• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İZLENEN POLİTİKALAR

2.3.3 TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSLERİ (TTO’LAR)

2.3.3.1 Teknoloji Transfer Ofisleri’nin Tanımı, Amacı ve İşlevi

Üniversite-sanayi işbirliğini sağlamada Teknoparklardan sonra gelen en önemli kurumsal mekanizma veya arayüz hiç kuşkusuz Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO)’dir. Teknoloji Transfer Merkezi (TTM) ya da Teknoloji Lisanslama Ofisi (TLO) gibi değişik isimlerle de anılan TTO’lar esas olarak üniversite-sanayi işbirliği alanındaki Ar-Ge çıktılarının ticarileşmesini kolaylaştırma amacıyla ve üniversiteler ile sanayici, girişimci ve teknoparklar arasında arabulucu ve destekleyici bir rolü üstlenmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Son yıllarda sayıları hızla artan ve önemi çokça vurgulanan Teknoloji Transfer Ofisleri, özünde “üniversite araştırmalarının ve bu araştırmalar sonucu ortaya çıkan fikri haklar ve bu kapsamda özellikle de patentlerin sınai kuruluşlar ya da üniversite bünyesinden çıkan firmalar (spin-off) aracılığı ile ticarileştirilmesine aracılık etmek üzere kurulmuş”tur (Kiper, 2010:16).

Şekil 2.21 Teknoloji Transfer Ofisleri’nin Fonksiyonu ve Farklı Aktörler Arasındaki Konumu

Kaynak: Deveci, 2017: 24

Bu çerçevede TTO’ların bir yandan üniversite kaynaklı Ar-Ge çıktılarının ve buluşlarının korunması, patentlenmesi ticarileştirilmesine odaklanırken, öbür yandan sanayi kesimi ile ilişkiler kurarak firmaların Ar-Ge ve inovasyona yönelik talep ve ihtiyaçlarını özellikle üniversite ve bünyesindeki teknoparktan karşılamak ve böylece Ar-Ge işbirliğini sağlamaya odaklanmaktadır. Dolayısıyla TTO’lar sanayi ile üniversiteleri aynı çatı altında bir araya getirerek bilginin ticarileşmesine olanak tanıma ve

107

firmaların Ar-Ge kültürü ile faaliyetlerini yürütmelerinde köprü görevini üstlenerek farklı kurumlar arasında genel olarak bilgi, beceri, bilimsel keşifler, üretim metotları ve diğer inovasyonların şeklinde ifade edilen teknoloji transferinin, iletilmesi, paylaşılması ve yaygınlaştırılması sürecinde önemli rol oynamaktadır. Bu minvalde Şekil 2.21’de TTO’ların üniversite ve teknopark ile sanayi ve firmalar arasında nasıl bir köprü işlevi görmekte olduğunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Avrupa Komisyonu’nun 2004 tarihli raporunda TTO; “kamu araştırma kurumlarında çalışan görevlilere organizasyonların, entelektüel mülkiyetin korunması ve transfer edilmesi ya da kalkınma olasılığının daha da arttırılması için lisans haklarının öteki taraflara verilmesini içeren, entelektüel varlıklarını yönetme ve tanımlama konularında yardım eden bir örgütün parçası ya da örgüt”

biçiminde tanımlanmıştır (European Commission, 2004:4). AB komisyonuna göre; çoğu teknoloji transfer ofisi, bir ya da birkaç kamu araştırma kurumu ile bağlantılı ve ilişkilidir. Bu ofisler kendi amaçlarını kamu araştırma kurumlarının sonuçlarını ticarileştirmek ve araştırma kapasitelerini arttırmak olarak tanımlarlar. TTO’lar bir nevi tedarik örgütleri veya endüstri ya da bir grup şirket için tedarik sağlayan örgütler olarak eylemde bulunurlar. Teknopark kanunu ise TTO’yu: “Teknoloji geliştiricisi Ar-Ge kurum ve kuruluşları ile teknoloji kullanıcısı sanayi şirketleri veya diğer teknoloji ya da Ar-Ge kurum ve kuruluşları arasında bilgilendirme, koordinasyon, araştırmayı yönlendirme, yeni Ar-Ge şirketlerinin oluşturulmasını teşvik etme, işbirliği geliştirme, fikri mülkiyet haklarının korunması, pazarlanması, satılması, fikri mülkiyetin satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet gösteren yapı” biçiminde tanımlamaktadır (Resmi Gazete, 2011:Madde 1).

