• Sonuç bulunamadı

F. İBN HALDUN’A GÖRE EĞİTİM ÖĞRETİM VE ÖĞRETMEN

4.2. YÖNTEMLER

4.2.1. Öğretim Yöntemleri

4.2.1.7. Örnekler

Dil Öğretiminde Yöntem

Lisanın bir meleke olduğunu ve bunun da diğer melekeler gibi öğretim yoluyla kazanılmasının mümkün olabileceğini114 kabul eden İbn Haldun’a göre dil öğretiminde izlenmesi gereken yöntem işitme -tekrar ve uygulama- tekrar sürecinden oluşur.

Ona göre genel bir kural olarak bir dilde meleke kazanmak için dilin kurallarını öğrenmeye gerek yoktur.115Herhangi bir dil gramer ve teorik bilgilere dayalı anlamlı öğrenme ile değil işitme, ezber ve tekrarlara dayalı öğrenme ile öğrenilebilir. Bu çocukların dil öğrenmelerindeki doğal yoldur. Araplar Arap dilindeki harfleri, harekeleri, kelime ve cümlelerin şekil ve suretlerinin anlamı anlatmaya nasıl hizmet ettiğini bu şekilde öğrenirler.116

O kendi döneminde dil öğretiminin nasıl yapıldığı konusunda bilgi verir. Endülüslüler dili Arap dilinden ve atasözlerinden örnekler vererek birçok cümle ve tamlamalar kurarak öğretmektedirler; Batı ve kuzey Afrikalılar ise dil öğretimini bir sanat olarak, yani yalnızca kural ve kanunlarını belleterek yapmaktadırlar.117

Dil melekesini kazanmada takip edilecek sıra şöyledir: Önce kelimeler daha sonra tamlamalar sürekli işitilerek tek tek öğrenilir, 118 çünkü işitmek, dilde melekenin aslı ve temelidir. 119 Kelimelerin ve tamlamaların öğrenilmesinden sonra bunlar tekrar edilerekkullanılır. İşitme, işitilenlerin tekrar edilmesi, öğrenilen kelime ve tamlamaların kullanılması ve bu kullanımların tekrarı sonucunda dil bir meleke ve köklü bir sıfat haline gelir ve bu yolla nesilden nesle aktarılır.120 Şiir ve edebi sözleri ezberleme ve bunları kullanmaya alışma sonucunda da dilde meleke sahibi olunur.121

114 M, C. II, s. 1020, (559). 115 M, Ugan, C. III, s. 206. 116 M, Ugan, C. III, s. 175. 117 M, Ugan, C. III, s. 209. 118 M, C. II, s. 1014, 1019, (554). 119 M, Ugan, C. III, s. 175. 120 M, C. II, s. 686, 1014, 1019, (379). 121 M, Ugan, C. III, s. 205.

Arapça’ya ait melekenin meydana gelmesi bol bol Araplara ait ifadelerin

ezberlenmesiyle mümkün olacağından,122 Arapça’yı öğrenmek isteyen biri de

Araplara ait çok miktarda nazım ve nesir bellemelidir. Bu kimse bu ezber ve tekrarlar sayesinde Arapların arasında yetişip maksadını ifade etmeyi bizzat onlardan öğrenen biri durumuna gelir. Bundan sonra zihninde olanları onların ifadelerine, kelimeleri oluşturma tarzlarına, bellemiş ve ezberlemiş olduğu onlara has olan üsluplara ve lafızları tertip etme biçimlerine göre anlatır duruma gelir. Böylece dil melekesi bu tarz bir ezber ve ezberlenenleri kullanma sayesinde meydana gelir ve bu çalışmaların çokluğu oranında da kökleşir ve güçlenir.123

İbn Haldun dil öğretiminde işitme, ezberleme, tekrar ve uygulama gibi çalışmaların yanı sıra selim bir tabiatın ve Arapların eğilimlerini, tamlamalardaki üsluplarını ve bunların durumun gerektirdiği biçimde uygulanmasında uyulması

gereken konuların da bilinmesi gerektiğini124 vurgular.

