• Sonuç bulunamadı

Polisin Yerelleşmesi, Kamu ve Sivil Toplum Kuruluşları ile İşbirliğ

1.5 TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİKTE UYGULANMASI GEREKEN KONULAR

1.5.4. Halkın Sosyal Yapısının Analizi ve Suça Yönelik İstatistik Çalışmaların

1.5.4.6 Polisin Yerelleşmesi, Kamu ve Sivil Toplum Kuruluşları ile İşbirliğ

çözümleri de oradadır. Problemlerin tam olarak yaşandığı, algılandığı ve güvenlik ihtiyacının günlük olarak en fazla hissedildiği yerler yerel bölgelerdir.

Toplum destekli polislik, suça sebep olan koşulların ortadan kaldırılabilmesi için polis ile diğer kamu ve özel kuruluşların işbirliği içinde olmalarını öngörmektedir (Bahar, 2002: 293).

Çok kurumlu yaklaşım, suçtan mağdur olanlara yapılması gereken yardımlara önem vermekte ve mağdurların sorunlarını ele alarak onların adalet sistemine güvenlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar içermektedir. Çok kurumlu yaklaşımın esası, suçun çok boyutlu sosyal bir olgu olması ve suçla mücadelede ancak, halkın ve polisin ortak bir eylem plânı çerçevesinde başarılı olunabileceği düşüncesidir (Bahar, 2002: 297).

Önceki bölümlerde birçok yerde değinildiği gibi, kamu düzeninin korunmasını ve asayişin sağlanmasını sadece polisten beklemek gerçekçi bir yaklaşım olarak kabul edilmemektedir. Kamu düzeni ve asayişin sağlanması için başta vatandaşlar olmak üzere

kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin de katkılarının sağlanması, polis ile halkın iyi bir diyalog içinde olmaları ve halkın polisten beklentilerinin tespit edilmesi gerekmektedir (Kavgacı ve Çınar, 1997:577 ).

Toplum destekli polislik anlayışı, toplum ile polis arasında yakın bir ilişkinin oluşmasının ve bunun korunmasının polis organizasyonlarının verimliliğini arttıracağını savunmaktadır. Toplum destekli polislik anlayışı, karar verme sürecini yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya, amaç merkezli olarak işlemesini önerir. Karar vermenin, ana merkezlerden uç noktalara doğru yerelleştirilmesi, polis memurlarına daha geniş inisiyatif verilmesi, sürekli bir mıntıkada görevlendirilme ve benzeri tipteki uygulamalar bu hedefe yöneliktir (Aydoğan, 2002:86).

Toplum destekli polislik anlayışı, toplum ile polis arasında yakın bir ilişkinin oluşmasının ve bunun korunmasının polis organizasyonlarının verimliliğini arttıracağını savunmaktadır. Toplum destekli polislik anlayışı, karar verme sürecini yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya, amaç merkezli olarak işlemesini önerir. Karar vermenin, ana merkezlerden uç noktalara doğru yerelleştirilmesi, polis memurlarına daha geniş inisiyatif verilmesi, sürekli bir mıntıkada görevlendirilme ve benzeri tipteki uygulamalar bu hedefe yöneliktir (Aydoğan, 2002:87).

İngiltere’de Polis idareleri, ilk olarak 1985 tarihli Mahalli İdareler Kanunu ile kurulmuş olup toplam 43 ayrı bölgeye bölünmüş şekilde güvenlik hizmeti sunmaktadırlar. 1986 yılında ise 8 adet Büyük Şehir Mahalli İdare Birimleri kaldırılarak bu bölgelerde Joint Board yani Ortak Kurul sistemine gedilmiştir. Bu 8 ortak kurulun dışında tüm İngiltere'de 36 Mahalli İdare birimi halen mevcudiyetini korumaktadır. Toplam 43 polis idaresi her ilin kendi sınırlarındaki güvenlik hizmetlerini sunmaktan sorumlu tutulmuşlardır (Kavgacı ve Çınar. 1997:579).

