• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: TEZKİRE ve HAT HAKKINDA BİLGİLER

3.1. BİYOGRAFİK BİLGİ VE DEĞERLENDİRMELER

3.1.3. KİŞİLİK YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

3.1.3.5. Hüner ve Kabiliyetler

Tezkiretü’l-Hattâtîn ve Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn’de kalem kesme, şiir, nesir, ulum-ı garibe, kuş avlatma, terzilik, yüzücülük, saz ve ud çalma, şarkı söyleme, satranç oyunculuğu gibi değişik sanat, zanaat, eğlence alanları ve oyun dalları konuları ve icralarında maharetli hattatlar anılmıştır.

3.1.3.5.1. Tezkiretü’l-Hattâtîn’de Hüner ve Kabiliyetler

Tezkiretü’l-Hattâtîn’de zikredilen hüner ve yetenekler ile bunların metindeki karşılıkları aşağıdaki gibidir.

Yakut-ı Mustasımî önceleri düz yontulan kamış kalemin ucunu eğri yontarak yeni bir buluş yapmış ve hat sanatında yeni bir çığır açmıştır: “Ħarfü’l-ķalem”411 ĥadįŝ-i şerįfinden istidlāl ile ķalemini muĥarref eyleyüp aķlām-ı sittede nezāket-i ķalem cihetinden ŧarz-ı cedįd iħtirā‛ vü ibdā‛ itmekle...”412.

Yakut-ı Mustasımî; “Nažm [u] neŝrde māhir idi.”413. Şiir ve düzyazı söylemekte maharetlidir. Tezkirede Yakut’a ait iki şiir örneği verilir:

“Erūni mürşiden fį’l-ħaŧŧ-ı miŝli Ve men aĥye’l-kitābete fi’l-bilādi Felā fį’ş-şarķı lį niddün yüżāhi Ve lā fi’l-ġarbi men belaġa ictihādi”414

410 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 7b. 411 “ Kalemin ucu”

412 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 9a, 9b. 413 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 9a.

414 “ Hat ilminde bana denk bir mürşid-i kamil varsa onu bana gösterin! İslam memleketinde yazı yazmayı kim

canlandırdı? Şark’ta bana denk ve benzeyen biri yok! Garp topraklarında da bana benim ictihadıma ulaşan kimse yok!”

“ Lį feresün tecerrį bi meydāni fiżżatin Tecurru eźyālen kelevni’l-ĥanādisi Feyerkebuhā yevme’l-‛arįķi selesetün

Muĥacceletün temşį kemeşyi’l-‛arā’isi.415416

Yakut, hayret verici ilimleri (ulum-ı garibe) tahsil ettiği için hat sanatında öyle bir teknik kullanmış ki onun yaptıklarını görenler şaşar kalırmış. Bu durum Hz. Musa zamanında altından bir buzağı yapıp halkı saptırmaya çalışan Samiri’nin bunu görmesi halinde yapacağı yorum ile anlatılır: “Zįrā fenn-i kitābetde taĥrįr-i bį-nažįr eylemişdür ki eger anı Sāmirį417 göreydi siĥr-i ĥelāldür bu deyü ‛āciz ü lāl ķalur idi.”418

Mübarekşah-ı Kutub hakkında; “Bu daħi aķlām-ı sittede māĥir ü ma‛ārif-i keŝįrede žāhir idi.”419 denilir.

Şeyh Ahmed Tayyib Şah nesih hattını sülüs kalemi ile yazmış. Kelime sonlarındaki harf ve harekeleri değiştirme işini yapan nadir kişilerden olmuştur: “Nesħi dāhį kāhį ŝülüŝ ķalemi ile yazup ve ŝülüŝ yazdıķda daħi ŝülüŝ’üñ i‛rābını yine nitekim nesħ’de oldıġı gibi kendü ķalemi ile i‛rāb-ı vaż‛ itmek ekŝeriyeten aña maĥśūśdur.”420

