• Sonuç bulunamadı

Temel Eğitimin Konuları

Belgede İbn Haldun'un eğitim görüşü (sayfa 119-125)

F. İBN HALDUN’A GÖRE EĞİTİM ÖĞRETİM VE ÖĞRETMEN

2.2. DUYUŞSAL AMAÇLAR

3.1.1. Temel Eğitimin Konuları

İbn Haldun her toplumda önemli sayılan temel eğitim veya ilköğretim hakkında neler düşünmektedir. İnsanın doğal çevre ve ait olduğu toplumda uyum içinde yaşamasını sağlayacak temel bilgi, beceri ve tutumlar neler olmalıdır?

Amaçlar bölümünde belirlenen bilişsel ve duyuşsal amaçların gerçekleşmesi için içerikte yer alan ilimlerin hangisinin/lerinin öğretilmesine öncelik verilmelidir? İbn Haldun aslında bu sorunun cevabını, kendisi bizzat amaç olan ve araç olan ilimler sınıflandırmasında vermiştir, buna göre naklî ilimler amaç, aklî ilimler de araçtır ve Müslüman ülkelerden verdiği örneklerde de görüldüğü gibi genelde bu uygulamaya rastlanır.

İslâm dünyasında Kur’an öğretimi temel eğitimin esas konusunu oluşturmuştur, İbn Haldun bu konudaki görüşünü kendi döneminde İslâm ülkelerindeki ilköğretimle ilgili bilgiler verirken ortaya koymaktadır. Onun bildirdiğine göre Mağripliler (Tunus’tan sonraki Batı sahil bölgesi ahalisi, bugünkü Cezayir, Fas)çocuklara önce yalnız Kur’an okuturlar, Kur’an’ın yazılışı, şekli, yazısı, hafızların ve kıraat bilginlerinin bu konudaki anlaşmazlıklarını da öğretirler. Berber

köylüleri de bunları örnek edinirler. 1 Mağriplilerin çocukların öğretiminde

izledikleri yöntem sadece Kur’an öğretmek ve ders esnasında Kur’an hattı, bunun konularını ve Kur’anın o konudaki ihtilaflarını belletmektir. Öğretimde onlar, öğrenci Kur’an’da beceri kazanana kadar veya bu beceriyi kazanmadan Kur’an öğretiminden kopana kadar hadis, fıkıh, şiir, Arapça ibareleri vb. karıştırmazlar. Mağrip milletleri olan Berber köylerinde ergenlik yaşına ulaşana kadar çocukların

öğretiminde izlenen yöntem budur.2

İfrikıyye (Tunus) ahalisi Kur’an ile hadisi birbirine karıştırarak öğretirler, bilgilerin kural ve kanunlarını ve daha başka konularını da bildirirler, yazı da

öğretirler fakat Kur’an’a daha çok önem verirler.3

Doğu (Mısır ve doğusu) halkı Kur’an ile beraber diğer bilgileri de

öğretiyorlar, yazı öğretmiyorlar. 4 Bize nakledilen rivayetlere göre, gençlik

döneminde Kur’an’ın, ilmî eserlerin ve esasların öğretimine önem verdikleri ve bu

konuyu hat öğretimi ile karıştırmadıkları anlaşılmaktadır.5

Endülüslülerin kıraat ve kitabet öğretiminde izledikleri yöntem, yalnızca kıraat ve kitabeti ele almaktır. Şu var ki öğretimin aslını ve esasını, din ve dinî ilimlerin kaynağını da Kur’an oluşturduğundan, onu öğretimde esas almışlardır. Fakat şiir rivayetini ve kompozisyonu da öğretirler. Arap dili bilgilerini de verirler ve güzel yazı yazmaya alıştırırlar, her şeyden çok yazıya önem verirler. Çocuk buluğ

çağını aşıp ergenlik ve gençlik çağına ulaşana dek bu böyle devam eder.6

1 M, C. II, s. 987; Ugan, C. III, s. 155-156, (538). 2 M, C. II, s. 986, (538).

3 M, Ugan, C. III, s. 156-157. 4 M, Ugan, C. III, s. 156-157. 5 M, C. II, s. 987, (538-539).

Görüldüğü gibi Endülüs’ün dışındaki Müslüman ülkelerde öncelik Kur’an öğretimine verilir, Endülüslüler de Kur’an’ı öğretimlerinin esası kabul etmişlerdir, ancak öncelik yalnızca Kur’an öğretimine verilmemiş bunun yanı sıra Arap dili, yazı ve şiir gibi bilgiler de öğretile gelmiştir. Bunun gerekçesi önce öğrenilenlerin sonrakiler için temel oluşturacağı anlayışıdır. “Çocuklara Kur’an öğretilmesi dinî

