• Sonuç bulunamadı

A. ALEV İ TÜRKMENLERİN İNANÇ YAPISI

2. Alevili ğin Tarihsel Gelişimi

Gerek yazılı kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler gerekse kaynak şahıslarımızla olan sohbetlerimizde görebildiğimiz kadarıyla, Aleviliğin tarihsel gelişimini belirleyen olayların başında dönemin siyasal çekişmeleri ve dini anlamdaki ayrışmalar vardır. Hz. Muhammet’in babası Abdullah ile Hz. Ali’nin babası Ebu Talip aynı anne ve babadan olma öz kardeştirler. Hz. Muhammet daha doğmadan babasını, altı yaşına gelince de annesini kaybedince bir süre dedesi Abdülmüttalip’in yanında kalır. Onun da vefatıyla, Hz. Ali’nin babası Ebu Talip tarafından büyütülür.

Mekke’den Medine’ye göç sırasında, Hz. Muhammet, Ali ile babası Ebu Talip’ten çok önemli destek almıştır. Göç sırasında zor durumda kalınca yatağında Hz. Ali’yi yatırmış ve suikastçıları böylece atlattıktan sonra, Medine’de Ali’yi kendisine kardeş ilan etmiştir. Hz. Ali, İslamiyet’in yayılması sırasında karşılaşılan tüm zorluklarda, Hz. Muhammet’in yanında yer almıştır.

Hz. Muhammet’in sağlığında, İslamiyet içinde önemli bir ayrılık yoktu. Müslümanlar arasında bazı ihtilaflar vardı, ama, önemli bir bölünme söz konusu değildi.

İlk ve en önemli bölünme, Hz. Muhammet’in vefatından hemen sonra, hatta

peygamberin cenazesi henüz kaldırılmadan ortaya çıktı. Peygamberin ölümü, Müslümanlar arasında derin bir şok yarattı. İlk Müslümanlar ve akraba çevresi onun ölümünü bir türlü kabul edemiyorlardı. Buna rağmen Hz. Ayşe, Hz. Ali, Hz. Fatma ve diğer yakınları, peygamberin ölümünün yarattığı üzüntüyü yaşayıp, cenazenin defin işleriyle uğraşırken, Ebubekir, Ömer, Osman ve onlarla birlikte birkaç kişi başka bir evde toplanarak, Ebubekir’i, Hz. Muhammet’ten sonra onun yerine geçecek halife olarak seçtiler. Ebubekir’in halife olarak seçilmesi, onu seçenler açısından hilafet sorununu halletmişti. Fakat, bu seçime en başta Hz. Muhammet’in en yakınları karşı

çıktılar ve Hz. Muhammet’in doğal halefinin Ali olduğunu savundular. İşte bu zamansız halife seçimi, İslamiyet içinde çağlar boyu süren bölünmenin tohumlarını ekmiştir.268

Fuat Bozkurt, İslam içinde Ali yandaşlığının dördüncü halife Ali’nin sağlığında başlayan bir durum olduğunu, Ali yandaşlığı ve karşıtlığının Muhammet’in ölümünden sonra iyice alevlenip, Ali’nin halifeliği döneminde doruklara çıktığını belirterek Ali’nin ölümünden sonra bir taraftan bu savaş sürerken, diğer yandan İslam’ın çeşitli uygulamalarında sorunlar çıktığını ifade etmiştir.269

Muharrem Naci Orhan, Aleviliğin, Müslümanlığın doğuşu ile husule gelen ihtilaflar karşısında, Hz. Muhammet ile Hz. Ali’ye ve cansiperane birlikte götürdükleri Yol’un doğruluğuna olan inanç ve muhabbetten doğduğunu belirtmiştir.270

Musa Ateş de Aleviliğin, İslamiyet içinde İslamiyetin yabancılaşmasına, dinin istismarına, Hz. Muhammet, Hz. Ali ve Ehlibeyti’ne karşı Emevi ve Abbasi halifelerinin haksız ve insanlık dışı uygulamalarına karşı asırlardır süren bir muhalefetin sonucunda oluştuğunu açıklamaktadır.271

