• Sonuç bulunamadı

1. GELİR, TÜKETİM VE TASARRUF

1.3. Tasarrufların Türkiye İçin Önemi

Yurt içi tasarruflar Türkiye için 2000’li yıllardan sonra kritik hale gelmiştir. Düşük tasarruf oranları, Türkiye’nin yüksek ve sürdürülebilir büyümesi için risk oluşturmaktadır. Yurt içi tasarruflarda 2000’li yıllardan sonra yaşanan keskin düşüş, dış finansman ihtiyacını artırmıştır.

Son yıllarda Türkiye’de cari işlemler açığının GSYH’ya oran olarak yüksek düzeylerde kaldığı gözlenmektedir. Cari işlemler açığının yüksek düzeylerde olması tasarruf ve yatırım arasında ciddi bir dengesizliğin olduğunun somut bir göstergesidir. Bu durumun çözümü olarak ya tasarruflar arttırılmalı ya da yatırımlar azaltılmalıdır.36 Ancak Türkiye’de sürdürülebilir yüksek büyüme oranlarının sağlanabilmesi için mevcut yatırım projelerinin devam ettirilmesinin yanı sıra yeni yatırımların da hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu noktada yatırımların artan

19

oranlarla yabancı tasarruflar tarafından karşılanması sürdürülebilir büyüme açısından risk oluşturmaktadır.

Dünya Bankası’nın Türkiye Ülke Ekonomik Raporu’nda (2011:13) yer alan analizlere göre, 2000’lerde yatırım/GSYH oranları yüksek, cari açık/GSYH oranı düşük olan ülkelerde kişi başına düşen GSYH büyümesi daha hızlıdır. Türkiye ise, 2000-2008 yılları arasında yatırım/GSYH oranı bakımından medyan değerin altında; cari açık/GSYH oranı bakımından medyan değerin üzerinde kalarak kişi başına düşen GSYH büyümesi açısından düşük performans gösteren ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum yabancı sermayenin yurt içi tasarrufların iyi bir ikamesi olmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Yine söz konusu raporda yer alan analizlere göre, Türkiye’de sermaye girişleri ve ekonomik büyüme arasında pozitif yönlü güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bu konuda yapılan simülasyon çalışmasında ülkeye gelen sermayede yaşanacak ani bir kesintinin, hasılada büyük dalgalanmalara yol açacağı ortaya konmuştur. Sermaye girişlerinin azalması yatırımlar için kullanılan kaynakların azalması nedeniyle yatırımların dolayısıyla hasılanın düşmesine neden olabilecektir. Bu durum Türkiye’nin ihtiyacı olan yüksek yatırımların gerçekleştirilebilmesi için yurt içi tasarrufların artırılmasının ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.

Aynı raporda (2011:14) yer alan diğer bir analizde, ulusal tasarruflarla büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi incelenmiş, 104 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için yatırım ve tasarruf oranları arasında pozitif bir ilişki olduğu, ayrıca Türkiye’nin de regresyon doğrusuna çok yakın bir konumda olduğu bulunmuştur. Bu durum Türkiye’nin tasarruf oranına göre tipik bir yatırım oranına sahip olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Aynı rapor kapsamında yer alan Blanchard ve Giavazzi çalışmasında, 68’i orta ve düşük gelir grubunda yer alan 104 ülke için yapılan analizde, Euro Bölgesi ile OECD ülkeleri için yatırım ve tasarruf arasındaki yakın korelasyonun 1997’den sonra zayıflıyor olabileceği belirtilmiştir. Ancak toplam örneklem için elde edilen bulgularda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yatırımlar ile tasarruflar arasındaki ilişkinin farklılaştığı da belirtilmiştir. Yüksek gelir grubundaki ülkelerde yatırım ve tasarruflar arasındaki ilişkiyi gösteren regresyon katsayısı 1997 yılından itibaren düşüş gösterirken, bu katsayı 2007

yılından itibaren negatif olmaktadır. Bu da yüksek gelir grubundaki ülkeler için yatırım ve tasarrufların ayrıştığını göstermektedir. Ancak gelişmekte olan ülkeler için bu katsayının gelişimi incelendiğinde, öncesine kıyasla bu ilişki bir nebze zayıflamış olsa bile hâlâ önemli bir düzeydedir. Bu durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde Feldstein-Horioka Hipotezinin geçerli olduğunu göstermektedir. Bu da Türkiye için yatırımları dolayısıyla büyümeyi artırmak için tasarrufların artırılmasının önemini vurgulamaktadır (Kutu 1.1).

