• Sonuç bulunamadı

D. TAHTACILAR ÜZER İNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR

1. Kitaplar

Nejat Birdoğan’ın İttihat–Terakki’nin Alevilik Bektaşilik Araştırması (Baha

Sait Bey) adlı eseri, Tahtacılar üzerinde oldukça zaman harcayan Baha Sait ve

çalışmaları hakkında bilgi vermesi açısından son derece önemlidir.

Türkiye sahasında Alevilik–Bektaşilik çalışmaları ilk olarak Osmanlı

İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yapılmaya başlanmıştır. İttihat–Terakki

Fırkası’nın iktidarda olduğu dönemde (1909-1918) devlet tarafından desteklenen bu çalışmanın yürütücüsü Baha Sait Bey’dir.12 İttihat ve Terakki Partisi’nin lideri Talat Paşa ve Ziya Gökalp’a göre, “Meşruti bir idare meydana getirmekle kalıp değiştirilmiştir. Fakat en büyük inkılap içtimai inkılaptır. Bu da ancak, Türk

12

Baha Sait Bey, 1882 yılında Çanakkale’nin Biga ilçesinde doğmuş, aslen Kafkasya’dan Anadolu’ya göç etmiş olan Dağıstanlı bir Türk ailesinin oğludur. İlk ve orta öğrenimini alim bir zat olan babasından alan ve Biga’daki okullarda tamamlayan Baha Sait, yüksek öğrenimini harp okulunda ve harp akademisinde tamamlayıp buradan 1906 yılında mezun olmuştur. Bu sırada kurmay yüzbaşıdır. Komutanlarına karşı geldiği ve onlarla uyuşamadığı için kısa bir müddet sonra ordudan emekliye sevk edilmiştir. 2. Meşrutiyet’in ilanına kadar Kahire’de dostlarının yanında kalmış ve resim dalında askeri okullarda başarılı olduğu için, orada ünlü hattat ve ressamlardan dersler almış, bir süre de Kahire’de camilerin tezyininde bulunmuştur. 1908 yılından itibaren ise para ve mevkide gözü olmadığı için devlet memuriyetine girmez ve İstanbul’da bir yazıhane açarak ticaret ve komisyonculuk yapar.

Baha Sait, ITF, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Türk Ocağı, MTTC, Milli Kongre ve Karakol Cemiyeti gibi politika, sanat ve kültür müesseslerinde kurucu ve yönetici olarak çalışmıştır. Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine İrşad Heyetinde görev verilmiş ve Milli Mücadeleye halk desteğini arttırabilmek için Anadolu’yu dolaşmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Tayyare müfettişliğine atanmasını istemiş ve bu vesileyle Anadolu’yu karış karış dolaşmış, Türk kabilelerinin ve özellikle Doğu illerimizdeki dağlık bölgelerde yaşayan ahali ve aşiretlerin soy, dil, mezhep ve geleneklerini incelemeyi kendisine iş edinmiştir. Bk. Nejat Birdoğan, İttihat-Terakki’nin Alevilik Bektaşilik Araştırması (Baha Sait Bey), Berfin Yayınları, İstanbul: 1994, s. 10.

toplumunun morfolojik ve fizyolojik yapısını tanımakla olur. Bunların başında, Anadolu’nun çeşitli dinsel inançları, tarikatlar ve Türkmen aşiretleri gelir.” Bunun üzerine parti genel merkezi, Kızılbaş ve Bektaşileri incelemek üzere Baha Sait’i, Ahileri incelemek üzere Bursalı Mehmet Tahir ve Hasan Fehmi’yi görevlendirir.

