşanandan farklıdır. Burada kast edilen kendinde varlık olarak güzel ideasını temaşa ederek, felsefi bilgelikle ölümsüzlüğe ulaşılan bir yolculuktur.205 Dolayısıyla, insanın güzeli temaşa ederek ölümsüz olması için öncelikle akli bir çabanın içine girmesi gerekecektir:

Şölen diyaloğunda da insanın ölümsüzlük arayışı temel konulardan biridir.

Dionysos ritüelinde akli bir sürece taalluk etmeyen bir seronemi, Şölen diyaloğunda tamamen insanın iradesiyle gerçekleşen, insanın çaba ve cehdi olmaksızın gerçekleşmeyen bir felsefi yükseliş, arınma ve bilgelik teorisine dönüşmüştür.206

Kanbur oyununun ilk iki bölümünde- İlhan ve Turhan- ölümsüzlüğü farklı formalarda

arayan insan örnekleri verilmiştir. Oyunların geneline bakıldığında karakterlerin içinde doğuracakları güzelin çeşitli formlardaki hâlleri vardır. Bu formlar Tablo 32’de görüldüğü şekildedir:

Tablo 32: Kanbur Oyununda Karakterlerin Ulaşmak İstediği Güzeller Karakter Peşine Düşülen Güzellik

Bahadır Han/İlhan İktidar

Bağdat ve Dilşad Hatun

Emir Çoban İktidar

6 Oğlu Bağdat Hatun Sevgili/İlhan Dilşad Hatun Sevgili/İlhan Hafız-ı Şirazi Şiir

Nihan-peykaran

Emir Hasan Makam/Ün

Emir-i Dımaşk Makam/Ün

Gıyaseddin İktidar

Yakup Çelebi İktidar

Sevgili/Prenses Lized Prenses Lized Sevgili/Yakup Çelebi Sultan Murad/Bayezid İktidar

205 Kömürcüoğlu, “Tanrıya Benzeme”, s.67 206 a.g.e. s.69

153

Tabloya bakıldığında, karakterlerin bedensel veya ruhsal olarak “doğum” yapacakları bir güzelin peşinde gittikleri görülür. Bu aynı zamanda insanın ölüm endişesine karşı kendi kendine aldığı bir önlem, yani bir anlamda ölümsüzlük provasıdır. Provadır, çünkü geçici ve asıl güzelin kendisine karşı duyulan bir arzu olmadığından dolayı eksiktir. Hâmid,

İlhan ve Turhan bölümlerinde bu eylemsel kurguyu destekleyen fikirleri de karakterlerine

söyletmiştir. İlhan bölümünden Bağdat Hatun, insanın dünyevi bir güzellik peşindeki arayışı hakkında şöyle bir soru sorar:

BAĞDAT HATUN-

Memât iken beşere en yakın bir istikbal, Revâ mı eylememek hâli mazhar-ı ikbal? Muammer etmek için nâmını yarın bir dem;

Fedâ mı etmelidir nefsini bugün âdem? (Kanbur, s.37)

Dünyada farklı formlarda güzelin peşinde olan insanın bu mücadelesine sebep olan şey ise ölüm endişesidir. Onu harekete geçiren ölümün hakikati, yani onun ne olduğu insanda metafizik bir ürperti yaratır. İlhan bölümünde ölüm hakkındaki ilk soruyu Bağdat Hatun sorar:

BAĞDAT HATUN-

Benim hakayıkı rüyâda hisseder gönlüm,

Nedir hakayık o bin şekl-i muhtelifte ölüm! (Kanbur, s.41)

İlhan oyununda daha sonra, Bağdat Hatun üzerinden bu kez dünyevi güzelliğin geçiciliği

üzerinde durulur. Ve insanın hangi formda olduğu önemli olmadan ölümsüzlük, yani kalıcılık üzerinden benliğini ortaya koyduğu mücadeleye işaret edilir:

BAĞDAT HATUN-

Benim bugün yine, eyvah! Benliğim var pek. Bulan gurura güzellik ise küşâde deri! neden güzel oluyormuş şu bir kemikle deri! Ederse şimdi eder mi ya her zaman para, çıkınca mahfazadan birkaç üstühan-pâre Güzelliğin içi çirkinliğin nihayetidir;

Nikab-ı gaflet ise körlüğün bidâyetidir (Kanbur, s.46-47)

İnsanın sonsuzluğu dünya hayatında, yani Platon’un deyimiyle fenomenler dünyasında arayıp, aynı zamanda bu dünyaya ait olmayan bir ebedilik özelliğini de istiyor olması Hafız-ı Şirazi üzerinden şöyle eleştirilir:

154 HAFIZ-I ŞİRAZİ-

İnsanlara çok ye’s verir zâhir-i eşya; kâfi mi değil anlara bilmem ki bu dünya. Hem âlemiyânın kanı dendan u lebinde,

Hem her biri bir âlem-i diğer talebinde, (Kanbur, s.55)

İnsanın hem dünyadaki geçici güzellerin peşinde koşması hem de ölümsüz bir âlem aruzu hakkında benzer bir soruyu Kanbur’da sorar:

KANBUR-

Âh! O hılkat ne türlü hilkattir, Hayır “ölmek” değil, o rûh u beden İki âlemde istiyor –olmak!

Ayrılınca kalır mı can tenden? (Kanbur, s.180-181)

Oyunun devamında, Hafız, sadece kendisinin gördüğü gizli yüzlü güzellere de bu konuyla alakalı şöyle bir soru sorar:

HAFIZ-I ŞİRAZİ-

Ey âlem-i bâlâdan inen tâife-i rûh, Şehbâl-i nevâzişle edenler beni mecrûh;

Hep zâhir-i eşya mı ola gaye-i fıtrat? (Kanbur, s.56)

İnsanın dünyadaki geçici güzeller peşinde koşarken, yani ölümsüzlüğü ölümlü bir hâlin içinde araken sürekli değişim yaşamasını ise Hafız şöyle açıklar:

HAFIZ-I ŞİRAZİ-

İnsan neye, eyvah! O mahlûk-ı kemîne;

Tâ arşa çıkıp sonra düşer çâh-ı zemîne?(Kanbur, s.56)

Hâmid, oyunda karaktelerinin eylemleriyle güzeli arayış mücadelesini gösterirken, fikri olarak da bu davranışa paralel görüşleri karakterlerine söyletmeye devam eder. Hafız, bu problemin o zamana kadar da çözülmediğini iddia eder:

HAFIZ-I ŞİRAZİ-

Çoban, ediyorsak da bir ikrar-ı meşiyyet, Göster bana bir ârif-i esrar-ı meşiyyet. Kalmış bize bin mesele bin felsefe münhal,

Hiç olmamış amma bu muammayı eden hâl! (Kanbur, s.57)

Böylece, Hâmid, ilk iki oyunda dörtlemenin temel problematiğini ortaya koyar. Bunu yaparken hem karakterlerin fiziksel eylemlerini kullanır, hem de fikri tartışmanın temel

155

sorularını sorarak trajik sorunu netleştirir. Dolayısıyla, oyunun fikri serim ve düğümü

İlhan ve Turhan’da kurulmuş olur.