• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I: TARIMSAL FAALİYET, TARIM İŞLETMELERİ VE BALIK

1.1. Tarımsal Faaliyet

1.1.4. Tarımsal Faaliyetlerin Ülke Ekonomisine Katkısı

Tarımın ülke ekonomisine olan katkısının ölçülmesi ile ilgili yapılan çalışmaların çoğunda tarımın gelişmesi ile ekonomik kalkınma arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu sonucuna varılmıştır. Tarımsal faaliyetlerin ülke ekonomisine katkısı genel olarak literatürde altı başlık altında incelenmektedir. Bunlar; nüfus ve işgücüne katkısı, beslenmeye katkısı, milli gelire katkısı, sanayi sektörüne katkısı, dış ticarete katkısı ve vergi katkısı şeklindedir.

1.1.4.1. Nüfus ve İşgücüne Katkısı

Ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşamlarında nüfusun önemi büyüktür. Bir ülkenin nüfusu hakkında fikir beyan edebilmek için, ülkenin nüfus yoğunluğu, nüfus hareketleri, nüfusun cinsiyet-yaş-mesleklere göre dağılımı, nüfusun ekonomik ve sosyal nitelikleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir.

Dünyanın nüfusu günden güne hızlıca artmaktadır. Başka ülkelerin nüfus artış oranları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin nüfus artış hızının oldukça yüksek olduğu ortaya çıkar. Son sayıma göre 2000-2009 döneminde yıllık nüfus artış oranı %1.41 olarak gerçekleşmiştir. Bir ülkede nüfus artış hızının yüksek ya da düşük olması, o ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyi ve üretim potansiyeli ile yakından ilişkilidir. Nüfus artışının etkisi Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Halk Cumhuriyeti’nde aynı değildir. Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerde hızlı nüfus artışı istenen bir durum değilken, işsizliğe neden olmaması koşuluyla, gelişmiş ülkelerde nüfus artışı yararlı olabilir (Çetin, 2010:17-18).

Tarım sektörü, ülke nüfusunun önemli bir kısmına istihdam sağlamaktadır. Tarım sektörü, diğer sektörlere işgücü transferi sağlamasının yanında, nüfusun çoğunluğuna da istihdam etmesi bakımından önemli bir soysal denge görevini de yerine getirmektedir (Özkan, 2001:25).

Tablo 7’de de görüldüğü gibi ülkemizde sanayi ve hizmet sektöründe istihdamın artmasına rağmen, tarım sektöründe azaldığı gözlenmektedir.

Tablo 7: Aktif Nüfusun Sektörlere Göre Dağılımı (Bin)

Sektörler 1988 1992 1996 2000 2004 2008 2010

Tarım 8.249 8.718 9.259 7.769 7.400 6.122 6.233

Sanayi 2.806 3.135 3.487 3.810 3.988 4.383 4.536

Hizmet 6.699 7.587 8.451 10.001 10.403 10.381 11.139

Kaynak: http://ekutup.dpt.gov.tr, (ET: 01.10.2010) ve TUİK verileri.

1.1.4.2. Beslenmeye Katkısı

Yetersiz ve dengesiz beslenmenin toplum sağlığını olumsuz yönde etkilediği, sosyal ve ekonomik kalkınmayı yavaşlattığı dikkate alınırsa, tarımın, beslenme açısından önemi açıkça ortaya çıkar (Açıl ve Demirci, 1984:27). Nüfusun hızla artması, insanların ihtiyaçlarının çeşitlenmesi gıda sorununu da beraberinde getireceği açıktır. İnsan,

yeme-içme gibi temel ihtiyacını gidermeden yaşamını devam ettirmesi düşünülemez. Bu ihtiyaçları karışlayacak başlıca sektör de, tarımdır. Tarım sektörü, insanın hayatını devam ettirebilmesi için gerekli olan ürünleri sunmakta veya bu ürünlerin sanayi sektörü tarafından işlenerek daha kullanıma uygun şekillerde sunumunu sağlamaktadır.

Günümüzde beslenme konusu gittikçe önemini artırmakta ve hızla artan nüfusumuz nedeniyle çözüm güçleşmektedir. Aslında sorun yalnızca artan nüfusun beslenmesi değil, mevcut nüfusun çeşitlenen ve artan gıda tüketim alışkanlıklarına da karşılık verebilmektir. Önümüzdeki yıllarda tarımın bu açıdan daha çok önem kazanacağı açıktır (Çetin, 2010:30).

