• Sonuç bulunamadı

Tarafların Algılarını Modelleme

Lojistik Yönetimi

Şekil 2.9: Ülkelerin Lojistik Giderleri (Tanyaş, 2005)

3.2. Kentsel Lojistiği Modelleme

3.2.7. Tarafların Algılarını Modelleme

Şirketlerin lojistik ve ulaşım rolleri onlar için daha önemli hale geldikçe (Heskett, 1977; Bowersox, 1986) ulaşım ve lojistik servislerin yapılanmasında önemli gelişmeler olmuştur. Bu da ekonomik değer ekleme kabiliyetleri ve uzamsal ve çevresel etkileri nedeniyle toplum için etkilerini artırmıştır. Aynı zamnda geçmiş yıllarda, birçok şirket kıyaslanabilir avantajları ve teknolojik yetkinliklerine paralel olarak çekirdek faaliyetleri üzerinde yoğunlaşmayı seçmiştir. Bağımsız şirketlerin rekabetçi pozisyonları, şirketin sağlayıcı, yönetici ve müşteri ağındandaki yeri ile yakından ilgilidir. Mevcut politika dokümanları ağ ekonomisi döneminin (EZ, 1999) başladığını göstermektedir. Bu dış etkenler nedeniyle, direkt veya endirekt etkilenen taraf sayısı artmıştır. Lojistik süreçleri temsil eden aktörlerin önemli oyuncular olması gibi doğrudan lojistik süreçlere bağlı olmayan ve lojistik kavramların

99

uygulanmasına sınırlar getiren taraflar arasındaki ilişkiler de önemlidir. Bu etkiler her zaman kolaylıkla görülemez fakat lojistik kavram geliştirilmesi için farklı yaklaşımlar gereklidir. DeBruijn ve tenHeuvelhof (Bruijn, 1995) taraf ağlarında dört önemli özelliği belirtmiştir:

a) Bağımsızlık

Aktörler işbirliği yapmadan amaçlarını gerçekleştiremezler çünkü diğer aktörlerin kaynaklarına (güçlerine, bilgilerine ve mali kaynaklarına) bağımlıdırlar

b) Koalisyonlar

Şirket aktörleri, farklı çıkarları olan bileşenleri temsil ettikleri için bireyler olarak değil koalisyonlar şeklinde davranırlar.

c) Geliştirmeme Eğilimi

Şirket aktörleri kendilerini çevreye kapamaya eğilimlidir ve işbirliğini zorlaştıracak kendi referans ve norm çerçevelerini geliştirirler.

d) Kararsızlık

Ağlardaki pozisyonlar ve ilişkiler sürekli değişikliğe uğramaktadır.

Yukarıdaki özelliklerden herbiri karar vermede engelleyici ve nümkün kılıcı faktörler olarak görülebilir. Bu katılımcı özelliklerinin dikkate alınması lojistik kavramlarının geliştirilmesinde önemli değişikliklere işaret ederler. İhtiyaç duyulan bu değişikliklere Thomas tarafından işaret edilmiştir (Thomas, 1996): “insan tarafından etkilenen ve uyum sağladığı çevre, bilimin tarafsız dünyası değil kendi dünyası, bilim adamlarının gördüğü toplum ve doğa değil kendi gördüğü toplum ve doğadır”. Analistin değişik faktörler arasında gördüğü ilişki değil bu faktörleri ne şekilde gördüğü eylemlerini yönlendirir. Daha kesin olmak gerekirse, aktörler kendilerinin sübjektif, büyük bir olasılıkla eksik ve yanlış algılarına, bu algılar gerçekmiş gibi davranırlar. Bu, güçlü bir şekilde Thomas’ın teoreminde dile getirilmiştir: “insanlar durumları gerçek olarak tanımlarlarsa,bunların sonuçları gerçektir. Thomas’ın teoremine göre bir durumun son modelinin peşinde koşmamalı fakat aktörlerin algılarındaki değişiklikleri yansıtan bir dizi model üzerinde yoğunlaşmalıdır. Bu dizi modellerin sağlamlığı gerçek ile ilşkilerinin derecesinde değil, aktörlerin gerçek onların gerçeği hakkında yaptıkları varsayımları yansıtmadaki hassasiyetinde ortaya

