• Sonuç bulunamadı

Temel Eğitim-Öğretim Konuları

Belgede İbn Haldun'un eğitim görüşü (sayfa 173-179)

F. İBN HALDUN’A GÖRE EĞİTİM ÖĞRETİM VE ÖĞRETMEN

4.3. İBN HALDUN’UN EĞİTİM GÖRÜŞÜNDE ÖĞRENME MODELLERİ VE

5.3.1. Temel Eğitim-Öğretim Konuları

İbn Haldun’un bildirdiğine göre, onun yaşadığı dönemde Kur’an öğretimi temel eğitimin özünü oluşturmaktadır. Temel eğitimdeki öğretim konularının başında gelen Kur’an’ın okunuşunun yanı sıra yazılışı ve kıraat âlimlerinin farklı görüşleri de

62 Gutek, a. g. e., s. 294, 301.

63 İbn Haldun, a. g. e. (1977), s. 104 -105. 64 Erden & Akman, a. g. e., s. 115. 65 Kohlberg a. g. m., s. 165-166. 66 Gutek, a. g. e., s. 322, 324. 67 y. a. g. e., s. 331.

öğretim konusu yapılır.68 Bazı bölge ve geleneklerde Kur’an öğretimi yanında Arapça, yazı derslerine de çok defa yer verilmektedir. Bazı temel eğitimlerin ise - mutlaka daha uzun öğretim süresine yayılmış olarak- nerdeyse bir orta ve hatta yüksek öğretim halini aldığı görülür. Bu programlarda hadis, bunların kural ve kanunları ve fıkıh gibi naklî ilimler yer almaktadır.69 İbn Haldun’un verdiği bilgilerde de görüldüğü gibi o dönem ilköğretimleri daha çok dinî bir özellik taşır ve tarih, resim, müzik ve spor gibi laik derslere yer verilmez. Programda aklî denilen ilimlerin yer almadığını söylemek mümkündür. İbn Haldun’un aklî ilimleri öğreten Abillî’nin derslerine büyüklerin yanında çocukların da katıldığına dair verdiği bilgi, bizim böyle bir uygulamanın yaygınlığına inanmamızı sağlayacak kadar kuvvetli bir delil sayılmaz.70

İbn Haldun otobiyografisinde, eğitimi sırasında önce Kur’an’ı okumasını öğrenip ezberlediğini, sonra yedi kıraate göre okumasını öğrendiğini, daha sonra da hadis, fıkıh ve Arapça dersleri aldığını, Arapça öğrenirken de hocasının bazı şiirler ezberlettiğini bildirir. Ayrıca o aklî ilimlerden mantık, hikmet ve matematik ilimlerini de öğrenmiştir.71

İbn Haldun’un özellikle temel eğitim aşamasındaki program ile ilgili olarak verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre, bu öğretim kademesinin amacının dini öğretmekten (teaching religion) daha çok dindar olmayı öğretmek (to be religous) veya bir başka ifade ile din hakkında bilgilendirmekten (education about) daha çok dinin kurallarına göre eğitmek (education in) olduğu görülür. Bunların ikisi de birbirinden farklı şeylerdir, birincisinde yalnızca bilgilendirme söz konusu iken, ikincisinde ise dinin ilkelerine göre düşünme ve davranmaya alıştırma çabası vardır.72 Dolayısıyla bu içerik duyuşsal amaçlarda belirtilen özellikler ile örtüşür, her ikisinde de dinin istediği özellikleri taşıyan bireyin yetiştirilmesi hedeflenmektedir. Çocuklara temel eğitimin verilmesinde faydacı bir ilkenin izlendiği söylenebilir, çünkü gelenekte Müslüman bir ülkede Müslüman neslin yetiştirilmek istenmesi

68 M, C. II, s. 986;, Ugan, C. III, s. 159, (538). 69 M, C. II, s. 986, (538).

70 İbn Haldun, a. g. e. (2004), s. 24-28. 71 y. a. g. e., s. 24-28.

eğitimin temel amacını oluşturur, bundan dolayı, din ve dinî ilimlerin kaynağını oluşturan Kur’an, öğretimin esası kabul edilmiştir.

