• Sonuç bulunamadı

B. MU ĞLA YÖRESİ ALEVİ TÜRKMENLERİNİN İNANÇ

20. Teberra-Tevella:

Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymakları II, Hazırlayan: Sabahat Emir, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1977, s. 510-512.

21

Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar, Tercüman Yayınları, İstanbul: 1979, s. 157-708.

22

hepsinin Türk olduğunu kesinlikle ispatlayamayız” demekte sonra da bu topluluğun Suriyeli Türkmenler olabileceğini söyleyerek tutarsız davranmaktadır.23

Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi adlı beş ciltlik eserinin özellikle ikinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerinde Tahtacılara yer vermektedir. Başlık olarak “Tahtacı” kelimesi geçmemekte ancak çalışmanın içeriğinde Tahtacılara değinilmektedir. İkinci kitapta, Göktürkler, Uygurlar, Rusya ve Avrupa Türkleri incelerken Oğuzlara da yer vermiştir.24 Üçüncü kitapta, “Oğuzlar Türkmenler ve Türkler” başlığı adı altında, göçebe olan on büyük Türk kabilesine değinilir. Bunlar arasında Oğuzlar da vardır.25 Dördüncü kitapta beşinci bölümde, “Selçuklu Devleti içinde Oğuzlar” başlığı altında yirmi iki Oğuz boyuna değinilmiş ve Selçuklu Devleti’nin, Türkmenleri uzakta tutma politikasına yer verilmiştir. Dördüncü bölümde dinsel kavgalar ve Suni-Şii çatışmasının kökenine değinirken Kızılbaş Türklere yer verilmiştir.26

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş adlı eserinde, “Ağaçeriler”i Anadolu’da 12. yüzyılda rastlanılan, Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu olarak kabul etmektedir.27

Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç

Motifleri adlı eserinde, sekiz tane Bektaşi menakıbnamesini esas alarak, inanç

motiflerini tespit etmeye çalışmıştır. Her motif incelenirken, İslam öncesi ve günümüze kadar İslami devir Orta Asya Türk sahaları, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerine kadar oturdukları çeşitli coğrafi ve kültürel mıntıkalar ve günümüze kadar Anadolu sahası dikkate alınmıştır. Çalışmada, konumuz olan Tahtacıların inançlarına dair bilgiler yer almaktadır.28

M. Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu adlı eserinde, XI. ve XII. asrın ilk yıllarında, Selçuklu dönemindeki Oğuz boylarının Anadolu’ya parçalanarak

23

Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, Çeviren: Yıldız Moran, E Yayınları, İstanbul: 1979, s. 154-155.

24

Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, Tekin Yayınevi, İstanbul: 1981, s. 935-952.

25

Doğan Avcıoğlu, a.g.e., s. 1362-1396.

26

Doğan Avcıoğlu, a.g.e., s. 1705-1771.

27

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Kitabevi, İstanbul: 1981, s. 114- 170.

28

Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri, Enderun Kitabevi, İstanbul: 1983.

iskan edildiğini belirtmiş, Selçuklu fütuhatından sonra Anadolu’ya gelip yerleşen kitleler arasında Ağaçerilerden de bahsetmiştir. Köprülü, Ağaçerileri, Anadolu’da 12.yy.da rastlanan Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu olarak kabul etmiştir.29

Rıza Yetişen, Tahtacı Aşiretleri (Adet, Gelenek ve Görenekleri) isimli eserinde, Tahtacıların milli gelenek, görenek ve dilimizi yüzyıllar boyunca büyük bir kıskançlıkla ve türlü baskılara rağmen zamanımıza kadar koruyabilmiş olduklarına dikkat çekerek, tarihi bakımdan Oğuz asıllı Türkmenler olduklarına değinmiştir. Eserinde, İzmir bölgesindeki yerleşik Yanyatıroğullarının köylerinin (Narlıdere, Naldöken ve Bayındır’ın Yakapınar) üzerinde durarak, bu köylerin coğrafi ve tarihi durumları, sosyal durumları, günlük hayatı, doğumdan ölüme kadar insan ömrünün çeşitli safhalarına ait özellikleri, dini görenekleri hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunarak, Tahtacı aşiretinde en çok sevilen ve sayılan nefeslerden örnekler verilmiştir.30

Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik adlı kitabının giriş bölümünde “Alevi” sözcüğünün sözlük anlamı üzerinde durarak, Anadolu Aleviliğine, yazılı ve sözlü geleneğimizde bazı farkı isimler verildiğini, bunların başında Bektaşilik, Kızılbaş ve Tahtacı isimlerinin geldiğini açıklamış, Tahtacının ne olduğunu, Anadolu’daki yerleşim yerleri hakkında bilgi vermiştir. Kitabın dördüncü bölümünde “Alevi Adap ve Erkanı” başlığı altında Alevi, Kızılbaş, Tahtacı, Bektaşi veya Şehir Bektaşi’si, Köy Bektaşi’si, Çepni, Sıraç ve Abdal gibi adlarla anılan toplulukların gelenek, görenek, töre ve törenleri üzerinde durulmuştur. Tahtacıların cem ayinleri hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir.31

Turgut Akpınar, Türk Tarihi’nde İslamiyet isimli eserinde, İslam dininin Türk tarihi ve milleti üzerinde oynadığı rolü araştırmaya çalışırken, Türklerin tümüne yakınının İslamlaşmasının yüzyıllar aldığını, sadece Oğuz boylarının İslamlaşmasının iki yüzyıl sürdüğünü, bugün, Anadolu’da yaşayan Oğuz boylarından olduklarından kimsenin şüphe duymadığı bazı zümrelerin (örn. Çepnilerin) İslamiyetlerinin derecesi

29

M. Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, İstanbul: 1984.

30

Rıza Yetişen, Tahtacı Aşiretleri (Adet, Gelenek ve Görenekleri), Memleket Gazetecilik ve Matbaacılık, İzmir-Narlıdere: 1986.

31

ve ciddiyeti hakkında bugün bile kuşku duyulduğunu hatırlatmış, İslamiyet’in kabulü ve benimsenmesinin sanıldığı gibi kolay ve çabuk olmadığını belirtmiştir.32

Nejat Birdoğan, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi Ocaklar-Dedeler-

Soyağaçları adlı kitabında, “Anadolu’da Alevi-Türkmen Oymakları” başlığı altında

Tahtacılar hakkında bilgi vermiştir. Burada, Anadolu’daki Alevi oymaklarının Türkmen kökenli olanlarının en büyüklerinden sayılan Tahtacılar üzerine tarihsel bilgilerin bölük pörçük olduğu, kendilerinin anlattıklarına göre İzmir-Narlıdere bölgesindeki en büyük Tahtacı ocağının, geleneksel ocak adının “Yan Yatır Oğulları” olduğu ve türedikleri Türk boyunun adının Çobanlı Oymağı olduğu, Horasan’dan Çukurova’ya kadar gelerek Muğla, Aydın ve tüm Ege’ye yayıldıkları bilgilerinin yanı sıra Tahtacılar üzerine araştırma yapan yazarlardan bahsedilmiştir.33

Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası isimli eserinde, “Celali İsyanları” deyimini değerlendirirken, Kanuni Sultan Süleyman’ın vergileri arttırmak amacıyla giriştiği “arazi tahriri” sırasında çıkan “raiyyet-çiftçi” ayaklanmalarının görüldüğünü, bu ayaklanmalara katılan bölge ve bölge halkının çoğunlukla “Kızılbaş- Türkmen” kökenli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca 1243’te başlayan Moğol bunalımından beri Türkiye tarihinde çiftbozanlığın görüldüğünü, Osmanlı fetihlerinin etkisiz kaldığı bu olayın 2. Bayezid zamanında siyasi düzeni sarsacak duruma geldiğini, devlete karşı ilk toplu eylemlerin, Türk toplumunun içinde mezhep ayrılığı yüzünden hep eğreti yaşayagelmiş Kızılbaş Türkmenler arasında çıktığını belirtmiştir.34

Nejat Birdoğan, Anadolu Aleviliği’nde Yol Ayrımı (İçerik - Köken) adlı kitabında, kitabın oluşmasından yaklaşık bir yıl önce bir dergide yayımlanan ve kendi cümlelerini taşıyan “Alevilik, İslam dışıdır” başlıklı yazının özellikle Aleviler arasında büyük tepkilere yol açtığını, bunun üzerine Alevi insanının tarihsel süreç içerisindeki vatanını, komşularını, bunlarla alış verişini her yönüyle ele alıp savını iyice güçlendirdiğini belirtmiştir. Bu inancı oluşturan öğelerin, İslam inanışında olmadığını

32

Turgut Akpınar, Türk Tarihi’nde İslamiyet, İletişim Yayınları, İstanbul: 1991.

