• Sonuç bulunamadı

Tarih ve Edebiyat İlişkisi

Edebiyatı insanın dış dünyası ile iç dünyası arasında dil yolu ile kurduğu ilişkinin ürünü olarak ifade edebiliriz. Edebiyat ürünleri bir yandan insanın yaşadığı çevreyi, toplumu, olayları ifade ederken, öte yandan da yazarın bunlar karşısındaki kişisel izlenimlerini, hayallerini dile getirirler. İyi bir edebiyat ürünü, gerçekten izler taşır ama gerçeğin aynı olmak zorunda da değildir (Şirin, 1994:175).

Edebiyat önce anadili üzerinde çocuğun keşif yapmasına imkân sağlar. Kelimeleri sözlükteki anlamları dışında kavramasında edebiyat çocuğa dilin anlatım haritalarını çizer. Edebiyat dünyayı daha derin algılamada çocuğun zihni gelişimi kadar düşünce gelişimini de etkiler, olgunlaşmasına da katkıda bulunur (Tekgöz, 2005:17).

İlköğretim öğrencileri için edebi ürünlerden olan ders kitapları, çalışma kitapları, ansiklopedi, atlas gibi başvuru kitaplarının yanı sıra roman, hikâye ve bibliyografyalar da edebi materyal olarak kaynak kitaplardır.

Sosyal Bilgiler öğretiminde önemli yer tutan bu tür kitaplar, öğrencinin konuya ilgisini arttırır, onu araştırmaya yöneltir, olaylara farklı açıdan bakmasına katkıda bulunur. Öğrenciler bu kitaplardaki kahramanların davranışlarını model olarak olumlu davranışlar geliştirirler (Erden, Tarihsiz:183).

Modern edebiyat kuramında, romanın en az iki zaman yönelik olması, değişik zaman süreçleri arasında bir gerginlik kurması tarihsel roman türünü oluşturan nitelik sayılır. Tarihsel anlatılar, aynı zamanda, akademik, historigrafik olanlarının her türünde, zamanlar arası salınım söz konusudur (Furrer, 2000:28).

Tarih öğretiminde yazılı kanıtların öğretim etkinliğinin temel aracı olarak kullanılması, orijinal tarihsel kaynağın, eğitsel bir kaynağa dönüştürülmesi düşüncesine dayanmaktadır (Safran, 2006:37).

Tarihin de, edebi eserinde konusu insandır. Her ikisi de insanla ilgili gerçekleri vermeye çalışır (Öztürk, 1992:3).

Yazarın, edebiyatçının tarihi malzemenin aslını bozması, tarihçinin tarihi saptırmasından daha tehlikeli olabilir. Bu durum tarihçi ve edebiyatçının etki alanı ve tesir derecesi ile açıklanabilir (Oruç, 2001:43).

Dilin kullanılış biçimlerinin edebiyatın inceleme alanına girdiğini düşünürsek, tarih yazarlığının bir bölümünün de aslında edebiyat olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Romanla tarih arasındaki güçlü ortaklığın temel sebeplerinden biri de zamandır. Her iki türde zamana sıkı sıkıya bağlıdır (Yalçın, 2000:231).

Edebi türlerden biri olan romanında tarih ile olan sıkı ilişkisi şüphe götürmez bir gerçektir.

Roman ile tarihin ilişkisi iki noktada düğümlenir: Tarihin kurgusal bir çerçeveye oturtularak daha ziyade öğretilme maksadıyla işlenmesi ve tarihin hareket noktası olarak kullanılıp yazarın ele aldığı tarihî unsuru kendi bakış açısı çerçevesinde yeniden inşa etmesi… Tarihin ikinci tür işlenişi, hem tarihin farklı bir bakış açısıyla ortaya konulması hem de tarihe estetik bir hüviyet kazandırılması noktalarında önemlidir (Coşkun, 2007).

Kimi edebiyatçılarımızca romanlarında yalnızca savaş merkezli bir tarihten yararlanılarak konu seçimi ve kurgulamanın yapılması da çok sık rastlanan bir özelliktir. Bu durum Türkeş tarafından şöyle dile getirilmiştir.

İtiraf etmeliyiz ki romanımızda anti-militarist ya da savaş karşıtı ürünler yok denecek kadar az. Karşı cephede ise militarizme/savaşa övgüler düzen, Türkün savaşarak dünyayı dize getireceğini kurgulayan, hamasi bir edebiyat var (Türkeş, 2006:62-70).

İki ayrı disiplin olan Tarih ve Edebiyatın kulvarları farklı görünse de pek çok müşterek noktada birleştikleri de bir gerçektir. Tarih geçmişi konu alan bir bilim dalıdır. Edebiyat ise geçmişi, bugünü ve geleceği kucaklar. Edebiyat kökü geçmişte olan bir gelecektir. Geniş anlamda edebiyat yaşayan tarih anlamındadır (Karaalioğlu, 1980:10).

Mehmet Ali Kılıçbay “Edebi Bir Tür Olarak Tarih” başlıklı yazısında her ne kadar, “edebiyat tarihe kendi bakışını getirirken, onu hem oluşturmakta, hem yorumlamakta ve bir anlamda da yazmaktadır” diyerek tarihi kaydedilmiş gerçekler toplamı olarak düşündüğünü hissettirse de yazının sonuç cümleleri, kayda geçmiş tarihi bir kurgulama olarak algıladığını işaret etmektedir (Doğan, 2000:140).

