• Sonuç bulunamadı

Yüksek nitelikli iĢ gücü, geliĢmekte olan ülkelerden geliĢmiĢ ülkelere ve bu ülkelerden de daha çok geliĢmiĢ ülkelere doğru gittikçe artan bir hızla kaymaktadır (BaĢaran, http://dergiler.ankara.edu.tr). Beyin göçü yüzünden geliĢmekte olan ülkeler, geliĢebilmek için gerekli duyduğu nitelikli insan kaynağından, yoksun kalmaktadır. Son yıllarda Türkiye, geliĢmekte ve beyin göçünün etkisinde kalan ülkelerden biri olarak algılanmaktadır. Türkiye için bu durumun, teknoparklar sayesinde tersine dönüĢebileceği öngörülmektedir. Bu öngörünün tespiti amacıyla, teknopark ve firma yetkililerine ‘Teknoparklar beyin göçünü önler mi?’ Ģeklinde soru yöneltilmiĢtir. Alınan yanıtların bazıları ise, aĢağıda verilmiĢtir.

H.Ş.(GOSB Teknopark): Kesinlikle önler kesinlikle önler.

V.K.(ULUTEK): Hani ben Türkiye de iş bulamadım imkânlarım çok yetersizdir

diyebilecek çok nadir adam var. Onun dışında Türkiye de hiç bulamadığım için buraya geldim diyen az adam var. Türkiye de onun işi var artık yani. Böyle çok devasa beyin göçü olduğunu düşünmüyorum. Teknoparklara verdiği avantajlarla gelebilir.

H.T.(Hacettepe Teknopark): Önler önlemeli de önlüyor da bence. Yani güzel

firmalar kuruluyor çok büyük firmalar

Türkiye‘nin uzun dönemde ekonomik geliĢmesini sağlayabilmesi ve sürdürülebilir rekabet gücünü arttıra bilmesi, teknolojik yeniliklerle mümkündür. Böyle bir dönüĢümde kendiliğinden gerçekleĢmez. GeliĢmiĢ ülkeler örnek alınarak; teknoloji odaklı, bilim ve buluĢ ve icatlara (inovasyona) önem veren kurumlar desteklenmelidir. GörüĢmecilerin cevapları da bunu destekler niteliktedir.

Verilen yanıtların ortak paydası teknoparkların bu noktada faydalı olacağıdır. Elbette bu bir süreçtir. Yanıtlardan anlaĢılıyor ki, teknoparklar beyin göçünü azaltırken aynı zamanda tersine bir beyin göçüne de neden olmaktadır. Bu konuda V.K. Ģu örneği bizimle paylaĢmıĢtır; İşte burada geçen dönem bir başvuru yapan bir firma yeni nesil

cip teknolojisi üzerine geldiler. İntel Motorola gibi AMD (advanced micro devices) gibi devin yanında bir alternatif olarak yeni bir buluş ila geliştirmiş Türk eski Hollanda firmasıymış Hollanda da iken bu sistemin patentini almışlar. Ondan sonra Türkiye’ye gelmişler bakanlıktan da bir sürü talepleri olmuştu. Yani dışarıdan buraya geliş var artık bence buradan oraya gidişin çok fazla ciddi boyutta olduğunu düşünmüyorum.

YaĢanan bu değiĢimin ekonomiye katkısının ötesinde; Ar-Ge kültürünün kazanılması, öz güvenin oluĢturulması ve birlikte çalıĢma becerisinin geliĢtirilmesini de sağlayacağı aĢikârdır. Çünkü V.K.‘nın da ifade ettiği gibi beyin göçünün tersine dönmesinin ötesinde artık yabancı kiĢiler ve firmalarında ülkemizi tercih etmektedirler. Beyin göçünün tersine döndüğünü ifade eden diğer görüĢmecilerimizin görüĢleri ise aĢağıda sıralanmıĢtır.

S.Ç.(Gazi Teknopark): Beyin göçünü önler. Ben size çok bununla ilgili çarpıcı

ilgili Amerika’dan iki tane üç tane arkadaş getirdik. Türk ama beyin göçü olarak adamlar gitmişler.