Kutu 1.1. Feldstein-Horioka Hipotezi ve Söz Konusu Hipotezin Türkiye’de Geçerliliği Üzerine Yapılan Çalışmalar

Feldstein-Horioka Hipotezi, Feldstein ve Horioka tarafından 1980 yılında yapılan bir çalışma kapsamında ele alınmış ve iktisat yazınında geçmişten günümüze devam eden bir tartışma alanı başlatmıştır. Bu çalışmada, gelişmiş ülkelerde yurt içi tasarruflar ile yurt içi yatırımlar arasındaki ilişki ulusal sermaye hareketliliğinin derecesi göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Çalışma kapsamında 1960-1974 yılları arasındaki dönem için 16 sanayileşmiş OECD ülkesi verileri kullanılarak aşağıdaki denklem tahmin edilmiştir:

(I/Y)i = a+b(S/Y)i

Burada Y gayrisafi yurt içi hasılayı, I ve S sırasıyla yurt içi yatırımları ve yurt içi tasarrufları ifade etmektedir. b katsayısı, uluslararası sermaye hareketliliğinin bir ölçütü olarak yorumlanmaktadır. Feldstein ve Horioka’ya göre, b katsayısı 0’a yakın ise sermaye hareketliliği yüksek; 1’e yakın ise sermaye hareketliliği düşüktür. Bu denkleme göre, dünyada mükemmel bir sermaye hareketliliğinin olduğu bir durumda, i ülkesindeki tasarruf oranında meydana gelen bir artış bütün ülkelerin yatırım oranlarında bir artışa neden olabilmektedir. Ülkeler arasındaki mevcut sermayenin dağılımı, her ülkenin başlangıçtaki sermaye stoku ile aynı yönlü ve ülke sermayesinin marjinal ürününün esnekliği ile ters yönlü bir ilişki içindedir. Diğer taraftan, eğer i ülkesi dünya ekonomisi içinde küçük bir ülke ise mükemmel sermaye hareketliliğini gösteren b katsayısı 0 olacaktır. Dünya ekonomisinde görece büyük olan bir ülke için ise b’nin değeri, ülkenin toplam dünya sermayesindeki payını gösterecektir. b’nin gerçek değeri ülkeler arasında değişmekte ve ortalama olarak 0,1’in altında çıkması beklenmektedir. b’nin 1’e yakın olması her ülkede mevcut olan tasarrufların çoğunun o ülkede kaldığını göstermektedir. Aynı zamanda b’nin 1’e yakın olması yurt içi yatırım ve tasarrufların yüksek getiri oranları ile uyarıldığını belirtmektedir.

Bu durum sermayenin hareketli olmasıyla çelişkili bir sonuçtur.37

Feldstein ve Horioka’nın yukarıdaki denklemi kullanarak 16 sanayileşmiş OECD ülkesi için yaptığı analiz sonucunda, 1960-1974 dönemi ile 1960-1964, 1965-1969 ve 1970- 1974 alt dönemleri için b katsayısını 0,85 ile 0,95 arasında bulunmuştur. Elde edilen bulgular sermaye hareketliliği hipotezini reddetmekte ve mevcut tasarrufların büyük kısmının ülke içinde kalmaya eğilimli olduğunu göstermektedir.

Varılan bu sonuç, aynı dönem için yapılan ve uluslar arasında sermayenin yüksek derecede hareketli olduğu sonucunu elde eden diğer çalışmalardan (Sachs (1981), Obstfeld (1985)) farklı olduğu için literatürde “Feldstein-Horioka Bilmecesi” olarak adlandırılmaktadır. İktisat literatüründe uzun yıllardır tartışma konusu olan Feldstein-

21

Kutu 1.1. Feldstein-Horioka Hipotezi ve Söz Konusu Hipotezin Türkiye’de Geçerliliği Üzerine Yapılan Çalışmalar (Devamı)

Horioka Bilmecesi bir çok araştırmanın yapılmasına neden olmuştur. Bu kısımda, Türkiye’de tasarrufların yatırımlar açısından önemini belirleyebilmek amacıyla Feldstein- Horioka Hipotezinin Türkiye için geçerliliğini test eden birkaç çalışmanın sonuçlarına yer verilecektir.