33

Nejat Birdoğan, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi Ocaklar-Dedeler-Soyağaçları, Alev Yayınevi, İstanbul: 1992, s. 95-98.

34

Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, Celali İsyanları, Cem Yayınevi, İstanbul: 1995, s. 13-15, 115-121.

görmüş ve nerelerden kaynaklandığını da merak etmiş, araştırmalarından bahsederken Toros Tahtacılarından Dersim Gureyşanlılarının cem ritüellerine de yer vermiştir.35

Sosyolog Orhan Türkdoğan, Alevi - Bektaşi Kimliği Sosyo - Antropolojik

Araştırma isimli eserinde, Muğla, Aydın, İzmir bölgelerindeki Tahtacılar ve Çepniler

üzerinde yürütmüş olduğu saha araştırmasının sonucunda, buradaki grupların Alevilikle ilgili görüşlerini içeren veriler elde etmiş ve bunları kitabında yayınlamıştır. Muğla yöresindeki araştırmasını, Ortaca’ya bağlı Kemaliye ve Gölbaşı köyleri üzerinde yürütmüştür. Ayrıca Çörüş ve Kızılyaka köylerini de ziyaret etmiştir.36

Murat Küçük, Horasan’dan İzmir Kıyılarına Cemaat-ı Tahtacıyan isimli beş bölümden oluşan eserinde; Körfez çevresi Tahtacılarını ele almıştır. İlk bölümde; Horasan’dan Anadolu’ya Türkmen yürüyüşünü, söz konusu coğrafyanın kronolojisiyle izlemeye çalışmış; ikinci bölümde; Tahtacı aşiretlerini kitaplar aracılığıyla Horasan’da yol boyunca ararken somut bilgiye ulaşamamanın zorluğunu yaşadığını, tarihlerinin olmadığını belirtmiş ve ulaşabildiği yazılı kaynakları, sohbetlerde derlediği anıları bir araya getirmiştir. Üçüncü bölümde ise, yakın tarihin Tahtacıların belleğinde yer etmiş iz düşümlerine, o günleri yaşamış ya da büyüklerinden duymuş yaşlıların tanıklıklarına başvurulmuştur. Dördüncü bölüm, Tahtacı Erkanına ayrılmıştır. Burada Alevi inancının Tahtacıda aldığı biçimler ve Tahtacı Aleviliğinin özgün yönleri saptanmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise; doğum, nişan ve evlilik, ölüm gibi hayatın bölümlerine değinilmiş, geleneğin günlük hayattaki duruşuna yer verilmiştir.37

Fuat Bozkurt, semahlar hakkında derli toplu bilgiler içeren Semahlar adlı eserinde; Sivas Soğukpınar’dan başlayarak Malatya, Çanakkale ve Aydın’a kadar uzanan Türkmen bölgelerini ziyaret etmiştir. Yazar, eserin başlangıcında, oyun kavramı üzerinde durmuş, yaşamın çok renkli bir oyun olduğunu, semahlar ve semah müziğinin kabile topluluklarında müzik eşliğinde gerçekleştirilen dinsel dansların bugünkü biçimi olduğunu, sema’nın Mevlevi ve öbür Sünni tarikatların; semahın ise Alevilerin dinsel

35

Nejat Birdoğan, Anadolu Aleviliğinde Yol Ayrımı (İçerik-Köken), Mozaik Yayınları,

İstanbul: 1995.

36

Orhan Türkdoğan, Alevi-Bektaşi Kimliği Sosyo-Antropolojik Araştırma, Timaş Yayınları,

İstanbul: 1995.

37

Murat Küçük, Horasan’dan İzmir Kıyılarına Cemaat-ı Tahtacıyan, Nefes Yayınları,

oyununun adı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Tahtacı cemlerindeki ezgi, giysi, semaha kalkış, figür, sözler, ortam, düzen kavramları ve semahların kökeni üzerinde durmuş, semah türleri ve semah deyişleri üzerine topladığı derleme bilgilerini sunmuştur.38

Veli Asan, Tahtacı Türkmen Ozanları adlı eserine, “Tahtacı - Türkmen” sözcüklerinin açıklanmasıyla başlamış, daha sonra büyük bir bölümü ile sağlıklarında konuşup, yapıtlarını kendi ağızlarından derlediği, Tahtacı Türkmen ozanlarının yaşayışları hakkında çok kısa bilgiler vererek, 11 heceli koşma tarzındaki deyişlerinden (Tahtacı ağzında “yakma”) örnekler sunmuş; deyişlerinin müzikli olduğunu ve genellikle saz eşliğinde söylendiğini, en çok kullanılan çalgının bağlama olduğunu belirtmiştir.39