On yıl orada kalmışlar ve biz dedik ki, böyle bir projemiz var ve proje ile ilgili bize yaklaşık bir buçuk ay önce geldiler. Proje netleştiği zaman diyeceğiz ki, evet arkadaşlar atlayın gelin. Belki üç kişi gelecekler belki on kişi gelecekler bilmiyoruz. Ve şuan üç tane arkadaş üçü de Türk burada işte iyi okulları okumuşlar Amerika’ya da gitmişler. Microsoft’an, şeyde çalışıyorlar Google de çalışıyorlar.

Yani kendilerini ispat etmişler artık. Amerika’da şurada burada dünya pazarına açılmış adamların yazılımları var ve bu adamlar bizim projeyi duydular dediler ki, biz mutlaka çalışmak istiyoruz. Bu insanları Türkiye’ye getirebilirsek tersine bir göç mü? Tersine bir göç bence. Yani Türkiye için bir kazanç diye düşünüyorum. Çünkü bu insanlar gittikleri ülkelerde teknolojiyi taşıyorlar. İşte biri Amerika’dan

O.O.(İzmir Teknopark): Kesinlikle var. Yani Amerika’da kurduğum Amerika’da

kurmaya niyetliydim aslında bir benzeri teknoloji şirketine ama şey oldu burada işte su sigortası yaşamı daha iyi daha ucuz kira yemek her şey daha ucuz ücretleri ona göre daha aşağıda tutabiliyoruz. Bir de üstüne üstlük bu yer teknoloji geliştirme bölgesi kanunları da o kanı çerçevesinde muafiyetler var. Benim için bizim için ve bizim şirketin elemanları en azından iki kişi için öyle.

Beyin göçünü, kiĢinin yaĢadığı çevrede istediği imkânları bulamaması veya farklı çevrelerin sunduğu cazip sosyal Ģartlarla açıklayabiliriz. Yapılan görüĢmelerden anlıyoruz ki Türkiye teknoparklar sayesinde bu konuda olumlu ve ciddi sayılabilecek bir noktaya ulaĢmıĢtır.

Sonuç olarak, çeĢitli nedenlerle yurt dıĢına gitmiĢ kiĢiler/vatandaĢlarımız (Ar-Ge personelleri/firmaları) artık geri dönme eğilimine girmiĢtir. Burada en önemli rol teknoparklarındır. Ancak daha da önemlisi bu sürecin doğru yönetilebilmesidir. Çünkü bu sürece süreklilik kazandıramazsak hiçbir anlamı olmaz/kalmaz. Sürekliliği sağlayabilmemizde doğru politikalardan ve doğru önceliklerden geçmektedir.

Göç konusunda farklı bir yaklaĢım ortaya koyan E.M.T. (Sivas Teknopark) ise Ģöyle söylüyor; elbette şimdi üniversite hocalarının bulunduğu üniversite memleketi

Rahatlık konfor ve kazançtır. Bu teknokentler sayesinde hocalar ticari bir faaliyet yürütebiliyor ve kazançlarını brüt bir şekilde maaşların dışında alabiliyor. Aynı zamanda görevlerini devam ettiriyorlar. Sonuçta iyi bir yatırım aracı oluyor.

Anlatımdan anlaĢılacağı üzere, E.M.T. diğer görüĢmecilerden farklı olarak, teknoparkların sayısındaki artıĢın, iç göçüde önleye bilecek bir role sahip olduğunu belirtmektedir. AnlaĢılıyor ki, yakın bir zamanda olmasa bile gelecekte teknoparklar bölgesel eĢitsizliğin giderilmesinde de anahtar rol oynayacaktır.

Teknoparkların beyin göçünü önlemesine dair teknopark ve firma yetkililerinin bazıları farklı olarak teknoparkların beyin göçünde etken olmadığını ifade etmiĢlerdir. Bu düĢüncedeki kiĢilerin verdikleri yanıtlar aĢağıda sıralanmıĢtır.