şiarlardan bir şiardır, bundan dolayı Müslümanlar bütün beldelerinde bunu

uygulamışlardır. Çünkü Kur’andaki ayetlere ve bazı hadis metinlerine dayanan

İslam imanının ve iman esaslarının kalplerde kökleşmesi her şeyden önce bu

uygulamaya bağlıdır. Onun için Kur’an, öğretimin esası haline gelmiş ve daha sonra oluşacak melekeler bu esas üzerine bina kılınmıştır. Bunun sebebi şudur: Küçüklerin öğretimi daha çok köklü olup, daha sonraki yaşlarda alınan eğitim-öğretime temel oluşturur, temel üzerine bina kılınan şeyin hali, bu temele ve bu temelin çeşitli

üsluplarına göre olur.7

Onun “şiar” dediği, doğruluğu tartışılmadan kabul edilen toplumun gelenek haline getirdiği şeydir. Görüldüğü gibi Kur’an üzerinde şekillenen İslam kültürünün hâkim olduğu Müslüman toplumlarda yaygın olarak kabul gören anlayışta, Müslüman’ın temel ayırıcı özelliği Kur’an okumasını bilmesidir, bu da küçük yaşlarda öğrenilirse kalıcı olur, bundan dolayı erken yaşlarda verilen temel eğitim önemlidir. Çünkü çocuk vesayet altında bulunduğu sürece velilerin emrine itaat etmek ve hükme boyun eğmek durumundadır. Buluğ çağına gelip velilerin boyunduruğundan kurtuldu mu, delikanlılıktan dolayı tembelleşebilir –başlarında kavak yelleri eser- şayet öğrenci sürekli ilme talip olup, ilim yapacak olsa, Kadı Ebu Bekir’in bahsettiği Mağrip ve Meşrık halkının uyguladıkları yöntem çok daha güzeldir.8

Aslında İbn Haldun’un sözlerinden onun içerikteki bu sıralamayı çok da onaylamadığı anlaşılmaktadır. Ona göre eğer öğrenci sürekli olarak eğitimine devam edecek olsa ve ergenlik dönemine geldiğinde de velilerine itaat edip eğitim- öğretimine ara vermese içerikteki sıralamanın Kadı Ebu Bekir b. Arabî’nin Rıhle isimli kitabında önerdiği gibi olması çok daha faydalıdır. Önerilen bu içerik sıralamasında Arapça ve şiir öğretimi başa alınmıştır, Kadı Ebu Bekir b. Arabî bunun

7 M, C. II, s. 986; Ugan, C. III, s. 159, (537-538). 8 M, C. II, s. 988-989, (539-540).

gerekçesini, “şiirin Arap divânı olduğu, dilin bozulmuş olmasının bu öne almayı

gerektirdiği” şeklinde açıklar. Sonra hesaba geçilerek temel kurallar öğrenilene

kadar alıştırmalar yapılır, bunlardan sonra Kur’an dersine geçilir, çünkü bütün bunlardan sonra artık öğrenci için Kur’an öğrenimi kolaylaşmıştır. İbn Arâbî sözüne devamla “Ne acı ve derin bir gaflettir ki beldemiz halkı daha işin başında sâbî çocukları Allah’ın kitabını öğrenme zorunluluğu ile karşı karşıya getirmektedir. Zavallı masumlar anlamadıkları bir metni okumakta ve kendileri için daha güvenli

olan diğer bir takım şeyler varken böyle bir işte didinip durmaktadırlar” der.

Kadı Ebu Bekir bin Arabî’nin önerdiği ve İbn Haldun’un da onayladığı güzel yönteme göre önce dil-Arapça- sonra hesap, kural ve kanunları, hesapta meleke kazandıktan sonra da Kur’an öğretilmelidir. Daha sonra (yüksek öğretimde) usul-i fıkıh, cedel ve hadis öğretilmelidir. İki bilgi aynı anda öğretilmemeli, ancak öğrenci zeki ve neşeli ise, iki bilgiyi bir arada öğrenebilecek yetenekte ise öğretilmelidir.9 İbn Haldun’a göre İbn Arabî’nin önerdiği güzel bir yöntemdir, ancak süregelen âdetler Kur’an öğreniminin öne alınmasını gerektirmektedir. Bunun sebebi, teberrük (uğur sayma), sevabın tercih edilmesi ve bir de delikanlılıkta çocukların önüne engel çıkar da, ilim ve Kur’an öğrenme fırsatlarını ellerinden kaçırma endişesidir. Çünkü çocuk vesayet altında bulunduğu sürece velilerin emrine itaat etmek ve hükme boyun eğmek durumundadır. Buluğ çağına gelip velilerin boyunduruğundan kurtuldu mu, delikanlılıktan dolayı tembelleşebilir –başlarında kavak yelleri eser.10 İbn Haldun İbn Arabî’nin içerik sıralamasını beğenmek ve kendisi de benzer bir programın izlenmesinin yararına inanmakla birlikte, uygulamanın birincisi Kur’an öğretiminin temele konmasının sevap olduğu ve uğur sayıldığı kabulü, diğeri de ergenlikte herhangi bir engelden dolayı ilim ve Kur’an öğrenme fırsatını kaçırma endişesinden dolayı bu şekilde olmadığını belirtir.