Kavgacı ve Çınar'a göre polis idarelerinin birbirinden bağımsız olarak 43 adet ayrı yapıda kurulmaları ve kendi bölgeleriyle ilgilenmelerinin arkasında yatan gerçeklik, bölgelerinin sınırları içinde kalan yerel topluma daha iyi güvenlik hizmeti sunabilmek ve mahalli halkın isteklerini dikkate almaktır. İngiltere’de 1994 yılında çıkarılan Polis ve

Sulh Ceza Mahkemeleri Kanunu ile uygulamaya konulan yeni polis idarelerinin idari yapısı bir meclisin yönetimine devredilmiştir. Yasaya göre polis idaresinin meclisi 5 sulh ceza hakimi, İçişleri Bakanlığı tarafından atanan biri başkan 3 'ü üye 4 kişi ve 8 belediye meclisi üyesi olmak üzere toplam 17 kişinin katılımıyla toplanmaktadır (Kavgacı ve Çınar, 1997:580) .

Yazarlar, suçu önlemenin artık sadece devlete ait bir işlev olmadığı yolunda açık deliller olduğu, özellikle iş çevrelerinin kendi mağduriyetlerini yine kendi engelleme yoluna artarak gittikleri kanaatindedirler ki, bu olumlu bir gelişmedir (Seyhan, 2002: 176).

Toplumdaki gruplar ve sivil toplum kuruluşları ile periyodik ilişkiler kurulur ve bu ilişkilerin sürekliliği sağlanır. Kurulacak bu düzenli ilişkiler genel güvenliğin sağlanmasında yürütülen programlara ve başlatılan kampanyalara toplumun daha aktif katılımını sağlar.

Polisin sorumluluk alanında bulunan toplumu ve toplumsal grupları tanıması onlarla iletişim kurması gerekir. Güvenliğin, toplumdaki bireylerin de katılımı ile sağlandığı demokratik bir ortam oluşturmak ve bunu geliştirmek TDP hizmetlerinin temel hedefleri arasında yer alır.

-Bunlar, toplumdaki bireylerin;

-Şikâyet etmesi, ihbarda bulunması ve taleplerini bildirmesi, -Polisle iyi bir diyalog ortamında bulunması,

-İsteklerinin dinlenebileceği mekanizmaların kurulması,

-Talepleri konusunda üst makamlara sistemli bir bilgi akışının sağlanması, -İhtiyaçları çerçevesinde alınan tedbirlerin ve bu tedbirlerin sonuçlarının kendilerine bildirilmesi,

-Polisle işbirliği yapması için bilgilendirilmesi, kendilerine polisin görevi, yetkileri ve hizmet kapsamı hakkında bilgi verilmesi ve işbirliği yapılması,

-Konularını içerir (EGM,2007,22).

Avrupa ülkelerinde, suçun önlenmesi söz konusu olduğunda liderliği polisin yapması gerektiği genellikle kabul edilmektedir. Ancak, özellikle 1980’li yılların ortalarından itibaren, polisin tek başına fazla bir şey yapamayacağı, diğer kimi kurumların da bu yönde çaba göstermesi gerektiği savunulmaya başlanmıştır. Bu husus, kısa sürede konuyla ilgilenenlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüştür. Çok kurumlu terimiyle, ıslah, eğitim, iş bulma, sosyal hizmetler, ailevi hizmetler, sağlık, konut edindirme, yardım kuruluşları, iş çevreleri gibi kurumların suç önleme rolleri olduğu ve gerektiğinde polisle birlikte hareket etmeleri gerektiği anlatılmak istenmektedir (Seyhan, 2002: 190).

İKİNCİ BÖLÜM

TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİK MODELLERİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI

2.1 AMERİKA’NIN TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİĞE GEÇİŞ SÜRECİ Amerika’da 1930-1970 yılları arasında polislik mesleğinde yeni bir rasyonel- yasal bürokratik yapı geliştirilmiş ve ilkeleriyle birlikte yeni bir yönetsel liderlik anlayışı kuramsallaştırılmıştır. Yöneticiler, yönetim odaklı pragmatik liderler olup çoğu siyasetin etkisiyle yönetilebilen polis birimlerini, suçun kontrolüne yönelik yasallığın yapılandırdığı organizasyonlar haline getirmiştir. Ayrıca organizasyonların kontrolünü ve personelin gerek eğitimleri ve gerekse dürüst çalışma yetilerini geliştirmeyi gözetmişlerdir.

Bu rasyonel-yasal bürokratik model polisliğin temel ilkeleri şunlardır: 1. Polisliğin birincil fonksiyonu suçun kontrolüdür.

