• Sonuç bulunamadı

1.1 Gelenekselden Batı Etkisindeki Tiyatroya: Kanbur Örneği

1.1.5 Müzik ve Dans Kullanımı

Tiyatro sanatının önemli yapısal öğelerinden biri de müzik, dans ve şarkıdır. Oyunların genel kurgusu içinde müziğin ve dansın çeşitli işlevleri vardır. Bu işlevler:

37

Dramatik aksiyonun yönlendirilmesinden, sahnedeki kişilerin ruh hallerini güçlendirmeye, ahlaksal dersler vermekten, oyuna dışarıdan müdahaleye kadar çok değişken özellikler taşımakta, kuşkusuz bu özellikler tiyatronun dönem dönem değişen rolleriyle paralellik göstermektedir.76

Geleneksel halk tiyatrosunun türlerinde enstrümanlar ve dansçıların kullanımı önemlidir. Karagöz ve Ortaoyununda müzik kulanımı konusunda Pekman şunları söyler: Her oyunda oyuncu grubuna, çeşitli enstrümanlardan meydana gelen bir saz heyeti, Ortaoyunu’nda ise buna ek olarak dansçılar eşlik eder.77 Bu oyunlarda kullanılan müzik aletleri ise dümbelek,zurna,keman,ud, lavta, ney ve sazdır. Müziğin oyunlardaki işlevini anlamak adına örnek olarak Karagöz’deki uygulama şekli verilebilir:

Karagöz oyunları, kulak tırmalayıcı bir sese sahip nareke adı verilen kamış bir düdükle bir tefin eşlik ettiği Hacıvat’ın semai okumasıyla başlar. (…)

Tıpkı Ortaoyunu’ndaki gibi Karagöz’de de perdeye gelen tipler için ayrı ve özel şarkıların söylenmesi yoluyla, hem oyunun havasının değiştirildiği hem de tiplerin kendi küçük sahnelerinin birbirlerine eklemlenmesinin sağlandığı söylenebilir.78

Görüldüğü gibi, bölümler arası geçişler sırasında bir müzik grubu eşliğinde söylenen şarkıların aynı zamanda tipleri seyirciye tanıtan bir özelliği de vardır. Bu şarkılar, oyuncuların “seyirci tarafından çok iyi bilinen kalıplaşmış ve tipik özelliklerini hatırlattığı görülür.”79

Geleneksel tiyatro türleri içinde önemli bir kullanıma sahip diğer öğe danstır. Halk tiyatrosunda dans grupları ve oyunlarda kullanımı hakkında Pekman şunları söyler:

Osmanlı döneminde, dramatik nitelikler gösteren sahne dansları yapan ‘çengi’ ve ‘köçek’lerin varlığı bilinmektedir. Çengiler, zaman zaman erkek kılığına da girerek gösteriler yapan kadın dansçılarken köçekler ise kadınsı davranışları olan, kız gibi giyinip saçlarını uzatan profesyonel genç erkek dansçılardır.80 76 Pekman,Geleneksellik, s.59 77 a.g.e. s.59 78 a.g.e. s.60 79 a.g.e. s.61 80 a.g.e. s.62

38

Kadın oyuncuların sahnede yer alamamasından kaynaklı olarak erkek kılığına girdiği, erkeklerin ise kadınsı rolleri canladırdığı geleneksel tiyatroda dans, oyunların iç dinamiğinde geçişleri, tanıtımları ve oyun içerisinde biraz ara verip seyirciyi ateşlemek için kullanılırdı. Dans kullanımına örnek olarak Ortaoyunu’nda, oyundan önceki işlevi verilebilir:

Curcunabazların, Ortaoyunu’nda oyun başlamadan evvel orta yere gelerek çeşitli dans ve soytarılıklarla meydanı ısıtarak seyirciyi ateşledikleri, izleyenleri asıl oyunun eğlencesine hazırladıkları da bilinmektedir. Bu curcunaya iki başoyuncu, Kavuklu ve Pişekar da dahil olmak üzere o topluluğun bütün oyuncuları katılmakta, böylelikle kumpanya izleyicilere oyuna geçilmeden önce takdim edilmiş de olmaktadır.81

