• Sonuç bulunamadı

2001 yılı sonrasındaki dönemde toplam yurt içi tasarruf oranlarında görülen gerileme Türkiye’nin yüksek ve sürdürülebilir büyüme oranlarını yakalayabilmesi açısından risk oluşturmaktadır. Büyüme için gerekli olan yatırımları karşılamakta yetersiz kalan düşük yurt içi tasarruflar nedeniyle yurt dışı tasarruflara başvurulmaktadır. Dış kaynaklara olan duyarlılığın azaltılmasını sağlayacak en önemli politika seçeneğinin yurt içi tasarrufların artırılması olduğu düşünülmektedir. Bu noktada, söz konusu tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.

2001 yılından itibaren düşen toplam yurt içi tasarruf oranlarında görülen düşüşün özel kesim kaynaklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, özel kesim tasarrufunu oluşturan kalemlerin ayrı bir şekilde ele alınması zorunluluğu bulunmaktadır. Hanehalkı tasarruf oranlarındaki değişimi ve hanehalkı tasarruflarının belirleyicilerinin araştırılmasına imkân veren bir veri seti mevcut iken, firma tasarruflarının doğru bir şekilde analiz edilmesine yardımcı olacak geriye doğru serisi bulunan resmi bir veri seti bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle özel tasarruflarının bir bölümünü oluşturan firma tasarruflarına ilişkin eğilimlerin doğru bir şekilde ortaya konulmasını sağlayacak güvenilir resmi bir veri setinin oluşturulması gerekmektedir.

Özel tasarrufların büyük bir kısmını oluşturan hanehalkı tasarruflarına ilişkin uygun verilerin oluşturulması ise ayrı bir önem teşkil etmektedir. Öncelikle hanehalklarına ilişkin verilerin yer aldığı Hanehalkı Bütçe Anketlerinde hanehalkı tasarruflarına ilişkin veri içeriğinin zenginleştirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Hanehalklarının tasarruf tercihlerine etki eden faktörlerin daha iyi ortaya konulabilmesi için hanehalklarının hangi amaçla tasarruf yaptıkları ve tasarruflarını hangi araçlara yönlendirdiklerine ilişkin soruların anket kapsamında yer alması gerekmektedir. Ayrıca hanehalkı tasarrufları üzerinde en etkili faktör olan hanehalkı gelirine ilişkin daha detaylı bilgilerin elde edilmesi hanehalkı tasarruf davranışlarını açıklamaya oldukça yardımcı olacaktır. Tüketim/tasarruf teorilerinin merkezinde yer alan gelirin geçici ve sürekli kısmına ilişkin bilgiyi sağlayacak bir sorunun ankette

148

yer alması gerektiği düşünülmektedir. Hanehalkı Bütçe Anketleri kullanılarak yapılan analizlerde karşılaşılan zorluklardan biri de anket kapsamında yer alan bazı soruların yıllar itibarıyla sürekliliğinin bulunmaması durumudur. Ayrıca, TÜİK’in serilerde kırılmalara sebep olan ve veriler arası karşılaştırılabilirliği ortadan kaldıran uygulamaları, araştırma yapılması önünde büyük bir zorluk oluşturmaktadır.Tasarruflar üzerinde etkili olduğu düşünülen bir faktörün zaman içindeki etkisinin görülebilmesi için var olan soruların yıllar içinde de korunması gerekmektedir. Aynı zamanda hane ya da birey düzeyindeki birimlerin zaman içindeki tasarruf davranışlarındaki değişimlerin takip edilebilmesi ve daha açıklayıcı bir şekilde ortaya konulabilmesi için anketin aynı hanehalklarına belirli bir süre uygulanması gerekmektedir. Çoklu yıllarda takip edilen hane veya bireylere ilişkin verilerin kullanıldığı analizlerde kuşak ve zaman etkilerini gözlemleyebilmek mümkün olacaktır. Bu nedenle söz konusu anketlere panel boyutunun kazandırılması uygun olacaktır.

Türkiye için mikro ölçekte hanehalkı bazlı yapılan analizde elde edilen bulgular çerçevesinde, Türkiye’de gelir düzeyinin yükseltilmesinin, tasarruf oranlarının artmasına çok önemli ölçüde katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Gelir düzeyinin artırılması hususunda, ülkemizde katma değeri ve teknolojik seviyesi yüksek ürünlerin üretiminin artması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, işgücü niteliğinin ve verimliliğin artırılması konularının Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Programların öncelikli politikaları içinde yer almaya devam etmesi gerektiği düşünülmektedir.

