• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: TEZKİRE ve HAT HAKKINDA BİLGİLER

3.1. BİYOGRAFİK BİLGİ VE DEĞERLENDİRMELER

3.1.2. SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK DURUM

3.1.2.2. İlmî Durum ve Seviye

3.1.2.2.1. Tezkiretü’l-Hattâtîn’de İlmî Durum ve Seviye

Tezkiretü’l-Hattâtîn’de bazı hattatların erişdikleri seviye ve ilmî durumları açıklanır. Hattatların kimisi için hat sanatında ileri seviyede olduğu anlatılırken kimisinin de seviyesini yeteri kadar yükseltemediği tezkirede belirtilir. İlmî durum ve seviye konusunu karşılayan açıklamalar ve bunların tezkiredeki karşılıkları burada ifade edilmiştir.

Hat ilminde ve diğer ilimlerde zikri geçen hattatlardan bazıları hakkında bilgiler verilir. İbni Mukle bu ilimde ileride “Aklam-ı Sitte” denilecek yeni ekolün kıvılcımını başlatan kişi olmuştur. Sonrasında İbni Bevvab, Mukle’nin tarzını ıslah edip geliştirmiş ve Yakut’ta “Aklam-ı Sitte” kemale ermiştir. Tezkirede bu durum değişik bölümlerde anlatılır: “Ħaŧŧ-ı bedį‛ mensūb-ı evvel kitābet eyleyen Ebū ‛Alį bin Muĥammed bin ‛Alį bin Ĥasan bin Muķletü’l-Vezįr’dür.”318, “Egerçi Ebū ‛Alį bin Muķle bu üslūb u merġūbı Kūfį’den nāķil ve bu śūretde ibrāz eylemiş üstād-ı ‛āķil idi. Ve ol cihetden anuñ fażįlet-i sebķi žāhir ü ħaŧŧınuñ nihāyet-i ĥüsni bāhir idi. Lākin İbni Bevvāb anuñ ŧarįķasına tenfįĥ ü tehźįb ü tebeyyün

314 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 12a. 315 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 2a. 316 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 2a. 317 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 2a. 318 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 8b.

eylemişdür.”319, “İbni Bevvāb ‛alehi’r-raĥmetü’ŝ-ŝevāb ħaŧŧına mutaba‛at u muvāfaķat idüp, ķalem-i cezm ile nice rūzgār ħaŧŧını anuñ ħaŧŧına taķlįd ü taŧbįķ itdükden śoñra “ħarfü’l- ķalem”320 ĥadįŝ-i şerįfinden istidlāl ile ķalemini muĥarref eyleyüp aķlām-ı sittede nezāket-i ķalem cihetinden ŧarz-ı cedįd iħtirā‛ vü ibdā‛ itmekle kendüye Ķıbletü’l-Küttāb dinilmişdür.”321

Yakut, çeşitli ilimlerin tahsilini yapmış ve bu ilimlerde, özellikle hat ilmi, seviyesini bir hayli yükseltmiştir: “‛Ulūm-ı külliyenüñ külliyesine iştiġāl idüp ve ma‛ārif-i cüz’iyyenüñ daħi külliyesine iştiġāl idüp, ‛ulūm-ı ġarįbeyi daħi kendüye ĥāl itmiş idi. Cevdet-i ĥüsn-i ħaŧŧı ġaniyyü ‛anü’l-beyān ve ma‛lūm-ı ebnā’ her zamān olduġı ‛ınde’l-aĥālį nümāyāndur.”322

Sultan Bayezid Şeyh Hamdullah’a hat ilmiyle meşgul olması ve eserler yazması için hareminde bir yer verir: “Ve Şeyħ merĥūma ġāyet meyl ü muĥabbetlerinden ĥarem-i muĥteremlerindebir maķarr ittiħāź itmişler ki anda tenhāca Kelām-ı Ķadįm ü Furķān-ı Kerįm kitābet ideler.”323