Şekil 2.22 Teknoloji Transfer Ofisleri Tarafından Üstlenilen Görevler İle Sunulan Hizmetler

Kaynak: Deveci, 2017: 24

TTO’lar yaptıkları işlevler açısından üç ana başlık altında ifade edilebilir (European Commission, 2004:11). İlk olarak kamu araştırma kurumlarındaki örgütsel birlikler ve uzmanlaşmış TTO’lardan bahsetmek mümkündür. Bu tarz TTO’ların hacmi, statüleri ve oynadıkları roller bir kamu araştırma kurumundan bir başkasına geçildiği zaman epey bir farklılık gösterir. Ayrıca bu türden TTO’ların hepsi yalnızca teknoloji transferi değil, aynı zamanda başka faaliyetleri de yerine getirirler. İkinci olarak, kamu araştırma kurumlarının dışında ama yine de belirli bir kamu araştırma kurumuna ya da bu kurumun belirli bir bölümüne bağlı olarak faaliyet yürüten TTO’lar mevcuttur. Bu türden kuruluşlar, kar amacı güden ya da gütmeyen kurumlar olabilirler ve teknoloji transfer sürecinde sıklıkla yönetimsel ve operasyonel bir rol oynarlar. Faaliyetleri ise genellikle kamu araştırma kurumu bünyesindeki bir bölüm tarafından koordine edilir. Son olarak da birden fazla kamu kuruluşuna aracılık yapan ve kamu tarafından finanse edilen öznel, bağımsız aracı görevini yerine getiren TTO’lar söz konusudur. Çoğunlukla aracı faaliyetlerde bulunan bu tür TTO’lar, belirli bir kamu araştırma kurumu ile düzenli biçimde işbirliği yapmaz. Bunun yerine verdiği hizmetleri geçici olacak biçimde

108

birden fazla TTO’ya sunar. Bu türden TTO’lara örnek olarak, ticaret odaları ve endüstri dernekleri tarafından kurulmuş birden fazla sayıdaki yenilik geçiş merkezi gösterilebilir.

Bu bağlamda Şekil 2.22’de kamu araştırma organizasyonları ile endüstri arasındaki ilişkilerin yaratılması ve teşvik edilmesinde giderek önemli bir rol oynayan Teknoloji Transfer Ofisleri tarafından üstlenilen görevler ile sunulan hizmetleri ortaya koymaktadır. Sayısı giderek artan TTO’ların yerine getirdiği işlevler, sadece belirli ihtiyaçların karşılanmasını yansıtmaz. Aslında entelektüel mülki hakların korunması gibi karmaşık bir meseleyle çok yakından bağıntılıdır. Patent aktivitelerinin birleştirilmesi, ticarileştirilmesi ve lisanslanması gibi etkinliklerin yürütülmesine ilişkin giderek artan bir farkındalık teknoloji transfer süreçlerinin kurumsallaşmasında itici güç olmuştur. Kurumsallaşma, yukarıda bahsedilen aktivitelerin profesyonelleştirilmesi ve bireysel girişimcilerin ortalama olarak sahip olmadığı yeterliliğin ve tecrübenin yaratılması yaklaşımıdır. Bir çalışmada işaret edildiği gibi TTO’ların en önemli işlevlerinden biri, “bilim ve girişimler arasındaki etkileşimi daha sistematik bir biçimde yoğunlaştırmak ve profesyonelleştirmektir” (European Commission, 2004:10). TTO’lar tipik olarak ikincil yardımlar, patentleme ve lisanslama yönetimi ve sözleşme araştırması için ilişkiler geliştirmek gibi hizmetler sunmaktadır.