İbn Haldun kendisi de İbn Arabî’nin programına benzer bir program önerir, buna göre eğitimde tekrar ve tedricilik esas olduğundan basitten karmaşığa, kolaydan zora doğru gidilmeli, bunun için de önce gramer, geometri, aritmetik, sonra Kur’an ilimleri öğretilmelidir, Kur’an’dan işe başlama usulü hatalıdır. Gramer ve matematik

9 M, Ugan, C. III, s. 158-159. 10 M, C. II, s. 988-989, (539-540).

gibi âlet ilimleri, fıkıh, hadis ve tefsir gibi kendisi bizzat amaç olan ilimler için araçtır.11

Dikkat edildiğinde İbn Arabî’nin ve İbn Haldun’un önerdiği programda hedef önce öğretim dilinin, sonra zihinsel güçleri, yetenekleri geliştirmeyi amaçlayan matematiğin temel kurallarının, bütün bunlardan sonra da doğru kavrama ve anlama becerisi kazanan, okuduğunu belli bir ölçüde de olsa anlayabilen öğrenciye Kur’an’ın öğretilmesidir.

İbn Arabî’nin Kur’an’dan sonra alınmasını tavsiye ettiği program bir çeşit yüksek öğretimi ifade etmektedir. Ona göre bu aşamada öğrenci dinin inanç esaslarını, sonra fıkıh usulünü, sonra cedeli, sonra hadisi ve ulumu’l-hadisi incelemelidir, fakat bu iki ilim de ancak iyi bir zekâya ve istekli olan öğrencilere öğretilmelidir.

İbn Haldun el-İber’e ek olarak yazdığı otobiyografisinde eğitimi sırasında aldığı derslere ve hocalarına da yer vermiştir. Buna göre o önce Kur’an’ı okumasını öğrenip ezberlemiş, sonra yedi kıraate göre okumasını öğrenmiş, daha sonra da hadis, fıkıh ve Arapça dersleri almış, Arapça öğrenirken hocası ona bazı şiirleri ezberletmiştir. İbn Haldun 1347’de Ifrikiye’ye hâkim olan Sultan Ebu’l-Hasan’ın yanında getirdiği bir bölük bilim adamı içinde bulunan aklî bilimlerde uzman Ebu Abdullah Muhammed bin İbrahim el-Abillî’nin aklî bilimleri halk arasında yaygınlaştırdığını, çevresinde bu ilimleri öğrenmek isteyen küçük büyük birçok insanın toplandığını,pek çok kişinin bu konuda uzmanlaştığını, kendisinin de mantık, hikmet ve matematik ilimlerini bu hocadan öğrendiğini anlatır.12

Geleneksel İslam eğitimine bakıldığında temel eğitim aşamasında uygulanan programın İbn Haldun’un bildirdiğinin bir benzeri olduğu ve bütün eğitim-öğretimin temelini oluşturan Kur’an öğretimine öncelikli olarak yer verildiği görülür. Bu konuya birçok İslam âlimlerinin eserlerinden örnekler vermek mümkün ise de burada yalnızca iki örnekle yetinilecek, bunlardan birincisi, İbn Haldun’dan dört yüzyıl önce Tunus’ta yaşayan Kâbisî, ikincisi de İbn Haldun’dan beş yüzyıl önce onun ve Kâbisî’nin yaşadığı topraklarda yaşayan İbn Sahnun’dur. İbn Sahnun’un (817-869)

11 M, Ugan, C. III, s. 140-141; İbn Haldun, a. g. e. (1977), s. 40-41. 12 İbn Haldun, a. g. e. (2004), s. 24-28.

“Adâbu’l-Muallimîn-Eğitim ve Öğretimin Esasları” adlı eserinde ve Kabisi’nin (936- 1012) “İslam’da Öğretmen ve Öğrenci Meselelerine Dair Geniş Risale” adlı eğitim ile ilgili kitabında13 benzer bir eğitim programından bahsedilir.14