Gelir dilimi yükseldikçe tasarruf oranlarının arttığı gözlenmektedir. Bunun yanında düşük gelir diliminde bulunan hanehalklarında tasarrufun gelir esnekliği üst gruplara kıyasla daha yüksek düzeyde bulunmakta, gelir dağılımının çarpık olması nedeniyle alt gelir grupları geçimlik düzeyde yaşadıkları için negatif tasarruf yapmaktadır. Tasarrufun gelir esnekliği göz önünde bulundurulduğunda, alt gelir gruplarının tasarruf oranlarının yükselmesi için gelir dağılımını düzeltici politikaların uygulanması gerekmektedir.

149

Gelir dağılımını düzeltici politikalar, kapsayıcı büyümenin sağlanması ve bu yolla özellikle alt gelirli gruplar olmak üzere tüm gelir gruplarında ve gelir türlerinde gelir artışı sağlanması bakımından önem taşımaktadır. Bu yolla, hali hazırda negatif tasarruf yapan grupların da tasarrufa pozitif katkı yapmasını sağlayacak bir gelir düzeyine erişmeleri mümkün olabilecektir. Bu noktada, kapsayıcı bir büyüme anlayışıyla kırılgan bir görünüm sergileyen alt gelir grupları ile emeklilik ve transfer geliri elde eden grupların gelirlerinin iyileştirilmesi, tasarruf oranlarının artırılmasını da olumlu yönde etkileyebilecektir.

Gelir dağılımı eşitsizliğinin nesiller arası aktarım sorununa dönüşmemesi için yoksullukla mücadele eden alt gelir gruplarının iyi eğitim alacakları bir sistemin geliştirilmesi ve bu kesime yönelik eğitim desteklerinin artırılarak devam etmesi ve bu kesimin eğitimine yapılan yatırımların artırılması gerekmektedir.

Türkiye’de vergilerin büyük kısmı dolaylı vergilerden alınmakta ve vergilerin büyük çoğunluğu düşük gelirli kesimleri etkilemektedir. Bu durumu düzeltici politikaların geliştirilmesi gerekmektedir.

Gelirin daha adil dağıtılması noktasında, kamu kurumları ve gönüllü kuruluşların sosyal yardım faaliyetlerinin uyumlu ve bütünlük içerisinde yürütülmesinin de faydasının olacağı değerlendirilmektedir.

Toplam hanehalkı tasarruf oranına katkılara bakıldığında, büyük katkının üst gelir gruplarından geldiği görüldüğünden, toplam hanehalkı tasarruf oranlarının düzey olarak daha etkili bir şekilde artırılabilmesi için üst gelir grubunu tasarruf etmeye yöneltecek mekanizmalara odaklanılması gerektiği düşünülmektedir. Tasarruf sahiplerinin tasarruflarını yönlendirebileceği finansal araç çeşitliliğinin çoğaltılması ve Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Eylem Planı çerçevesinde yer alan tasarruf konusuna ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik bilinçlendirme çalışmalarının devam ettirilmesinin bu hususta faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda eylem planında yer alan finansal farkındalığın artırılması ve finansal eğitimin yaygınlaştırılması, yastık altı tasarrufların sisteme çekilmesi, altın bankacılığının geliştirilmesi çalışmalarının tasarrufları artırma konusunda katkısının olacağı düşünülmektedir.

150

Türkiye’de bireysel emeklilik sistemine katılımın teşvik edilmesinin yanı sıra zorunlu tasarruf uygulamalarının hayata geçirilmesinin de toplam yurtiçi tasarruflara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi daha çok üst gelir grubundaki bireyler tarafından tercih edildiğinden, sistemin pozitif tasarruf yapma imkânına sahip olan düşük ve orta gelir grubundaki bireyleri de kapsayacak şekilde ele alınması gerekmektedir. Gelir düzeyine göre teşvik oranının yeniden belirlenmesi, düşük ve özellikle orta gelir grubundaki bireylerin de sistem içine alınması yararlı olacaktır. Ayrıca, bireysel emeklilik sisteminin içinde fon işletim maliyetleri önemli bir maliyet unsuru olarak bulunduğundan, bireysel emeklilik sisteminin tasarrufların artırılması hususuna daha çok katkı sağlayabilmesi açısından söz konusu maliyetlere yönelik ek düzenlemelerin yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Bireysel emeklilik sistemine gerekli katılımın sağlanması ile sermaye piyasaları açısından uzun vadeli kaynak tahsisi oluşturulmuş olacak ve aynı zamanda finansal sistemin derinleşmesine katkı sağlanmış olacaktır.

