• Sonuç bulunamadı

F. İBN HALDUN’A GÖRE EĞİTİM ÖĞRETİM VE ÖĞRETMEN

1.2. EĞİTİMİN SOSYOLOJİK TEMELLERİ

1.2.1. Genel Sosyolojik Anlayış (Umran İlmi)

1.2.1.3. Asabiyet

İbn Haldun devletlerin, uygarlıkların gelişme, yükseliş ve bozulma, çöküşlerinin, bir başka deyişle toplumsal değişimlerin gerisindeki motor gücün asabiyet olduğuna inanır.245 Ona göre kabilelerin ve asabiyetlerin değişmesiyle çağlar ve o çağlarda meydana gelen meseleler de değişir,246 zamanla iktidarlar, devletler değiştikçe, değişerek süre gelen söz konusu haller tümü ile yeni bir inkılâp geçirir, tamamıyla başka hallere dönüşür ve çoğu bugün bilinmekte olan ve halefin seleften, sonraki neslin bir önceki nesilden alıp aktardığı bilinen âdet ve ananeler bu

240 M, C. I, s. 424, (192).

241 Hilmi Ziya, Ziyaeddin Fahri, İbn Haldun, Kanaat Kitabevi, İstanbul, 1940, s. 75-76. 242 Adıvar, a. g. md., s. 741.

243 Hançerlioğlu, a. g. m., s. 49. 244 Sena, a. g. m., s. 15.

245 Fida Mohammad, “Ibn Khaldun’s Theory of Social Change: A Comparison with Hegel, Marx and

Durkheim, The American Journal of Islamic Social Sciences, 15: 2, 1999, s. 36.

şekilde oluşur.247 Özetle asabiyet her türlü değişmenin, istilâ ve saldırılardan korunmanın kendisiyle mümkün olduğu önemli sosyal bir güçtür.248

İbn Haldun için toplumun kaynaştırıcı gücü, aynı aile, kabile, millet veya imparatorluklardaki birlik ruhu olan asabiyet modern bir kavram olan vatanseverlik (patriotism) ile eş anlamlı olarak düşünülebilir. 249 Devletlerin, uygarlıkların vazgeçilmez enerjisi olan bu güç kuvvetlendikçe devletler, uygarlıklar da yükselir ve güçlü olur, onun zayıflamasıyla devletler ve uygarlıklar da çökmeye yüz tutar.250 Güç, liderlik ve din asabiyeti besleyip güçlendirirken, lüks, refah ve bir başka gücün boyunduruğu altına girmek asabiyeti zayıflatır ve onun ortadan kalkmasına yol açar.251

Asabiyetin kaynağı nedir? İbn Haldun ilk ve önemli kaynağınaynı kavim ve millete mensubiyet, yani nesep olduğunu belirtir, 252 ancak ona göre gerçekte asabiyeti meydana getiren esas unsur, biyolojik nesepten ziyade, toplumsal zaruretlerde ve kader birliğinde ortaklıktır253 ki bu bağlılık durumu zaman içinde zor şartların ve mahrumiyetlerin beraberinde getirdiği kaynaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.254 Ortak inançlar, ortak amaçlar, ortak ekonomik ilgiler, ortak kültür, ortak dil, ortak acılar ve ortak düşmanlıklar tarafından üretilen asabiyet İbn Haldun için ortak bir duygu; amaç, toplumsal hayat, politik ve ekonomik ilgilerdeki bir birliktir.255Bu durumda, toplumda kendi gerçek soyları unutularak yeni bir kavim ve milletle kaynaşma, onların maddi ve manevi değerleri içinde erime söz konusudur.256 İbn Haldun asabiyete geleneksel kullanımının yanında fonksiyonel bir anlam da yüklemiştir, buna sebep asabiyeti adını vermektedir.

İbn Haldun nesep ve sebep asabiyetlerini belli toplumsal gelişmişlik durumları ile ilişkilendirir. Buna göre geleneksel anlamdaki asabiyet (nesep 247 M, C. I, s. 190, (28-29). 248 M, Ugan, C. I, s. 331-352, 512. 249 Mohammad, a. g. e., s. 37. 250 M, C. I, s. 352, (141). 251 Mohammad, a. g. e., s. 38-44. 252 M, C. I, s. 263-265, (85). 253 M, C. I, s. 413, (184).

254 M. Akif Kayapınar, “İbn Haldun’da Asabiyet”, Geçmişten Geleceğe İbn Haldun Vefatının 600.

Yılında İbn Haldun’u Yeniden Okumak Uluslar Arası Sempozyum, İSAM, İstanbul, 2006, s. 170.