Kur’an öğretiminin temel eğitimin özünü oluşturduğu İbn Haldun’un sözünü ettiği Müslüman ülkelerde Kur’an’ın yalnızca okunmasının değil, yazılışının, kıraat âlimlerinin farklı görüşlerinin de öğretim konusu yapılması Kur’an öğretimi konusunda ayrıntıya gidildiğini gösterir. Temel eğitimde Kur’an öğretiminin yanında Arapça, yazı, hadis ve bunların kural ve kanunları ve fıkıh da öğretilir. Bu programdan temel eğitimdeki naklî ilimlerin düzeyinin oldukça yüksek olduğu, fakat bunun tersine tarih, resim, müzik ve spor gibi derslere yer verilmediği görülür.Aklî ilimlerin ise yalnızca temel eğitim veya yüksek eğitimde öğretildiği konusunda herhangi bir şey söylemek mümkün değildir, çünkü Abillî’nin derslerine büyüklerin yanında çocukların da katıldığı görülür. Buna göre, aklî ilimlerin hangi eğitim programında yer alacağını belirleyen herhangi bir kuralın olmadığı, bunun bu ilimleri öğreten hocanın başarısı, toplumda sevilme ve kabul görme oranı ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Verilen tarihlerden çıkan sonuca göre, İbn Haldun aklî ilimleri öğrendiği yıllarda en az 15 yaşındadır, bu yaş da orta öğretim yaşı veya o yıllarda temel eğitim ile yüksek eğitim arasında bir orta öğretim olmadığından yüksek öğretim yaşı olarak da kabul edilebilir.

İbn Haldun sanatlara da değinmiştir, temel ihtiyaçlar ve kemali (lüks) ihtiyaçlar ile ilgili sanatlar diye yaptığı ayrımda çiftçilik, bina inşaatı (mimari), terzilik, marangozluk ve dokumacılık gibi temel ihtiyaçlarla ilgili olanların, basit sanatlar olduğunu ve bunların öğrenimlerinin öncelikli yapılması gerektiğini belirtmesine rağmen,15 pratikte bunların öğretim konusu yapıldığı ile ilgili bir bilgiye rastlanmaz. Musiki temel ihtiyaçların üzerinde yer alan, konusu şerefli ve önemli olan sanatlardandır. 16

13 Abu’l-Hasan Ali İbnu Muhammed İbni Halef Al-Ma’ruf al-Kâbisi al-Fakih al-Kayravani,

İslâmda Öğretmen ve Öğrenci Meselelerine Dair Geniş Risale, (Çev., Süleyman Ateş & Hıfzırrahman R. Öymen), Ankara Üniversitesi Basımevi, 1966, s. 31-33, 44-46, 65-70.

14 İbn Sahnun, Eğitim ve Öğretimin Esasları, İnceleme ve Çeviri, Faruk Bayraktar, Marmara

Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996, s. 23, 55-57, 61-65, 74.

15 M, C. II, s. 722, (400). 16 M, C. II, s.729, (405).

İbn Haldun’dan edinilen bilgilere göre temel eğitimde, geleneksel İslam eğitiminde olduğu gibi, daha çok Kur’an ve dinî ilimlerin öğretildiği anlaşılır. Dinin etkin bir rol oynadığı, kimliği belirleyen unsurlardan biri olan Müslüman bir toplumdaki geleneksel temel eğitimin amacının daha çok dinin kurallarına göre eğitilen dindar bir nesil yetiştirerek kültürel bir kimlik bilinci yaratmak olduğu görülmektedir.

Geleneksel eğitimde temel öğretim ile yüksek öğretim arasında orta öğretime pek rastlanmaz, ya temel eğitimin düzeyi, Kur’an konusundaki âlimlerin ihtilaflarının öğretim konusu yapılması gibi, yukarıya çekilir, ya da yüksek öğretimin düzeyi aşağıya indirilerek dengenin tutturulmaya çalışıldığı görülür.

İbn Haldun’un çocukların ilk alacağı konular hakkında verdiği bilgilerden o dönemle ilgili bir temel eğitim programı çıkarmak mümkündür. Görüldüğü gibi ergenlik çağına kadar süren temel eğitimde farklı ülkelerde kısmen farklı öğretim programı izlenmektedir. Ancak onun, zamanında mevcut olan yüksek öğretim kurumları ve programları hakkında herhangi bir bilgi verdiği görülmez. Onun yüksek öğretimin içeriği hakkındaki görüşünü, çeşitli bakımlardan yaptığı bilim tasnifleri ile bilimlerin önemini gösteren sıralamaları dikkate alarak tespit etmek mümkündür.

Belgede İbn Haldun'un eğitim görüşü (sayfa 119-125)