• Sonuç bulunamadı

5. BULGULAR VE TARTIŞMA

5.1. ÇALIŞMA ALANININA AİT SOSYO-KÜLTÜREL ÖZELLİKLER

5.1.2. Tarihsel ve Mekânsal Gelişimi

Sancaktepe ilçesine ait tarihsel ve mekânsal gelişim süreci anlatılırken, bölgenin ilçe haline yeni getirilmiş olması nedeniyle, beldeler bazında maddeler olarak irdelenmesi

60 daha doğru olacaktır.

Samandıra bölgesindeki ilk yerleşimin Bizans döneminde olduğu bilinmektedir. M.S. 6. Yüzyıla kadar Bizans imparatorlarının mesire yeri olarak kullanılan bu bölgede bu dönemde yerleşik alan izlerine rastlanmamaktadır. İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısı olması ve Anadolu’ya yapılacak olan seferler doğrultusunda güzergâh üzerinde olması nedeniyle Bizans ordusunun toplanma ve konaklama bölgesi olarak kullanılmaktadır (Şekil 5.2).

Şekil 5.2. Damatris manastırına ait günümüz kalıntıları [44].

Samandıra bölgesi, 6. Yüzyılda yerleşik hayata kapılarını açmıştır. Damatris denilen bölgeye bir manastır inşa edilmiş, fakat daha sonra bölgeye göç eden Seymenler’e terk edilmiştir. Yerleşimin isminin Seymen ve Damatris kelimelerinin zamanla kaynaşarak “Seymendere” adıyla anılmaya başladığı düşünülmektedir [44].

Samandıra yerleşkesinin, Osmanlı dönemine bakıldığında, Kanuni döneminde Üsküdar'da Arap Hâkim Vakfı adıyla Samandıra Camii Vakfı kurulmuştur. Ayrıca hicri 991–1146 (miladi 1583–1733) yılları arasında tutulan tamirat defterlerinde adı geçen Hasbahçe ve İstanbul bahçeleri arasında Samandıra Kapuağası Çiftliğinden de bahsedilmektedir. Samandıra yakın zamana kadar nahiye ve köy vasfında kalmış, 1992 yılında belediye statüsüne kavuşarak hızlı bir şekilde gelişmiştir [46].

61

onaylayan ve planlama açısından Büyükşehir idaresinden ayrı bir plan onama süreci takip eden Samandıra, 10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra planlama açısından büyükşehir belediyesi yetkisi içerisine dâhil edilmiştir [44].

Yapılan araştırmalar, Sarıgazi bölgesinde yerleşimin (Ümraniye ve Dudullu çevresi) alt Paleotik dönemden itibaren açık hava konak yerleri olarak var olduğunu göstermektedir. Dudullu’nun 2.500 m. batısında en eski ilk üretimciliğe geçiş evresini yansıtabilecek “Akeramik İlk Köy” yerleşmelerine rastlanmaktadır. Beldeye komşu olan Samandıra merkezinde bulunan 6. yüzyıldan kalma Bizans dönemine ait Damatris Sarayı kalıntıları da bölgedeki yerleşimlerin oldukça eskiye dayandığını ispatlayan kanıtlardır. Sarıgazi’ nin, Ümraniye ilçesindeki en eski yerleşim yeri olduğu sanılmaktadır. Bazı kaynaklara göre; köyün kuruluşu İstanbul’un fethine dayanır. İ. H. Konyalı’ya göre köy, adını İstanbul’un fethine katılan biri olan Sarı Kadı Mehmed’den (Dede ö.1468) almıştır. Eski yazının yanlış okunması sonucunda köyün adı Sarıgazi’ye dönüşmüştür. Sarı Kadı Mehmed Dede ve oğlu Sarıkadızade Şeyh Mustafa Dede’nin türbeleri Sarıgazi Köyündedir. II. Beyazıd kendisine hat öğreten Şeyh Hamdullah’a ihtiyaçlarını karşılaması için Sarıgazi köyünü tımar vermiştir.

III. Murad’ ın annesi Nurbanu Valide Sultan, köyde mescit ve cami yaptırmıştır. Daha sonra geniş bir orman ve tarım alanı içinde, uzun yıllar boyunca durağan bir yapıya sahip olan köy, 1950’lerde İstanbul’a yönelen göçten etkilenmeye başlamıştır. EvliyaÇelebi’ nin “Seyahatname” ve “Ayvansarayı’nı Hadikatü’l Cevam” isimli eserinde Sarı Kadı Karyesi olarak adı geçmektedir [46].

Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Sarıgazi’den: “İran bahçeleri örneğin bir koruluk alanda bağlı ve bahçeli iki yüz hanesi, bir camisi, bir okulu, bir tekkesi, bir hanı, bir hamamı olan bir yerdir.” şeklinde bahsederek, kiraz mevsiminde cümle halkının arabalar ile eğlenmeye ve Sarı Gazi Sultan Tekkesi’ni ziyarete geldiğini de belirtir. Sarıgazi ve çevresinde Celali ayaklanması sırasında çatışmalar olduğunu da aynı eserinde ifade etmektedir. “Ayvansarayı’nı Hadikatü’l Cevam” adlı eserinde ise Sarı Kadı Karyesi Mescidi ile ilgili bilgiler vermektedir. Bu mescid Üsküdar’daki Atik Valide Camisini inşa ettiren, III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından 1583 (Hicri 991) yıkılmıştır. 1972 yılında yeni Merkez Cami yapılmıştır. Sarıgazi’ de ilk yerleşmenin başladığı yer, merkez mahallesindeki ilkokul ve eski türbenin bulunduğu cami bölgesidir (Şekil 5.3). Bu bölgedeki 150 ada 3 ve 4 parseller üzerindeki kitabe,

62

türbe, çeşme, kabir ve Servi ağaçları İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ nce tescillenmiştir [44].

Şekil 5.3. Sarıgazi yerleşimi tescilli parseller ve içerisinde bulunan cami [44]. Buradan yayılmaya başlayan yerleşme 1992’ de Sarıgazi’ nin belediye olmasıyla gelişimini hızlandırmış, yerleşmenin 1993 yılında ıslah imar planının yapılmasıyla bu hızlanma ivme kazanmıştır. Daha sonra, sanayinin de yerleşmede yer seçmesiyle sanayinin talepleri doğrultusunda konut alanlarında gelişme sanayi çevresinde başlamıştır.

2000 yılından sonra Sarıgazi ikinci gelişim atağını gerçekleştirmiştir. Bu yıllarda Sarıgazi’ nin konut alanlarında bir büyüme gözlenmektedir. Bu gelişme 2000 yılı nüfus sayımlarından da anlaşılabileceği gibi, hızlı nüfus artışı ile kendisini göstermekte, 2010 yılına gelindiğinde Sarıgazi yaklaşık 100.000 nüfusa ulaşmıştır [44].

Yenidoğan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişahlar ve sadrazamlar tarafından avlak olarak kullanılmıştır. 1800’ lü yılların sonunda, başarılarından dolayı imparatorluk, Yenidoğan’ ın da içinde bulunduğu bölgeyi Eminzade Hüsnü Ziya Paşa’ ya tahsis etmiştir. Eminzade Hüsnü Ziya Paşa, 1910 yılında 4.654 dönüm olan Yenidoğan’ ı Belçika uyruklu Frank Phillipsson’ a satmıştır. Kurtuluş Savaşından sonra

63

bu şahıs Belçika’ ya gitmiş sonrasında varisleri tarafından kullanılmak istenmiş, ancak Yenidoğan üzerindeki işgalciler buna engel olmuşlardır. Yerlerini fiili olarak kullanamayacaklarını anlayan varisler ellerindeki tapuları üçüncü şahıslara satmış ve tekrar Belçika’ya dönmüşlerdir. Üçüncü şahıslar, ellerinde bulunan tapularla birlikte, yer üzerindeki işgalleri mahkemeye vermişler ve bu süreç, 1990’ lı yıllara kadar devam etmiştir. Yenidoğan’da Cumhuriyet sonrasında ilk yerleşim Sarıgazi’nin Mahallesi olarak 1950’li yıllarda başlamış, 1965 yılında Üsküdar’a bağlı köy statüsüne kavuşmuş, 1987 yılında ise Ümraniye İlçesi’nin kurulmasıyla bu ilçeye bağlanmıştır.

Yenidoğan’ın ilk sakinleri geçimlerini tarım ve hayvancılık ile tuğla harmanlarında tuğla yaparak sağlamışlardır. Bu süreç Yenidoğan’ın 1993 tarihinde belde belediyesi statüsüne kavuşmasına kadar devam etmiştir.

27 Mart 1994 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimleri sonucunda fiili olarak belediye kurulmuş, Belediyenin tüzel kişiliği 5747 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yapılan yerel seçimler ile sona ermiştir.