Abdülhak Hâmid, şarkı, müzik ve dans öğelerini İlhan ve Turhan’da yoğun olarak kullanmaktadır. İlhan’da birinci fasıl’ın sonunda hanendeler tarafından şu şarkı söylenir:

HANENDELER-

Bir yar için agyâra tekâpû; Asla çekilir derd değil bu; Düşmek ne revâ, dest-i rakîbe Mahsul-i sirişkim gül-i hoş-bû. *

Aşkım benim, ey mihr-i semenber, Doğmuş idi hüsnünle beraber. Tevem o iki ahter-i yektâ Layık mı cüdagâne seferber? *

Bildim seni âlemde penâhım; Âlemde budur varsa günâhım. Mahşer günü ey meh tutulursun

Tutmazsa seni ger bugün âhım! (Kanbur, s.31)

Geleneksel tiyatroda müzik ve dansın oyunlarda aktif olarak kullanılmasına karşın şarkıların işlevsiz bir kullanımı söz konusudur. Şarkılar oyunda dolaylı yoldan da olsa verilmek istenen mesajla ilişkisiz sadece yapısal bir özellik taşırlar. Ancak şarkı kullanımlarında yukarıda İlhan’dan verilen örnekde görüleceği gibi hikâyenin akışından kopuk olmayan, koro şarkılarına benzer mesajlar vardır. Hâmid bu özelliği oyunun tamamında kullanır.

39

Şarkılar bir mesaj kaygısı ile koro işlevinde kullanılabildiği gibi, sahne içerisinde sahneye gelen kişiyi tanıtmaya yönelik de kullanılır. Turhan’da Kanbur sahneye gelmeden evvel Cariyeler ve Zenci Hademe’lerin Kanbur’u tanıtır nitelikte söyledikleri şarkı buna örnektir:

KIZLAR VE ZENCİLERDEN BAZISI- Padişeh hiç olur mu bir Kanbur?

Hem acı hem de tatlıdır zenbur. Şu kadar var ki çok yenirse asel, Tadı kalmaz verir mezâka kesel. Çal. Ne lâzım bu nağmeler, ey kız! Oyna, biz raks u saza müştakız. Verdiğin mey senin olur pekmez. Size bizden, bilin zarar gelmez. Ne olur meyl ü neylden sonra; Gel de gör nısf-ı leylden sonra! (Yine handeler)

(Bu vechile huzzâr ıyş u işret u raks ve taganni ve sohbette iken

birdenbire Kanbur zâhir olmağla hüddâm u hâdimât şaşırmakla beraber arz-ı ihtirâmât ederek divanhanede müteşekkil sunûf ile sâkit ve râkit durular.) (Kanbur, s.123)

Geleneksel tiyatroda şarkılar gibi dans kullanımı da bölüm geçişlerinde ve sıkılan seyirciyi harekete geçirme konusunda önemli bir unsurdur. İlhan’da ikinci fasıl, dördüncü mecliste sahneye çıkan ve beşinci meclis sonuna kadar sahnedeki eylemin içinde bulunan Bağdat Hatun, meclis sonunda sıkıldığını dile getirir ve hizmetçilerine şunları söyler:

BAĞDAT HATUN-

Sıkıntı geldi, çocuklar, aman! Ya ben gideyim,

ya siz gelin azıcık raks edin de seyredeyim. (Kanbur, s.47)

Bağdat Hatun bir müddet sonra kendisi de bu dansa katılacaktır. Altıncı meclise geçilmeden hemen önceki bu müzik faslı oyuna hareket katar. Bölümler arası geçişe bir diğer örnek olarak şu sahne verilebilir: İlhan oyununda Ebu Said Bahadır Han(İlhan), Emir-i Dımaşk ile diyalogdan sonra yalnız kalınca iç monolog yöntemiyle konuşur. Konuşma sonrası diğer bölüme geçerken dans kullanılır:

Meydan-ı harbden gelir elbet sadâ o gün. (Yine aynaya dönerek)

Dilşâd’ı al da sen hele yap şimdi bir düğün!

40

Anlaşılacağı gibi Hâmid, oyunu hareketlendirmek adına uzun monologlar sonunda ve bölüm geçişleri için şarkıları, müzik fasıllarını ve dansı özellikle kullanmıştır.