2. Polis birimleri siyasetten bağımsız olarak çalışmak zorundadır.

3. Ancak merkezi idare yapısının korunması ve standart uygulama prosedürlerinin uygulanması sonucunda etkinlik ve verimlilik sağlanabilir.

4. Polis organizasyonları hiyerarşi, iş bölümü ve uzmanlaşmaya göre ayrılmış durumda olmalıdır.

5. Memurlar belirlenen standart gereklilikleri taşıdıkları takdirde seçilmelidirler.

6. Memurlar iyi eğitilmiş ve disiplinli olmalıdırlar.

7. Önleyici motorize devriyeler suçun işlenmesinde caydırıcı özelliktedir. 8. Polislikte modern teknoloji kullanılmalıdır.

10. Suçlar bilimsel araştırma metotlarıyla çözülmelidir (Wilson ve diğerleri.1997:14)

Bazı polis yöneticileri kısıtlı sayıdaki personel ve donanımıyla artan suç ihbarlarıyla yüzleştikleri 1980'li yıllarda bürokratik suç kontrol modeline uygun şekilde suça karşı operasyonel stratejileri terk edip, suç önlemeye, problem çözümüne, toplumun katılımının sağlanmasına yönelik proaktif polisliği destekleyen felsefe ve uygulamaları tatbik etmeye başlamışlardır. Suçun kontrolü ve düzensizliğinin giderilmesinde toplumunun işbirliğinin ve desteğinin temin edilmesi çalışmaları, toplum destekli polislik olarak adlandırılan yeni bir reform hareketini yaratmıştır (Şimşek, 2002:26).

Amerika’da, 1960’lı yılların sonunda ve 1970’li yıllarda yaygınlaşan takım polisliği, polisin yerelleşmesine katkıda bulunarak, bir anlamda toplum destekli polisliğe geçilmesinde ilk adım olarak değerlendirilmektedir. Takım polisliğinde bir komiser ya da çavuşun emrinde 14-56 kadar polis memuru belirli bir coğrafik alanda 24 saat esasına dayalı olarak polisiye hizmetleri yerine getiriyordu. Teorik olarak, takım polisliğinden beklenilen, polis ve halk arasındaki engelleri kaldırmak, kaliteli bir hizmet sunmak ve devriye memurlarının iş memnuniyetlerini de arttırmaktı. (http://www.arem.gov.tr/ proje/ars_rapor/td_polis.htm#toplum_destek).

Takım polisliğinde, yetkisini paylaşmak istemeyen geleneksel yöneticilere en azından belirli bir şekilde direnç gösterilebiliyor olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Aynı zamanda takımlar suçun işlendiği bölgelerde ihtiyaç duyulduğu her zaman dilimde personel taleplerinin karşılanacağına inanan memurlardan oluşuyordu ancak birçok memur ve yöneticiler, toplum polisliğinin yeni rolünü üstlenebilecek düzeyde eğitimli değillerdi (Shearman, 1992:575).

Organizasyonel düzeyde ve kamusal hizmetlerde farklı yaklaşımlar 1980'li yılların başından itibaren tecrübe edilmeye başlandı. Bazı Polis Birimleri geleneksel yaya devriye stratejilerine toplum destekli ve problem çözümüne dayalı polislik felsefesini uyarlamışlardır. Bu çalışmalar sonucunda yaya devriye hizmetlerinin toplumsal yaşam kalitesini arttırarak suç korkusunu azalttığı, vatandaşın polise karşı

memnuniyetini arttırdığı, vatandaşa karşı polis davranışını geliştirdiği ve memurların morallerini ve meslek memnuniyetlerini attırdığı görülmüştür (Trojanowicz ve Bucqueroux, 1990:131).

Spelman ve Eck'e göre problem odaklı polislik, üç ana temanın birleşerek yapısını oluşturduğu polis operasyonlarına dair yapılan 20 yıllık araştırmaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Polis operasyonlarını şekillendiren bu üç konu şunlardır:

. Etkinliğin arttırılması; böylelikle suç olaylarının nedenlerinin altında yatan problemlerle mücadele edilerek devriye hizmetleri ve suç takibi için harcanan zamanın azaltılması.