Baha Sait Bey’in bu çalışmalara başlamasına, Anadolu’da yaşayan Alevi ve Bektaşi zümrelerinin Protestan misyonerlerinin hazırladıkları nüfus istatistikleriyle Merzifon Amerikan Koleji’nin gizli Pontus belgelerinde “Hıristiyan dönmesi unsurlar” olarak gösterilmesinin sebep olduğu söylenmektedir. O, bu sebeplerle ve böylesi bölücü fikirlere karşı koyabilmek için araştırma yapmaya karar vermiştir. Baha Sait Bey’in çalışmaları, Türk Yurdu dergisinin 22, 23, 24, 25, 26, 27. sayılarında yayımlanmıştır. Nejat Birdoğan, bu çalışmaları tek bir kitapta toplamıştır.13

Baha Sait Bey’in araştırmaları; “Türkiye’de Alevi Zümreleri Tekke Aleviliği – Toplumsal Alevilik”, “Sofiyan Süreği (Kızılbaş Meydanı)”, “Sofiyan Süreği (Kızılbaş Meydanında Düşkünlük)”, “Anadolu Alevi Zümreleri (Tahtacı, Çetmi, Hardal Türkmenleri Ya da Yanyatır Slası)”, “Bektaşiler (Batıniler, Batınilerin Çöküşü, Babailer, Ahiler, Mevleviler, Hacı Bektaş Veli ve Çağdaşları)”, “Balım Sultan Erkanı (Şah Erdebilli Safiyüddün – On iki İmam – Cüneyt – Haydar – Şah İsmail – Yavuz Sultan Selim – Balım Sultan Erkanı – Celaliler – Şah Kalender – Bektaşi Felsefesi)”, “Anadolu Etnografyası Tahtacılar” başlıklarını taşır. Bu araştırmalar, Aleviliğin kökenindeki ulusal kültür öğelerini kanıtlarıyla ortaya koyan ilkler arasında olmaları sebebiyle oldukça önemlidir. Baha Sait, “Anadolu Alevi Zümreleri (Tahtacı, Çetmi, Hardal Türkmenleri Ya da Yanyatır Sılası)” başlıklı yazısında; Tahtacıların, Türklerin bir boyu olduğunu Anadolu’daki yerleşim yerlerini, göçebe olup “Kara Keçe Ev” lerde yaşadıklarını, kereste işçiliği ile geçindiklerini, yöre halkının Tahtacılara “Türkmen” sıfatını eklemelerinin ilginç olduğunu söyleyerek kendi inceleme alanı olan Kazdağı yaşayanlarına değinmiştir. Tahtacıların kendilerini Hacı Bektaş ocağının has çocuğu sayarak tüm öbür Alevileri “yarım” saydıklarını, Bektaşi dervişlerinden de öbür Aleviler gibi hoşlanmadıklarını, ünlü bakşıları ve şamanlarıyla tanınan ve Sibirya

13

ormanlarında avcılıkla yaşayan Türk topluluklarından bir soydan gelen inançları yaşattıklarını ifade etmektedir.14

Baha Sait Bey, “Anadolu Etnografyası Tahtacılar” başlıklı yazısında Batı yazarları içinde, Tahtacılar hakkında uzun uzadıya araştırmalarda bulunan ve Berlin Üniversitesi etnografya okutmanlarından Feliks Luşan’ın, Doğuda, özellikle Anadolu’da sayısız araştırma gezilerinin olduğunu, Tahtacılar’a ilişkin 1890’da “Antropoloji – Arşitekt di Latşasti” adıyla büyük bir yapıtının yayınlandığını, yine aynı yazarın “Kavimler, Uluslar, İnsanlar” diye bir kitabının bulunduğunu, burada Tahtacılarla ilgili tüm bilgilerini özetlediğinden bahsetmiş ve yapıtın bu bölümünü aktarmıştır. Burada, Antalya’da yaşayan Tahtacıların, diğerlerine oranla daha az karışmış bir durum gösterdiklerini Türkçe konuşup, şaman olarak tanındıklarını, uzun yıllardan beri askerlik görevine çağrılmadıklarını, İslamlıkla ilişkilerinin yüzeysel olmalarına karşın Ermeni ve Rumlar gibi reaya sayılmadıklarını, kendi inançlarıyla ilgili dışarıya gizli davrandıklarını, tüm davranışlarında öbür Türklerden daha ağır başlı göründüklerini, “mum söndürme töreni” gibi hayasız alışkanlıklarla suçlandıklarını, bir dönem şeytana taptıklarını, domuz eti yediklerini, öbür Türkler gibi beş vakit namaz kılmadıklarını, Muhammet, Ali, Hüseyin, Ahmet gibi adlara özel bir sevgi duyup, Ömer, Bekir, Osman gibi adları hiç kullanmadıklarını, tavşanı pis ve mundar sayıp tavusu yüce bir yaratık olarak gördüklerini, inançlarının sırlarını bilen kişiye “baba ya da dede” dediklerini ifade etmiştir.15

