• Sonuç bulunamadı

TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİĞİN KAPSAMI

Toplumlara göre farklı şekillerde uygulansa da, konsept olarak bir genelleme yapılabilecek şekilde Cordner(1995:5) ve Gaines ve diğerleri (1997:345-352) tarafından üç kapsamına işaret edilmektedir. Buna göre toplum destekli polisliğin felsefi, stratejik ve programa tik üç kapsamı mevcuttur (Gaines ve diğ,1997:345-352)

1.3.1 Felsefi Kapsamı

Klasik polislik, oluşan suçlara müdahale etmeyi hedeflemektedir. Klasik polislik anlayışında önleyici hizmetler ikinci plandadır. Felsefi anlamda toplum destekli polislik, klasik polislik anlayışının dışına çıkmayı hedeflemektedir. Toplum destekli polislik ise daha geniş bir çerçevede çalışmayı öngörmektedir. Suçların olumsuz sosyal şartların sonucu olduğunu kabul eden toplum destekli polislik, olumsuz şartların ortadan kaldırılması amacıyla, polis vatandaşlar, kamu kurumları, özel kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerini göreve çağırmaktadır. Toplum destekli polisliğin temel elementlerini,

önleyici hizmetler, devriye hizmetleri, halka hesap verebilme, yetkilerin alt kademelere kaydırılması şeklinde belirtmektedir. Bu bağlamda toplum destekli polisliğin halk tarafından denetlenebilirliği de mümkün olmaktadır (Skolnick ve Bayley ,1986:246).

Güvenlik hizmetlerinde ve polis tarafından yerine getirilen diğer hizmetlerde toplumsal desteği ve katılımı sağlamak bakımından bütün polis birimleri bu çalışma kapsar (EMG,2007:14).

Toplum destekli polisliğin temel mantığı, polis ile halk arasında karşılıklı güvenin sağlanması ve her iki tarafın “ortaklık” anlayışı içinde kamu düzeninin sağlanmasında sorumluluğu paylaşmasıdır. Eğer, polis ile halk arasında güven sağlanamazsa, taraflar

Önyargılarını harekete geçirmekte; uzlaşmacı polislik anlayışının yerine otoriter polislik anlayışının oluşmasına yol açmaktadır. Polisin toplumla uzlaşma içinde olması, yasaların katı bir uygulayıcısı değil, sadece “üniformalı vatandaş” olması anlamına gelmektedir (Bahar, 2002: 293-294).

Klasik halkla ilişkiler programları genel olarak tek yönlü mesaj iletimini esas alarak daha ziyade yalnızca polisin tanıtımının hedeflendiği programlar geliştirmişlerdir. Ancak toplum destekli polislik felsefesi halkın görüş, istek ve eleştirilerinin de alınmasını öngörmektedir. Diğer bir deyişle toplum destekli polisliğin, çift yönlü iletişim sağlamayı esas alan bir yaklaşıma sahip olduğu öne sürülebilir. Halkla iç içe olma ve onların görüşlerine başvurma, polisin verimliliği hakkında bir sonuca varılmasına da olanak sağlar. Nitekim hedeflerin ve uygulanacak yöntemlerin belirlenmesinde halkın görüşlerinin alınması, polisin başarısını olumlu yönde arttırmaktadır. Halkın beklentilerine uygun çalışmalar polise olan desteği arttırır. Halkın desteğinin alınması için görev yapılan bölgenin sosyo-ekonomik yapısı ve halkın polise olan tutumları hakkında bilgi edinilmesi gerekmektedir. Yukarıda sayılan nedenlerle toplum destekli polisliğin felsefi boyutunu, halkın polisliğe katılımının sağlanması gerekliliğinin polislik için kaçınılmazlığı oluşturmaktadır (Şimşek,2002:57).

1.3.2. Stratejik Kapsamı

Stratejik amaç, toplumsal katılımı sağlayan, çevrenin sosyal yapısıyla bütünleşmiş, topluma olabildiğince yakın, kaliteli güvenlik hizmeti sunan ve toplumun güvenlik taleplerine her durumda cevap veren, güvenlik olgusuna bütüncül yaklaşan örnek bir polis modeli oluşturmak ve bu modeli ülke geneline kademeli olarak yaygınlaştırmaktır (EGM,2007:15).

Cordner (1995:1) toplum destekli polislik stratejilerin geliştirilmesi için üç ayrı kriter öngörmüştür:

a) Birinci olarak, belirlenen bölgelerde sürekli olarak çalışmasıdır. Bu bölgelerde görev yapan polisler görev yerlerinde yaşayan kişilerle sürekli bir diyalog içinde olmaları ve buralardaki sosyal problemlerin tespiti için çalışmaları önerilmektedir. Sürekli olarak bölgelerindeki polislerle karşılaşan vatandaşların da polise olan güveni bu şekilde artar. Görev yapılan alanın sınırlarının net olarak bilinmesi, sorumluluk alanının da netleşmesine sebep olur.

b) Toplum destekli polislikte önleyicilik esas alınmaktadır. Bu yüzden polislik felsefesi ve uygulamalarında esaslı değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişimlerin başında polisin sosyal hizmet rolünün de gündeme gelmesidir. Polisliğin sadece meydana gelen suçlara müdahaleden oluşmadığı, aynı zamanda suçlara sebep olan problemlerin çözümü için çalışmalar yapılması da toplum destekli polisliğin temel felsefesini oluşturmaktadır.

c) Toplumun duyarlılıklarının belirlenerek tepki oluşturmayacak polis yöntemlerinin tespit edilip uygulanması, böylelikle kazanılan toplumsal desteğin yitirilmemesi sağlanmalıdır.