Şeyh Hamdullah şahin ve doğan avlatır. İyi bir yüzücü, terzi, ok ve yay yapıcı, ok atıcı ve tüfek atıcıdır: “Ve şāhin ü ŧoġan avlatmada ve şināverlikde ġāyet māhir idi. Ve esbāb kesüp biçmek ve oķ yay düzmek ‛ilminde māhir idi. Ve ilm-i remy daħi ‛aśrında kendüye munĥaśır idi. Şehr-i Amāsiyye’de iken tįr-endāzlıķda daħi meşhūr olmışlar idi.”421

Şeyh Hamdullah’ın terziliği ve yüzücülüğü tezkirede övülür: “Ve daħi cāme-dūźlıķda şol ķadar maĥāret-i bāhireleri var idi ki bir gün bir beyżā bezi Ĥażret-i Sulŧan Bāyezįd Ħan içün ķaftan biçüp, anı biri birine bir vechle rabŧ itdi ki şol ķadar muķayyed oldılar. Lākin ol ķaftanuñ aślā vaślı dürūzı ma‛lūm olmadı. Ve anı ma‛rūż-ı sulŧan eyledi. ‛Ažįm-i istiĥsān

415 “ Benim için cilveli koşan bir beygir vardır ki gümüş meydanda gece karanlığı gibi çöker. Savaş meydanında

o at beyazlı olduğu halde üç nesne ona rakip olur ki o üç parmaktan müsteardır: “Feres”, kalem; “meydān-ı fiżża”, kağıt; “muhaccele”, kalemtıraş.”

416 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 9a.

417 Hz. Musa Tur dağında Allah ile konuşurken yaptığı buzağıya halkı taptırmaya çalışan kişi. 418 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 9a.

419 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 11a. 420 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 11b. 421 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 13b.

olınup, bir pįrāhen-i ħūr-ı rıżvāndur denilmişdür.”, “Ve şināverlikde daħi şol mertebede idi ki bir gün Ĥażret-i Sulŧan Bayezįd Ħan boġazda Rūmili Ķıyısı’nda vāķı‛ olan ķaśrda varup eyyām-ı śayfda ibādet iderler idi. Şeyħ merĥūm Üsküdār yaķasından görüp ve śoyunup, cüzdānın aġzına alup, ıślatmayup, aķındıyı geçürdi deyü rivāyet iderler.”422

Abdullah el-Kırımî musikiyle ilgilenir ve tambur çalar. Tek kılı olan tamburla on iki makam ve yirmi dört bölüm icra eder: “Anuñ bir ŧanbūrı var idi ki eyyām-ı şebābda bunı depretmek ile nice ma‛āśį kesb itmişimdür deyü anı kendü nefslerine levm itmekçün ĥıfž idermiş.” “Ben bu bir ķıl ile on iki maķāmı yigirmi dört şu‛beyi icrā iderdim.”423

Mir Ali şiir ve düzyazıda hüner sahibidir: “Nažm u neŝrde māhirdür.”424

Nuri Çelebi on iki yazı çeşidiniyazmada mahirdir: “Nūrį merĥūm kendü iĥtirā‛ātı üzre on iki ķalem yazmada māhir idi.”425

3.1.3.5.2. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn’de Hüner ve Kabiliyetler

Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn’de hüner ve kabiliyetleri zikredilenler aşağıda zikredilmiştir:

Sayrafî, çinicilik mesleğinde hüner sahibidir: “Ve kāşį-tırāşlıķda māhir olmaġla...”426 Hoca Abdullah şiirde yeteneklidir: “Ve şi‛ri daħi ħūb dimişdür.”427. Bir mushaf-ı şerifi sert bir ağaç üzerine yazar. Onun bu eserini Buhara padişahları hazinelerinde korur: “Ve nıśf-ı muśĥaf-ı şerįfi ħūb-ı saħt ya‛nį pek aġaç üzerine kātip-kārlıķ itmişdür. Buhārā pādişāhlarınuñ ħazįnelerinde ĥıfž olunmuşdur.”428

Sultan Muhammed pek güzel ney çalar: “Ve nāyi daħi a‛lā bilürdi.”429

Hoca Mahmud Siyavuşanî, musikide yetenekli ve benzersizdir. Saz çalmasını çok iyi bilir: “Ħˇāce ‛ilm-i mūsiķįde māhir ü bį-nažįr idi. Sazı daħi a‛lā nevāħt iderdi.”430

422 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 14a. 423 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 18b. 424 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 22b. 425 Bkz. Tezkiret’ül-Hattatin, v. 24a. 426 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 3b. 427 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 5a. 428 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 5a. 429 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 6b.

