• Sonuç bulunamadı

2.3. Sanayi Toplumunun Ortaya ÇıkıĢı

2.3.1. Sanayi Toplumunda Üretim ve Toplumsal Yapı

Sanayi devrimi üretim tekniklerinin evrimi olarak da ifade edilebilir. Çünkü Sanayi devrimi ile bilginin anlamı değiĢmiĢtir; bilgi artık aletlere, süreçlere ve ürünlere uygulanan araçlar haline gelmiĢtir. Taylor biraz daha ileri giderek, bilgiyi iĢin incelenmesinde, analizinde ve mühendisliğinde kullanmıĢtır. Saint-Simon‘un görüĢlerinden önemli ölçüde etkilenen A.Comte‘da, bu ifadeleri destekler Ģekilde sanayi toplumunu bilim adamlarının ve sanayicilerin egemen olduğu toplum olarak tanımlamaktadır (Dura ve Atik, 2002: 29). Yani Sanayi toplumunda bilim kullanılarak, insanoğlunun hayat seviyesini yükseltmek, ekonomik geriliği, bilgisizliği ortadan kaldırmak ve sağlık koĢullarını düzeltmek amaçlanmıĢtır (Soyer, 1996: 77). Bu amaçlar paralelinde yaĢanan geliĢmeler, sosyal hayatın her alanını etkilemiĢtir.

R.Aron‘a göre bu yaĢanan geliĢmelerin en önemli göstergesi giriĢimciliğin aileden ayrılmıĢ olmasıdır (Aron, 1986: 66). Bunun yanı sıra, Sanayi toplumunun teknik özelliği ve talep fazlalığı bazı üretim birimlerinde bütün gün çalıĢmayı gerekli kılmıĢtır. Dolayısıyla yaĢanan bu değiĢimler sadece bu alanlarla sınırlı kalmamıĢ; tarım toplumunda ki hısımlığa bağlı örgütlenme biçimi yerini sanayi toplumunda uzmanlaĢmaya dayalı, iç ve dıĢ iliĢkilerinin yasal çizgilerle belirlendiği örgüt yapılarına

bırakmıĢtır. Sanayi toplumlarında teknik ve uzmanlaĢma; büyük örgütleri, bu örgütsel yapılarda yönetenler/yönetilenler sınıfını doğurmuĢtur. Bu örgütsel yapı içinde koordinasyonu sağlamak değiĢik kural ve normları da beraberinde getirmiĢtir (Doğan vd., 2009: 402-403). Bilindiği gibi kölelik ve feodal toplumlarda iĢçilerin ihtiyaç bulunan yerlerde çalıĢması emredilirken, sanayi toplumunda bu süreç belli kural ve normlara bağlanmıĢtır. Sanayi toplumunda örgütlenmeler uzmanlaĢmıĢ ekonomik, siyasi, dini ve eğitseldir. Sanayi Toplumunun simgesi haline gelmiĢ feodal, Ģehirli, mavi yakalı, beyaz yakalı, mülkiyet, makine, teknoloji, sanayileĢme, hizmetler sektörü gibi birçok kavram belirli bir sosyal realite ile doğmuĢ ve ĢekillenmiĢtir (Erkan, 2006: 43). Bu simgeler, üretimde tezgâhtan fabrikaya geçiĢi, tarım dıĢı faaliyetlerin artıĢını, iĢbölümünü, çalıĢma hayatında menfaat birliklerini ve kitle eğitimini zihnimizde çağrıĢtırmaktadır.

SanayileĢme, insanın hem diğer insanları hem de doğal çevreyi sömürmesini zorunlu kılmıĢ ve bu sömürüyü meĢrulaĢtırmıĢtır. Örneğin; karmaĢık üretim hatlı donanımını iĢletmek için otoriter bir disiplin oluĢturmaya ve fabrikayı hiyerarĢik bir biçimde örgütlenmeye duyulan ihtiyaç, yönetim ve iĢçiler arasındaki iliĢkileri de meĢrulaĢtırmaktadır. Teknolojik yenilikler, bu iliĢkileri bir fabrikanın ‗verimli olarak‘ iĢletilmesi için gereken disiplinin derecesini yükselterek meĢrulaĢtırmıĢtır. Örneğin; Ashton‘a göre ‗yeni yönetim yöntemleri, yeni Saikler ve yeni disiplin‘ de, teknik buluĢlar kadar sanayi devriminin parçalarıdır; bunlara uyum sağlamak, iĢçilerin büyük ölçekli sanayinin getirdiği daha yüksek gelirler karĢılığı ödemek zorunda kaldıkları bedel olmuĢtur (Dickson, : 65). Antony Giddens‘da David Dickson gibi sanayileĢmenin en önemli etkeni olarak, belirgince etrafı sınırlandırılmıĢ bir iĢyerinden (fabrika gibi) ve iĢçilerin makinelerle birbirlerine fiziksel yakınlaĢmaların yaĢandığı (Giddens, 1999: 180) yer olarak fabrikalara iĢaret etmektedir. Saint Simon‘da sanayi toplumu için birlik ilkesine dayalı üretim toplumu demiĢtir. Aynı zamanda bütün toplumun temelini sanayiye bağlamıĢtır. Çünkü sanayiyi varlığın tek teminatı, bütün zenginliğin ve refahın tek kaynağı olarak görmektedir (Göle, 2008: 22).