Şeyh Hamdullah tezkiredeki ifadelere göre tüm ilimleri ve tuhaf denilebilecek ilmî bilgilere vakıftır: “Ve daħi ‛ulūm-ı külliyye ve ‛ulūm-ı ġarįbeyi ve ma‛ārif-i külliyye ve cüz’iyye śaĥibi idi.”324 Aycıca hüsn-i hattaki seviyesi şöyle anlatılır ve övülür: “Ķırķ yedi muśĥaf-ı şerįf ve bir meśābįĥ-i şerįf ve bir meşārıķ-ı şerįf ki anı ceyrān derisi üzre yazmışlar. Bunlardan daħi ġayri biñ miķdārı En‛ām-ı şerįf ve Kehf-i şerįf ve evrād u eźkār ve nice derc ü Ŧūmār ve nice ķıŧ‛ahā-yi bį-şümār ve kütüb-i pür-i‛tibār yazmışlardur ki ŧullāb-ı ħaŧŧa bunlaruñ her biri bāġ-ı cennetden bir ķıŧ‛a-i zįbā veyāħūd ‛ārıż-ı ĥavrā gibi dil-rübādur.”325

Şeyh Hamdullah bir hayli ihtiyarlayıncaya kadar hat kaleme alır. Onun durumu şu sözlerle anlatılır: “Yā men enśāfe ĥaķķa’l-inśāfı inžur keyfe ketebe ve limme ketebe ve bime ketebe kātibü’s-sulŧan ibnü’s-Sulŧan Bāyezįd Ħan ber ti‛āşi rāsihi me‛a iştiġāl şa‛rihi fį evāni şeybihi ve hüve ibni biż‛in ve ŝemānįne min ‛ömrihi.326327

319 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 10a. 320 “ Kalemin ucu” 321 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 9a, 9b. 322 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 10b. 323 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 12b. 324 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 13b. 325 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 14a.

326 “ Ey layıkıyla insaf eden kişi! Bunu; Sultan oğlu Sultan Bayezid Hanın kâtibi ihtiyar olunca başı titrediği,

saçı ağardığı seksen yaşını geçtiği halde nasıl yazmış, neden yazmış, neyle yazmış, bir bak!”

Cemaleddin el-Amâsî seviye olarak Yakut’tan aldığı vadide kalır: “Ancāķ ħaŧŧ-ı Yāķūt-ı Musta‛śımį’den istiħrāc u istinbāŧ itdükleri vādįde ķalmışlardur.”328

Celalzâde Muhiddin el-Amâsî, Cemaleddin el-Amâsî ve Abdullah Amâsî birçok mushaf-ı şerif, ecza ve güzel eserler yazmışlar: “Bu ricāl-i ŝelāŝe-i meźkūre daħi nice muśāĥif-i şerįfe ve eczā-yı şerįfe yazup, dār-ı dünyāda nice āŝār-ı cemįle ķoyup, dünyāyı terk itmişlerdür.”329

Şükrullah Halife, Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri alımış: “Ħiźmetinden ġāyet ħoşnūd olmaġla aña ta‛lįm-i ħaŧŧ u kitābet idüp...”330

Derviş Muhammed şaşı olması bakımından seviye olarak babası Mustafa Dede ve dedesi Şeyh Hamdullah seviyelerine çıkamaz: “Mübārek gözleri bir mikdār şeĥlā olmaġla ġāyet yaķından kitābet iderlermiş. Ol sebebden babasınuñ ve ceddi Ĥamdu’l-lāhuñ mertebelerine vuśūl-ı müyesser olmayup, kendü mertebesinde ķalmışdur.”331

Abdullah Kırımî, Şeyh Hamdullah ve Ahmed Tayyib Şah vadileri arasında gidip geldiği için ikisi arasında bocalar bir seviyede kalmıştır. Onun bu durumuna sebep insan kılığında bir şeytanın gelip vesvese vermesi olarak gösterilir: “Şeyħ merĥūmuñ vādįsinde efrāddan olmasını ahāli-yi ‛aśrı ta‛yin idüp, ta‛ayyün bulmuşken śūret-i beşerde bir iblįs-sįret kimesne gelüp, Ķırįmį merĥūmı iżlāl idüp eytdi ki: “ Bu ķadar üztāźlar ki gelmişlerdür her biri bir tarž-ı ħāś-ı ‛ālį iĥtiśāś-ı ibdā‛ vü įcād itmekle mümtāz u ser-efrāz olmuşlardur.” didi. Ķırįmį merĥūm ġāyet sāde-dil kimesne idi. Bu kişinüñ sözi ħoşuna gelüp, Aĥmed Ŧayyib Şah vādįsinde bir nev‛-i ŝülüŝ iħtirā‛ idüp ve nesħde daħi mütemeyyiz olmaķ içün sįn dendānların ġāyet tiz ü merfū‛ idüp, evvel ki mesleginden ŧaġlįt vāķı‛ olup, “müźebźebįne beyne źelike”332 mertebesinde ķalmışlardur.”333

Karahisarî Ahmed Efendi ve Hasan Çelebi birçok hat eseri yazmışlar: “Bunlar daħi nice muśāĥif-i şerįf yazmışlardur. Ve keŝret-i kitābet itmişlerdür.”334

328 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 16a. 329 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 16b. 330 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 17b. 331 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 18a.