Ayrıca İbn Haldun iyi bir öğrenmenin ana dille yapılmasının gerektiğine inanır ve ana dilin dışındaki bir dil ile bilimsel çalışmaları yürütmenin öğrenciye engel oluşturacağını ileri sürer.125 İbn Haldun’un doğru bir yöntem olarak kabul ettiği dil ve şiir yazma konusundaki öğrenme basit, mekanik bir öğrenme değil, işitme duyusuyla girdisi sağlanan bilginin toplanıp, depolanması, hafızaya kaydedilmesi ve kullanılmak üzere hatırlanması gibi zihinsel süreçleri içeren bilişsel bir öğrenmedir. Bilişsel yaklaşımlar içinde yer alan bilgiyi işleme kuramındaki dil öğretiminde bilginin toplanması, örgütlenmesi, depolanması ve hatırlanması aşamaları görülür.126

Günümüzde ise bir dil öğretiminin yalnızca işitme, tekrar ve kullanma (konuşma) değil, işitme, konuşma, okuma ve yazma olmak üzere dört temel becerinin yer alması gereken bir süreç olduğu kabul edilir. İbn Haldun’un ileri sürdüğü dil öğretimi yönteminde ise okuma ve yazma becerilerine yer verilmediği görülür. 122 M, C. II, s. 1023, (561). 123 M, C. II, s. 1020, (559). 124 M, C. II, s. 1021, (559-560). 125 M, C. II, s. 1000.

Şiir Yazmada Yöntem

Yeteneklerin açılmasında ve işler hale gelmesinde İbn Haldun’un kabul ettiği bir genel kural vardır. Ona göre “yetenek meme gibidir, sağıldıkça süt verir, aksi durumda azalır ve kurur.” Ancak daha önce aranması gereken bir ön şart, iyi bir ürünün ortaya konulabilmesi için nefiste bununla ilgili bir yeteneğin bulunmasıdır. Bu yetenek üretilecek ürünün benzeri şeylerin iyice öğrenilip özümsenmesiyle gerçekleşecektir.

Herhangi bir konudaki yeteneğin kazanılmasında dikkat ve tekrar gerektiğinden, yeteneğin ortaya çıkması ve gelişmesi için o konu üzerinde sürekli çalışmak ve alıştırmalar yapmak gerekir. İlerleyici tekrarda dikkat her defasında biraz daha geniş bir şekli, bir bünyeyi kavrar, ilerleyici tekrarın meydana getirdiği bu kavrayışa “yetenek kazanma” denir.127

İbn Haldun Mukaddime’nin altıncı bölümünde “Şiir Sanatı Ve Onu Öğrenmenin Yolu” başlığı altında şiir yazmak ve şiir yazma sanatını sağlamlaştırmak için gerekli şartları şu şekilde açıklar:

Dil öğretiminde olduğu gibi, şiir yazmak için de önce seçilen Arapça metinler ve şiirler ezberlenerek İbn Haldun’un ifadesiyle, ezber ile dolup tezgâhta şiir

dokumak için karihayı biledikten sonra, şiir ve nazım melekesi bu ezberleme

oranında sağlamlaşıp kökleşir. Ancak daha sonra ezberlenenlerin zihinden silinmesi, unutulması şiirin şartlarındandır; çünkü ezberlenenler ve kalıntılar, yeni şeyler düşünmeye engel olur. Nefis bu ezberlenenleri iyice özümseyerek kendine mal edip unuttuğunda şiire ait üslup bu tezgâh üzerinde (nefiste) ezberlenenlerin benzeri olan diğer kelimeleri zaruri olarak dokumaya koyulur,128 başka ifade ile lisanî ve edebî terkiplerin dokunmasında kullanılan bir tezgâh veya bunların dökümünde kullanılan bir kalıp gibi olan yazarın kendi ifade tarzı veya üslûbu ortaya çıkar.129

İbn Haldun şiir yazılmasında bazı dış şartların da etkili olduğunu belirtir. Ona göre şairlik yeteneğini uyarmak ve tahrik etmek için şairin yalnızlığa, hoş manzaralı bir yere, onu coşturacak neşe kaynağı olan haz vasıtalarına güzel nağmelere ve hoş sadaya da ihtiyacı vardır. Bütün bunların yanında şairin daha fazla

127 Ülken, a. g. e., s. 58. 128 M, C. II, s. 1033.

derli toplu olabilmesi ve düşünme yetisini daha faal duruma getirebilmesi için, bir başka ifade ile konsantrasyonu için rahat ve zinde olması da şarttır, böylece şairin düşünme yetisi ezberindeki örneklerin benzerini ortaya koyabilir. İbn Haldun’a göre, şiir yazmak için en uygun zaman, düşünce daha işlek olacağından130 uykudan henüz kalkıldığı, midenin boş ve fikrin zinde olduğu sabahın erken saatleridir. Hamam havası da şiir yazmak için uygun bir atmosferdir. Çoğu defa aşk ve sarhoş olmak da şairlik ruhunu motive edici etkenlerdendir.