Besim Atalay, ilk baskısını 1924’de yaptığı Bektaşilik ve Edebiyatı adlı eserinde, Tahtacılar ve Çepniler hakkında bazı bilgiler vermiştir. Bugün Tahtacı adı verilen Yörüklerin, vaktiyle ağaçeri adıyla bilinen Türklerden ibaret olduğuna, ormanlarda tahta kesmek, kereste işlemek ve taşımakla geçimlerini sağladıklarına, Türkmen soyunun en güzel tiplerinin bunlar arasında olduğuna değinmiştir. 16

14

Nejat Birdoğan, a.g.e., s. 74-83.

15

Nejat Birdoğan, a.g.e., s. 152-157.

16

Abdurrahman Yılmaz, Tahtacılarda Gelenekler adlı eserinde; İzmir ili Narlıdere köyünde yaptığı araştırmalardan yola çıkarak, Narlıdere Alevi Tahtacıları üzerindeki saha çalışmalarının sonuçlarını sunmuştur. Yazar, birinci bölümde; Tahtacıların ataları olarak kabul edilen “Ağaçeriler”in, Oğuz, Kıpçak ve Uygur boylarından meydana gelen bir topluluk olduğunu ifade etmekte ve “Ağaçeri” kelimesinin etimolojisine değinmektedir. İkinci bölümde; Tahtacılarda yaşayış ve gelenekler hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.17

Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, adlı kitabında İslam alemindeki 204 kadar mezhep ve tarikatların dini, felsefi, içtimai ve terbiyevi merasim ve inanışlarını kaydetmiştir. Yedi bölümden ibaret olan çalışmanın dördüncü bölümünde, “Tahtacılar” başlığı altında; Anadolu’da yaşayan Kızılbaşların bir koluna da Tahtacı adı verildiği, Tahtacıların büyük bir kısmının Ağaç Eri adını taşıyan Yörük Türkmenleri olduğu, Oğuz neslinin bütün güzelliklerini muhafaza ettikleri, Anadolu’daki yerleşim yerleri ve nüfusları belirtilerek, Tahtacıların kendine mahsus “Kaz ayağı” dedikleri simgelerine, kıyafetlerine, cenaze merasimlerine değinilmiş, mukaddes iki kitapları (Menakip ve Salname-i Sadrettin) olduğu açıklanmış, Anadolu’ya yayılmış olan Tahtacı aşiretleri merasim, ayin ve adetleri hakkında bilgi verilmiştir.18

Mehmet Eröz, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik adlı eserinin giriş bölümünde, Alevi ve Bektaşilerin yaşadığı yerler ve sayıları hakkında bilgi verirken, Tahtacıların (Kızılbaş Türkmenler) yaşadıkları yerler ve sayılarına da değinmiş, kayıtlarda “Yörük” oldukları açıkça belirtilirken Tahtacıların kendilerine Türkmen dediklerini belirterek, Tahtacı oymakları hakkında bilgiler vermiş, Türkiye’de Tahtacılar ve Alevilik- Bektaşilik üzerine çalışan isimlerden bahsetmiştir. Eserin birinci bölümünde “Kızılbaş

İnanç, Gelenek, Görenek ve Töresi” başlığı altında, Tahtacıların cem ayinleri, cem

geleneğinin yürütülmesinde gerekli kişiler, cemle ilgili adetler, terimler hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. İkinci bölümde, Alevi ve Bektaşilerin, İslamiyetle olan sıkı bağını gösterebilmek amacıyla Tahtacı köylerinden itikat, inanç, iman meselelerini

17

Abdurrahman Yılmaz, Tahtacılarda Gelenekler, Ulus Basımevi, Ankara: 1948.