2.3.3.2 Türkiye’de Teknoloji Transfer Ofislerinin (TTO) Kuruluşu

Türkiye’nin Teknoloji Transfer Ofisleri’ne (TTO) ihtiyaç duyup duymadığı ilk olarak 1980’lerin başlarında gündeme gelmiştir. Bu tarih rastlantısal değildir, çünkü Türkiye ekonomisinde 1980’lerden sonra uygulanan ihracat politikaları çerçevesinde, uluslararası düzeyde rekabet edebilen ve teknik gelişmişlik düzeyini yükseltmeye çalışan firmalara bizzat devlet eliyle çeşitli teşvik ve desteklerin sağlanması kararlaştırılmıştır. Hem KOBİ’lerin yenilik ve Ar-Ge çalışmalarını destekleyen hem de üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesini hedefleyen devlet politikaları, üniversiteler bünyesinde üretilen bilgilerin sanayi sektöründe katma değeri yüksek olan ürünlere dönüştürülmesi amacıyla, yeni kurumlar ve bu kurumların benimsediği yeni yaklaşımlara çeşitli teşvik ve destekler sunmuştur.

Bir değerlendirme çalışmasında dile getirildiği gibi “1990 yılında KOSGEB ve 1991 yılında Dünya Bankası teknik ve mali desteği ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın (TTGV) kurulması bu doğrultudaki öncü girişimler olmuştur” (Temel ve Sukan, 2015:24).

Globalleşme sürecinin etkisiyle, serbest ticaretin yaygınlık kazanmasını amaçlayan Dünya Ticaret Örgütü ile 1995 senesinde imzalanan “Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Anlaşması”

çerçevesinde, bu türden girişimler hızlanmıştır. Bu gelişmelerin sonucunda, TÜBİTAK bünyesinde faaliyet gösteren TEYDEP (Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı) ve Türk Patent Enstitüsü (TPE) hayata geçirilmiştir. Üniversite ve sanayi arasındaki ilişkilerin kurumsal bir düzlemde desteklenmesine dönük arayüz yapılarının ilk kez görünür olmaya başladığı zamansal aralık, bu tarihlere denk düşmektedir.

Bilhassa sanayi sektöründen gelen üretim gücüyle iktisadi büyümenin sürdürülmesi ve bu sürecin desteklenmesi adına bilim ve teknolojinin faaliyet gösteren firmalarla buluşması, devlet yetkilileri tarafından kayda değer bir zaruriyet olarak görülmeye başlanmıştır. Bu doğrultuda, üniversiteler bünyesinde üretilen teknoloji ve bilgi süreçlerinin katma değer yaratmak üzere sanayiye aktarılmasının ve bunun toplumsal fayda yaratan süreçlere dönüştürülmesinin önemi, dünyadaki uygulamalardan ilham alınarak, çeşitli düzeylerde ifade edilmeye başlanmıştır. “Bilim, Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 27 Aralık 2011 tarihli toplantısında bilimsel araştırmaların toplumsal faydaya dönüştürülmesi amacı ile arayüz kuruluşları olarak “Teknoloji Transfer Ofisleri”nin (TTO) kurulması ve yaygınlaştırılması kararı alınmıştır” (Temel ve Sukan, 2015:25).