2017 yılında uygulanmaya başlanacak olan bireysel emeklilik sistemine otomatik katılım uygulamasının hedef kitlesi olarak ücretli çalışanlar belirlenmiştir. Toplam hanehalkı tasarruflarına en çok katkıyı yapan grubun söz konusu grup olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uygulamanın toplam tasarrufları artırma konusunda olumlu katkılarının olacağı değerlendirilmektedir.

Hanehalkı tasarruflarının artırılmasına yardımcı olacak bir diğer husus hanehalklarının kullanabileceği mali araçların sayısının artırılmasıdır. Hanehalklarının tasarruflarını büyük oranda yönlendirdikleri mevduat hesapları dışında, şirket tahvilleri, hisse senedi, yatırım fonu gibi alternatif ürünlerin hanehalkları tarafından daha fazla kullanılmasına yönelik uygulamaların geliştirilmesi gerekmektedir. Tasarrufların finansal sisteme çekilmesi noktasında özellikle düşük gelir grubunda bulunan ve düşük eğitime sahip hanehalklarının finansal okuryazarlığının artırılması gerekmektedir.

Hanehalkı reisi işsiz olan hanelerin daha az tasarruf yapma eğiliminde olması, temel ekonomi politikaları arasında yer alan istihdam artırıcı politikaların, tasarruf oranları üzerinde pozitif katkısının olacağını göstermektedir. Hanede çalışan kadın oranındaki artışın hanehalkı tasarruf oranını arttırdığı ve Türkiye’de mevcut

151

durumda kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda, istihdam politikalarının merkezinde olan kadınların işgücüne katılımını ve kadın istihdamını artırma çalışmalarının tasarrufları artıracak politikalar arasında da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranında yaşanacak artış, hanehalkı tasarruflarının dolayısıyla toplam yurtiçi tasarrufların artmasına da katkı sağlayacaktır. Kadınların işgücüne katılımının artırılması hususunda çocuk bakım hizmetlerinin makul maliyetlerle karşılanma imkânlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, kadınların işe erişiminin kolaylaştırılması, esnek çalışma saati uygulamalarının gerçekleştirilebilmesi uygun politika seçenekleri olarak değerlendirilmektedir. 10. Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturulan İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Eylem Planında yer alan kadınların girişimci olabilmeleri için bütüncül bir destek programının oluşturulması, kadın erkek fırsat eşitliğine yönelik düzenlemelerin etkinleştirilmesi, kadınların mesleki becerilerinin geliştirilmesi eylemlerinin bu konuya önemli katkılarının olacağı değerlendirilmektedir.

Oturulan konuta sahip olunması durumunda tasarrufların arttığı bulgusu göz önünde bulundurulduğunda, özellikle düşük gelir grubuna yönelik konut projelerinin çoğaltılması söz konusu grubun tasarruf oranlarının artmasına imkân verecektir. Bu nedenle, 2015 yılında yürürlüğe giren birinci konut alımına ilişkin devlet desteğinin geliştirilerek uygulanmaya devam edilmesinin tasarrufların artırılması hususunda yararlı olacağı değerlendirilmektedir.

İkinci konut ve arsa sahipliğinin yatırım aracı olarak algılanmasının tasarrufları düşürücü etkisi doğrultusunda, ikinci konuta ve arsa sahipliğine ilişkin vergi düzenlemelerinin (değer artışının vergilendirilmesi, emlak vergisi gibi) gözden geçirilmesi yararlı olacaktır. Bu çerçevede ikinci konut alımında kullanılan kredilerde kaynak kullanımı destekleme fonu (KKDF) ve banka sigorta muamele vergisi (BSMV) istisnası uygulaması kaldırılabilir.