Çocukların eğitimi söz konusu olduğunda ilköğretim yıllarında interdisipliner yaklaşımı benimsemek kaçınılmazdır. İnterdisipliner yaklaşım, değişik bilgi alanları arasındaki ilişkileri vurgulayan bir yaklaşım ve öğretim tarzıdır. İnterdisipliner yaklaşım, öğrenciye hayatı bütünüyle görmelerini sağlar, disiplinler arasındaki iç ilişkiyi gösterir, diğer konu alanları ile entegrasyonunu mümkün oldukça teşvik eder. İnterdisipliner yaklaşım arasında en önemlilerinden bir de korelasyon tarzıdır. Genellikle, Tarih derslerinin, Coğrafya, Edebiyat ve Vatandaşlık Bilgisi dersleri ile korelasyonu gündeme gelmiştir (Ata, 2000:159).

Edebiyat bütün toplumlarda kültürel kimliklerin üretilmesinde olumlu bir etken rolünü oynar ve oynamıştır (Çeri, 2000:25).

Edebiyat bilim dalı da, tarihçi için yeri geldiğince kaynak olabilmektedir. Tarihçi, edebiyat ürünlerinden istifade edebilmelidir. Tarih ve edebiyat iç içedir ve birbirine faydalı olan bilimlerdir (Köstüklü, 1998:16-17).

İlk yazılı metinlere baktığımızda, tarihin bir yandan efsane diğer yandan hükümdarları ve yaptıklarını övme şeklinde ortaya çıktığı görülmektedir. Bugün tarih bize, bizden önceki insanların durumlarını gösterdiği gibi, bizden sonra gelecek kuşaklara da geçmişin iyi ve kötü yanlarını göstererek, geçmişten ders almamızı sağlamaktadır. Bu noktada tarihin edebiyatla yakın ilişkisi ortaya çıkmaktadır (Öztürk, 1992:3).

Edebiyat temelinde tarihi roman, hikâye, destan ve öyküler çocukların tarihi öğrenmesinde ve tarihin ilgi çekici bir hal almasında etkilidir. Bu durum okullarımızda tarih öğretiminin gerçekleştiği sosyal bilgiler dersleri içinde kaynak oluşturmaktadır.

Edebi metinler aracılığıyla çocuklar kendilerini farklı zaman ve mekânlarda yaşamış/yaşayan insanlarla karşılaştırabilir; başka ülkelerdeki insanların yaşama şekillerini takdir eder. Bu onlarda empatik düşünme alışkanlığını geliştirir, karakter eğitimine katkıda bulunur. Edebi metinler, tarih bilincine sahip olan genç kuşakların çağa uyum sağlamalarına zemin hazırlar. Ayrıca edebi ürünler ideal bir sosyalleştirme aracıdır. Edebiyat kültürel kimliklerin oluşmasında da hayati bir yere sahiptir. Bu öneminden dolayı, Cumhuriyetin başından bugüne uygulanan bütün programlarda, Sosyal Bilgiler öğretiminde yazılı materyallere ve edebiyat ürünlerine yer verilmesi tavsiye edilmiştir (Öztürk-Otluoğlu, 2003:37).

Çocuk için seçilecek edebiyat ürünleri aşağıdaki niteliklere sahip olmalıdır: 1. Konuları ilgi çekici olmalıdır.

2. Çocuğun rahatça anlayabileceği seviyede, ancak düzgün bir ifade ile yazılmalıdır. İyi bir çocuk kitabı çocuğa iyi bir dil modeli sunmalıdır.

3. Çocukça değil çocuk için olmalıdır. Başka bir deyişle, çocuk için yazılacak kitaplar da en az yetişkinler için olanlar kadar edebi yönden güçlü, estetik olarak güzeli çağrıştıracak şekilde yazılmalıdır (Şirin, 1994:176).

Basılı materyaller en çok kullanılan öğretim materyalidir. Ders kitapları, dergiler, romanlar, ansiklopediler başlıca basılı materyaller arasında sayılabilir (Erden, Tarihsiz:193-194).

Edebiyat temelli olarak, Sosyal Bilgiler dersinde öğrencilere Atatürk’ün hayatını, Kurtuluş Savaşı’nı, Osmanlı Devleti’ni anlatan kitaplar Türk ulusu ile ilgili kahramanlık öyküleri, gezi ve inceleme kitapları tavsiye edilebilir (Erden, Tarihsiz:184).

Edebi ürünlerin kullanılması için, Sosyal Bilgiler Öğretim Programı’nın uygulanmasında öğretmenlere şu uyarılarda bulunulmaktadır:

• Öğretmen; konuları tarih ünitesi, coğrafya ünitesi, insan hakları ve vatandaşlık ünitesi diye ayrı ayrı değil, çok yönlü olarak işlemelidir. Coğrafya, tarih, insan hakları konuları ilişkilendirilerek milli bilinç, insan hakları ve tarih duyarlılığı oluşturulmaya çalışılmalıdır. Benzer şekilde edebi ürünler ve yazılı materyallerden (efsaneler, destanlar, masallar, atasözleri, halk hikâyeleri, türküler ve şiirler vb.) yararlanılarak Sosyal Bilgiler, Türkçe dersleriyle kaynaştırılmalı, öğrencilere vatan sevgisi kazandırılmalıdır.

• Öğretmen, öğrencileri milli, ahlâki, insani, manevi, kültürel değerler bakımından besleyici, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmede yol gösterici olmalıdır. Ayrıca derse ilişkin konuları sevdirecek roman, tarihi roman, hikâye, hatıra, gezi yazısı, şiir ve fıkra gibi edebi ürünleri okumaya teşvik etmeleri tavsiye edilmektedir (MEB, 2006b:7–9).