• Sonuç bulunamadı

1.1.1 Cumhuriyetin Kurulmasına Kadar Devlet Başkanlığı

1.1.3.4 Tek Partili Hayatın Son Cumhurbaşkanı: İsmet İnönü (1938 – 1950 )

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk’ün sağlığının bozulması üzerine, yeni Cumhurbaşkanının kim olacağı yönündeki tartışma ve girişimler, Atatürk’ün vefat ettiği 10 Kasım 1938’den önce başlamıştı. Yukarı başlıkta değinilen 1924

77

Gözler, 1999 s. 104 - 105

Anayasası hükümleri ve bu anayasa döneminin genel görünüşü, 1938 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçiminin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasete doğrudan etkisi ve Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesindeki rolünü göstermesi bakımından önemlidir.

Celal Bayar’ın başkanlığında toplanan CHP grubunda Cumhurbaşkanı adayı olarak 322 oyla İsmet İnönü’nün seçildiği, başkan vekili Celal Bayar’ın herhangi bir adayı belirlemediğini ve herkesi aday belirlemek hususunda serbest bıraktığı ifade olunmuştur. Ancak devamında Genelkurmay’da yapılan bir toplantıdan söz edilir. Bu toplantıda Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün tarafında yer almış olan 1. Ordu Müfettişi Orgeneral. Fahrettin Altay’ın baskısı ile İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasına karar verilmiştir. Bu kararın Fevzi Çakmak tarafından kabul ettirildiği 11 Kasım 1938 Günlü TBMM oturumunun Fevzi Çakmak ve Fahrettin Altay gibi yüksek rütbeli subaylarca izlendiği Meclisin askerlerce sarılmış olduğu tespitinde bulunulmuştur. 79

1938 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçimine Genel Kurmay Başkanı ve ordu komutanlarının politikacılardan fazla ilgi duymaları ve görüş açıklamaları günün koşullarına göre normal hatta gerekli olarak değerlendirilmiştir. Zira 1944 yılına kadar Genel Kurmay Başkanlığı başbakana ya da milli savunma bakanlığına karşı herhangi bir yükümlülük taşımamaktadır. Özerk bir kurumdur ve doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır. Seçimin ardından bir askeri lisenin tarih öğretmeninin öğrencilerine; “Çocuklar, askeri şerefinizin kıymetini biliniz; yeni cumhur reisimizi seçen, başta Mareşal (Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak) olmak üzere birkaç kumandandır,”derken gerçeği ifade ettiği vurgulanmıştır.80

Öte yandan başbakanlığı döneminde İnönü’nün, gerek ekonomik politika tercihleri gerekse Atatürk’ün yönetim tarzını benimsememesi nedeni ile Atatürk ile aralarında bir gerilim söz konusudur. Buna rağmen aralarındaki ilişkinin tamamen kopmadığı bilinir. Atatürk’ün hastalığının ilerlemesi ile halefinin kim olacağı yönünde politik çevrelerde tartışmalar başlar. Bu tartışmalarda İnönü’nün adaylığını güçlü görenlerin onun yolunu kesmek için çareler düşündükleri vurgulanır. Ancak İnönü karşıtı olan Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras, Şükrü Kaya, Ali Çetinkaya, Salih Bozok, Kılıç Ali gibi isimlerin İnönü’nün karşısında çıkaracakları aday sayısı sınırlıdır. İnönü’ye alternatif olarak adı geçenler arasında Londra Büyük Elçisi Fethi Okyar, Fevzi Çakmak ve Meclis Başkanı Abdülhalik Renda gibi isimler geçmektedir.

79

Yılmaz, s. 39, 52.

Ancak adı geçenlerin hiç birisi milletvekili değildirler ve 1924 Anayasası’na göre ise Cumhurbaşkanı Meclis üyeleri arasından seçilecektir. 81

Aralarındaki anlaşmazlıklara ve partinin kurucu lider, değişmez genel başkanı Atatürk tarafından başvekillikten azledilmesine karşın devlet başkanlığına getirilmesinin nedenleri sorgulanır. Buna gerekçe olarak İsmet İnönü’nün 1925 – 1937 yılları arasında devlet yöneticisi olarak sahip olduğu kariyer gösterilmiştir. Bu belirlemeye göre Atatürk bir nevi seçilmiş monark, Başbakan İnönü ise devlet yönetiminde onun yed-i eminidir.

Atatürk’ün ölümü üzerine İnönü’nün tereddütsüz ve çalkantısız bir şekilde Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, Devletin kurucu önderin fiziki varlığından özerk olarak Cumhuriyet esaslarında yerleştiğinin kanıtı olarak gösterilmiştir. Yine İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesi, parti, devlet ve bürokrasi tarafından yerleşik düzeni ve statükoyu kurucu önderin yokluğunda en iyi onun devam ettireceğine olan inancın eseri olarak yorumlanmıştır. Bir diğer dikkat çeken husus ise seçimin sarsıntısız, Anayasa ve hukuk düzenine uygun olarak yapılmış olmasıdır. Buna gerekçe olarak düşük siyasi tansiyon gösterilir.82

Başka bir açıdan ise, rejimin önde gelen sivil ve askeri iki liderinin, son anda İsmet İnönü üzerinde anlaşarak Atatürk’ün ölümü üzerine boşalan makama onu getirdikleri öne sürülmüştür. Seçim bir formalitedir.83

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1943 Yılında yapılan seçimlerde 455 üyenin 435’inin oyunu alarak ikinci defa Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Çok partili hayata geçildikten sonra 1946 yılında yapılan seçimlerde ise, Fevzi Çakmak 50, Yusuf Kemal 2 oy alırken İsmet İnönü 388 oy ile üçüncü kere Cumhurbaşkanı seçilir.84

1946 yılında yapılan bu seçim çok partili demokratik koşullarda gerçekleşen ilk seçimdir.