Kasım Şadi Şah, kalemtıraşı düzgün kullanması ve kazıyarak döndürme yeteneğiyle ön plana çıkarılır: “Ķalem-tırāşı dürüst ķullanırdı. Medār-ı ĥakk ü ıślāĥ itdi. Ol nev‛ ile ki fehm olunmaz idi.”431

Hafız Abdü’l-Ali çok iyi şarkı söyler: “Be-ġāyet a‛lā ħānende idi.”432

Hafız Babacan ud çalmada iyi bir mertebeye sahiptir. Üstadlar bu konuda onu Abdülkadir yerine korlar. Şarkı söylemede benzersizdir: “Ve ‛ūdı daħi ol mertebede idi ki üstādān kendüyi ‛Abdü’l-Ķādir yerine ķorlar idi. Ħˇānende-i bį-nažįr idi.”

Molla Muhammed Hasan, satranç ve şiirde oldukça mahirdir: “Şaŧrancı ġāyibāne oynardı. Ve şi‛ri daħi ħūb dir idi. Bu şi‛r-i ħūb daħi anuñdur.

Beyt:

Ħoş ol dem ki ki-āteş-i dil bir āhım ŧutar Men‛ itmezem ħār-ı melāmet dāmānım ŧutar”

Mir Muizüddin, ayağı çabuk biridir. Güvercin uçurur. Hattatlıktan başka nice hünerleri daha vardır. Kaşan’da sevgiye meyli o ortaya çıkarır. Şiiri çok iyi söyler: “Levend-pįşe ve kebūter-baz idi. Ħoş-nüvįşlikden ġayri nice hünerleri var idi. Cümleden pāk-i ĥakkāk idi. Ve meyl-i muĥabbeti Kāşān’da o peydā eyledi. Ve şi‛ri daħi a‛lā dir idi. Bu beyt anuñdur.

Beyt:

Çü mihr görmedüm senden ey māh geçdüm Vallāh ki geçdüm senden ey şāh geçdüm”433

Mevlânâ Enis güzel şiir söyler: “Ve şi‛ri daħi ħūb dir idi.”434

430 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 8b. 431 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 8b. 432 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 8b. 433 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 10a. 434 Bkz. Muhtasar Tezkire-i Hattâtîn, v. 10b.

Sultan Muhammed, içkiye düşkün olduğu için benzerlerinde onun yazısındaki keyfilik bulunmaz: “‛Ale’d-devām-ı mey görürdi. Dā’imā sebūyı kepenk altında saķlardı. Bį- tekellüfāne yazardı. Ammā piyāleyi çekmeden dürüst keşįde çekemez idi. Bu sebeb ile Mevlānā’nuñ ħaŧŧında olan keyfiyyet sā’irlerinde bulunmaz idi.”435

Sultan Muhammed Nur, kağıt renklendirmede ve kavuşturmada benzersizdir. Onun hattını Sultan Muhammed’in hattıyla eş tutarlar: “Ve kaġıda renk virmekde ve viśāllıķ itmekde nažįri yoķ idi. Merķūmuñ ħaŧŧın Ħandān’a muķābil ŧutarlar.”436

Seng Ali Bedahşî katı‛ sanatıyla ilgilenir. Mevlânâ Mir Ali’nin hattından dolayı böyle bir iş yapar. Yaptığı işi hat gibi saysalar onda en ufak bir kusur bulunmazdı: “Mevlānā Mįr ‛Alį ħaŧŧı yüzinden bir bürįde-i bį-‛iberiyyet vücūda getürmişdür. Eger bürįdeyi ħaŧŧ muķābelesinde ķosalar idi, bir ķıl başı denlü üslūb-ı ħaŧŧda ķuśūr bulunmazdı.”