Tufan Gündüz, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri - Bozulus Türkmenleri

1540-1640 isimli eserinde; Türkmenlerin Anadolu’ya yerleşmesi ve Anadolu’yu

Türkleştirmeleri konusunda Ağaçerilerden de söz etmektedir.40

Baki Öz, Aleviliğe İftiralara Cevaplar isimli kitabında; 21. yüzyıla yaklaştığımız bir zamanda bilgi ve teknoloji çağının Türk halkını sarması beklenirken, insanların, yüzyıllardır birlikte yaşadıkları, aynı ülkeyi paylaştıkları Alevi kesimleri için bir “mum söndürme” karalamasında bulunduklarını, “Alevinin kestiği yenmez” diyebildiklerini, Alevileri “Tanrı’yı ve Kur-an’ı tanımamakla”, “dinsizlikle”, “imansızlıkla” suçlayabildiklerini, Alevi-Sunni toplumunun çoğunluğunun içki kullanmalarına karşın, yalnız Alevileri töhmet altında tutabildiklerini, Alevi-Bektaşiliği var olan İslam mezheplerinin hiçbirinin içinde görmeyip “beşinci mezhep” olarak niteleyebildiklerini, İslamiyet dışı görebildiklerini belirtmiş ve bunlara cevap vermiştir.41

İlyas Üzüm, Günümüz Aleviliği adlı eserinin birinci bölümünde, Alevi- Bektaşi

kitlesinin etnik yapısını değerlendirirken, Anadolu Aleviliğini, Türkmenler, Kürtler ve Zazalar olmak üzere üç grupta toplamıştır. “Türkmenler” bölümünde kısaca, “Türkmen”

38

Fuat Bozkurt, Semahlar (Alevi Dinsel Oyunları), Cem Yayınevi, İstanbul: 1995.

39

Veli Asan, Tahtacı Türkmen Ozanları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1997.

40

Tufan Gündüz, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri-Bozulus Türkmenleri 1540-1640, Bilge Yayınları, Ankara: 1997.

41

kelimesinin menşei üzerinde durmuş, Türkmenlerin Anadolu’ya yerleşim süreçlerine değinmiş ve Alevi Türkmenler Çepniler, Tahtacılar ve Beydililer olarak üç başlık altında değerlendirmiştir. Burada; Tahtacıların, Batı Anadolu ve Güney Anadolu’nun dağlık bölgelerinde, ormanlık alanda ağaç kesip tahta biçtiklerinden ve kereste ile uğraştıkları için bu adı aldıklarını, bir meslek adı olan tahtacılığın zamanla bir inanç grubunu ifade eder olduğunu belirtmiş ve bazı kayıtlarda Yörük olarak bahsedilen Tahtacıların, Anadolu’daki başlıca yerleşim yerlerine değinmiştir.42

İsmail Engin’in, Tahtacılar adlı kitabı, 1995-1998 yılları arasında Tahtacılar

üzerine değişik dergilerde dizi halinde yayımlanan beş makaleyle, Peter Alford Andrews tarafından Ethnic Groups in Repuplic of Turkey adlı eserde sistematize edilen Tahtacıların yaşadığı yerleşim merkezlerini içeren bir ekten ibarettir. İlk üç bölümde, Tahtacıların kim olduklarına, nereden geldiklerine ve kökenlerine ilişkin tezler karşılaştırılmış; farklı mekan ve zamanlarda değişen Tahtacı kimliğinin, niçin ve nasıl değiştiği ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, Tahtacılar ve Aleviler üzerine demografik veriler ele alınmış, irdelenmeye ve karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak “Türkiye’de ne kadar Tahtacı vardır ya da kaç Tahtacı yaşamaktadır?” türünden bir soruyu cevaplamanın bugün için olanaksız olduğu, Tahtacılar’ın nüfusları üzerine somut herhangi bir istatistiksel veri bulunmadığı belirtilmiştir. Beşinci bölüm ise, Akçaeniş Tahtacılarında “ölü gömme gelenekleri” hakkında alanda yapılmış bir derlemedir. Altıncı bölümde, Peter Alford Andrews tarafından listeleştirilen Tahtacı yerleşim merkezleri bulunmaktadır.43