Geleneksel eğitim anlayışı ve İbn Haldun’un eğitim anlayışının içerik ile ilgili görüşünden temel eğitim aşamasındaki öğretim konuları aracılığıyla çocukların ve gençlerin toplumun kültürü ile şekillendirilmeye çalışıldığı görülür. Aslında bunun geleneksel eğitim anlayışının ayırt edici bir özelliği olduğu söylenebilir, insanın bir modele uydurulma ve benzetilmeye çalışılmasını gerek antik çağda gerekse İslam dünyasındaki klasik anlayışta görmek mümkündür. Örneğin, antik çağda başlangıçta kızların annelerini, erkek çocukların da babalarını model alarak toplumun kendilerine biçtiği rolleri öğrenip benimseyerek spontonal bir şekilde işleyen eğitim, sonraları yetişkinler kanalıyla aktarılan kültür ile gençlerin bal mumu gibi şekillendirilmesi şeklinde anlaşılmıştır.73

Eğitim teorilerinin felsefî açıdan temellendirmesini yaparak ilk defa gelişmiş bir eğitim felsefesi ortaya koyan Platon’da idealar dünyasında insanın bir formu vardır ve eğitimin görevi insanı bu forma ve ideaya uygun hale getirmektir. Herkes kendisini ne ölçüde idealar dünyasındaki bu forma uydurursa bir başka deyişle uygun hale getirmeye çalışırsa o ölçüde âdil ve iyi olur.74

Aristo felsefesi ile Hıristiyan teolojisinin düşüncelerini birleştiren teistik realizm veya thomizmdeki öğretim programında da teolojiye, kutsal metne ve dinsel konulara ilişkin derslerin önemi büyüktür. Thomistik eğitimin temel fonksiyonu, insanı yüce sona erişebilmesi için ne olması ve ne yapması gerektiği konusunda hazırlamak olduğundan, bu dersler ile insan ruhu geliştirilip güzelleştirilmeye ve böylece Tanrının mutluluk veren önsezisine sahip olmaya ve ruhun ebedî ve tam mutluluğa ulaşmasına yardımcı olunur.75

İbn Haldun’un bildirdiği Kur’an ve Kur’an ile ilgili ilimlerin yanında ana dilin okunması, yazılması, şiir (edebiyat) ve hesap gibi temel derslerin idealist ve realist bir programda da yer aldığı görülür. Platon’a göre de herkes öncelikle okuma,

73 Kıngsley Prıce, “Phılosophy of Education”, The Encyclopedıa of Phılosofhy, Volume V,

Macmillan Publishing Co, Inc. & The Free Pres, New York, 1967, s. 230.

74 y. a. g. m., s. 231. 75 Gutek, a. g. e., s. 67, 68.

yazma, geleneksel şiir ve drama ve hesap öğrenmelidir.76 Aristoteles felsefesini temel alan realistlerde de insanın özü temel alındığından, bu özde bulunan tözsel unsurlar da yer, zaman ve şartlara bağlı olarak değişmediğinden eğitim de her yerde aynı olmalıdır, çünkü bilgi doğrudur ve her yerde aynı olandır.77 Buna göre, temel eğitimdeki bir realist program da çeşitli disiplinlere ilişkin bilgiler, okuma, yazma ve hesaplamayı içerir, ayrıca değer öğretimi ile çocuğun davranışlarının ve tavırlarının biçimlendirilmesi de aynı derecede önemlidir.78İdealizm ve realizmden kaynaklanan essensialist bir temel eğitimdeki programda da okuma-yazma ve matematik zorunlu konulardır.79

5.3.2.Yüksek Öğretim Programı

İbn Haldun, döneminin yüksek öğretim kurumları ve programları hakkında herhangi bir bilgi vermez. Bu konudaki bilgiyi onun değişik açılardan yaptığı bilim tasnifleri ile bilimlerin önemini gösteren sıralamalarından çıkartmak mümkündür.