18

Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, Türkiye Yayınevi, İstanbul: 1964, s. 288-297.

açıklayan örnekler verilmiştir. Üçüncü bölümde, Türk kültürü ve Eski Türk dini ile Alevilik-Bektaşilik arasındaki münasebete dikkat çekilerek, cem ayinleri ile kamlık dini arasındaki benzerliğe değinilerek Tahtacı köylerinden örnekler verilmiş, kurbanlı ayinler ve törenlerden bahsedilmiştir.19

Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymakları, adlı iki ciltlik eserinin ikinci cildinde, güney yurdun yayla ve kışlarında barınan yüzden fazla Türkmen oymakları olduğunu belirterek bunları dört gurupta toplamıştır. Çukurova Obası’ndaki oymaklardan bahsederken Tahtacı (Tatevci) adı geçmektedir. Dip notta verilen bilgide Tahtacı aşiretinin asıl isminin “Evci” olduğu, Evci aşiretinin Alevi ve Sunni olmak üzere iki bölüğe ayrıldığı, sadece “Evci” ismini alan oba halkının Sunni olduğu yazılmış Gavurdağı, Çamçatağı köyünde görüştüğü 110 yaşındaki Hasköse oğlu Ali Ağa‘nın, Tahtacıların isimlerinin eskiden “Tatevci” olduğunu söylediğini belirtmiştir.20

Cevdet Türkay tarafından yayınlanan Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre

Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret Ve Cemaatler adlı esere göre; 18.

yüzyılda “Tahtacı- Tahtacılar Cemaati” adı altında Teke (Antalya), Menteşe (Muğla), Hüdavendigar (Bursa) ve Aydın sancaklarında Tahtacıların yaşadıkları anlaşılmaktadır.21

Aynı zamanda Tahtacı aşiretlerinden Çaylak (Çaylaklar Türkmanı) Şahaplı, Nacarlı, Aydınlı, Çobanlı, Alaca Abalı, Gökçeli, Kabakçı, İsalı, Mazıcılı- Mazılı, Üsküdarlı cemaatlerinin isimleri ve yerleşim yerleri belirtilmektedir.22

Sorbonne Üniversitesi’nden Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da

Türkler isimli eserinde, Anadolu’ya yapılan Türk göçleri ve Anadolu’nun Türkleşmesi

konusuna değinirken “Ağaç-eri” lerden bahsetmiştir. Yazar, bir taraftan “Ağaçiler”den, ormancılıkla uğraşan Türkmenler diye bahsederken, öbür taraftan “Ağaçeriler” in

19

Mehmet Eröz, Türkiye’de Alevilik, Bektaşilik, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul: 1977.

20

Ali Rıza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymakları II, Hazırlayan: Sabahat Emir, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara: 1977, s. 510-512.

21

Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar, Tercüman Yayınları, İstanbul: 1979, s. 157-708.