100

çıkmaktadır. Karar vermede modellemenin bu yorumu bizi dinamik aktör ağ analizi (DANA) (Bots,1999; Duin, 1998) denen modelleme yaklaşımına götürmektedir. Algı temelli modelleme aktörlerin nasıl düşündüklerine ve karar verdiklerine odaklanmaktadır. Amaçlarını gerçekleştirmek için aktörler stratejik olarak düşünmekte ve diğer aktörlerin hedeflerini ve hareketlerini öngörmektedirler. Diğer aktörlere olan bağımlılıklar, referans çerçeveleri ve olması muhtemel değişiklikler konusunda ne kadar fazla bilgi sahibi olurlarsa, stratejilerinin başarıya ulaşma olasılığı o kadar fazla olacaktır. Bu yönde fikir yürütmeye bağlı olarak ağlarla ilgili karar verme çalışmaları, karar vericilerin, katılımcıların ve analistlerin rolleri hakkında düşünmede temel bazı değişikliklere yol açmıştır (Fischer,1993). Karar vermenin uygulama gücüne sahip elit bir grup tarafından rasyonel çabası yerine politikanın ağ işbirlikçi aktörleri arasındaki etkileşimin sonucundaki bir politika perspektifi olarak ortaya çıkması ile yer değiştirmiştir. Bu bakış açısıyla, modelleme tekniklerinin analizine kuşbakışı bakarak, artan karmaşıklıklarına bağlı olarak bu teknikler aşağıda listelenmiştir:

 Tek aktör/çok faktör

 Dıştan bakanın kuşbakışıyla çok aktör/çok faktör  Bireysel katılımcının perspektifiyle çok aktör/çok faktör  Gizli gündemlerle çok aktör/çok faktör

Tek aktör / Çok faktör (seviye 1)

Karar verme süreci analizinde birinci yol (seviye 1) pek çok faktöre maruz kalan tek bir aktörün bakış açısıdır. Aslında bu karar verme sürecini destekleyen en alışılmış yoldur. Bir yönetici karşı karşıya olduğu problemi çözmekle yükümlüdür. Yöneticinin bakış açısıyla problem oryantasyonu faktörler arsındaki bağımsızlığı temsil eden ‘maddi’ karmaşıklığın anlaşılması üzerinde odaklanır. Araştırma aktivitelerinin pek çoğu sebeplerin, sayısal faktörlerin, doğru seçeneklerin seçilmesinin ve değerlendirilmesinin üzerinde odaklanır.

Çalışmanın sonucu katılımlarını gerekli kılarsa diğer aktörlerin katılımları da önerilir. Uygulanabilir teknikler genellikle çoklu kriter analizleri, fayda-yarar analizleri, olayları tarif edecek modelleme teknikleridir. Tarif edici modelleme tekniklerine örnek olarak Meadows’un akış modelleri gösterilebilir (Meadows,1991).

101

Dıştan bakanın perspektifiyle çok aktör / çok faktör (seviye 2):

Ele alınacak bir sonraki seviye (2) çok aktör veya katılımcı çevresidir. Problemleri sadece teknik olarak çözmek her zaman bunu yapmanın en iyi yolu değildir. Pek çok parti ve aktörün katılımının ele alınması gerekir. Bu çeşit analizlerde temel araştırma teması aktör bağlantılı faktörlerin ele alınmasıdır. Hangi faktör kim tarafından önemli görülmektedir? Yaygın olarak kullanılan yöntemler ağ ilişki modelleri (Lindenberg, 1983), oyun teorisinden çıkarılan oyun oturumları (Myerson, 1991) ve bilişsel haritalamadır (Eden, 1998). Bu tekniklerin pek çoğunun sosyal bilimlerde geçmişi vardır. Yöntemler bir global ve merkezi bakış açısından bakarak, bir nedensel modeli formüle etmeye çalışırlar. Anlamdaki değişiklikler aktörlerin düşünüşlerindeki zihinsel yapılanmalar yerine aktörlerin çıkarları ile açıklanırlar. Demek ki, karar analizinin bu safhasında teknikler aktörlere ve ilişkili faktörlere ışık tutan zengin bir resim oluştursa da, mantık yürütmenin önemli bir bölümü birçok bireysel aktör bakış açısı tarafından muhalif olan aksiyomlara dayanmaktadır. Bu dışta tutmalar nedeniyle kazanılan içgörünün sınırlı bir gerçekliği olduğunu söyleyebiliriz.