332 “ Bunlar arsında bocalayıp duranlar.” Nisa Suresi, 143. Ayet. 333 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 18b.

Tezkirede IV. Murad’ın ilmî bilgi ve seviyesi hakkında bilgi verilir. Sultan nazım ve nesir bilir, din bilimlerine, yakinen elde adilen bilgilerin tümüne, ilmin olgunluğuna vakıftır: “Es-Sulŧan Ġāzį Murād Ħan bin es-Sulŧan Aĥmed Ħan “eyyedehu’l-lāhü el-melikü’l- mennān”335 ĥażretlerinüñ źāt-ı sütūde-i kerįmü’s-samātları cilve-gāh-ı ĥaķāyıķ-ı mažhar-ı tecelliyāt-ı daķāyıķ olmaġın nažm u neŝr ‛ulūm-ı dįnį leff ü neşr ü ma‛ārif-i yaķįni bi’l-külliye be-ĥasebi’l-kemālātü’l-‛ilmiyye ve’l-fażā’ilü’l-‛ālemiyye ma‛lūmları olup...”336

Sultan IV. Murad’ın hat ilminde kendini geliştirmesi ve şöhret bulması tezkirede süslü bir dille, onun bu mahareti bir hayli övülerek anlatılır: “‛Ale’l-ĥuśūś ħaŧŧ-ı ta‛lįķ-i dürer- bārları bir mertebe rişte-i şįve vü nezāket ile merbūŧ u reyb-i nümāyişde bir aķt ile müctemi‛ ü mażbūŧdur ki her ĥarfinüñ ĥüsni mu‛ārıż-ı ‛ārıż ĥūr u meşākil lem‛a-i nūr u sevād-ı evrāķ-ı mesŧūrı min ĥayŝi’l-ma‛nā maśdāķ-ı kerįme-i nūrun ‛alā nūr-ı maśdūķa-i kitāb-ı mesŧūr fį-raķ- ı menşūr olmaġın reg ü cān hüner-perverān cihān u erbāb isti‛dād-ı aśĥāb ‛irfān-ı envār-ı ma‛ārif ol ħāver-sipehr üstādiyet ü bedr-i şa‛şa‛a-āver felek ķābiliyetlerinden istināre eyledikleri cāy-i reyb ü istināre degildür. El-ĥāśıl ħaŧŧ-ı ta‛lįķ-i hümāyūn ile ol şāh-ı cihān oldı. Ser defter-i ta‛lįķ-nüvįsān-ı zamān u cihān içre ta‛lįķ-nüvįsde ferįd-i ‛aśr u zamān ve vaĥįd-i felek-‛unvān iken pādişāh-ı śāĥib-i ‛adl ü iĥsān ve dād u şahenşāh-ı ‛ālį-penāh Cem- nejāduñ,

Ĥüsn-i ta‛lįķ-i ĥaddād adını görse idi ‛İmād Āferįn-i ħaˆnı olurdı oluben ĥurrem ü şād Ħaŧŧ-ı bį-miŝli ol şāhuñ irüpdür ĥadd-i i‛cāze Ki oldı ħaŧŧ-ı nüvįsān cihāndan cümle müsteŝnā Nice ħaŧŧı şerįf olmaya sā’ir ĥüsn-i ħaŧŧlardan Degül ġayri bunuñ gibi ŧılsım-ı kenzi la-yefnā O şāhuñ reşĥa-i aķlāmı gūyā āb-ı ĥayˇātdur Kime kim irse bir demde ĥayˇāt-ı nev ider ihdā

335 “ Allah onun kuvvetini artırsın ve ona bol ihsanda bulunsun!” 336 Bkz. Tezkiretü’l-Hattatin, v. 21a.

Elifdür ħāmesi nūndur devātı ol sebebdendür Ki ĥüsn-i şāhid-i dįn ü dilde an ider ibdā

Ve śadā-yı śalābet ü şevketleri dilįrān-ı meydān dilinde meźkūr u kemāl-i şecā‛atleri tevārįħ-i selāŧįn-i sālifede meźbūr olanlardan daħi meşhūr olup...”337