22

hepsinin Türk olduğunu kesinlikle ispatlayamayız” demekte sonra da bu topluluğun Suriyeli Türkmenler olabileceğini söyleyerek tutarsız davranmaktadır.23

Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi adlı beş ciltlik eserinin özellikle ikinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerinde Tahtacılara yer vermektedir. Başlık olarak “Tahtacı” kelimesi geçmemekte ancak çalışmanın içeriğinde Tahtacılara değinilmektedir. İkinci kitapta, Göktürkler, Uygurlar, Rusya ve Avrupa Türkleri incelerken Oğuzlara da yer vermiştir.24 Üçüncü kitapta, “Oğuzlar Türkmenler ve Türkler” başlığı adı altında, göçebe olan on büyük Türk kabilesine değinilir. Bunlar arasında Oğuzlar da vardır.25 Dördüncü kitapta beşinci bölümde, “Selçuklu Devleti içinde Oğuzlar” başlığı altında yirmi iki Oğuz boyuna değinilmiş ve Selçuklu Devleti’nin, Türkmenleri uzakta tutma politikasına yer verilmiştir. Dördüncü bölümde dinsel kavgalar ve Suni-Şii çatışmasının kökenine değinirken Kızılbaş Türklere yer verilmiştir.26

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş adlı eserinde, “Ağaçeriler”i Anadolu’da 12. yüzyılda rastlanılan, Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu olarak kabul etmektedir.27

Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç

Motifleri adlı eserinde, sekiz tane Bektaşi menakıbnamesini esas alarak, inanç

motiflerini tespit etmeye çalışmıştır. Her motif incelenirken, İslam öncesi ve günümüze kadar İslami devir Orta Asya Türk sahaları, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerine kadar oturdukları çeşitli coğrafi ve kültürel mıntıkalar ve günümüze kadar Anadolu sahası dikkate alınmıştır. Çalışmada, konumuz olan Tahtacıların inançlarına dair bilgiler yer almaktadır.28

M. Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu adlı eserinde, XI. ve XII. asrın ilk yıllarında, Selçuklu dönemindeki Oğuz boylarının Anadolu’ya parçalanarak

23

Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, Çeviren: Yıldız Moran, E Yayınları, İstanbul: 1979, s. 154-155.

24

Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, Tekin Yayınevi, İstanbul: 1981, s. 935-952.

25

Doğan Avcıoğlu, a.g.e., s. 1362-1396.

26

Doğan Avcıoğlu, a.g.e., s. 1705-1771.

27

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Kitabevi, İstanbul: 1981, s. 114- 170.

28

Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri, Enderun Kitabevi, İstanbul: 1983.

iskan edildiğini belirtmiş, Selçuklu fütuhatından sonra Anadolu’ya gelip yerleşen kitleler arasında Ağaçerilerden de bahsetmiştir. Köprülü, Ağaçerileri, Anadolu’da 12.yy.da rastlanan Oğuzlardan ayrı bir Türk boyu olarak kabul etmiştir.29

Rıza Yetişen, Tahtacı Aşiretleri (Adet, Gelenek ve Görenekleri) isimli eserinde, Tahtacıların milli gelenek, görenek ve dilimizi yüzyıllar boyunca büyük bir kıskançlıkla ve türlü baskılara rağmen zamanımıza kadar koruyabilmiş olduklarına dikkat çekerek, tarihi bakımdan Oğuz asıllı Türkmenler olduklarına değinmiştir. Eserinde, İzmir bölgesindeki yerleşik Yanyatıroğullarının köylerinin (Narlıdere, Naldöken ve Bayındır’ın Yakapınar) üzerinde durarak, bu köylerin coğrafi ve tarihi durumları, sosyal durumları, günlük hayatı, doğumdan ölüme kadar insan ömrünün çeşitli safhalarına ait özellikleri, dini görenekleri hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunarak, Tahtacı aşiretinde en çok sevilen ve sayılan nefeslerden örnekler verilmiştir.30

Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik adlı kitabının giriş bölümünde “Alevi” sözcüğünün sözlük anlamı üzerinde durarak, Anadolu Aleviliğine, yazılı ve sözlü geleneğimizde bazı farkı isimler verildiğini, bunların başında Bektaşilik, Kızılbaş ve Tahtacı isimlerinin geldiğini açıklamış, Tahtacının ne olduğunu, Anadolu’daki yerleşim yerleri hakkında bilgi vermiştir. Kitabın dördüncü bölümünde “Alevi Adap ve Erkanı” başlığı altında Alevi, Kızılbaş, Tahtacı, Bektaşi veya Şehir Bektaşi’si, Köy Bektaşi’si, Çepni, Sıraç ve Abdal gibi adlarla anılan toplulukların gelenek, görenek, töre ve törenleri üzerinde durulmuştur. Tahtacıların cem ayinleri hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir.31