Türkiye’de TTO’lar, 2011 tarihli 6170 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile yasal çerçeveye kavuşmuşlar ve böylece Teknokent kanunundaki yerlerini almışlardır. Nitekim 6170 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile teknokentlerden teknoloji transfer ofislerinin kurulması yasal bir zorunluluk haline gelmiştir (Resmi Gazete, 2011: Madde 3). Bu doğrultuda bir yerde teknopark kurulduktan sonraki 3 yıl içerisinde, yönetici konumunda bulunan

109

şirket teknokent içerisinde veya bir başka tüzel kişilikle bir protokol doğrultusunda anlaşma sağlayarak TTO birimini kurmalıdır. Yukarıda bahsedilen kanun çerçevesinde, TTO’lar bünyesinde faaliyette bulunan firmalara, girişimcilere ve üniversite ya da bölgesel yenilik ekosisteminde yer alan paydaşlara birtakım hizmet ve destekler sağlanmaktadır. Bu hizmet ve destekleri maddeler halinde sıralayabiliriz (Resmi Gazete, 2016: Madde 16).

• Teknoloji geliştiren Ar-Ge ya da tasarımcı kurum ve kuruluşlara ek olarak, Bölge’de faaliyet gösteren firmalar ve girişimciler, teknoloji kullanan sanayi şirketleri ve kamu kurumları ya da diğer teknoloji veyahut Ar-ge/tasarım kuruluşları arasında gerçekleştirilecek bilgilendirme, eşgüdümleme ve araştırma arz ve talep faaliyetlerinin yürütülmesi için destek sunulmaktadır.

• Ar-Ge ve tasarım ile ilgilenen yeni şirketlerin kurulmasının teşvik edilmesi ve bu şirketlerin desteklenmesi kadar, bu şirketlerin mevcut bulunan firmalarla işbirliğinin gerçekleştirilmesine dönük işbirliği hizmetleri de verilmektedir.

• Bir diğer hizmet ise, fikri mülkiyet haklarına konu olan araştırmaların neticelerinin ortaya konması ve teknik bakımdan ne zaman olgunluk kazanacaklarının ve hayata geçirileceklerinin belirlenmesidir. Bunlara bağlı olarak, araştırma haklarının koruma altına alınması, sahip oldukları değerlerin saptanması, hangi transfer modeline göre hayata geçirileceklerine karar verilmesi, pazarlanması, lisanslanmasından elde edilen kazançların idare edilmesine dönük hizmetler verilmektedir.

• İster sözleşmeli ister ortak olsun, üniversiteler ve firmalar arasında yapılacak ortak Ar-Ge/tasarım ve inovasyon projelerini teşvik eden çalışmalar yürütülmektedir.

• Bir diğer destek de, üniversite-sanayi işbirliği bünyesinde hem öğretim elemanlarının hem de firmaların Ar-Ge faaliyetlerinin organizasyonel bakımdan teşvik edilmesidir.

• Bilimsel sonuçlar, buluşlar ve tekniklerin ivedilikle ve en verimli biçimde ürüne dönüşmesi ve ticarileştirilmesi de, TTO’lara sunulan desteklerden birisidir.

• Üretilmiş olan ürünlerin hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki alıcılara reklamının yapılması ve pazarlanmasına ilişkin destekler sunulmaktadır.

• TTO’lar bünyesinde yürütülen fikri mülkiyet haklarına dönük çalışmalar sırasında gizlilik taahhüdü, bilgi alış-verişi ve gizlilik anlaşması benzeri önlemlerle ilgili faaliyetlerin hayata geçirilmesi, bir başka destek kalemidir.

• Son olarak, TTO’lara belirlenmiş stratejiler ve hedefler doğrultusunda, hem orta hem de uzun vadeli teknoloji transfer stratejilerinin ve politikalarının oluşturulması desteği sunulmaktadır.