Önleyici tedbirler konusunda polisin yaklaşımını takdirle karşılayan, yapılan öneri ve tekliflere olumlu karşılık veren, bu tedbirlerin varlığı, devamı ve geliştirilmesi konularında istekli, teşvik edici ve katılımcı olan bir vatandaş kitlesi ile birlikte hareket eden polisin, amaçladığı hedeflere ulaşması çok daha kolay ve hızlı olacaktır. Polis ile vatandaşların birlikte hareket etmesi, ortak soruna karşı ortak bir davranış ve uygulama

anlayışının kabul edilmesi, ancak polisin düzenlemiş olduğu suç önleme programlarına vatandaşların katılımı ve desteğiyle gerçekleşebilecektir (Geleri, 2003: 74).

1.3.3. Program Kapsamı

Toplum destekli polisliğin yararlarının çokça anılmasına rağmen, hali hazırda onun programatik uygulanmasının başarılamadığını ifade ederek, farklı insanlara farklı şeyler anlamına gelen bu felsefenin geniş bir platformda hatta bütün bir dünyada öneminin kabul edilirliğine karşın, onun bir program olarak benimsenmesinden çok bir slogana bürünmüş temenni paketi olarak algılanıldığına değinen Bayley (1988:225)'in bu ifadelerini müteakiben, sonraki yıllarda toplum destekli polislik zamanla uygulamaya yönelebilmiş hazırlanan kapsamlı programlarla bir felsefi nazariye olmaktan çıkıp pratik polislik ve toplum güvenliği uygulamasına dönüşmüştür.

Toplum destekli polislik, polis ile diğer kurumlar arasında ileri bir seviyede koordinasyon ve işbirliğini öngörmektedir. Sadece suçların kontrol ve önlenmesi temel amaç olmayıp, aynı zamanda toplum yararına olan olumlu çalışmaların da daha aktif hele getirilmesinde polisin de rol alması hedeflenmektedir. Buna yönelik belirlenecek olan politikaların uygulanabilmesi için özel programlara gereksinim vardır. Bu programların başında polis uygulamalarının yeniden düzenlenmesi, problem çözümü anlayışının oluşması ve toplum ile diyalog içinde olunması gerekmektedir (Şimşek,2002:58).

Kurumlar arasındaki koordinasyondaki eksiklik ve uygulamada çıkan bir takım sorunlar da toplum destekli polisliğin başarısını olumsuz yönde etkilemektedir. Uygulamada bir takım sınırlamalarla karşılaşılması bunun en önemli nedenlerindendir. Bu sınırlamaların birincisi polislerin önleyici hizmetleri gerçek polislik olarak değerlendirmemeleri ve aktif hizmetlerde çalışmayı tercih ederek kendilerine verilen görevleri önemsememeleridir (Kavgacı, 1995:69).

Avrupa ülkelerinde, suçun önlenmesi söz konusu olduğunda liderliği polisin yapması gerektiği genellikle kabul edilmektedir. Ancak, özellikle 1980’li yılların ortalarından itibaren, polisin tek başına fazla bir şey yapamayacağı, diğer kimi

kurumların da bu yönde çaba göstermesi gerektiği savunulmaya başlanmıştır. Bu husus, kısa sürede konuyla ilgilenenlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüştür. Çok kurumlu terimiyle, ıslah, eğitim, iş bulma, sosyal hizmetler, ailevi hizmetler, sağlık, konut edindirme, yardım kuruluşları, iş çevreleri gibi kurumların suç önleme rolleri olduğu ve gerektiğinde polisle birlikte hareket etmeleri gerektiği anlatılmak istenmektedir (Seyhan, 2002: 190).

Yazarlar, suçu önlemenin artık sadece devlete ait bir işlev olmadığı yolunda açık deliller olduğu, özellikle iş çevrelerinin kendi mağduriyetlerini yine kendi engelleme yoluna artarak gittikleri kanaatindedirler ki, bu olumlu bir gelişmedir (Seyhan, 2002: 176).

Toplum destekli polislik, suça sebep olan koşulların ortadan kaldırılabilmesi için polis ile diğer kamu ve özel kuruluşların işbirliği içinde olmalarını öngörmektedir (Bahar, 2002: 293). Çok kurumlu yaklaşım, suçtan mağdur olanlara yapılması gereken yardımlara önem vermekte ve mağdurların sorunlarını ele alarak onların adalet sistemine güvenlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar içermektedir. Çok kurumlu yaklaşımın esası, suçun çok boyutlu sosyal bir olgu olması ve suçla mücadelede ancak, halkın ve polisin ortak bir eylem plânı çerçevesinde başarılı olunabileceği düşüncesidir (Bahar, 2002: 297).