152

Kamu sağlık sigortasına sahip olunması durumunda tasarruf etme eğilimi azalmaktadır. Bu bulgu çerçevesinde, kamu sağlık sigortalarında kapsamın daraltılmasının tasarruflar üzerinde olumlu katkıları olacaktır. Bu bağlamda tamamlayıcı sağlık sigorta projelerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Hanehalkı tasarruflarının son yıllarda azalmasında, tüketim imkânlarının genişlemesiyle birlikte hanehalkının tüketimlerinin artmasının etkisi oldukça büyüktür. Özellikle tüketici kredilerine erişimin kolaylaşması bu artışta oldukça etkili olmuştur. Bu nedenle 2014 yılında bu alanda gerçekleştirilen makro ihtiyati tedbirlerin devam ettirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Nitekim 2014 yılında uygulamaya konan bu tedbirlerin etkisiyle tüketici kredilerinin toplam krediler içindeki payı gerilemiş ve toplam yurt içi tasarruf oranı bir miktar artmıştır.

Hanehalkı harcama kalıplarında yıllar içinde meydana gelen değişiklikler içinde en fazla dikkat çeken husus ulaştırma harcamaları kaleminde meydana gelen yüksek artıştır. Söz konusu artışta etkili olduğu düşünülen motorlu taşıt satın alımı ve buna ilişkin harcamalar göz önünde bulundurulduğunda, taşıt vergisi konusunda yeni düzenlemelerin yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. Nitekim 2016 yılı içinde yürürlüğe giren motorlu taşıt alımlarında uygulanan ÖTV oranı değişikliğinin yerinde bir düzenleme olduğu düşünülmektedir. Tüketim ve taşıt vergi oranlarında meydana gelecek bir artışın kamu gelirlerini artırması kanalıyla kamu tasarruflarına da olumlu katkısı olacaktır. Ayrıca toplu taşıma araçlarına daha rahat erişimin sağlanması yoluyla toplu taşıma araçlarının kullanımının özendirilmesi de bu alanda yapılan tüketimlerin bir miktar aşağıya çekilmesine yardımcı olabilecektir.

153 SONUÇ

Yurt içi tasarruflar yatırımları, dolayısıyla büyümeyi finanse etmektedir. Yurt içi tasarrufların yatırımları finanse etmede yetersiz kaldığı durumda ise dış tasarruflara başvurulmakta, bu da ülkenin dış kaynaklara olan duyarlılığının ve ekonominin dış şoklara karşı kırılganlığının artmasına neden olmaktadır. Ülkenin dış kaynaklara olan duyarlılığının azaltılabilmesi, dış şoklar karşısında daha dirençli hale gelebilmesi, yatırımların dolayısıyla büyümenin yüksek ve istikrarlı bir şekilde sürdürülebilmesi açısından yurt içi tasarrufların artırılması ve artan tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ülke ekonomileri için oldukça önemlidir.

Türkiye’nin 1989 yılından itibaren toplam yurt içi tasarruf oranlarında azalma eğilimine girdiği; bu düşüşte 2000’li yıllara kadar kamu sektörünün, sonraki dönemde ise özel sektörün belirleyici olduğu ve 2000’li yıllardan sonra toplam yurt içi tasarruf oranlarında görülen düşüşün belirgin bir şekilde hızlandığı görülmektedir. 2001 yılından itibaren kamu sektöründe uygulanan sıkı maliye politikalarının etkisiyle tasarruf oranının arttığı ancak bu artışın özel kesim tasarruf oranlarında görülen düşüşleri telafi edemediği görülmektedir. Türkiye’de yurt içi tasarruf oranlarının düşük düzeylerde kalması ve büyümenin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan yatırımların yurt içi kaynaklarla finanse edilememesi sonucu dış kaynaklara duyarlılık problemi yaşanmaktadır. 2000’li yıllardan itibaren yüksek düzeylerde seyreden tasarruf-yatırım açığının arkasında özel sektör tasarruf-yatırım açığı bulunmaktadır.