. Memurların uzmanlık ve yaratıcılıklarına önem verilmesi; Böylelikle problemlerin üzerinde daha dikkatli bir çalışmanın yapılması ve yeni çözümlerin üretilmesi.

. Halkla daha yakın bir şekilde bütünleşebilme; Böylelikle polisin vatandaşların ihtiyaçlarını belirleyip halkla hizmet verdiğinden herkesin emin olmasını temin etme (Eck ve Spelman , 1987:2).

Toplum destekli polislik hareketi polisliğin gelişiminde birçok bilimsel ve akademik araştırmalar, polis faaliyetlerine yönelik düşünceleri ve çalışmaları içeren eleştirel ve yaratıcı bir süreci doğurmuştur. (Mastrofski, 1988:67) August Vollmer dönemine nazaran bu reform hareketi polis ile bilimsel çevreler arasındaki tartışmaların ve yeni fikirlerin daha fazla oranda ortaya çıkmasını sağlamıştır. Polislik felsefesinin geliştiği 20.yy. boyunca halkın desteğinin temin edilmesinin ve operasyonel problem çözümüne katılımın sağlanmasının polisliğin en rasyonel ve önemli görevi olduğu gerçeği, nihayet toplum destekli polislik de birlikte polisiye hizmetlerin özünü oluşturmayı başarmıştır. Bu felsefe zamanla, faaliyetler için önceden plan hazırlanması ve her bir faaliyet için kendine has bir programın geliştirilmesinin önemsendiği farklı bir ideoloji haline gelmiştir ( Mastrofski, 1988:47).

Polislik felsefesinin bu yeni reformunun gidişatının sonunu görebilmek mümkün değildir ve polislik üzerindeki etkisinin boyutlarını şimdiden saptamak da olanaksızdır. Halkın polisliğe katılımının, kanun uygulayıcısı olan memurlar tarafından kabul görülmesi, polisliğin tamamen yasallığı ve mesleki dar görüşlülüğü de içeren yapısının esaslı bir değişime uğrayarak polisin ve içinde bulunduğu toplumun suçun önlenmesi ve kontrolünde birlikte sorumluluk üstlenmesi anlamına gelmektedir (Wilson ve diğerleri, 1997:22)

Toplum destekli polisliğin nihai hedefi sivil otoritenin muhafazası ve toplumun korunmasıdır. Bu reform başarılı bir şekilde uygulansa da, personel yönetiminde olduğu kadar polis birimlerinin organizasyonları ve yönetimlerinde de polis memurları, müfettişler ve yöneticilerin hizmet içi eğitimlerinde önemli değişiklikleri beraberinde getirecektir ki bu durum, önemli oranda zaman ve kaynağın kullanılmasını zorunlu kılacaktır. 20.yy.'ın başında ortaya çıkan yenilik hareketlerinde karşılaşıldığı gibi, bu reformun adaptasyonunda belirli bir deneyimin kazanılması ve polislik mesleği üzerinde kalıcı etkiler bırakacak analizlerin yapılması için yılların geçeceği aşikârdır. Günümüzde toplumu tehdit eden suç ve düzensizliklerin kontrolünü sağlayıp sağlayamayacağı konusunda toplum destekli polislik felsefesi ve uygulamaları hali hazırda sınanmaktadır (Kelling ve Stewart,1989:21)

Avrupa'da polisliğin daha sistematik ve organizasyonel yapısı Amerikan polisliğinde de değişimler yaratmıştır. Ancak 1960 ve 1970'li yıllardaki toplumsal olayların, Peel' in ilkeleriyle temelleri kurulan çağdaş polislik felsefesinin yapısını oluşturabilecek değişimleri doğurduğu söz konusudur ki, günümüzde polisliğin yeni reform hareketi olarak görülen toplum destekli polislik felsefesi köklerini bu iki olguya dayandırmaktadır. (Şimşek,2002:31).

Bu ikilem içinde daha çok yerel gereksinimlere cevap veren, halkın katıldığı bir güvenlik hizmetini destekleyen toplum destekli polislik, toplumun kendi güvenliğini kendisinin sağladığı bir sosyal yaşam ortamının yeniden yerleşmesini ve dolayısıyla demokratik yaşamın daha yerleşik bir şekilde tesis edilmesini sağlamak amacındadır.

2.2 İNGİLTERE’DE TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİĞE GEÇİŞ SÜRECİ