• Sonuç bulunamadı

1.2.1.3.4.1 Etnik Toplum Desteğ

1.2.2. Manevi/Dini Başa Çıkma

1.2.2.3. Manevi Başa Çıkma ve Sosyal Destek

Dini gruplara ya da toplantılara katılım, psikolojik iyi oluşu destekleyen etkili bir başa çıkma mekanizmasıdır. Örneğin, dini toplantılara katılımın ve ibadetlerin, özel gereksinimli çocuğu olan ailelerde, aile üyelerinin psikolojik dayanıklıklarını destekleyen ve umut veren olumlu başa çıkma mekanizmaları olduğu görülmektedir (Plante ve Sharma, 2011). Dini katılım, ruh sağlığı ile pozitif yönde ilişki göstermektedir. Sosyo-Demografik değişkenler kontrol altına alındığında, dini toplantı ve programlara katılımın stresin psikiyatrik düzeydeki olumsuz etkilerini azalttığı belirtilmektedir (Erdoğan, 2014). Dini aktivitelere katılım, demografik değişkenler kontrol altına alındığında daha az depresif semptomla ilişki göstermektedir (Pargament, Magyar-Russell ve Murray-Swank, 2005). Örneğin, daha yüksek kilise katılım sıklığı, farklı kültür ve yaş gruplarında daha düşük depresyon seviyeleriyle ilişkilidir (Ano ve Vasconcelles, 2005; Plante ve Sharma, 2001). Ayrıca, ibadetler vasıtasıyla dini topluluğa daha fazla katılım gösteren ve buradaki dini hizmetlere katılan kimselerin, depresyonla daha iyi başa çıkabildikleri belirtilmektedir (Ennis, 2011; Plante ve Sharma, 2001). Bununla birlikte, çok sayıda çalışmada intiharın dini katılımla negatif yönde ilişki gösterdiği (kilise faaliyetlerine düzenli şekilde katılanların düzenli katılmayanlara oranla dört kata kadar daha az intihar etme eğilimi gösterdiği); hatta işsizlik gibi diğer önemli değişkenlere oranla kilise katılımının intihar için daha güçlü yordayıcı etki gösterdiği görülmektedir (Erdoğan, 2014). Kiliseye katılımın, bireylerin kilise üyelerinden destek alması

dolayısıyla daha düşük psikolojik stres ile ilişki gösterdiği savnulmaktadır. Kilise üyelerinden destek almanın aracı değişken olarak rol aldığı bu ilişkide, aynı etkinin genel sosyal destek (general social support) için gözlenmediği belirtilmektedir (Pargament, Magyar-Russell ve Murray-Swank, 2005). Diğer bir deyişle, dindarlığın ruh sağlığına olan olumlu etkilerinin, dini grup ya da programlara katılım gösteren bireylerin psikolojik dayanıklıklarını destekleyen sosyal destek ağlarına sahip olmalarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir (Erdoğan, 2014). Manevi destek, sosyal desteğin başlıca mekanizmalarından biri olarak da değerlendirilebilir (Pargament, Magyar-Russell ve Murray-Swank, 2005). Çalışmalarda, manevi iyi oluş ile tüm sosyal destek kaynaklarından (aile, arkadaş ve anlamlı ötekiler) algılanan sosyal destek arasında, pozitif yönde ve güçlü bir ilişki olduğu belirtilmektedir (Alorani ve Alradaydeh, 2017). Dini gruplara ya da toplantılara katılımın, bireylere aidiyet ve emniyet hissi veren sosyal destek kaynakları yaratarak kriz ve zorluk zamanlarında başa çıkmayı kolaylaştırdığı görülmektedir (Ai, Peterson ve Huang, 2003). Diğer yandan, mensup olduğu dini topluluğa karşı hayal kırıklığı ya da memnuniyetsizlik duyan bireylerin, sosyal içe çekilme ve yalnızlık yaşayabildiği belirtilmektedir (Ano ve Vasconcelles, 2005). Aynı dinden ya da cemaatten olan dini kurum ya da toplantılara katılım vasıtasıyla sosyalleşme, ileriye dönük sosyal uyum becerilerini geliştirmekte; bireylerin stres seviyelerini azaltmakta; ve olumlu duygudurumu artırmaktadır (Plante ve Sharma, 2001). Bağlılık geliştirme ve aidiyet hissi, dindarlığın ya da maneviyatın temel unsurlarındandır (Corry, Mallett, Lewis ve Abdel-Khalek, 2013). Özellikle de olumlu dini başa çıkma stratejileri, bireyin diğer insanlarla manevi düzeyde bağlılıklar geliştirmelerini kolaylaştırmaktadır (Abu Raiya, Pargament, Mahoney ve Stein, 2008). Aynı dine ya da cemaate mensup kişilerin bu dinin ya da cemaatin sahip olduğu dini kurumlardaki programlara ya da toplantılara katılmaları, daha büyük bir topluluğa dair bağlılık geliştirmelerini sağlayarak bireylere duygusal destek sağlamaktadır (Plante ve Sharma, 2001). Ayrıca, dini gruba bağlı olma ya da aidiyet hissetme, “olumlu benlik algısı, yaşadıklarını olumlu şekilde değerlendirme, umut ve öz saygıyı tekrar kazanma, kişisel gelişim ve dönüşümü, hayatın anlamını bulma”