Rıza Zelyut ise, Aleviliğin ortaya çıkışında devleti ele geçirme çalışmalarının bulunduğunu, mevcut olan egemen kesimle köle ve yoksulların karşı karşıya geldiğini, Aleviliği savunanların da bu yoksul ve köle kesimden oluştuğunu belirtmektedir.272

Atilla Özkırımlı’ya göre, Alevilik sadece dini anlamda bir ayrılık sonucunda ortaya çıkmış değildir. Aleviliğin ortaya çıkmasında siyasi çekişmeler de etkili olmuştur.273

Muğla yöresindeki Alevi Türkmenler, Aleviliğin ortaya çıkışıyla ilgili iki temel olaydan bahsetmişlerdir. Bunlardan ilki, Hz. Ali’ye yapılan haksızlıktır. Anlatılanlara göre, Hz. Peygamber’in vefatı günü, henüz defni yapılmadan, Hz. Ali ve birkaç yakını defin işleriyle meşgul olurken, diğer ileri gelenler toplanmış ve Hz. Peygamber adına

268

Cemal Şener, Alevilik Olayı Toplumsal Bir Başkaldırının Kısa Tarihçesi, Etik Yayınları,

İstanbul: 2004, s. 17-18.

269

Fuat Bozkurt, “Alevi Tören ve İnaçlarının Kökeni”, Cem Dergisi, İstanbul: 1992, S. 14, s. 18.

270

Muharrem Naci Orhan, “Aleviliğin Esasları Usul ve Ahkamı”, Cem Dergisi, İstanbul: 1991, S.3, s. 11.

271

Musa Ateş, “Alevilik Nedir, Ne Değildir?”, Cem Dergisi, İstanbul: 1996, S. 14, s. 35-38.

272

Rıza Zelyut, “Alevilik Nedir? / II”, Cem Dergisi, İstanbul: 1996, S. 59, s. 8-11.

273

Atilla Özkırımlı, Toplumsal Bir Başkaldırının İdeolojisi Alevilik-Bektaşilik, Cem Yayınevi, İstanbul: 1998, s. 10-11.

temsilci seçmek ile uğraşmışlardır. Bu olay, Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkların temelini oluşturmuştur. Olayın olduğu gün, Hz. Ali, durumu öğrenmiş ve “Ya Ebu Bekir, en azından bizim de fikrimiz alınamaz mıydı?” diyerek tepkisini ve itirazını bildirmiştir. Henüz, Hz. Peygamber’in cenazesi defnedilmemişken yapılan Ebu Bekir’in halife seçildiği bu siyasi toplantı, Ali yanlıları tarafından kabul edilmemiş ve günümüze kadar süre gelen ayrılığın ilk tohumları atılmıştır.

Diğer bir olay da, vasiyet konusudur. Hz. Muhammet, hastalığının en ağır döneminde, vefatının yaklaştığını hissetmiş ve orada bulunanlardan kağıt ve kalem getirmelerini, kendinden sonra yanlış yola sapmamaları için bir şey yazdırmak istediğini belirtmiştir. Bu istek üzerine, orada bulunanlar arasında ihtilaflar baş göstermiştir. Bu tartışmalardan rahatsız olan Hz. Muhammet, yanından gitmelerini, kendisini yalnız bırakmalarını istemiştir. Alevi Türkmenlere göre, eğer bu vasiyet yazılsaydı, Peygamber ölümünden sonra yerine Ali’nin getirilmesini isteyecekti. Kaynak şahıslarımızdan Ali Taş, not defterini açarak bunun için kaydettiği kimi ayet ve hadislerden örnekler okur. Defterinden aldığımız bir hadiste şöyle yazmaktadır: “Benden sonra fitne olacaktır. Bu oldu mu Ebu Talib oğlu Ali tarafını tutun. Çünkü o bana ilk iman edendir, kıyamette de benimle ilk musafa edecek odur. O, Sıdk-ı Ekber’dir. O, bu ümmetin Faruk’udur. O, müminlerin ulusudur, reisidir”.