Turgut Akpınar, Türk Tarihi’nde İslamiyet isimli eserinde, İslam dininin Türk tarihi ve milleti üzerinde oynadığı rolü araştırmaya çalışırken, Türklerin tümüne yakınının İslamlaşmasının yüzyıllar aldığını, sadece Oğuz boylarının İslamlaşmasının iki yüzyıl sürdüğünü, bugün, Anadolu’da yaşayan Oğuz boylarından olduklarından kimsenin şüphe duymadığı bazı zümrelerin (örn. Çepnilerin) İslamiyetlerinin derecesi

29

M. Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, İstanbul: 1984.

30

Rıza Yetişen, Tahtacı Aşiretleri (Adet, Gelenek ve Görenekleri), Memleket Gazetecilik ve Matbaacılık, İzmir-Narlıdere: 1986.

31

ve ciddiyeti hakkında bugün bile kuşku duyulduğunu hatırlatmış, İslamiyet’in kabulü ve benimsenmesinin sanıldığı gibi kolay ve çabuk olmadığını belirtmiştir.32

Nejat Birdoğan, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi Ocaklar-Dedeler-

Soyağaçları adlı kitabında, “Anadolu’da Alevi-Türkmen Oymakları” başlığı altında

Tahtacılar hakkında bilgi vermiştir. Burada, Anadolu’daki Alevi oymaklarının Türkmen kökenli olanlarının en büyüklerinden sayılan Tahtacılar üzerine tarihsel bilgilerin bölük pörçük olduğu, kendilerinin anlattıklarına göre İzmir-Narlıdere bölgesindeki en büyük Tahtacı ocağının, geleneksel ocak adının “Yan Yatır Oğulları” olduğu ve türedikleri Türk boyunun adının Çobanlı Oymağı olduğu, Horasan’dan Çukurova’ya kadar gelerek Muğla, Aydın ve tüm Ege’ye yayıldıkları bilgilerinin yanı sıra Tahtacılar üzerine araştırma yapan yazarlardan bahsedilmiştir.33

Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası isimli eserinde, “Celali İsyanları” deyimini değerlendirirken, Kanuni Sultan Süleyman’ın vergileri arttırmak amacıyla giriştiği “arazi tahriri” sırasında çıkan “raiyyet-çiftçi” ayaklanmalarının görüldüğünü, bu ayaklanmalara katılan bölge ve bölge halkının çoğunlukla “Kızılbaş- Türkmen” kökenli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca 1243’te başlayan Moğol bunalımından beri Türkiye tarihinde çiftbozanlığın görüldüğünü, Osmanlı fetihlerinin etkisiz kaldığı bu olayın 2. Bayezid zamanında siyasi düzeni sarsacak duruma geldiğini, devlete karşı ilk toplu eylemlerin, Türk toplumunun içinde mezhep ayrılığı yüzünden hep eğreti yaşayagelmiş Kızılbaş Türkmenler arasında çıktığını belirtmiştir.34

Nejat Birdoğan, Anadolu Aleviliği’nde Yol Ayrımı (İçerik - Köken) adlı kitabında, kitabın oluşmasından yaklaşık bir yıl önce bir dergide yayımlanan ve kendi cümlelerini taşıyan “Alevilik, İslam dışıdır” başlıklı yazının özellikle Aleviler arasında büyük tepkilere yol açtığını, bunun üzerine Alevi insanının tarihsel süreç içerisindeki vatanını, komşularını, bunlarla alış verişini her yönüyle ele alıp savını iyice güçlendirdiğini belirtmiştir. Bu inancı oluşturan öğelerin, İslam inanışında olmadığını

32

Turgut Akpınar, Türk Tarihi’nde İslamiyet, İletişim Yayınları, İstanbul: 1991.