Buna göre İbn Haldun bir yerde mantık, tabiî ilimler, ilahiyat ilmi ve matematik ilimleri (geometri, aritmetik, musiki, astronomi) olmak üzere dört, başka bir yerde de matematik ilimlerin kısımlarını ayrı ayrı sayarak mantık, aritmetik, geometri, astronomi, musiki, fizik (müsbet ilimler) ve metafizik olmak üzere yedi tane olan felsefe ve hikmet ilimleri veya aklî ilimlerden bahseder.80 Ayrıca o kendi kurduğunu söylediği umran ve tarih ilmini de aklî ilimler içinde sayar.81

İbn Haldun’un aklî ilimler içinde yalnızca teorik felsefî ilimleri sayması, pratik felsefî ilimlere yer vermemesi, onun yalnızca “şeylerin hakikatini bilmek” olan, teorik bilgi peşinde koşan disiplinleri felsefî-ilmî disiplinler olarak kabul ettiği, bunun dışında herhangi bir pratik amaca yönelik disiplinleri felsefî-ilmî disiplinler olarak görmediği sonucu çıkartılabilir. Kendisi de felsefî-ilmî disiplinden ne anladığını şöyle ifade eder: Böyle bir disiplin var olan şeylerin aslını derin bir şekilde araştırma (nazar), gerçeğini anlama (tahkik), kaynakları ile ince nedensel 76 Prıce, a. g. m., s. 231. 77 Küken, a. g. e. (2003), s. 551. 78 Gutek, a. g. e., s. 54. 79 y. a. g. e., s. 294. 80 M, C. II, s. 871, (478-479). 81 M, C. I, s. 158.

açıklamalarını verme (ta’lîl) ve olayların nasıl ve niçin meydana geldiklerinin derin bilgisidir (ilm).82

İbn Haldun’un bütün yaşamı boyunca tutumlarını şekillendirmede etkin bir role sahip olan siyasetçi kimliği ile ilahiyatçı kimliğinden oluşan iki temel çizginin izleri, ilimleri aklî ve naklî ilimler diye sınıflandırmasına ve felsefeye karşı tutumuna da yansımıştır. Onun Mukaddime’de “Felsefeye ve Filozoflara Reddiye” başlığı altındaki bölümde yer alan görüşünden aslında felsefeye değil metafiziğe karşı olduğu sonucu çıkar. Bu karşı oluş da metafiziğin, insan aklının hakkında bilgi sahibi olması imkânsız olan, meçhul, duyuların ötesindeki varlıkları incelemesindendir. İbn Haldun, “Eflatun bile metafizik alanda kesin bilgiye ulaşılamayacağını, yalnızca zandan bahsedilebileceğini söylerken, bunca yorgunluk ve çabalamadan sonra sadece bir zan elde edilecekse bu ilimlerin ve onlarla uğraşmanın faydası nedir?”83 diye sorar. Felsefî alt yapıya da sahip olan İbn Haldun’un metafiziği tehlikeli görmesi, metafiziğin dine zarar verdiğini düşünmesinden 84 ve hadarilik ile dinin bozulması arasında bir ilişki görmesinden kaynaklanmış olabilir.85 Çünkü felsefe, temel ihtiyaçların giderildiği ve daha üstte yer alan psiko-sosyal ihtiyaçların ortaya çıktığı umranın son aşaması olan hadarî toplumda görülmeye başlar.86

İbn Haldun’un aklî ilimlerin yanında bildirdiği naklî ilimler de Arapça, tefsir, kıraat, hadis ve fıkıhtır.87 Bunlar da aklî ilimler gibi kendi arasında alt dallara ayrılır: Kur’anın alt dalları tefsir,88 kıraat,89 hat;90 hadis ilminin alt dalları hadislerle ilgili ve hadislerin senetleri ile ilgili ilimler;91 fıkıh ilminin bölümleri de ilm-i ferâiz,92 fıkıh usulü, cedel ve hılafiyâttır.93 İbn Haldun bu grupta ayrıca kelâm, mezhepler, tasavvuf ve rüya yorumlamaya da yer verir. 94

82 Arslan, a. g. e. (1977) s. 349-350. 83 M, C. II, s. 953, (515). 84 M, C. II, s. 950. 85 Rosenthal, a. g. m. (1955), s. 76-78. 86 M, C. II, s. 950. 87 M, C. II, s. 782, (438). 88 M, C. II, s. 786-892, (438-440). 89 M, C. II, s. 784-785, (437-438). 90 M, C. II, s. 785-786, (438). 91 M, C. II, s. 793-802, (440-445). 92 M, C. II, s. 802-813, (445-452). 93 M, C. II, s. 813-820, (452-457). 94 M, C. II, s. 820-870, (469).