Mustafa Destereci, Yusuf Ziya Yörükan ve Tahtacılar isimli eserinde, Yörükan’ın makalelerini toplu halde vermiştir. Bunun yanında, eserin başında, Tahtacıların kimler olduğu, eski Türk dini Şamanizmle olan bağlantıları, sosyal ve kültürel durumları, yaşadıkları coğrafya ve yurdumuzda, Tahtacılar konusunda yapılan araştırmalarla ilgili bilgiler vermiştir.44

42İlyas Üzüm, Günümüz Aleviliği, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul: 1977, s. 12-16. 43 İsmail Engin, Tahtacılar, Tahtacı Kimliğine ve Demografisine Giriş, Ant Yayınları,

İstanbul: 1998.

44

Mustafa Destereci, Yusuf Ziya Yörükan ve Tahtacılar, Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları,

Faruk Sümer’in, Oğuzlar üzerine kaleme aldığı eseri olan Oğuzlar

(Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları adlı eserde, Sümer, Moğol devri ve

ondan sonraki zamanda Anadolu’yu değerlendirirken; Moğol istilası sonucunda Türkistan’ın yaşanmayacak bir duruma gelmesi üzerine, Türkmenlerin bir kısmının Anadolu’ya geldiklerini, bu ülkede kendi iktisadi faaliyetlerine uygun yerler bulamadıklarını, ormanlık ve dağlık yerlerde yurt tutmak mecburiyetinde kaldıklarını, bunların Maraş bölgesindeki ormanlarda yaşayanlarına “Ağaç Eri” adı verildiğini, bu yaşamanın sonucu olarak Ağaç-Erler’in torunlarının “Tahtacı” olarak bilinen topluluk olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Sümer, Türk, Türkmen, Manav, Yörük, Çepni, Tahtacı, Alevi, Kızıl-Baş adları ile anılan topluluklar arasında, kavmi hiç bir fark olmadığını, hepsinin Oğuz elinden geldiğini açıklamıştır.45

Yusuf Ziya Yörükan, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar isimli eserinde, Tahtacılar, tarihleri ve bugünkü durumları hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Tahtacıların, Anadolu’daki yerleşim yerleri ve dağılma şekilleri, nüfusları, Tahtacı oymaklarının tarihleri ve bugünkü Tahtacı oymakları hakkında açıklamalarda bulunarak, Tahtacıların sosyal, kültürel, dini ve sırrı hayatları gibi konularda bilgiler vermiştir.46

Nejat Birdoğan, Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik adlı eserinde, Aleviliğin; Anadolu’ya gelen göçebe Türkmen, Kürt topluluklarının geçmişlerinden gelen kültürlerinin etkileşimde bulundukları başka inançların kimi parçalarını da içine alıp oluşturdukları başlı başlına özgün bir inanç olduğunu, bu inançta kıyamet, münkir- nekir, günah tartımı ve dolayısıyla cennet ve cehennemin olmadığını, bunun İslam’ın salt tarihi ile, On İki İmam bölümüyle ilgisi olduğunu, bu yüzden Alevilikte tutuculuğun olmadığını, suçun dünyada işlenip, cezanın dünyada çekildiğini belirtmiştir. Aleviliği, salt Şaman kültürüne, salt Zerdüşt kültürüne, salt Yunan kültürüne bağlamanın imkanı

45

Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, Türk Dünya Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul: 1999, s. 177-194.

46

Yusuf Ziya Yörükan, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, Eklerle Yayıma Hazırlayan: Turhan Yörükan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara: 2002.

olmadığına değinerek, Alevi inanç ve kültürünü değerlendirirken, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan Tahtacı ve Bektaşilerden de örnekler vermiştir.47

Zeki Kaymaz, Türkiye’deki Gizli Diller Üzerine Bir Araştırma adlı eserinde; gizli dil araştırmalarının geçmişi, gizli dil, özel dil ve argo kavramları üzerinde durmuş, Türkiye’deki gizli diller hakkında bilgi verirken, “Tahtacı Dili”ne de değinmiştir. Kaymaz, bu bölümde; Ahmet Caferoğlu’nun, Aydınlı Veli Bozkurt’tan aldığı Tahtacı dili örneklerine yer vermiş ve bu örneklerin, gizli dillerin özelliğini (müstakil bir dil malzemesi ve karakterine sahip olma) taşımadığını, bilinmeyen bir dilin kalıntıları olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir.48