İbn Haldun’a göre, şiir üslubu ancak genel bir şekilde, özellikle tamlamaya intibak etmesi itibariyle düzenli tamlamalarla ilgili zihnî surete döner. Zihin, bu sureti bizzat tamlamalardan ve onların somut şekillerinden ayırarak onu muhayyilede bir kalıp veya tezgâh haline getirir. Sonra irab ve beyan itibariyle Araplarca sahih kabul edilen tamlamaları ayıklayarak bunları onun içine, kurşunu kalıba dökercesine döker. Nihayet tamlamaların artması ile kalıp genişler ve

kendisinde var olan Arapçaya ait meleke itibariyle sahih bir suret üzere vakî olur.131

İbn Haldun şairin beyitleri en uygun yerlerine koyarak şiiri düzenlemesi, kasidesini bitirdikten sonra onu tekrar ele alıp tekrar düzenlemesi, süzgeçten geçirmesi ve iyi bir seviyeye ulaşmaması halinde de emeğini esirgeyip manzumeyi olduğu gibi terk etmemesi gerektiğini söyler. Ayrıca şair şiirde en fasih terkipleri ve düzgün ifadeleri kullanmalı, içinde belirsizlik bulunan tamlamalardan kaçınarak anlamı hemen akla gelen tamlamalara yönelmeli ve birçok anlamı bir beyitte toplamaktan da uzak durmalıdır. Çünkü birçok anlamı içeren ifadelerde anlamayı zorlaştıran belirsizlik vardır.132

Eğer bütün bunlardan sonra da şiir yazmak şaire zor gelirse bu işi başka zamana bırakmalı ve kendini zorlamamalıdır, fakat daha sonra da şiir yazması mümkün olmazsa şair hiç yılmadan ve bıkmadan sürekli olarak şiir konusunda alıştırmalar ve tekrarlar yapmalıdır, çünkü yetenek meme gibidir, sağıldıkça süt verir, terk ve ihmal edilince de azalır ve kurur.

133 130 M, Ugan, C. III, s. 238. 131 M, C. II, s. 1033, (574-575). 132 M, C. II, s. 1037-1040, (575). 133 M, C. II, s. 1037-1040, (575).

Düşünceyi Aktarmada Yöntem

Yazı, bireyin zihnindeki düşünceyi başkasına bildirmesi, açıklaması için bir iletişim aracıdır, düşüncelerin başkasına iletilmesi birinci aşamada söz, ikinci aşamada ise yazı ile mümkün olur, böylece zihinlerdeki bilgiler yazı ile gelecek nesillere aktarılır.134

İbn Haldun’a göre, öğrenci ilmî gerçeği görmeyi engelleyen örtü ve perdelerden kurtulmalı ve esas amacı olan anlam ve düşüncelere varmalıdır.

“Perdelerin en hafifi ve aşılması en kolay engel yazının söylenen lafızlara delalet etmesi, ikinci engel, söylenen lafızların istenilen anlamlara delalet etmeleri, üçüncüsü de çıkarımda bulunmak için anlamların mantık

sanatındaki bilinen kalıpların içinde düzenlenmesine ait kurallardır.”135

Yani öğrenci herhangi bir konuda bir şey yazmak istediğinde fikrini fazla uzatmadan söylemeli, amacını dolaştırmadan dile getirmelidir. İbn Haldun’a göre, bunu her zaman başarmak mümkün olmaz, çoğu zaman zihin münakaşalarla sözlerden oluşan perdeler arasında durakladığından veya türlü cedelleşmelere,

şüphelere ve itirazlara dayanan sözde deliller tuzağına düştüğünden amacına

ulaşamaz.136

İbn Haldun öğrenciden, zihni içinden çıkılmaz şüphelere düştüğü zaman bunları bir yana atmasını, lafız perdelerini, şüphe ve tereddüt engellerini defetmesini ister. Bunlardan kurtulduktan sonra öğrenci fıtratına esas oluşturan tabii fikir fezasına dalmalı, bu fezada nazarını ve aklını serbest bir şekilde salıvermeli ve istediğini elde etmek için zihnini her şeyden boşaltmalıdır. Böylece o Allah’ın fethine ve vereceği zihin açıklığına kavuşur, eğer böyle yaparsa istediğini elde etmesine sebep olan Allah’ın nurları üzerinde pırıl pırıl parlar ve vasatın ilham edilmesi meydana gelir. O, öğrenciye “elde ettiğin fikre dön, onu alıp delillerini kalıplarına ve suretlerine götür, onu bunların içine dök. Sonra ona lafızların suretlerini giydir, daha sonra onu kulpları sağlam ve beyan yönünden sıhhatli olarak hitap ve konuşma âlemine çıkart

134 M, C. II, s. 972.

135 M, C. II, s. 981-982, (535). 136 M, C. II, s. 982, (535).

137 der. Bir başka ifade ile öğrenci doğal düşünme yeteneğini serbest bırakmalı ve sağduyuyu esas almalıdır.

