• Sonuç bulunamadı

1.2.1.3.4.1 Etnik Toplum Desteğ

2.1. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Öncelikle, bu çalışma zorunlu göçmenlerde göç öncesi travmatik yaşantılar, göç sonrası yaşam zorlukları, ruh sağlığı ve psikolojik dayanıklık bağlamında psikoloji literatürüne önemli katkılar sağlayacaktır. Zorunlu göçmenlerle yapılan çalışmalar, çoğunlukla Batı ülkelerinde yapılmakta olup, Türkiye’deki göçmenlerin ruh sağlığı hakkında az sayıda çalışma bulunmaktadır (Ibrahim ve Hassan, 2017; Sattarzadeh, 2009; Yıldız, 2013). Arap Baharı sonrasında gerçekleşen iç savaş yüzünden ülkelerinden kitleler halinde ayrılmak zorunda kalan Suriyeli göçmenlerde ve dünyadaki en büyük mülteci gruplarından olan ve yüksek seviyede politik şiddet ve teröre maruz kalan Iraklı mültecilerde göç tecrübesinin değerlendirilmesi de önemlidir (Slewa-Younan, Radulovic, Lujic, Hasan ve Raphale, 2014). Son zamanlarda, göç öncesi travmalar ile göç sonrası stresörlerin zorunlu göçmenlerin psikolojisine olan göreceli etkisinin karşılaştırıldığı pek çok çalışma vardır; ancak göç sonrası stresörlerin göç öncesi muhtemel travmatik yaşantılar ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi düzenleyici etkisi çok az sayıda çalışmada yer almıştır (Aragona, Pucci, Mazzetti, Maisano ve Geraci, 2013; Chen, Hall, Ling ve Renzaho, 2017; Kartal ve Kiropoulos, 2016; Norris, Aroian ve Nickerson, 2011). Bu çalışma, travmatik yaşantılar ile ruh sağlığı arasındaki ilişkide göç sonrası yaşam zorluklarının ve göç sonrası yaşam zorlukları ile ruh sağlığı arasındaki ilişkide travmatik yaşantıların etkisini analiz etmektedir. Bu doğrultuda çalışma, travmatik yaşantılar ile göç sonrası zorlukların ruh sağlığına olan göreceli ve aynı zamanda birleşik etkisini değerlendirmesi dolayısıyla önemlidir. Ayrıca, mültecilerde

psikolojik dayanıklığın dinamik ve karmaşık yapısının anlaşılabilmesi için, klinik dışı ortamlarda yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır (Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014; Slobodin ve de Jong, 2015). Psikolojik dayanıklığın bir değişkeni olarak çalışmadan analiz edilen manevi başa çıkma, niceliksel yöntemlerle psikoloji de dahil olmak üzere sosyal bilimlerde, henüz son yıllarda analiz edilmeye başlanmış bir değişkendir (Ano ve Vasconcelles, 2005; Ennis, 2011; Kok, Lee ve Low, 2017; Pargament, Magyar-Russell ve Murray-Swank, 2005). Psikolojik dayanıklık kapsamında manevi başa çıkma, karşılaşılan günlük streslerle baş etme stratejilerindeki işlevi açısından analiz edilmiş olsa da, yüksek stres altında yaşam mücadelesi vermeye çalışan ya da çatışma bölgelerinden etkilenen kimselerdeki işlevi açısından tam olarak değerlendirilememiştir (Ano ve Vasconcelles, 2005; Siriwardhana, Ali, Roberts ve Stewart, 2014). Orta Doğu’daki çatışma bölgelerinden ayrılmak zorunda kalan ve çeşitli travmalara maruz kalan Iraklı mülteciler gibi göçmen örneklemlerinde ise, dini bağlılıkların travma sonrası semptomlarla ilişkisi çok daha az sayıda çalışmada analiz edilmiştir (Al-Hadethe, Hunt, Thomas ve Al- Qaysi, 2014). Bulgular kısmında görüleceği üzere, yüksek travma skorları gösteren zorunlu göçmenlerde manevi başa çıkmanın, ruh sağlığına etkisi literatürde beklenenden oldukça farklı sonuçlar vermektedir. Manevi başa çıkmanın, travma gruplarında ruh sağlığı ile ilişkisinin, müslüman ve zorunlu göçmen örnekleminde analiz edilmiş olması da ayrıca önemlidir. İslam, dünyadaki ikinci büyük din olmasına karşın, psikoloji literatüründe müslümanlarla yapılan ampirik çalışmaların sayısı oldukça azdır. Özellikle de müslüman toplumlarda dinin ve maneviyatın ruh sağlığına olan etkisini araştıran çok daha az sayıda çalışma vardır. Bu çalışmalar da çoğunlukla diğer gruplarla karşılaştırma niteliğinde olup müslüman örnekleme mahsus yapılmamıştır (Abu Raiya, Pargament, Mahoney ve Stein, 2008; Amer 2005). Bu doğrultuda, Arap Müslüman mültecilerde psikolojik dayanıklığın bir alt değişkeni olarak incelenecek olan manevi başa çıkma değişkeni psikoloji, mülteci ve müslüman toplumlar literatürüne katkı sağlayacaktır (Pargament, Magyar-Russell ve Murray-Swank, 2005). Manevi başa çıkma gibi, psikolojik dayanıklığın alt değişkeni olarak incelenecek olan sosyal desteğin de, mülteci nüfustaki ruh sağlığıyla olan