Cemal Şener, Türkiye’de Yaşayan Etnik ve Dinsel Gruplar, başlıklı çalışmasında, Türkiye’de yaşayan 24 gruba yer vermiştir. Bu grupların önce kısa tarihçelerine değinilmiş, ardından Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki nüfus dağılımları, dil ve din özellikleri işlenmiş, her grubun Türklerle ilişkileri ve çelişkileri açısından toplumsal bütünleşmeleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmada Türkler; a) Hanefi Türkler b) Alevi Türkler c) Şii Türkler d) Hıristiyan Türkler başlıkları altında incelenmiş ve ayrıca Alevi Türkler içindeki sosyolojik farklılıkları olan; Tahtacılar, Çepniler, Abdallar, Amucalar da, o grup içinde bir özellik olarak işlenmiştir. Tahtacıların Toroslarda, Ege’de, Kozdağı’nda, Muğla yöresinde orman köylerinde yaşayan Alevi Türkmenler olduğunu, geçimlerini orman ürünleri ile karşıladıklarını açıklamıştır.49

Ali Duran Gülçiçek, Her Yönüyle Alevilik (Bektaşilik-Kızılbaşlık) Ve Onlara

Yakın İnançlar isimli üç ciltlik eserinin birinci cildinde, Alevilerin yörelere göre

dağılışları ve farklı isimlerle adlandırılmaları konusuna değinirken “Tahtacı Aleviler”i de ele almıştır. Burada; Alevi Türkmen topluluğunun önemli bir kesimine, yaşadıkları dağlık bölgelerde geçimlerini daha çok ağaç keserek, kiriş ve tahta biçerek sağlamak zorunda kaldıkları için yaptıkları işten dolayı “Tahtacı” veya “Ağaçeri” adı verildiğini belirtmiş, Tahtacıların, Anadolu’ya gelişleri, tarihleri ve Anadolu’daki yerleşim yerleri

47

Nejat Birdoğan, Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik, Kaynak Yayınları, İstanbul: 2003.

48

Zeki Kaymaz, Türkiye’deki Gizli Diller Üzerine Bir Araştırma, Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova-İzmir: 2003, s. 143.

49

hakkında bilgiler vermiştir. Ayrıca, çeşitli araştırmacıların yaptıkları Tahtacı oymaklarının sınıflamalarına ve “Sarıkız Efsanesi”ne yer verilmiştir.50

İsmail ve Havva Engin tarafından hazırlanan Alevilik adlı çalışmada

Türkiye’den, Almanya’dan, Danimarka’dan, İngiltere ve Macaristan’dan konuya ilgi duyan, farklı dünya görüşlerine, yaklaşımlara sahip, genel konunun bir kısmıyla ilgilenen araştırmacılar ve akademisyenler, toplu eser için kaleme aldıkları makaleleri ile yer almaktadır. Eserde, Yasin İpek tarafından yazılan “Tahtacılarda Alevi Terminolojisinden Kimi Örnekler” başlıklı bir makale bulunmaktadır. Yazar burada, önceleri “Ağaç- Eri” diye bilinen bu Türkmen Alevi zümresinin, sonraları Farsça kökenli bir sözcük olan “tahta-tahte” kelimesine, Türkçe iş eki olan “-cı,-ci” ekinin birleştirilmesiyle, “Tahtacı” olarak anılmaya başladığını; “Tahtacıyım” diyen bir kişinin Alevi olduğunu, fakat her Alevinin Tahtacı olmadığını, ayrıca “Tahtacıyım” diyen bir kişinin aynı zamanda “Türkmen” olduğunu, fakat her “Türkmenim” diyenin Tahtacı olmayabileceğini belirtmiştir.51

Tahtacıları ele alan makalelerden birisi de Ali Selçuk’a aittir. Selçuk, “Mersin Tahtacılarında Kurban Fenomeni” adlı yazısında, Mersin Tahtacıları arasında tespit ettiği kurbanla ilgili inanış ve uygulamaları değerlendirmiş; Tahtacılarda sunuluş

şekline, sunulan varlıklara ve çeşitli amaçlara yönelik pek çok kurban olduğunu tespit

etmiş; Tahtacılar arasında kurbansız herhangi bir dini pratiğe rastlanmadığı sonucuna varmıştır.52

Ayten Kaplan, “Tahtacılarda Aile ve Akrabalık Kurumu” başlıklı yazısında Alevi- Türkmen-Tahtacı toplumunun aile kurumu ve akrabalık yapısını incelemiştir.