Bireysel katılımcının perspektifiyle çok aktör / çok faktör (seviye3):

Bu aşamada temel amaç aktörün gerçek algısını anlamaktır. Diğer aktörlere karşı süreçsel çevresini belirleyerek, aksiyon ve reaksiyonlarını anlamaya çalışırız. Thomas’a göre “insanlar gerçek olan şeyleri tanımlarlarsa, bunların sonuçları da gerçektir.” Literatürde pek çok araştırma aynı olaya işaret etmektedir: bir aktörün bireysel algısını tarif edecek stratejik davranışına ışık tutmaya (Wildavsky, 1993; Hoppe, 1998). Kültürel teori, konfigürasyon analizi (Klabbers, 1991), Q-yöntemi (McKeown, 1988), derinliğine mülakatlar ve metaforlar (Hoppe, 1998) bu algılara ve etkileşimlere içgörü sağlayan yöntemlerdir. Bu modelleme teknikleri bireysel davranışlar için daha detaylı içgörü sağlasa da, aktörler arasındaki etkileşim süreçleri daha farklı davranacaktır. Bu durumda sınırlanmış gerçekçiliğin geri dönüşünü kabul etmek zorunda kalacağız. Bu analist seviyesinde değil, bireysel aktör seviyesinde kendini gösterecektir. Her aktör kendi deneyimleriyle öğrenecek ve etkileşim sürecindeki mevcut rolünü güçlendirmek isteyecektir. Bireysel aktörlerin algılarını etkilemek üzere, aktörler arasındaki bilgi alışverişi stratejik olarak sunulacaktır ya da tam tersi olacaktır.

102 Gizli gündemlerle çok aktör / çok faktör (seviye 4):

Daha önce gördüğümüz gibi bazı aktörler stratejik olarak davranabilirler. Seçici bilgi sağlamak ve gizli ajendaların kullanımı stratejik olarak faaliyet gösteren bazı aktörlerin taktikleridir ve çok karmaşık bir aktör çevresi yaratabilirler. ‘Birşey söylemek’, ‘Birşey yapmak’, ‘böyle düşünmek’ bu çevrelerin özelliklerini belirten anahtar kelimelerdir. Bu seviyede yüksek oranda karmaşıklık kendini göstermektedir. Aktörler, faktörler ve ilişkiler üzerinde etki edebilecek elemanlar, muğlaklık, belirsizlik, karşılıklı bağımsızlık, ilişkiler ve toplumsal kısıtlardır. Bilebildiğimiz kadarıyla bu karmaşıklığı analiz edebilecek teknikler bulunmamaktadır. Demek ki analizin bu seviyesinde (4), araştırmacılar ve analistler bu karmaşıklığı ele almak için kendi duygularına göre davranmak durumundadır. 4. Seviyede Kent Lojistiği Anlaşmaları:

Taşımacılık sektöründe ve lojistik pazarında rekabet güçlü ve kar oranları düşüktür. Servis sektöründeki şirketler stratejik olarak davranmaktadırlar. Üçüncü parti lojistik anlaşmaların belirli bir geçerlilik süresi olması nedeniyle, şirketler bugün ve yarın iş ortakları olarak rekabette bulunabilirler. Halihazırda bazı şirketler satın alınmış olabilir. Bu satınalmalar stratejik usavurumun ve ana lojistik şirketlerin faaliyetlerinin sonucudur. Sadece lojistik pazarında faaliyet gösteren şirketler değil resmi kuruluşlar da stratejik olarak davranmaktadır. Pekçok yerel yönetim, şirketleri kendi alanlarında yatırım yapmaya yöneltmek üzere diğerleriyle rekabet halindedir. Aktörlerin anlayışlarının bir fotoğrafına ulaşabilmek için en detaylı analiz seviyesini seçmek durumundayız: gizli gündemlerle çok-aktör/çok-faktör durumu.