Mevcut durumda Türkiye’nin tasarruf oranları dünya genelinden, OECD ülkelerinin ve içinde yer aldığı orta-yüksek gelir grubunda yer alan ülkelerin ortalamasından daha düşük; düşük gelir grubundaki ülkelerin ortalamasından daha yüksek düzeyde bulunmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu orta-yüksek gelir grubunun tasarruf oranı 2000-2013 yılları arasındaki dönemde artış gösterirken, Türkiye’nin söz konusu dönemde bu gruptan ayrıştığı ve tasarruf oranlarının azaldığı görülmektedir. Türkiye ile aynı gelir grubunda yer alan Latin Amerika ülkeleri kıyaslandığında, Türkiye’nin söz konusu ülkelerden daha düşük düzeyde tasarruf

oranına sahip olduğu ve 2000-2013 yılları arasındaki dönemde Türkiye’nin bu ülkelerden de olumsuz olarak ayrıştığı görülmektedir.

2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de belirgin hale gelen toplam yurt içi tasarruf oranlarındaki düşüşün kaynağını oluşturan özel tasarruf oranlarındaki düşüşün arkasında yer alan nedenler arasında ekonomik, finansal ve demografik faktörler yer almaktadır. 2000’li yıllardan sonra kriz yılları haricinde görülen yüksek ekonomik büyüme oranları, tüketici kredilerine erişimin kolaylaşmasının etkisiyle gözlenen hanehalkı tüketimindeki artış, enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşler, mal ve hizmet dengesinde görülen bozulma, kentleşme oranında gözlenen artış ve 2001 yılından sonra sağlanan makroekonomik istikrara ilişkin gelişmeler özel tasarruf oranlarının düşmesinde etkili olan başlıca faktörler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’de toplam yurt içi tasarruf oranlarının düşük düzeylerde kalmasında ise finansal sistemin bankacılık sektörü ağırlıklı olmasının getirdiği finansal ürün çeşitliliğinin az olması, kadın istihdamının hâlâ düşük düzeylerde kalması ve üretimde gözlenen yoğun ithalat bağımlılığı etkili olmaktadır.

Hanehalkı tasarruflarının azalmasında etkili olan faktörlerin en önemlisi hanehalkının tüketici kredilerine erişim imkânlarının kolaylaşması sonucu artan kredi kullanımıyla birlikte tüketimin gelirden daha hızlı artmasıdır. Tüketici kredileri içinde ise payı en fazla artan kalemler konut ve ihtiyaç kredileri kalemleri olmuştur. Hanehalkı tasarruf oranlarının düşmesinde önemli etkisinin olduğu düşünülen faiz oranlarının 2001 yılından itibaren gerilemeye başlaması sonucu tüketici kredilerinin maliyetinin düşmesiyle birlikte özel tasarruf oranları azalmıştır. Aynı zamanda tasarrufların değer kaybını önlemek için tasarruflarını faiz getirisi olan araçlara yönlendiren hanehalkları oldukça düşük düzeyde kalan reel faiz oranları karşısında daha az tasarruf eder hale gelmiştir. Türkiye’de 2001 yılından itibaren kriz yılları haricinde görülen yüksek büyüme oranlarıyla birlikte Sürekli Gelir Hipotezi beklentileri doğrultusunda tasarruf oranlarının düştüğü gözlenmektedir. Özel tasarruf oranlarının düşmesinde etkili olan diğer bir faktör ise kentleşme oranında görülen artıştır. Kırsal kesimde yaşayanların gelirlerinin kentsel kesimdekilere göre daha düzensiz ve belirsiz olması ve aynı zamanda daha kısıtlı tüketim imkanlarına sahip olmaları nedeniyle kırda yaşayan hanehalkları daha fazla

155

tasarruf yaparken, kentleşme oranlarında görülen artışla birlikte kentte yaşayan hanehalklarının daha az tasarruf yapması sonucu tasarruf oranlarının düştüğü görülmektedir.

Özel tasarruf oranlarının azalmasında etkili olan önemli bir diğer faktör ise 2000’li yıllarda sağlanan makroekonomik istikrardır. Belirsizlik ölçütü olarak gösterilen enflasyon oranında görülen yüksek oranlarda düşüş hanehalklarının ihtiyat güdüsüyle yaptıkları tasarrufları düşürmüştür. Sağlanan istikrar ortamıyla birlikte tüketici güveninin kriz yılları haricinde arttığı gözlenmektedir.

Özel tasarruf oranlarını etkileyen bir başka faktör ise kamu tasarruf oranlarında görülen artış olmuştur. Kamu tasarruflarındaki artışın özel tasarrufları dışlayıcı bir etkisi bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de kamu tasarrufları ile özel tasarruflar arasında birebir dışlayıcı ilişki bulunmamaktadır.