ilişkisi ve koruyucu işlevi henüz az sayıda çalışmada yer almıştır (Nakash, Nagar, Shoshani ve Luire, 2017; Stewart, Makwarimba, Beiser, Neufeld, Simich ve Spitzer, 2010). Özellikle de yüksek travma maruziyeti yaşayan bireylerde sosyal desteğin etkililiğinin araştırılması yönüyle bu çalışma, manevi başa çıkma da olduğu gibi önem arz etmektedir. Nitekim, çalışmanın bulgular kısmında sosyal desteğin farklı travma gruplarında ruh sağlığına etkisinin anlaşılması, sonuçların literatür çalışmalarıyla olan farklılıkları yönüyle ayrıca önem kazanmaktadır. Sosyal desteğin ruh sağlığıyla olan ilişkisinde altta yatan mekanizmaların anlaşılması, mültecilere yönelik yapılacak psikolojik ve sosyal müdahaleler açısından önem kazanmaktadır (Den Oudsten, Van Heck, Van der Steeg, Roukema ve De Vries, 2010). Bunlara ek olarak, travmatik yaşantıların ve göçle ilişkili yaşam zorluklarının ruh sağlığına olan etkisi çok sayıda çalışmada yer almasına karşın, mültecilerin bu zorluklarla başa çıkma stratejileri az sayıda çalışmada analiz edilmiştir (Thomas, Roberts, Luitel, Upadhaya ve Tol, 2011). Bu anlamda, araştırmada yer alan sosyal destek ve manevi başa çıkma değişkenleri mültecilerde “başa çıkma” sürecinin anlaşılması bağlamında önemli değişkenlerdir. Çalışma, mültecilere yönelik pratik alan çalışmaları için de çeşitli faydalar sağlayacaktır. İlk olarak ülkemizde geçici koruma statüsü altındaki mültecilerle psikoloji, sosyoloji, sosyal hizmet gibi alanlarda çalışmalar yürütmekte olan uzmanlara ve mültecilere çeşitli hizmetler vermekte olan özel ya da kamu kuruluşlarına, Türkiye’de zorunlu göç tecrübesi yaşamış kimseler hakkında sistemli ve gerçekçi bir profil sunması ve ilgili değişkenlere dair bilimsel veriler kazandırması açısından önemlidir (Ai, Peterson ve Huang, 2003; Khan 2014; Slewa- Younan, Radulovic, Lujic, Hasan ve Raphale, 2014; Sossou, Craig, Ogren ve Schnak, 2008). Ayrıca, araştırmanın örneklemini Arap mültecilerin oluşturması, bahsi geçen ve çok kültürlü yaklaşıma ihtiyaç duyan uzmanlara ve kuruluşlara birtakım ipuçları sunacaktır (Amer, 2005). Son olarak, araştırmanın bahsi geçen örneklemde psikolojik dayanıklığı konu alması dolayısıyla, mültecilere yönelik toplum sağlığı politikalarında ve klinik ortamda mültecilerin psikososyal uyumunu iyileştirmeye yönelik yapılacak çalışmalar için de yol gösterici olacaktır (Den Oudsten, Van Heck, Van der Steeg, Roukema ve De Vries, 2010). Psikoloji alanında

postmodernizmin de etkisiyle geniş çapta yer bulan pozitif psikoloji yaklaşımı, bireylerin yaşadığı güçlüklere odaklanmaktansa, bu zorlukları aşmalarına yardımcı olabilecek ve bireyleri bu süreçte psikolojik olarak daha sağlam kılacak özelliklere ve faktörlere odaklanmaktadır (Erdoğan, 2014; Sezgin, 2016). Başta William James olmak üzere, hümanist psikoloji alanında tanınan A. Maslow, C. Rogers, R. May ve pozitif psikoloji yaklaşımının öncülerinden Martin Selligman’ın çalışmaları psikoloji alanında psikiyatrik sorunlara odaklanmak yerine bireylerin daha iyi yaşamlar sürmelerini kolaylaştıracak yanlarına odaklanan başlıca kimselerdir (Erdoğan, 2014). Psikolojik dayanıklık, pozitif psikolojinin bir çalışma alanı olarak, mülteci ve sığınmacıların zorlu yaşam koşulları ve yaşadıkları travmatik süreç bağlamında yaşadıkları zorluklarla başa çıkmaları açısından “mültecilerde ruh sağlığı” alanına yönelik önemli kazanımlar sağlayacaktır (Sezgin, 2016). Ülkemizdeki mültecilere dair pek çok rapor, haber, röportaj vb. haber araçları vasıtasıyla çoğu subjektif ve gerçeği tam olarak yansıtmayan bilgi akışı yaşanmakta ve mültecilerin gerçek tecrübelerini, zorluklarını, acılarını yansıtacak bilimsel çalışmaların yapılması, karşılıklı sosyokültürel uyum ve toplumsal barışın sağlanması amacıyla önem taşımaktadır (Özer, Şirin ve Oppedal, 2013). Bu yüzden, mültecilerin zorunlu göç süreçleriyle ve göç sonrası yaşamlarıyla ilgili çeşitli değişkenleri inceleyecek olan bu çalışma, mültecilere karşı bilimsel ve gerçekçi bir bakış açısı kazandırmak bağlamında faydalı olacaktır.