Bolatoğlu (2005:20-30) 1970-2003 yılları arasındaki dönemi kapsayan çalışmada, Türkiye için yurt içi yatırım oranı ile yurt içi tasarruf oranı arasındaki uzun dönemli ilişkiyi Eşbütünleşme ve Pesaran’ın Sınır Testi yaklaşımını kullanılarak test etmiştir. Analiz sonucunda, Türkiye için yurt içi yatırım oranı ile yurt içi tasarruf oranı arasında, Feldstein- Horioka bulgularıyla uyumlu biçimde uzun dönemli bir ilişkinin var olduğu bulgusu elde edilmiştir. Ancak söz konusu ilişkinin birebir olmadığı sonucu bulunmuştur. Bu bulgu, Türkiye’nin özellikle 1980 sonrası dönemde, finansal serbestleşme yoluyla uluslararası entegrasyona hızlı dâhil olma sürecinin yanında, gelişmekte olan bir ülke konumunda olması, yurt içi yatırım oranı ile yurt içi tasarruf oranı arasında büyük ülke ekonomilerine nazaran daha zayıf bir ilişkinin ortaya çıkmasına neden olduğu şeklinde yorumlanmıştır.

Yavuz (2005:107-123) 1962-2003 dönemini kapsayan çalışmasında, Türkiye için Feldstein-Horioka yaklaşımına göre tasarruf yatırım ilişkisini araştırmıştır. Bu çalışmada, hem Feldstein-Horioka’nın kullandığı model hem de Jansen-Schulze ve Jansen tarafından geliştirilmiş hata düzeltme modeli tahmin edilmektedir. Analiz sonucuna göre, yatırım- tasarruf katsayısının bire yakın olduğu saptanmıştır. Bu bulgu Feldstein-Horioka yaklaşımına göre, sermaye hareketliliğinin düşük olduğunu işaret etmektedir. Hata düzeltme modeli sonucunda ise tasarruf ile yatırımlar arasında istatistiksel açıdan anlamlı kısa ve uzun dönem ilişki tespit edilmiştir. Her iki modelin sonucunun birbirleriyle tutarlı olduğu ve Türkiye’de tam bir sermaye hareketliliğinin söz konusu olmadığı belirtilmiştir.

Esen ve ark. (2012:215-263) tarafından yapılan çalışmada, Feldstein-Horioka Hipotezi Türkiye ekonomisi açısından 1975-2009 yılları arasındaki dönemi kapsayan veriler

ile ADRL38 modeli kullanılarak sınanmış ve bu Hipotezin Türkiye için geçerli olduğu

sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, tasarruf ve yatırım arasındaki ilişki sermaye hareketlerinin düzeyini açıklama gücüne sahiptir şeklinde yorumlanmıştır.

Arısoy, (2013:69-79) 1962-2010 arasındaki dönemi kapsayan çalışmasında, Feldstein-Horioka yaklaşımı çerçevesinde Türkiye için yatırım ve tasarruf arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Feldstein-Horioka’nın yaklaşımı çerçevesinde sınır testi ile hesaplanan uzun dönem yatırım-tasarruf katsayısı 1’e oldukça yakın (0,995) bulunmuştur. Bu durum, Feldstein-Horioka yaklaşımına göre sermayenin hareketli olmadığının göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Çalışma bulguları, dışa açık bir ekonomiye sahip olan Türkiye’de, yurt içi tasarrufları artırmaya yönelik politika önlemlerinin yurt içi yatırımları etkileme potansiyeline sahip olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

38 ADRL modeli, bağımlı değişkenin gecikmeli değerleriyle bağımsız değişkenlerin eşanlı ve

Özetle, bireysel tasarruflar bireylerin yaşam boyu refah düzeylerini en yüksek seviyeye yükseltebilmelerini ve belli bir yaşam standardını koruyabilmelerini sağlarken, ulusal tasarruflar ülke ekonomisi açısından önem taşımaktadır. Ülke ekonomisi açısından mevcut yatırım projelerinin devam ettirilmesi ve yeni yatırımların yapılabilmesi için gerekli olan kaynakların sağlanması, ekonomik büyümenin istikrarlı ve yüksek bir seviyede sürdürülmesi bakımından ulusal tasarruflar oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Ayrıca, ulusal tasarrufların yüksek olması, ülkenin dış finansmana olan ihtiyacının azalması ve ekonomik şoklara karşı ülke direncinin artırılması hususunda da önemli olmaktadır. 2000’li yıllardan sonra Türkiye için kritik hale gelen yurt içi tasarrufların artırılması ve bu tasarrufların finansal sistem içine çekilerek üretken yatırımlara dönüştürülmesi gerekmektedir.

2. TÜRKİYE’DE GELİR, TÜKETİM VE YURT İÇİ TASARRUFLARIN