2.3.3.3 Türkiye’de TTO’lara Verilen Teşvik ve Destekler ile TTO Birimlerinin Faaliyetleri Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğine çok önemli bir arayüz mekanizması olan Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) resmi olarak 2012 yılında itibaren kurulmaya başlanmıştır. Kuşkusuz Türkiye’de ilk TTO’lar daha TÜBİTAK’ın desteği olmadan çok önce farklı adlar altında (TTM, BTO, PTO vb. gibi) gelişmiş üniversitelerin (örneğin ODTÜ’nün) ve büyük teknokentlerin (Örneğin ODTÜ ve Selçuk Teknokent’in) bünyesinde bulunuyordu. Fakat bu konuda esas gelişme, 2011 yılında Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunda alınan karar sonucu olmuştur. Bu karara göre; TÜBİTAK’ın TTO’ların kurulmasını desteklenmesi planlanmış ve bu çerçevede de TÜBİTAK tarafından önce 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destek Programı, 2014 yılında da 1601 Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Arttırılmasına Yönelik Destek Programı kapsamında TTO Çağrısı Programı açılmıştır. Dolayısıyla günümüzde TÜBİTAK tarafından TTO’lara verilen iki destek paketi vardır ve bu paketler üniversiteler bünyesinde üretilen bilgi ve teknolojinin sanayi sektörüne aktarmasına katkı sağlamak, aynı zamanda sanayinin üniversite ile ilişkisini geliştirerek üretkenlik ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmeyi hedeflemektedir. TÜBİTAK tarafından verilen söz konusu iki destek programı ile 2023 yılına kadar TTO’laraher yıl belirlenen oranlarda geri ödemesiz hibe şeklinde destekler verilmektedir. Böylece TTO’ların üniversiteler ve teknokentler bünyesinde kurumsallaşması hedeflenmektedir.

110

TTO’ların yapacakları faaliyetleri düzgün bir biçimde sürdürmesi için 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı kurulan TTO’ların bünyelerinde aşağıda belirtilen 5 adet farklı modülün bulunması ve bunları da tanımlanan birtakım hizmetleri yapması istenmiştir (Şahin, 2014). Buna göre TTO bünyesindeki;

• Birinci modül çerçevesinde, TTO’lara dönük farkındalık, tanıtım, bilgilendirme ve eğitim hizmetleri sunulmaktadır. Bu modül bağlamında oluşturulmuş birimin esas hedefi, TTO’ların yürüttüğü faaliyetlerin araştırmacılara, akademisyenlere, öğrencilere ve iş çevrelerine duyurulmasıdır. Bu sayede, tüm paydaşların faaliyetlerin getirdiği avantajlardan yararlanabilmesi ve TTO’lar arasındaki işbirliği olanaklarının arttırılması adına farkındalığın arttırılması hedeflenmektedir.

• İkinci modül doğrultusunda ise, verilen destek programlarından yararlanmaya dönük hizmetler verilmektedir. Bu birim, bölgede faaliyet gösteren firmaların, araştırmacıların ve öğretim elemanlarının bölgesel, ulusal ve uluslararası destek mekanizmalarından çok daha fazla destek almasını sağlamak amacındadır.

• Üçüncü modül ise, üniversite-sanayi arasındaki işbirliği faaliyetlerinin ilerlemesi için, proje geliştirme ve yönetim hizmetleri sunmaktadır. Bu birimin ana amacı, Ar-Ge ve inovasyona dönük olarak bölgede faaliyet gösteren firmaların çalışmalarının desteklenmesidir.

• Dördüncü modül bünyesinde fikri ve sınai hakların yönetimi ve lisanslanmasına ilişkin hizmetler sunulur. Bu birimin esas hedefi, yenilikçi projelerin ön değerlendirmeden geçirilmesi, bütünlüklü patent araştırılmalarının gerçekleştirilmesi ve teknoloji lisanslama faaliyetlerine dönük hizmetler sunmaktır.

• Beşinci modül çerçevesinde ise şirketleşme ve girişimcilik hizmetleri verilmektedir. Bu son birimin esas amacı, şirketleşme ve girişimcilik faaliyetleri arasındaki var olan koordinasyonun daha da arttırılmasıdır.

