• Sonuç bulunamadı

1.2.1.3.1.1 Ebeveyn Desteğ

1.2.1.3.4. Toplumsal Destek

Yerleştikleri toplumdan ya da etnik toplumlarından destek görme, göç öncesi ve sonrası çeşitli stresörlerle baş etmeye çalışan mültecilerde kişileri dayanıklı kılan önemli destek kaynaklarıdır (Amer, 2014; Schweitzer, Greenslade ve Kagee, 2007; Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014; Thomas, Roberts, Luitel, Upadhaya ve Tol, 2011). Ayrıca toplum desteği, mültecilerin toplumda faydalanabilecekleri kaynaklara ulaşımı da kolaylaştırmaktadır (Narchal, 2008). Göç sonrası yerleşimde, toplumun, yeni üyelerinden birtakım sosyal beklentiler içinde olması halinde sosyal ortamda yeni sosyal ilişkiler şekillenmekte ve böylece “ihtiyaç duyulduğunda sosyal

desteğin geleceğine inanmak ve gelen destekleri kabul etmek” şeklinde gerçekleşecek sosyal destek süreci, bireylerin uyum sürecini kolaylaştırmaktadır (Renner, 2011c). Hatta bazı mülteciler, başlıca sosyal destek kaynağı olarak, kendi etnik toplumlarından olmayan yani yerleştikleri toplumun üyeleriyle kurduğu arkadaşlıkları ifade etmektedir (Sattarzadeh, 2009). Mülteciler bazen, göç sonrası yaşamda karşılaştıkları sorunlarının etnik toplumlarından olan kimseler tarafından anlaşılmadığını ya da anlaşılsa da göç sonrası yaşam tarzına uygun pratik çözümlerden ziyade, geleneksel normları dikkate alan çözüm önerilerinin sunulduğunu, bu yüzden de yardım arayışında olduklarında kendi toplumlarından ziyade yerleştikleri toplumun üyelerinden yardım almayı tercih ettiklerini belirtmektedir (Schweitzer, Greenslade ve Kagee, 2007). Ancak, mülteciler her ne kadar etnik toplumları dışında arkadaşlıklar kurmaya çalışsalar da, bu konuda kısıtlı imkan ve fırsatlar söz konusudur (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011). Zorunlu göçmenlerin toplumla bütünleşme çabalarının, toplumun göçmenlere olan isteksiz tavrı ve göçmenlerin “sığınmacı” ya da “mülteci” olarak toplumdaki sosyal statüleri dolayısıyla ketlendiği ve bu durumun, hem sosyal desteğin stresle baş etme sürecindeki başlıca olumlu etkilerini sekteye uğrattığı hem de öz saygı üzerinde olumsuz bir etki gösterdiği de görülebilmektedir (Mels, Derluyn ve Broekaert, 2008). Bu yüzden zorunlu göçmenlerin mevcut sosyal çevreleri ve göçmen merkezleri gibi ilgili kuruluşlarla birlikte toplumsal sosyal destek kaynaklarından da uygun şekillerde faydalanabilmeleri, bilhassa duygusal destek de alabilmeleri için, toplumun göçmenlere karşı olumlu yaklaşımlar sergilemesi gerekmektedir (Beirens, Hughes, Hek ve Spicer, 2007). Mültecilerin çoğunun komşularından, ev sahiplerinden ve eğitim alıyorlarsa öğretmenlerinden yardım aldıkları belirtilmektedir (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011; Ortner, Ivanova ve Renner, 2011). Arap toplumu misafirperverliğe değer veren bir toplum olarak, göç ettikleri yerlerde de komşularını ve arkadaşlarını evlerine davet etmekte ve sosyal destek çalışmaları, bu tür buluşmaların mülteciler için terapütik değerinin olduğunu savunmaktadır (Wrobel ve Paterson, 2014). Avustralya’da yaşayan Sudanlı mülteciler, Avustralyalı arkadaşlarıyla sıkıntılarını paylaşıp duygusal destek

aldıklarını ve böylece sıkıntılarından uzaklaşabildiklerini, ayrıca kültürel uyum konusunda yaşadıkları sorunlarda da yine Avustralyalı kimselerden bilgi desteği alabildiklerini ifade etmektedir (Schweitzer, Greenslade ve Kagee, 2007). Özellikle de uygun bir yerleşimde maddi sıkıntılar yaşamayan ve toplumda iyi bir statü elde edebilmiş mültecilerin yerleştikleri toplumun üyeleriyle kurdukları sosyal ilişkiler sonucunda toplumla arasında duygusal bağlar kurabildiği görülmektedir (Bakker, Dagevos ve Engbersen, 2014). Bireylerin eğitim kurumları gibi birtakım toplumsal kurumlara katılım göstermesi, kendi etnik toplumları dışındaki insanlarla arkadaşlık, komşuluk hatta evlilik gibi yeni sosyal ilişkiler kurabilmelerini kolaylaştırmaktadır (Bakker, Dagevos ve Engbersen, 2014; Sattarzadeh, 2009). Özellikle de dil becerilerini formel eğitimlerle alan mülteciler, öğretmenlerinden duygusal destek de aldıklarını ifade etmektedir (Sattarzadeh, 2009).