1945’te başlayıp 1950 yılında iktidarın devri ile sonuçlanan çok partili döneme geçiş sürecinin sivil karakterli olduğu vurgulanır. Geçiş sivil siyasi unsurlar arasında bir uzlaşma zemininde gerçekleşmiş, TSK nın bir güç olarak etki ettiği görülmemiştir. Siyaset bilimi literatüründe genel kabul gördüğü üzere vesayet partisi yönetimi olan Türkiye’deki tek parti yönetimi, siyasi tarihte örneği olmayan şekilde, kendi iktidarının sonunu hazırlamıştır. Cumhurbaşkanı İnönü geçiş kararını, sürecini ve kadrolarını ise kendisi belirlemiştir.85

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü hakkında yapılan şu farklı değerlendirmelere yer verilmiştir: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na göre Çankaya erişilmez bir dağ Himalaya, İnönü ise bir Dalaylamadır. Nimet Arzık’a göre ise yedi yüz yıllık Osmanlı bürokrasisinin bir sembolü ve 81 Akın, 2009 s. 20. 82 Akın, 2009 s. 23. 83 Özdemir, s. 119. 84 Yılmaz, s. 56. 85 Akın, 2009 s. 54, 58.

halkı birbirine kırdırarak hüküm süren son padişahtır. Metin Toker Cumhurbaşkanı İnönü’yü bir ordunun gözünün içine baktığı gerçek bir diktatör olarak tanımlamaktadır.86

Diğer bir yandan 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler öncesinde partisi içerisindeki sertlik yanlısı kanadı frenleyerek DP’nin iktidar mücadelesini meşrulaştıran İnönü’nün Türk Demokrasi Tarihi’ne önemli bir katkıda bulunduğu belirtilir. Seçimlerin CHP tarafından kaybedildiği kesinleştiğinde de sonucun iptali ve iktidarın verilmemesi yönündeki öneriler İnönü tarafından ciddiye alınmayacaktır. Celal Bayar ile yumuşak geçişin koşullarını müzakere eden, bir manada devleti ona teslim eden İnönü’nün son işlevi ülkede demokrasiyi genişletmek ve pekiştirmek olmuştur.

Atatürk ve İnönü’nün Cumhurbaşkanı olarak seçilmesini sağlayan süreçlerin oybirlikçi seçimler olduğu, oybirlikçi siyasal tutumun 1927 – 1946 yılları arasındaki dönemde devam ettiği ifade edilmiştir.87

İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde hükümet etmekle görevlendirdiği kişiler Atatürk zamanından itibaren devlet hizmetinde yer almış tecrübeli kişilerdir. Bakanların çoğu ehliyetli ve liyakatli yüksek bürokratlardır. Bu durumda hükümet formel olarak TBMM’nin güven oyu ile göreve gelse de fiilen Cumhurbaşkanının “mutemet” adamlarından oluşmaktadır. Yine bu dönemde siyasi istikrar açısından muhalefet sorunu rejime sadakat kavramı ile iç içe değerlendirilmiştir. CHP iktidarı açısından rejime, devlete ve devrime sadakatle bağlı olmayan hiçbir siyasal eğilim meşru sayılamazdı.

Kökeni Meşrutiyet yıllarına dayanan ve en son 1938 yılında değişikliğe uğrayan Cemiyetler Kanunu, Türk Siyasi Hayatında tek parti rejimin tek dayanağını oluşturmuştur. Zira bu kanun siyasi maksatla cemiyet kurulmasını hükümetin iznine tabi kılıyordu. Bu durum karşısında CHP izin vermedikçe Türkiye’de bir siyası parti kurulamayacaktı. Bu düzenleme dışında hukuk sistemimizde çok partililiği engelleyen başka bir düzenleme söz konusu değildi.

1924 Anayasası Cumhurbaşkanının tarafsızlığını düzenlememiştir ve 1939 yılına gelindiğinde de İsmet İnönü’nün taraflı bir Cumhurbaşkanı’ dır. Zira tarafsızlığı CHP genel başkanlığından istifasını gerektirecek bu da siyaset yapma olanağını elinden alacaktır. Taraflı bir Cumhurbaşkanının ise muhalefete sevimsiz gelmesi son derece doğaldır.88

86 Yılmaz, s. 56. 87 Akın, 2009 s. 57, 11. 88 Akın, 2009 s. 48 – 53.

1.1.3.5 İlk Sivil Kökenli Cumhurbaşkanı: Mahmut Celal Bayar 1950 – 1961 Çok Partili