E.Y.(Hacettepe Teknopark): Beyin göçünü, zannetmiyorum yani. Yani o

söylediğiniz beyin göçü daha makro bir problem bence. Teknoparklar daha münferit mikro çözümler ve girişimler olarak ben görüyorum. Türkiye’de ki büyük sanayi veya araştırma yapan kurumların endüstri kurumlarının Ar-Ge departmanlarının daha güçlü olup onların beyin göçünü önlemesi daha anlamlı. Örnek vermek gerekiyorsa ASELSAN, beyin göçünü engelliyor olabilirdi. Ama eninde sonunda tabi finansal koşullarda sağlanması gerekiyor. Mesela ASEM bir Teknokent firması Türkiye’deki birkaç bu konuda özel firmadan biri, o yüzden buradaki girişimler göçü engelleyecek kadar daha büyük değil bence sosyal ekonomik problem diye düşünüyorum.

A.Y.(ULUTEK): Ülkemizin Türkiye’nin bu da böyle çok gerçekten Ar-Ge yapıp

oradan alacağını alan yani gerek para olarak gerek bilgi olarak gerekse işte dünyadaki pazar olarak. Onu alabilirken örneklerin olması önemli şimdi o örneklerin olabilmesini engelleyen de şimdi başka bir yasa var biliyorsunuz. Şimdi VESTEL, TOFAŞ gitti kendisi 400–500 kişilik bir Ar-Ge merkezi yaptı. Şuan belki 300 küsur personeli var. Hedefi 500’e bunu çıkarmak. Dediğim gibi adam oraya gidip geliyordu bir ara biz 130– 140 tane TOFAŞ personeli çalışırken burada şuan 10–12 tane var neden? Adamlar orada çalışıyorlar hemen merdivenden iniyor deneyini yapıyor yukarı çıkıyor bilgisayarın başında şey yapıyor yani o dediğim şekildeki o örnekleri pazarı piyasayı para kazanmayı yapacak olanlarda bence oralardır zaten. Onun için yani teknoparklar o dediğin beyin göçünü engellemek veya işte bir takım örnekler gösterip de işte burada Ar-Ge’nizi burada yapın falan yani o biraz geçti. Bu kanun onu o bitti.

Bu yanıtlara göre beyin göçünün önüne geçilebilmesi için sadece teknoparkların değil, aynı zamanda Türkiye‘deki diğer kurumların ve firmalarında Ar-Ge faaliyetlerini en üst düzeye çıkarmaları gereklidir. Diğer taraftan beyin göçünün sosyo-ekonomik boyutunun da olduğu vurgulanmaktadır. Finansal boyutunun yanı sıra Gökçora‘nın da söylediği gibi; ‗İnsanın doğasında var olan sahiplenme, sorumluluk, merak, öğrenme,

araştırma içgüdüleri ile yaratıcı güç ve yenilikler üretme gibi beceriler, sistemimiz içinde eğitim kısıtlamalarıyla budanmış ve azaltılmıştır’ (Gökçora, 2004: 12–22).

Türkiye‘deki eğitim sistemi kiĢinin farklı çözüm yolları kullanmasının önünü tıkamaktadır. Öyle ki, ölçme ve değerlendirme tekniklerimiz sadece sistemle bütünleĢmiĢ (entegre) kiĢiler için tasarlandığından dolayı, inovatif yapıya sahip insanlarımızı eğitim sistemimizin dıĢına itmekte ve baĢarısız kabul etmektedir. Böylelikle hem yaratıcı bireyleri bastırmıĢ oluyoruz, hem de bu yapıdaki kiĢilerin kendilerini ifade edebilecekleri yerlere gitmelerine neden oluyoruz. Unutmayalım ki, kiĢi kendisini bulunduğu ortama da ifade edemezse/gerçekleĢtiremezse mutlaka kendisini ifade edebilecek bir ortam bulacaktır.

Ayrıca 4691 sayılı teknoloji geliĢtirme bölgeleri kanunu üzerinde yapılan düzeltmelerinde teknoparkların bu görevine/amacına engel olduğu ifade edilmektedir. Firmalara bu hakların verilmesi (Ar-Ge muafiyeti) firmaları tekrar kısıtlı iç dinamikleri ile çalıĢmaya itmiĢtir. Bu firmalar teknopark içinde kalsalar fabrikalarında istihdam ettikleri Ar-Ge personelinden daha fazlasını istihdam etmek zorunda kalacaklardı. Bu da inovatif kiĢiler için bir fırsat demektir.

5.7. Ġstatistikî Bilgilerin, Teknopark ve Firma Yetkililerinin Verileri