2.3.3.4 Türkiye’de Bulunan TTO’ların Mevcut Durumu ve Sorunları

TTO’lara ilişkin yasal mevzuat bağlamında hayata geçirilmesi gereken hedefler yukarıda net bir biçimde anlatılmıştır. Bu son bölümde ise, hedeflerin ne kadarlık bir kesiminin hayata geçirildiği ve aşılması gereken sorunlar belirgin bir biçimde belirtilecektir.

TTO’ların kurulmasındaki amaçlardan bazıları şunlardır: i) girişim sektörünün ihtiyaç duyduğu ve kamu araştırma kurumlarının ulaşabildiği bilgilere ilişkin eksiklikleri gidermek, ii) bilhassa bireysel temelli girişimlerin yüksek maliyetlerini düşürmek, iii) kültürler ve amaçlar arasındaki farklılıkları azaltmak, iv) hayata geçirilmiş işbirliği süreçlerinin sonuçlarına ilişkin belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve v) bilim sanayi işbirliklerinin kendi stratejilerini rakiplere açık etmesinin yan etkilerini hafifletmek.

Burada sıralanan maddelerden de anlaşılacağı üzere, TTO’ların kurulmasındaki temel amaç, iktisadi yaşama geçirilmesi amaçlanan yeniliklerin yaratığı belirsizlikleri ve maliyetleri, hem bireysel hem de kolektif bazda büyük ölçülerde ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bir çalışmada da işaret edildiği gibi,

“bu aktiviteler, patent lisanslarından gelir elde edilmesi, üniversite bünyesinden faaliyet gösteren araştırmacılar için istihdam olanaklarını arttırması, yeni firmaların piyasa değerlerinin yükselmesine yardımcı olmak ve bölge özelinde yeni işler yaratmak da dâhil olmak üzere, kayda değer ekonomik etkilere sahiptir” (Olcay ve Bulu, 2016:8).

Gerçek şu ki kamusal olarak desteklenmiş araştırma kurumlarından endüstriye yönelik yapılan teknoloji transferi doğrusal olmayan karmaşık bir süreçtir. Gerçekten de araştırmacılar iş adamları ile tek yönlü bir iletişim kurarak teknoloji transferlerini gerçekleştiremezler. Bunun tersine teknoloji transferi, faillerin birbirleriyle iletişim kurdukları endüstri ve bilim arasındaki çok boyutlu bir ilişki ağını kapsamaktadır. Bu yapısal durum Türkiye gibi az-gelişmiş bir ülkede, devlet tarafından alınan politik kararların pratik hayata geçirilmesine ilişkin ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Bu anlamda TTO’ların yapılarında gözlenen aksaklıklardan bahsedebiliriz. TTO’lar kurumsallaşırken ve faaliyet gösterirken birtakım sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu sorunlar hem TTO’ların kendi yapısal

111

özelliklerinden dolayı hem de ulusal ekonomi sistemi ve teknoloji transfer süreçlerine dönük bakış açılarındaki perspektif eksikliğinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu sorunları maddeler halinde ifade edebiliriz.

• İlk olarak TTO’nun faaliyetleri ve hangi amaçlar için kullanılmaları gerektiği farklı kurum ve kuruluşlar tarafından net bir biçimde anlaşılamamaktadır. Bu sebepten ötürü, TTO’ların işlevleri hem üniversitelere hem de sanayi kesimindeki paydaşlara net bir biçimde anlatılmalıdır.

• Bir başka sorun üniversite yönetimlerinin TTO’lara dönük ilgisinin proje tabanlı olması ve bu yüzden TTO’ların işlevlerinin yeterince içsellik kazanmamış olmasıdır. Bu yüzden diğer üniversite organları ile TTO’lar arasında bütünleşik bir yapı henüz mevcut değildir. Bir çalışmada işaret edildiği gibi, “Üniversite yönetimi ve rektörünün aktif desteğini alan TTO’ların, kurumsal yapı, performans göstergeleri ve üniversite çevresindeki ekosistemde kayda değer ilerlemeler sağladığı görülmüştür” (Temel ve Sukan, 2015:25).