İbn Haldun’un temel eğitimle ilgili olarak yaptığı gibi, kendi dönemindeki yüksek öğretim kurumları ve programları ile ilgili olarak da bilgi vermesi, içerikle ilgili değerlendirmeleri bu programdan hareketle yapması ne kadar faydalı olurdu. Yüksek öğretim kurumlarının kurucusu veya hocaları tarafından belirlenen kısmen farklı öğretim programlarına sahip oldukları kabul edilse bile95 geleneksel medrese kurumunda bu ufak tefek farklılıklara rağmen büyük ölçüde birbirine benzer bir program takip edildiği söylenebilir.

İbn Haldun, kaynakları, konuları, problemleri, amaçları ve gelişim çizgileri birbirinden tamamen farklı olan ilimleri iki ayrı kategoride değerlendirerek sanki akıl ile vahyin alanını birbirinden ayırmaktadır. Onun bu sınıflandırmanın temeline koyduğu kriterlerden çıkan sonuca göre ne felsefe ve aklın vahiy ve din üzerinde herhangi bir etkisi olmalıdır; ne de naklî ilimlerin kendi özelliklerini gözden kaçırıp felsefenin konusu olan alanlara yönelmeleri söz konusudur. Yani felsefe ve akıl nakilden elini çekmeli, naklî ilimler de kendilerini sadece şer’î haberlerle sınırlandırmalıdır.96 Onun bilimleri bu şekilde sınıflandırması bilimi teolojiden kurtarma yolunda bir çaba olarak da değerlendirilebilir.97 O imana ilişkin konularda vahye dayanan bilgilerin geçerliliğinikabul ederken toplumsal, ekonomik, siyasi vb. konularda gözlem verilerinin, varlığın tabiatının sosyal ve tabiat kanunlarının geçerliliğini kabul ederek her iki alanı birbirinden ayırmıştır.98

Bir essensialist yüksekokul programında İbn Haldun’un aklî ilimler içinde saydığı konuların yer aldığı görülür. Gerçekliğin gence belirli ve düzenli bir yapı içinde açıklanması gerektiğini ileri süren essensializmde bir yüksekokul öğretiminde ayrıntılı bilgi ve yetenek oluşturacak temel akademik konular öğretim konusu yapılmalıdır, bunlar da yabancı dil, matematik, sanat, fen ve sosyal bilimlerdir.99

Aristo’nun insan doğasına ilişkin dualistik görüşü bilginin teorik ve pratik bilgi olarak ikiye ayrılması ve eğitimin de liberal ve meslek eğitimi olarak sınıflandırılması gibi eğitimsel sonuçlara yol açmıştır.100 Ancak birçok konuda

95 George Makdisi, Orta Çağ’da Yüksek Öğretim İslam Dünyası ve Hıristiyan Batı, (Çev. Ali

Hakan Çavuşoğlu & Hasan Tuncay Başoğlu), Gelenek Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 145.

96 Arslan, a. g. e. (1977) s. 356. 97 Hassan, a. g. e., s. 20. 98 Hassan, a. g. e., s. 195. 99 Gutek, a. g. e., s. 300-301. 100 Küken, a. g. e. (2003), s. 551.

Aristoteles’in felsefesini dayanak alan realistler ile benzer görüşü paylaşan İbn Haldun’un eğitim anlayışında meslek eğitiminin önemi, amacı, içeriği ve yöntemi ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmaz.

Belgede İbn Haldun'un eğitim görüşü (sayfa 173-179)