Mülteciler sosyal desteği geniş ölçekte, aile üyeleri, arkadaşlar, komşular gibi informel kaynaklardan ve devlet ve ilgili kuruluşlar gibi formel kaynaklardan gelen destekler olarak tanımlamaktadır (Stewart, Makwarimba, Beiser, Neufeld, Simich ve Spitzer, 2010). Mültecilerin formel destek kaynaklarındansa daha çok informel kaynaklardan gelen yardımları tercih ettikleri görülmektedir (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011; Khan, 2014; Narchal, 2008). Diğer bir yandan, Kanada’da yaşayan Iraklı mülteciler üzerine yapılan bir tez çalışmasında, devletin ülkedeki mültecilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kapasitesinin kısıtlı olduğu ve mültecilerin başarılı şekilde uyum sağlayabilmeleri için formel kaynaklardan ziyade informel destek kaynaklarının etkili olduğu savunulmaktadır (Social Work Policy Institute, 2007). Ancak yine de, devlet kurumlarında ya da sivil toplum kuruluşlarında zorunlu göçmenlere yasal tavsiyeler veren, dil kursları açan ya da psikoterapütik destek sağlayan ve pek çok gönüllü çalışanın da destek verdiği birincil destek çalışmaları yapılmaktadır (Ortner ve Ivanova, 2011). Sadece desteğe ihtiyacı olana destek sağlamayı amaçlamayan aynı zamanda sosyal destek ilişkisinde karşılıklı kişiler arası becerilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan müdahale çalışmalarında görevlendirilmiş profesyonel yardımcılardan gelen desteğin, aile, arkadaş ve

akranlardan gelen destek kadar etkili olabildiği ancak kişilerin daha az yakın hissettikleri kişilerden aldıkları desteğin eğitilmiş profesyonel yardımcılardan gelen destek kadar etkili olmadığı yapılan çalışmalarda görülmektedir (Laireiter, 2011; Renner, Laireiter ve Maier, 2012). Diğer bir deyişle, toplumsal bir destek kaynağı olarak, formel destek de informel destekle beraber psikolojik dayanıklığı güçlendiren kaynaklardır (Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014). Diğer yandan, bahsi geçen profesyonel yardımcılardan gelen desteğin özü itibariyle araçsal olmaktan çok bireylerin yaşadıkları sıkıntılarını geçici süreyle hafifileten etkiler gösterdiği ve daha çok travma sonrası stresle mücadele eden risk gruplarında işe yaradığı da belirtilmektedir (Renner, Laireiter ve Meier, 2012). Ayrıca, informel destek ağları zayıf mültecilerin desteğe ihtiyaç duyduklarında, toplumsal kurumlara yöneldikleri görülebilmektedir (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011). Mülteciler de, kendilerine yardımcı olacak toplumsal sosyal destek hizmetlerinin var olmasının ve bu hizmetlere ulaşabiliyor olmanın fiziksel ve ruh sağlıkları üzerinde olumlu etki gösterdiğini ve göç sonrası yerleşime uyum sürecinde etkili olduğunu bildirmektedir (Sossou, Craig, Ogren ve Schnak, 2008; Stewart, Makwarimba, Beiser, Neufeld, Simich ve Spitzer, 2010). Özellikle de, yardıma ihtiyaçları olduğunda kendilerine uygun şekillerde yardımcı olan göçmenlerle ilgilenen sığınmacı merkezleri gibi kurumlardaki çalışanlar, göçmenlerin destek aldıkları en önemli toplumsal kaynaklardır (Mels, Derluyn ve Broekaert, 2008; Narchal, 2008). Arkadaşça yapılan ziyaretler ya da stres zamanlarında yapılan destek müdahaleleri gibi doğal olarak ortaya çıkan sosyal desteğin, kurumsal şekilde yönlendirilen sosyal desteğin sonuçları üzerinde olumlu etkiler gösterdiği belirtilmektedir (Laireiter, 2011). Ayrıca, sivil toplum ya da yardım kuruluşları da bireylerin dayanıklıklarına destek veren toplumsal kaynaklardır (Ahearn, 2000). Bu doğrultuda mülteci örneklemlerinde sosyal desteği artırmaya yönelik çalışmalar yapacak sivil toplum kuruluşlarının sayılarının artması ve bu kuruluşlarda görev yapacak ihtiyaç duyulan gönüllülerin yetiştirilmesi bağlamında kamusal farkındalığın artırılması önem arz etmektedir (Kok, Lee ve Low, 2017). Bununla birlikte, mültecilere hizmet veren kurum ve kuruluşlarda mültecilerin de gönüllü olarak çalışabilmesine imkan tanınması, çeşitli

destek türlerinde kendilerine yardımcı olacak akran desteği alabilmelerini kolaylaştırmaktadır (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011).

Bireyleri zorluklara karşı daha dayanıklı kılan toplumsal destek, olumlu ruh sağlığı sonuçları bağlamında destekleyicidir (Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014). Mültecilerin ihtiyaçları olduğunda toplumsal desteğe ulaşabilmesi, düşük depresyon ve travma sonrası stresle ilişkilidir (Amer, 2014). Toplumsal ilişkiler, hizmetler ve maddi destek gibi toplumsal kaynakların mevcudiyeti ve ulaşılabilirliği, zorluklarla yüzleşmeyi ve baş edebilmeyi kolaylaştırmaktadır (Ahearn, 2000). Mültecilerin özellikle de kendi etnik toplumlarındaki insanlardan ve göç sonrası yerleşimde karşılaştıkları insanlardan algıladıkları sosyal destek miktarı, kültürel uyum sürecindeki zorlukların deneyimlenmesinde kişilerin baş etme stratejilerinde belirleyici bir işlev göstermektedir (Amer, 2014; Renner, 2011c). Toplumsal destek gibi çevresel destek çalışmaları, kişilerin dayanıklıklarını ve baş etme kabiliyetlerini geliştirecek şekilde düzenlenmelidir (Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014).