gibi olumlu içsel kaynakların inşasını teşvik eden ve böylece duygu yönetimi ve psikolojik dayanıklığı destekleyen uzun süreli bir başa çıkma stratejisidir (Corry, Mallett, Lewis ve Abdel-Khalek, 2013). Bireylerin aynı dine ya da cemaate mensup kişilerden destek almaları (congregational support), sağlık ve iyi oluşları üzerinde etkili bir olumlu dini başa çıkma stratejisidir (Ai, Peterson ve Huang, 2003). Ayrıca bu tür dini katılımlar, bireylere sosyal destek sağlarken aynı zamanda, sigara-alkol tüketimi ve yasaklı cinsel davranışlar (sexual acting out) gibi uyumsuz davranışları da engellemektedir (Plante ve Sharma, 2011). Dini programlara katılma sıklığının, sigara ve alkol kullanmama, düzenli egzersiz yapma, sağlık kontrollerini yaptırma gibi olumlu sağlık davranışları geliştirme ile pozitif yönde ilişki gösterdiği belirtilmektedir (Erdoğan, 2014). Bununla birlikte, dini katılımın gözlenebilir bir özelliği olarak dini toplantılarda gerçekleştirilen dini uygulamaların, manevi gelişimi desteklediği bilinmektedir (King ve Crowther, 2004). Diğer bir yandan, dini gruplara dair yanlış bilgi aktarımları sebebiyle, bireylerin bu tür gruplara katılmaktan korktukları ve bu gruplara karşı ön yargı besledikleri de görülmektedir (Ennis, 2011).

Dini ya da manevi yönelimi yüksek bireylerin, yeni sosyal ilişkiler geliştirmeye karşı daha istekli oldukları, başta kendileri ve daha sonra diğer bireylerle daha güçlü ve sağlıklı ilişkiler kurdukları, kişiler arası ilişkilerde daha az alınganlık gösterdikleri, daha çok karşılıklı yardımlaşma eğilimi gösterdikleri, daha yüksek sosyal destek katılımı gösterdikleri ve desteğin yeterliğine ve mevcudiyetine dair daha yüksek algıya sahip oldukları görülmektedir (Ai, Peterson ve Huang, 2003; Alorani ve Alradaydeh, 2017; Plante ve Sharma, 2001; Sezgin, 2016). Örneğin annelerin kilise faaliyetlerine katılma oranlarıyla, ergen çocuklarının yaşam memnuniyeti, arkadaş desteği ve sağlık sorunlarıyla sağlıkla şekilde baş edebilme düzeyleri arasında güçlü ve pozitif yönde ilişki gözlendiği belirtilmektedir (Erdoğan, 2014). Ayrıca sadece içsel dindarlık boyutuyla değil, dışsal faydalar umularak yapılan dini davranışları ifade eden dışsal dindarlık boyutuyla da dindarlığın sosyal ilişkileri desteklediği görülmektedir (Plante ve Sharma, 2011). Manevi başa çıkma, hiyerarşik regresyon analizlerinde eş zamanlı 3 ve 12 aylık zaman aralıklarında