Bazı kişiler sadece duygulara dayalı analizlerin daha aşağıda ele alınabileceğini ve metodolojik olarak daha zayıf olduğunu öne sürmektedirler. Kristal kürelerle ve oyun kağıtlarıyla ilişkiler kolaylıkla kurulmaktadır.Ancak sadece duygularımızla bulunabilecek çözümler ve sonuçlar pekçok zaman karmaşık durumlara müdahele etmede kullanılabilir. Bazı müdahelelerin neden olduğunu açıklayamasak da, tesadüfi olmadıkları kesindir.

İyi duygu analizlerimizi (gut feeling analysis) daha kesin olarak ifade etmek amacıyla Dinamik Aktör Ağ Analizi (DANA – Dynamic Actor Network Analysis) denen bir yöntem geliştirilmiştir. Bu araç, aktörlerin çeşitli algılarının girilebileceği açık bir veritabanı olarak tasarlanmıştır. Grafik destekli bir Windows ortamı, bu aracı

103

bireysel aktörler tarafından çizilen sonuç şemaları (algılar) ile kolay kullanımlı bir araç haline getirmiştir. Aracın önemli bir özelliği sorgu yaratıcısıdır. Bize derin bir içgörü sağlayan bağımsız her tür algı çeşitli yollarla sorgulanabildiği gibi bu içgörü sadece aktörlerin ağına bağlı değildir ve kendi mantık yürütmemizi de keskinleştirmektedir. Bu aracın altında yatan modelleme dili, ağ paradigması temelinde inşa edilmiştir ve bilişsel haritalama ve yaklaşık sorgulamaya linguistik yaklaşımlar kavramları bünyesine katmıştır.

DANA Analizi her şeyi kapsayan bir arena tanımıyla başlamaktadır.

Arena=(isim,{aktör},{faktör},{ilişki},{kural},(analist görüşü)) (3.8) Bir arena aktörlerin oyun alanı olarak yorumlanabilir. Burada aktörlerin kendileri, faktörler veya önemli konular, aktörler arasındaki ilişkiler ve uyulması gereken kurallar yer alır. Arenanın bir bölümü olarak biz de analist görüşünü, bazı aktörlerin algılarıyla ve oyun simülasyonundaki sonraki aşamalarla karşılaştırmak üzere ekledik. Aktör tanımı aşağıdaki şekilde yapılmıştır:

Aktör:=(isim,{sıfat},(özel düşünce),(kamu sesi)) (3.9) Sıfatlar her bir aktör için tek olan faktörler veya araçlar olarak yorumlanmaktadır. Araçlar aktörlerin diğer faktörlere etkilerini ifade etmektedir. Aktör tanımı bize aynı zamanda aktörlerin stratejik davranışlarını tanımlama imkanını da vermektedir. Özel düşünce aktörün temel hedeflerini ve düşünce konularını içerir. Kamu sesi aktörün hedeflerini ve düşüncelerini iletme biçimiyle ilgilidir. Bu elemanların ikisi de algı olarak ele alınır. Algının tarifi Ramathian ve Hiat tarafından (Ramathian, 1989) olaylara dayanan varsayımlar, sonuca dönük varsayımlar, tabiat olaylarına yönelik varsayımlar ayrımlar yapılarak ele alınmıştır.