Bu çalışmada TÜİK tarafından yayımlanan 2003-2013 yılları arası Hanehalkı Bütçe Anketi (HBA) mikro veri setleri kullanılarak hanehalkı tasarruf oranları üzerinde etkili olan temel faktörlere ilişkin betimleyici istatistikler incelenmiş, hanehalkı tasarruf oranlarına ilişkin araç değişken yöntemi kullanılarak analizler yapılmıştır. Tasarruf denkleminde kullanılan gelir değişkenine ilişkin hem tüm hanehalklarını kapsayan örneklem hem de hanehalkının temel gelir kaynağına göre belirlenen alt gruplar için içsellik sorununu çözen uygun araç (enstrümantal) değişkenler seçilmiş, bu değişkenlerin uygunluğuna ilişkin testlerden olumlu sonuçlar alınmıştır.

Özel tasarruf oranlarının büyük kısmını oluşturan hanehalkı tasarruf oranlarının yıllar içinde önemli oranda düştüğü gözlenmektedir. 2003 yılında yüzde 17,5 olan hanehalkı tasarruf oranı 2013 yılında yüzde 7,5 seviyesine gerilemiş olup bu gerileme en alt yüzde 20’lik gelir grubu haricinde tüm gelir gruplarında yaklaşık 10 puan civarında gözlenmektedir. Yüzde 20’lik gelir grupları itibarıyla tasarruf oranları önemli ölçüde farklılaşmakta ve alt gelir gruplarındaki hanehalkları negatif tasarruf yaparken, toplam hanehalkı tasarrufunun büyük kısmı üst gelir grupları tarafından yapılmaktadır.

156

Temel gelir kaynağına göre belirlenen gruplarda en yüksek tasarruf oranına sahip grup mülk geliri elde eden grup iken, en az tasarruf oranına sahip grup emeklilik geliri elde eden grup olmaktadır. Ancak hanehalkı kullanılabilir geliri içindeki payı nedeniyle toplam hanehalkı tasarruf oranına en büyük katkı temel gelir kaynağı maaş ve ücret geliri olan gruptan gelmektedir.

Hanehalkı tasarruf oranları ile hanehalkı reisinin yaşı arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu gözlenmektedir. Bu da Yaşam Boyu Gelir Hipotezinde bireylerin orta yaşlarda daha fazla tasarruf yaparken, emeklilik yaşlarında negatif tasarruf yapacakları varsayımının Türkiye için tam anlamıyla geçerli olmadığını göstermektedir.

Türkiye’de hanehalkı tasarruf oranları ile eğitim düzeyi arasında da pozitif yönlü bir ilişki vardır. Ancak bu durumun eğitimle birlikte gelir düzeyinin artmasından kaynaklandığı görülmektedir. Nitekim gelir gruplarına göre hesaplanan tasarruf oranlarında, aynı gelir grubu içinde eğitimle birlikte artan bir tasarruf ilişkisi tam anlamıyla görülememektedir. Ancak eğitim harcamalarının gelir ve harcama artırıcı etkileri birlikte değerlendirildiğinde, eğitim düzeyindeki artışın gelir artırıcı etkisi harcama artırıcı etkisinden daha yüksek olmakta ve tasarruf oranlarının artırılması hususunda eğitim düzeyi oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir.

Hanehalkı reisinin işteki durumuna göre belirlenen gruplar incelendiğinde, en yüksek tasarruf oranına sahip grup işveren olarak çalışan grup, en düşük tasarruf oranına sahip grup ise ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan grup olmaktadır. Ancak işverenlerin en yüksek tasarruf oranına sahip olmasında gelir etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda, en düşük tasarruf oranına sahip olan ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan grup toplam hanehalkı tasarruf oranına en fazla katkıyı veren grup olmaktadır.

Hanehalkı reisinin çalıştığı sektöre göre belirlenen gruplar incelendiğinde ise hanehalkı reisi hizmetler sektöründe çalışan grup en yüksek tasarruf oranına sahip olurken, en düşük tasarruf oranına sahip grup hanehalkı reisi inşaat sektöründe çalışan grup olmaktadır. Ayrıca, hanehalkı reisi tarım sektöründe çalışan hanelerin