ebeveyn ve anlamlı ötekilerle, daha iyi psikolojik uyum gösterme ile ilişkili bulunmuştur (Ano ve Vasconcelles, 2005). Daha yüksek dini başa çıkma, daha yüksek evlilik memnuniyet düzeyiyle ilişki göstermektedir (Pargament, Magyar- Russell ve Murray-Swank, 2005). Ancak olumsuz dini başa çıkmanın, aile içi destek ve uyumu olumsuz etkildeği görülmektedir (Batan ve Ayten, 2015). Ayrıca dini katılımın, evliliğin sürekliliğini desteklediğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (Erdoğan, 2014). Evliliği “kutsal” gören Arap toplumları gibi toplumlarda çiftlerin daha az sözlü agresif davranış gösterdiği; problem çözmede daha iş birlikçi tutum sergilediği; evliliklerine daha çok yatırım yaptıkları; ilişkilerinden memnuniyet düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir (Amer, 2014; Pargament, Magyar- Russell ve Murray-Swank, 2005). Birden fazla savaş konuşlanma (deployment) tecrübesi yaşamış evli askerlerle yapılan bir çalışmada, ev yaşamlarında maneviyat ve dini ritüelleri barındıran çiftlerin evlilik yaşamlarında daha az sorun yaşadıkları ve zorluk zamanlarında daha dayanıklı kaldıkları belirtilmektedir (Erdoğan, 2014). Modernleşen dünyada kentleşme ve mekansal hareketliliğin arttığı, rekabet ortamının baskın olduğu ve bireylerin başarı odaklı yaşadıkları toplumsal hayatta empati kurmaları güçleşmekte ve aynı zamanda yardım etme davranışını tetikleyen ve agresif davranışların önüne geçen ve bu boyutlarıyla toplumsal faydalar içeren empati duygusuna olan ihtiyaç artmaktadır. Ancak, çoğunlukla dini inanç ve mensubiyetler vasıtasıyla edinilen ahlaki prensipler, diğerlerini önemseme ve adaleti tesis etme bağlamında bireylerin başkalarının sorunlarına kayıtsız kalmamaları ve başkalarına iyilikle muamele etmeleri yönünde bireyleri teşvik etmektedir (Stets, 2003). Yukarıda da bahsedildiği üzere İslam, affetme, merhamet, iyilik yapma gibi çeşitli erdemleri teşvik ederek kişiler arası ilişkileri de desteklemektedir (Alorani ve Alradaydeh, 2017; Ennis, 2011). Diğer yandan, sosyal becerileri yüksek ve kaliteli aile desteği alan bireylerin, olumsuz yaşam olaylarıyla karşılaştıklarında Allah’a daha çok yakınlaştıkları ve önceki hataları yüzünden Allah’tan af dileyerek yaşadıkları zorlukları kolaylaştırması ve gidermesi için Allah’tan yardım istedikleri, Allah’a güvendikleri yani daha çok olumlu dini başa çıkma yolları kullandıkları görülmektedir (Batan ve Ayten, 2015; Uysal, Göktepe, Karagöz ve İlerisoy, 2017).

Göç sonrası yerleşimde dini topluluklara dahil olan zorunlu göçmenler, buradaki ilişkileri vasıtasıyla duygusal destek de dahil olmak üzere ihtiyaç duydukları destek türlerinde yardım alabilmektedir (Hynie, Crooks ve Barragan, 2011). Mülteciler, göç ettikleri yerleşimlerdeki dini kurumlar vasıtasıyla, yerleşim sürecinde gerekli bilgilerin edinilmesi ve maddi ihtiyaçlarının karşılanması bağlamında kendilerine yardımcı olacak sosyal ağlardan faydalandıklarını ifade etmektedir (Ennis, 2011; Schweitzer, Greenslade ve Kagee, 2007; Sossou, Craig, Ogren ve Schnak, 2008). Hatta bu sosyal ağların, kültürel uyum konusunda mültecilere yardımcı kaynaklar olduğu belirtilmektedir (Amer, 2005). Göç ettikleri yerlerde baskın kültürün dinine mensup mültecilerin, dini yaşam tarzlarında kültürler arası farklılıklardan kaynaklanan uyuşmazlıkların giderilmesinde, buradaki dini kurum ve toplantılara katılım göstermeleri önem arz etmektedir (Ennis, 2011). Amerika’daki Ürdünlü Hristiyan göçmen kadınlarla yapılan bir röportaj çalışmasında, bu kadınların kilise aktivitelerine yaşadıkları kültürel stresi azaltacak etno-kültürel yakınlıklar kurmak amacıyla ve yeni sosyal destek ağları geliştirebilmek için katıldıkları ifade edilmiştir (Amer, Hovey, Fox ve Rezcallah, 2008). Mültecilerin, etnik ve dini topluluklara yakın olmaları ve bu tür gruplara dahil olma imkanlarının olması, ruh sağlıkları için önemli bir avantaj olarak değerlendirilmektedir (Ennis, 2011). Toplumlarının ya da ailelerinin aidiyet hissedeceği, yakınlarıyla buluşabilecekleri ve diğer mültecilerle de tanışabilecekleri dini merkezlerin, mülteciler için önemli ihtiyaçlar olduğu belirtilmektedir (Ndzebir, 2015). Mülteciler için tahsis edilmiş dini merkezler özellikle de kendi dinlerinden başka dinlerin baskın olduğu yerleşimlerdeki mültecilerin ya da göç sonrası yerleşimde yeni bir tecrübe olarak farklı dini inançlarla karşılaşan mültecilerin korku, yalnızlık ya da rahatsızlık hissetmemeleri için ayrıca önem arz etmektedir (Ennis, 2011). Dini ağlar, baskın kültürün dininden farklı dine mensup mülteciler, özellikle de Batılı ülkelerdeki müslüman mülteciler, için birlikte bir bütünün parçası olma duygusu verdiği ve böylece kimlik oluşumu desteklediği için de önemlidir (Abdelhady, 2014). Batılı ülkelerdeki Müslüman mültecilerin camileri, kişiler arası

bağlar inşa etmek ya da kültürel gelenek ve bağları korumak için kullandıkları belirtilmektedir (Kira, Amer ve Wrobel, 2014).

İKİNCİ BÖLÜM

2. YÖNTEM