Özel düşünce:=({faktör},{bağlantı},{hedef}) (3.10) Kamu sesi:=({faktör},{bağlantı},{hedef}) (3.11) Aktörün varsayımları, kendisinin veya diğer aktörlerin spesifik sıfatlarını tanımlayan faktörlerle ilişkili olacaktır. Faktörler bir aktörün varolan durumdaki çevresinin algılanmasını temsil ederler.

Faktör:=(isim,durum) (3.12)

Durum faktörle ilişkili olan bir değer olabileceği gibi, bağıntısal bir operatör/imleyici içeren bir tanım veya kullanıcı tanımlı operatör/imleyici olarak da tanımlanabilir.

104

Durum:=değer| (operatör/yönetici ,değer) (3.13) Bağlantılar bir aktörün çevrelerinde meydana getirebilecekleri değişkleri temsil eden sonuçsal varsayımlardır. Bu varsayımlar aşağıdaki biçimdedir:

Bağlantı:=eğer(faktör,operatör,değer) (kesinlik,faktör,operatör/yönetici) ise tersine çevrilebilir. (3.14) Kesinlik terimiyle sonuçsal tanıma bir olma olasılığı atarız. Analist ‘mümkün olan’, ‘olasılıkla’, ‘kesinlikle’ gibi deyimler kullanabilir. Tersine çevrilebilir deyimi bu sonuçsal ilişkinin ters çevrileceğini gösteren bir boolean alanıdır. Algıların en son elemanları hedeflerdir. Hedefler bir aktörün hangi değişikliklerin istenir veya istenemez olduğunu ele almasında kullanılır:

Hedef:=(ısrar, faktör) (3.15) Bir aktör, bir hedefi diğerlerinden daha ısrarlı olarak kovaladığı için, ‘mümkünse’, ‘tercihen’, ‘tamamiyle’ gibi deyimlerin analist tarafından yerine konması için bir bulanık dil yapısı kullanmaktayız. Aktörün bir hedefle ilgili ısrarı, aktörlerin araçların alternatif kullanımları ile ilgili seçimleri yaparken gerek duydukları değerlendirme mekanizmalarında kullanılır.

İlişki:={(isim,tip aktör1,aktör2;geçişken,dönüşlü,tersine çevrilebilir,değer)} (3.16) İlişkilerin aktörlerde örn:aktörlerin algılarında önemli etkileri vardır. İlişkinin tipi ilişkinin hiyerarşik ideolojiye mi yoksa sempati ve güvene bağlı olup olmadığını gösterir. Geçişken, dönüşlü, tersine çevrilebilir sıfatlarının kullanılması olağandır. İlişkinin son terimi, bu ilişkinin yoğunluğu olarak yorumlanabilecek ‘değer’ dir. Kavramsal modelleme dile halen geliştirme aşamasındadır fakat bu dilin sık kullanımı dilin anlatım kabiliyetini doğrulayan zengin bir temele işaret etmektedir. Bir sonraki bölümde kent dağıtımı temelinde modelleme çevresinin bazı konularına yer vereceğiz.

Şehirlerimizin tarihsel merkezleri alışveriş ve eğlence için elverişli ortamlar oluşturmaktadır. Yaşam çevresinin kallitesi kamyonlar tarafından yaratılan gürültü ve hava kirliliğinden etkilenmektedir. Kamyonların boşaltılması sırasında çevreye çeşitli zarar verici gazlar çıkmaktadır. 90’lı yılların başlarında kent dağıtım merkezleri oluşturulması kavramı Hollandalı belediyeler için artan önemde ilgi kaynağı oldu. Şehrin kenarında organize edilecek bir dağıtım merkezinin, iç şehrin

105

kalitesini artıracak sağlam bir temel oluşturacağı düşünüldü. Kent dağıtım merkezi kavramının, trafiği azaltmak, zaman kazanmak, güvenilir bir şekilde teslimat yapmak, gürültü azaltılması gibi pek çok olumlu etkisinin olacağı belirlendi. 1977 yılında Hollanda’da kent dağıtım merkezlerinin gerçek hayattaki uygulamaları, bunların fonksiyonu konusunda bazı kritik sorulara yol açtı. Tamamına bakarsak kent dağıtım merkezleri için olan talebin toplam boyutu tahmin edilen kadar fazla değildi. İdari, lojistik, yönetimsel ve kanuni teşvikler yeni dağıtım kavramlarına geçişe yol açmadı, çünkü dağıtıcıların, devletin ve dükkan sahiplerinin davranışları derinliğine analiz edilmemişti. Kent dağıtım merkezleri kavramı değerlendirildiğinde kavramın işe yaramadığı sonucuna varlabilir.