• Sorunlardan bir diğeri de TTO’ların bünyesinde var olması gereken yapısal süreçlerin yalnızca üniversite yönetimlerinin edimleri doğrultusunda meydana getirilmiş olmasıdır. Ancak sanayi odaları benzeri paydaşların da bu süreçte görev alması gerekmektedir.

• Türkiye’de faaliyet gösteren TTO’ların başarı ölçütleri her zaman için niteliksel olarak ifade edilmemektedir. Bir başka deyişle, TÜBİTAK tarafından yapılan başarı ölçümleri salt niceliksel ifadelerle anlatılmaktadır ve bu durumda da TTO’ların yapılarında barındırdıkları nitelikler ve özellikler göz ardı edilmiş olmaktadır.

TTO’ların bünyesinde barındırdığı sorunlar yalnızca yukarıda saydığımız etkenlerden neşet etmemektedir. Sorunlara neden olan bir başka yapısal durum, ulusal düzeyli Ar-Ge ve inovasyon sisteminde bulunan eksikliklerdir. Bu eksiklikleri maddeler halinde sıralayabiliriz.

• TTO’ların sağladığı hizmetlerin dosdoğru bir biçimde hayata geçirilmesi için gereken yasal mevzuat eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir. Mesela TÜBİTAK 1513 Programı ile desteklenen TTO’ların finansman süreçlerinde eş-güdüm yaratılamamaktadır. TTO’ların sürdürülebilirliğine ilişkin olarak verilen kurum paylarının kullanılmasında da ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca lisanslardan elde edilen gelirlerin muhasebeleştirilmesi ve paylaştırılmasında da birtakım problemler söz konusu olmaktadır.

• Bir başka sorun insan kaynaklarına ilişkindir. TTO’ların işlevi temelde, iş geliştirmeye dönük hizmet üretmektir ve bu yüzden en ciddi kaynakları sahip oldukları personellerdir. Proje geliştirebilecek teknoloji transferi ya da girişimcilik hususunda akademisyenleri ve sanayicileri belirli bir iş modeli üzerinde bir araya getirip ortaklık kurabilecek bilgi ve tecrübe düzeyine sahip kişilerin eksikliği, TTO’ların aktif işleyişi için belirgin bir sorun teşkil etmektedir. Devlet politikalarının bu eksikliği gidermek adına herhangi bir çözüm önerisi ortaya koyduğunu söylemek zordur.

• TTO’ların aktif bir biçimde hayata geçirilmesi için, her bir üniversite bünyesinde özerk olarak işleyen, ayrı bir TTO’nun tesis edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ne var ki üniversitelerin inşa edildiği bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı TTO’ların ortaya koyacağı performanslara derin bir biçimde tesir edecektir. “Bu farklılıkları dikkate almadan kurulan benzer yapılar ihtiyaçlara cevap veremediği için kaynakların israfına neden olduğu gibi hayal kırıklıları ve ümitsizlikleri de beraberinde getirmektedir” (Temel ve Sukan, 2015:26).

• 2014 senesinde yayınlanan TGB yönetmeliğinde, TGB’nde yönetici olarak çalışan şirketin 3 sene içerisinde kendi TTO’ni kurması gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Ancak bir önceki maddede dile getirildiği gibi her bir TGB bünyesinde TTO inşa edilmesi, tıpkı her bir üniversiteye ayrı işleyen TTO’ların tesis edilmesi gibi, ciddi kaynak israflarına sebebiyet vermektedir.

• Bir diğer sorun, ulusal patentlerin ve know-how’ın yerli endüstri tarafından

• Bir diğer sorun, ulusal patentlerin ve know-how’ın yerli endüstri tarafından