Güzel Yazı Yazma Yöntemi

İbn Haldun güzel yazı yazmak isteyen bir kişinin izleyeceği yolu şöyle tarif etmiştir:

1. Allah’tan kolaylık dileyerek Allah’a yönelmek.

2. Kalemleri-kamışı özenle hazırlamak ve düzgün olması için ucunu iyice açmak, o, kalemin ucunu açma konusundaki sırrının açıklanmasının beklenilmemesini söyler.

3. Mürekkebi ve kâğıdı güzelce hazırlamak. .

4. Sabırlı olmak ve zevkle çalışmayı alışkanlık haline getirmek. 5. Yazıya siyah tahtadan başlamak ve tekrar etmek.

6. Kötü yapıldığı zaman utanmamak, çünkü daha sonra güzelleşir. 7. Başlangıçta zor oluyor diye vazgeçmemek, daha sonra kolaylaşır. 8. Allah’a şükretmek.

9. Faydalı şeyler yazmaya çalışmak.138

İbn Haldun’un güzel yazı yazmak için izlenmesi gereken yöntemde dikkati çekenler, önce bir ön hazırlık yapmak, ki bu motivasyon için önemlidir, ayrıca yapılan işte sebat etmek ve yapılan işin bir gereklilik olarak görülmesinden çok zevk alınacak bir uğraş olarak görmeyi alışkanlık haline getirmektir. İkinci nokta da başarı için gerekli olan niteliklerdendir, çünkü bireyin yaptığı işten zevk alması hem onun içten güdülenmesini sağlayarak daha kalıcı ve devamlı bir başarıyı beraberinde getirir, hem de o işi sürdürmesini sağlar. Üçüncü nokta ise, zorluklar ve başarısızlıklar karşısında yılmadan devam etmektir, bu da hem çalışılan alandaki bir deneyime, hem de güçlü bir kişiliğe sahip olunmasına yardımcı olur.

İbn Haldun öğrenciye öğretimi için armağan ettiğini söylediği bu yazma yönteminin teorik bilgilerinin yanı sıra pratikteki yazı öğretiminin işleyişine de

137 M, C. II, s. 982, (536). 138 M, C. II, s. 749-750.

değinir. Onun bildirdiğine göre, Mısır’da öğrenciye her harfin şekli ile ilgili bir takım kurallar ve hükümler belletildikten sonra, her bir harfin yazılış şekli bizzat öğretilir ve uygulama yaptırılır. Endülüs ve Mağrip’te ise öğretmen tarafından verilen bir takım kurallara göre her harf tek tek öğrenciye belletilmez, öğrenci kelimelerin yazılışını, bütün olarak kelimeyi yazmak şeklinde taklit ederek öğrenir, kelimelerin imlasını olduğu gibi taklit ve tekrar eder, öğretmen de onu kontrol eder. Öğrencinin yazısı iyileşip parmaklarında sağlam bir meleke yerleşene kadar bu böyle devam eder ve güzel yazı yazmasını tamamen öğrenen öğrenci “mücîd” (iyi yazı yazan, bir tür hattat) adı verilir.139 Görüldüğü gibi yazı öğretiminde Mısır’da teorikten pratiğe, harflerden kelimelere yani parçadan bütüne doğru bir yol izlenirken, Endülüs ve Mağrip’te ise doğrudan pratik yani kelimelerin yazılışı öğretilir.

Yine onun verdiği bilgilere göre, Mısır örneğinde olduğu gibi, umranı gelişmiş olan şehirlerde yazı öğretim yönteminin daha mükemmel, güzel ve kolay olduğu görülür, bunun sebebi de buralarda sanatların sağlamca yerleşmiş olmasıdır.140

4.3. İBN HALDUN’UN EĞİTİM GÖRÜŞÜNDE ÖĞRENME

Belgede İbn Haldun'un eğitim görüşü (sayfa 155-161)