SanayileĢme ile baĢlayan bu yenileĢme hareketleri, iktisadi yapıyı değiĢtirmekle kalmamıĢ, tüm bir sosyal hayatı, siyasal sistemleri, hukuki yapıyı, örgütlenme yapılarını (Ģekil ve bütünlüğünü), insan iliĢkilerini, üretim iliĢkilerini, sınıf yapısını, aile yapısını

ve idari kurumları da değiĢtirmiĢtir. Bülbül‘de, sanayi devriminin sadece teknolojik dönüĢüm olmadığını bir dizi kültürel ve kiĢisel uygulamalardaki dönüĢümleri de ifade ettiğini söylemektedir (Bülbül, 2008: 29). Nef‘in de ifade ettiği gibi; sanayileĢme, sadece teknolojik bir olgu değildir. Bunun yansımaları olarak bugün bilindiği gibi, emekten tasarruf ettirici süreci de kapsamaktadır (Nef, 1986: 67). Aynı zamanda sanayileĢme beraberinde, yeni toplum düzenine uygun kurumları, insan iliĢkilerini ve değerleri de getirmiĢtir (AkĢit, 1985: 125). Dura‘da, ‗sanayi toplumunu, bilim ve zihniyet devrimi ile bunun fikir ve adetler, çalıĢma Ģartları, sosyo-ekonomik teĢkilatlanma ve politik yapılar, üzerindeki etkilerinin bir neticesi olarak‘ (Dura, 1990: 6) özetlemektedir. Böylece endüstrileĢme yeni sosyal ve kültürel sistem/sistemler yaratmıĢtır.

Sanayi devrimiyle beraber hız kazanan teknolojik icatlar, üretimi zanaata dayalı olmaktan çıkarıp teknolojiye dayalı bir hale getirmiĢtir. Teknoloji yoğunluklu bu üretim faaliyetleri ekonomiyi aile Ģirketlerinden, 24 saat çalıĢan kurumsal Ģirketler haline getirmiĢtir. Bu yenilikler tabii ki endüstriyel iliĢkiler çerçevesinde de kendisini hissettirmiĢtir. Öyle ki, sanayi toplumunu ilk inceleyen yazarlardan Saint-Simon, sanayi toplumunu mal üretimi etrafında örgütlenen bir toplum olarak nitelendirmektedir (Dura ve Atik, 2002: 29). Metin Erol ise, bu sürecin getirdiği değiĢim alanlarını Ģu Ģekilde sıralamaktadır; üretim ve bölüĢüm iliĢkileri, ticaret, teknik değiĢme, iĢ veriminin artması, üretimin bilimsel ve rasyonel kurallarla yapılmaya baĢlanması ve bu kuralların ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanlara yansıması (Erol, 2002: 2) olarak sıralamaktadır.

18. yüzyıldan itibaren sanayi ve ticari hayatta tüm insanlık tarihi boyunca görülmeyen geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Özellikle sanayideki geliĢmeler belirli bir döneme damgasını vurmuĢ ve her dönemin sanayi liderlerine yenileri eklenmiĢtir. Her dönemin belli baĢlı üretim sektörleri, Avusturyalı iktisatçı Schumpeter tarafından tanımlanan ‗Endüstride Dalga Hızları‘nı belirlemiĢtir. Schumpeter‘in dalga hızlarının seyrini belirleyen belli baĢlı sektörler grafik 1‘de gösterilmiĢtir (Ayhan, 1999: 9).

Grafik 1: Schumpeter’in Endüstri (Teknoloji) Dalga Hızlarının Süreleri ve Sektörel Özellikleri

(The Economist, 1999 den Akt. Ayhan,1999:.10)

Schumpeter tarafından sınıflandırılan endüstri dalgalarının ilki 50–60 yıl sürmüĢ, daha sonrakiler 30–40 yıla düĢmüĢ, sonuncu dalganın ise 25–30 yıldan daha uzun sürmeyeceği tahmin edilmektedir (Grafik 1). Yeni dalga teknolojilerinin ortaya çıkıĢını Ģansa bırakmayan tüm sanayileĢmiĢ ülkeler, bütün pazarı altüst edecek yeni teknolojiler peĢinde koĢan iyi yetiĢtirilmiĢ Ar-Ge orduları kurmuĢlardır (Ayhan, 1999: 9). Schumpeter‘in bu tablosu, bilimsel bir bulgunun, uygulanabilir hale gelmesi için geçen sürenin/zamanın giderek nasıl kısaldığını gözler önüne sermektedir. Bunu biraz daha farklı bir açıdan söylersek; bilimden teknolojiye geçiĢ sürecinin giderek kısalması; çağımızda bilimi doğrudan bir üretici güç haline dönüĢtürmüĢtür. Bensghir‘de günümüze kadar insanlık tarihinde yaĢanan geliĢmelerin seyrini Schumpeter gibi açıklamaktadır. Bensghir‘e göre, yerleĢik tarım düzenine geçiĢin ancak bin yılda gerçekleĢtiğini, buna karĢın, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiĢin yalnızca üç yüzyılda gerçekleĢtiğini söyler (Bensghir, 1996: 8). Bugün ise toplumsal geliĢmelerin seyri oldukça hızlanmıĢtır. Çünkü insanoğlu; insandan daha iyi duyan, gören, dokunan makineler yaratmıĢtır ve teknolojiye duyu organları, yeni makineler yapacak makineler icat etmekle de doğurma yeteneği vermiĢtir (Toffler, 2008: 47).

Bu geliĢmeler Turgot ve Comte‘nin temel düĢüncelerinde ifade ettiği gibi Bilgi Toplumunu doğurmuĢtur. Çünkü tüm çağlar birbirlerine neden-sonuç iliĢkisi yoluyla

bağlıdır. Ve her çağ bir önceki çağın bilgi birikimlerinden yararlanarak düĢünce sistemlerini oluĢtururlar.