33

Nejat Birdoğan, Anadolu ve Balkanlarda Alevi Yerleşmesi Ocaklar-Dedeler-Soyağaçları, Alev Yayınevi, İstanbul: 1992, s. 95-98.

34

Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, Celali İsyanları, Cem Yayınevi, İstanbul: 1995, s. 13-15, 115-121.

görmüş ve nerelerden kaynaklandığını da merak etmiş, araştırmalarından bahsederken Toros Tahtacılarından Dersim Gureyşanlılarının cem ritüellerine de yer vermiştir.35

Sosyolog Orhan Türkdoğan, Alevi - Bektaşi Kimliği Sosyo - Antropolojik

Araştırma isimli eserinde, Muğla, Aydın, İzmir bölgelerindeki Tahtacılar ve Çepniler

üzerinde yürütmüş olduğu saha araştırmasının sonucunda, buradaki grupların Alevilikle ilgili görüşlerini içeren veriler elde etmiş ve bunları kitabında yayınlamıştır. Muğla yöresindeki araştırmasını, Ortaca’ya bağlı Kemaliye ve Gölbaşı köyleri üzerinde yürütmüştür. Ayrıca Çörüş ve Kızılyaka köylerini de ziyaret etmiştir.36

Murat Küçük, Horasan’dan İzmir Kıyılarına Cemaat-ı Tahtacıyan isimli beş bölümden oluşan eserinde; Körfez çevresi Tahtacılarını ele almıştır. İlk bölümde; Horasan’dan Anadolu’ya Türkmen yürüyüşünü, söz konusu coğrafyanın kronolojisiyle izlemeye çalışmış; ikinci bölümde; Tahtacı aşiretlerini kitaplar aracılığıyla Horasan’da yol boyunca ararken somut bilgiye ulaşamamanın zorluğunu yaşadığını, tarihlerinin olmadığını belirtmiş ve ulaşabildiği yazılı kaynakları, sohbetlerde derlediği anıları bir araya getirmiştir. Üçüncü bölümde ise, yakın tarihin Tahtacıların belleğinde yer etmiş iz düşümlerine, o günleri yaşamış ya da büyüklerinden duymuş yaşlıların tanıklıklarına başvurulmuştur. Dördüncü bölüm, Tahtacı Erkanına ayrılmıştır. Burada Alevi inancının Tahtacıda aldığı biçimler ve Tahtacı Aleviliğinin özgün yönleri saptanmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise; doğum, nişan ve evlilik, ölüm gibi hayatın bölümlerine değinilmiş, geleneğin günlük hayattaki duruşuna yer verilmiştir.37

Fuat Bozkurt, semahlar hakkında derli toplu bilgiler içeren Semahlar adlı eserinde; Sivas Soğukpınar’dan başlayarak Malatya, Çanakkale ve Aydın’a kadar uzanan Türkmen bölgelerini ziyaret etmiştir. Yazar, eserin başlangıcında, oyun kavramı üzerinde durmuş, yaşamın çok renkli bir oyun olduğunu, semahlar ve semah müziğinin kabile topluluklarında müzik eşliğinde gerçekleştirilen dinsel dansların bugünkü biçimi olduğunu, sema’nın Mevlevi ve öbür Sünni tarikatların; semahın ise Alevilerin dinsel

35

Nejat Birdoğan, Anadolu Aleviliğinde Yol Ayrımı (İçerik-Köken), Mozaik Yayınları,

İstanbul: 1995.

36

Orhan Türkdoğan, Alevi-Bektaşi Kimliği Sosyo-Antropolojik Araştırma, Timaş Yayınları,

İstanbul: 1995.

37

Murat Küçük, Horasan’dan İzmir Kıyılarına Cemaat-ı Tahtacıyan, Nefes Yayınları,