255 Mohammad, a. g. m., s. 36-37. 256 M, C. I, s. 188-189, (27-28).

asabiyeti), kabile içi toplumsal birliği pekiştirirken, kabileler üstü bir birlikteliği imkânsız kılar, ikinci kullanımında ise (sebep asabiyeti), kabile üstü yapıları dikkate alarak Araplara özgü bir sosyo-politik örgütlenmenin ötesinde evrensel geçerliliği olan bir siyasi dönüşüm teorisi geliştirmeyi amaçlamaktadır.257 Sosyal görünümüyle hem etkilenen-etkileyen bir fonksiyona sahip olan, hem de sosyal olaylar zincirini oluşturmaya yardımcı olan asabiyet aynı zamanda siyasal gelişmelerin katalizörüdür.258 Aslında ortaya çıkışında mahrumiyetlerin önemli rol oynadığı ve bedevilikte (ilkel kültürde) daha güçlü olan asabiyetin amacı, bütün ilkel kültürlerin uygarlıklara doğru yöneldikleri gibi, 259 üstün gelerek devlet kurmaktır. 260 Yaradılışının gereği kötülükten çok iyiliğe meyilli olan insan kendisinde bulunan hayvanî kuvvetlerin sevkiyle kötülüğe meylederken, insani güçlerinin yönlendirmesiyle de devlet kurar ve siyasetle uğraşır. Şeref ve ululuk insanın devlet kurması ve hâkimiyet sağlaması için bir temel oluşturmasına rağmen bu hâkimiyeti gerçekleştirmek için asabiyet sahibi olması şarttır. Güzel ahlâk ve özellikler ise, devletçiliğin dalları olup, devletin yapısını tamamlar.261

İbn Haldun liderlikle asabiyet arasında bir ilişki bulunduğuna inanmaktadır, ona göre liderliğin ve peygamberliğin temelinde de asabiyet bulunur.Bir kavme lider olmak için, o kavim içindeki diğer asabiyetleri tek tek alt eden galip bir asabiyete dayanmak şarttır,262Zamanın halkına karşı denk bir asabiyet olmadan, hâkimiyetin ve iktidarın gerçekleşmesi mümkün değildir.263Liderliğin ve iktidarın varlık sebebi olan asabiyet peygamberlikte de önemli bir güçtür, peygamberlerin alâmetlerinden biri de kavimleri içinde hasep (nesep, asalet ve prestij) sahibi olmalarıdır,264 peygamberler bile görevlerini yerine getirebilmek için mezheplerinin ve akrabalarının yardımına ihtiyaç duyarlar, bir birey olarak ıslahatçı için gereken bütün

257 Kayapınar, a. g. m., s. 169. 258 Hassan, a. g. e., s. 247.

259 Barbara Stowasser, “İbn Khaldun’un Tarih Felsefesi: Devletlerin ve Uygarlıkların Yükseliş ve

Çöküşü”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, (Çev., Nermin Abadan-Unat), S. XXXIX, 1-4, 1984, s. 176. 260 M, Ugan, C. I, s. 331-352, 512. 261 M, Ugan, C. I, s. 363. 262 M, C. I, s. 339; Ugan, C. I, s. 333-334, (132). 263 M, C. I, s. 601, (329). 264 M, C. I, s. 278-279, (93).

özelliklere sahip olsa bile, eğer kuvvetli bir fırkaya dayanmıyorsa boş ve abes bir şekilde enerjisini boşuna harcar. 265

İbn Haldun toplumu yönetecek kişilerin ve peygamberlerin kuvvetli bir fırkaya (asabeye) dayanması fikrinin Peygamberin sınıf ve fırkayı reddetmesine, karşı çıkmasına zıt bir görüş gibi algılanmasının da önüne geçmek için şu açıklamayı yapar: Peygamberin onaylamadığı şey, insanların soylarından dolayı büyüklenerek başkalarına zarar vermeleridir, biz ise Allah’a hizmet yolunda bu tür bir güce dayanılması gerektiğini söylüyoruz der.

İbn Haldun asabiyetin kuvvet derecesi ile ulaşılan uygarlık seviyesi, ekonomi ve ahlâk arasında karşılıklı bir ilişki bulunduğunu ileri sürmektedir. Ona göre genelde asabiyet sahipleri erdemlere sahiptirler, bir milletin sahip olduğu mülk yok olmaya başlayınca Hak Taâla söz konusu mülk sahiplerini kötü şeyler yapmaya, rezalet türünden olan işleri benimsemeye ve bunun yollarını tutmaya sevk eder, böylece kendilerinde var olan siyasetin erdemleri tamamen kaybolur.266 Asabiyet ilkel kavimlerde daha güçlü olduğundan, göçebe hayatı yaşayanlar nefis ve arzularına şehirde yaşayanlar kadar düşkün değillerdir, onlar hayır ve iyiliği kabule

daha yatkındırlar.267 İlkel bir yaşantıya sahip göçebelerde ve küçük yerleşim

birimlerinde asabiyet daha kuvvetlidir ve bu tür yerleşim bölgelerinde yaşayanlar daha erdemlidirler. Ancak ekonomik gelişme ile insanların yaşam kaliteleri de yükselir ve bu yükselme erdemlerden uzaklaşmayı, dejenerasyonu, yabancılaşmayı ve çöküşü de beraberinde getirir.