DANA araç kutusu ile aktörlerin algılarını araştırmamız mümkün olmuştur. Algılardaki farklılıkların analizi, bölgesel belediyeler tarafından ele alınan politika önlemlerinin yetersizlikleri konusunda bakışımızı netleştirmiştir. Daha kesin olarak bakıldığında belediyelerin birçoğu şehir zaman aralıklarını gündeme getirmiştir. Nakliyeciler sadece bu belirli zaman aralıklarında iç şehire girebilmekte ve alıcılarına teslimat yapabilmektedir. Bu aralıkların dışında taşıyıcıların teslimat yapmasına izin verilmemekte ve bölgesel polis tarafından yakalandıklarında ciddi cezalara çarptırılmaktadır. Belediyenin algısı, bu halk dağıtım merkezlerinin yoğun olarak kullanılması yönündeydi. Bağlantı cümlesi şu şekilde ifade edilmiştir:

Eğer <Belediye> <zaman pencerelerini> kurarsa <halk dağıtım merkezlerinin kullanılması>< doğal olarak><artacaktır>.

Nakliyecilerin halkın sesi algıları, bizi ters bir düşünce yoluna itmektedir. Genellikle taşıyıcılar rotaları birden fazla şehir için daha etkin olarak planlamaktadır. Birçok şehirde zaman pencereleri birbirine benzemektedir: Şehire 7 a.m.’den sonra girmek ve 11 a.m’den önce ayrılmak. Bu kısıtları karşılamak için nakliyeciler etkin rotalarını iki veya daha fazla alt-rota şeklinde bozmaktadırlar. Rotayı bozmanın sonucu olark taşıyıcılar (aynı) talebi karşılamak üzere daha fazla sayıda kamyon kullanacaktır. Bu da şehirler etrafındaki bu spesifik zaman aralığındaki trafik sıkışıklığını en yüksek seviyeye getirecektir. Demek ki zaman pencerelerinin kullanımı daha ağır kamyonların kullanılmasına ve trafiğin artmasına yol açacaktır.

‘Ağır kamyonlar’ ve’zaman pencerelerini kur’ bağlantı cümleleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır:

106

Eğer<belediye> <zaman pencerelerini kurarsa> <ağır kamyonlar> <kesinlikle><artacaktır>

Belediye ile görüş alışverişinde bulunan nakliyeciler daha fazla ağır kamyon kullanıldığında halk dağıtım merkezlerinin kullanımının daha olası olduğuna işaret etmektedir. Bu aşağıdaki cümlede yansıtılmıştır:

Eğer <Nakliyeci ağır kamyonları><artarsa><halk dağıtım merkezlerinin belediyece kullanımı><büyük bir olasılıkla><artacaktır>

Araç, aktörlerin bağımsız hedefleri ile sonuç açısından ilişkili olduğu halde, hedeflerin şiddeti (rengi) açısından bir çatışma durumunun ortaya çıkması için nedenler mevcuttur. Renklendirmenin yoğunluğu hedef dercesinin temsili ile ilişkilidir.

Şimdiye kadar bireysel katılımcı perspektifinden çok-aktör / çok-faktör analizinin (seviye 3) küçük bir bölümünü ele aldık. Açıkça bazı çatışma durumlarına işaret ettik. Aktörler tarafından oynanan stratejik roller henüz analiz edilmemiştir. Demek ki analizimizi seviye 4 analizine uzatmak durumundayız. Bu analiz yönteminin bir parçası olarak, aktörlerin algıları özel düşünce ve halkın sesi olarak ayrılmaktadır. Taşıma pazarındaki rekabet yoğun olduğu için, hiçbir taşıyıcı müşterilerinin bir kısmından vazgeçmek ve pazar payında azalmaya yol açmak niyetinde değildir. Ana hedefleri mümkün olan tüm yollarla pazar paylarını artırmaktır.

<Zaman pencerelerini kur> aracına bir tepki olarak taşıyıcılar bu önlemi dikkate almayacaktır. Zaman pencerelerini reddederek zaman baskısından kurtulacak ve ağır kamyonlarının kullanımını kontrol edebileceklerdir.

Kontrol argümanı aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır:

Eğer<taşıyıcı><zaman pencerelerini reddederse><ağır kamyon taşıyıcısı><doğal olarak><biraz><artacaktır.>

Pratikte çatışma gerçekleşti. Taşıyıcılar yeni kamyonlara yatırım yapmadılar ve taleplerinde düşüşe izin vermediler. Kent ve çevre yollarda aynı miktarda kamyon belirlendi. Zaman pencerelerinin dışında büyük kamyonlar şehrin en merkezinde yükleme ve boşaltma yaptılar. İzin verilmeyen dağıtım alanlarının önlerinde kamyonlarını elle veya el kamyonlarıyla boşalttılar. Bu durum nedeniyle taşıyıcılar

107

için zaman baskısı oldukça şiddetliydi. Aynı zamnda polis, bu işyüküyle ilişkili trafik problemlerini çözmeye hazırlıklı değildi.

Zaman pencerelerinin kent dağıtımında bu sınırlı kullanımıyla bağımsız aktörlerin algılarının nasıl modellenebileceğini göstermiş olduk. Aktörlerin stratejik davranışlarını ele alırsak,spesifik önlemler almanın sonuçlarını etraflıca inceleyebilmek için 4.seviye bir analiz yapmamız gerekli olur.Özel olarak ‘söylenen’ halkın sesi ile ‘düşünülen’ özel düşünceler arasındaki ayrım, muhtemel çatışmaların ve karşı reaksiyonların belirlenmesi için fırsatlar sunar.

Destekleyici araç DANA’nın kullanımı ile kent dağıtım merkezlerinin devreye alınmasındaki ciddi güçlükler belirlenmiştir. Grafiksel arayüz, örn:faktörler, araçlar ve hedefler arasındaki sonuç ilişkileri aktörlerin algılarındaki varsayımların keskinleştirilmesi ve netleştirilmesine yardım eder. Pekçok aktörün içinde olduğu koşullarda, veritabanı birinci olarakkendi büyük hafızamız olarak rol oynar. İkinci olarak birbirlerinin hedeflerindeki çelişkiler ve aracın spesifik kullanımından doğan olası etkilerile beraber her bağımsız aktörün hedef ve faktörlerindeki algılarını incelemeyi mümkün kılar.

DANA’nın geliştirilmesi sırasında, kavramsal dilimizin diğer teknikler karşısındaki yeri üzerinde dülşündük. Artan karmaşıklık oranlarındaki sınıflandırmalar değişik karar verme tekniklerini karşılaştırmada bir çerçeve oluşturmamızı mümkün kıldı. Araç çok sayıda aktörün modelenmesinde çok kullanıcılı bir ortamda uygulanabilir kılındı. Bu geliştirmelerle aracımız grup destek sistemleri alanında sınıflandırılabilir. Bu ‘soft-OR’ dan (Checkland, 1990) türetilen bilgi ve teknikler aracın ve metodolojinin güçlendirilmesi için kullanılmıştır.

Thomas’ın teoreminden yola çıkan bir mantık yürütmeyle, aktörler için geçerli olan tüm yönlerin entegre edildiği tek bir genel model oluşturmak mümkün değildir. Bu nedenle, nitel faktörler ve belirsizliklerle ilgili algıları temsil etmeye yetenekli bir dizi birbiriyle ilişkili modeli kapsayan, tam bir metodolojik taşıma çerçevesini