Sanayileşmiş ülkelerde tarıma önem verilmesinin nedeni; tarımın toplam hasıla içindeki payından çok, ülke nüfusunu beslemesi açısından sahip olduğu stratejik önemdir (Deran, 2005:27). Bu açıdan bakıldığında gelişmekte olan ülkelerin ortak dezavantajlarına sahip olan ülkemiz, her türlü gıda maddesini bol miktarda yetiştirme olanağına sahip, birkaç istisna dışında, kendi kendine yetebilen ender, şanslı ülkelerden biridir (Tuncer, 1990:2).

1.1.4.3. Milli Gelire Katkısı

Milli gelir (Gayri Safi Milli Hasıla), bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatları dikkate alınarak ifade edilen parasal tutarıdır. Ülkelerin ve sektörlerin gelişmişlik düzeylerini karşılaştırmak için kullanılan ölçütlerden birisi, satın alma gücü standardına göre hesaplanan kişi başına milli gelirdir.

Tarım sektörü; milli gelir sıralamasında istihdamda olduğu gibi yıllar itibariyle azalan bir seyir izlemiştir. 1923 yılında %43,1 olan milli gelir içerisindeki payı, 1968 yılında %33’e, 1995 yılında %14,5’e, 2005 yılında ise %11,4’e gerilemiştir. Ancak bu azalışlara bakarak tarımın önemini kaybettiği anlamı çıkarılmamalıdır. Nitekim yıllar itibariyle tarımın üretim değeri mutlak olarak devamlı artış göstermektedir. Sanayi ve inşaat sektörlerindeki milli gelir artışlarının, tarım kesimindeki artıştan daha hızlı oluşu bu nisbi azalışa neden olmaktadır (Açıl ve Demirci, 1984:31). Diğer sektörlere göre tarım sektörünün gerilemesine rağmen, sanayi sektörünün içinde tarıma dayalı imalat sanayinin önemli bir yer tuttuğu dikkate alınırsa, tarımın halen ülke ekonomisindeki önemini koruduğu görülmektedir (Çetin, 2010:35).

Tablo 8: Ülkemizin Milli Gelirinin Sektörel Dağılımı (Yüzde)

Yıllar Tarım Sanayi Hizmet Toplam

1923 43,1 10,6 46,3 100,00 1948 44,3 12,8 42,8 100,00 1968 33 17,1 49,8 100,00 1978 23,1 21,7 55,2 100,00 1988 18,3 25,1 56,7 100,00 1993 14,5 26,5 59 100,00 1995 14,5 27,7 57,8 100,00 2000 13,1 27,8 59,1 100,00 2005 11,4 28,9 59,7 100,00

Kaynak: DİE (1995), Çetin (2010:34) ve TÜİK (2011).

1.1.4.4. Sanayi Sektörüne Katkısı

Tarımsal faaliyetler sonucu üretilen ürünler direkt olarak beslenmede kullanılmasının yanında sanayi sektörünün hammadde ihtiyacının karşılanması için de kullanılır. Gelişmekte olan ülkelerin sanayileri gıda, tekstil gibi tarımsal girdilere dayanır. Bu bağlamda sanayi sektörünün, kendine hammadde arzı sunan tarım sektörüne bağımlı olduğu söylenebilir. Ülkelerin sanayileşme derecesine göre, tarımın toplam üretim girdileri içindeki payı farklılık göstermektedir. Gelişmekte olan ülkemizde tarım sektörünün toplam üretim girdileri içindeki payı, gelişmiş ülkelere göre fazladır (Dura, 1987:33).

Ülkemizde tarımın, tarım dışı sektörlere sağladığı üretim girdi miktarı büyük öneme sahiptir. Türkiye’de 1963 yılında toplam ara tüketim mallarının yaklaşık %48’ini tarım sektörü üretmiştir. Yapılan araştırmalara göre, bu oranın 1968’de %27, 1973’te %26, 1979’da %19 ve 1985’de %13 olduğunu göstermektedir. Günümüzde bu oranın daha da düşük olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek olduğu görülür. Örneğin; ABD ve İngiltere’de tarımın sanayiye sağladığı ara mal girdi oranı %1’den azdır (Dura, 1987:33). Türkiye’de bu oranın yüksek olması sanayinin önemli ölçüde tarıma dayalı olduğunun göstergesidir (Deran, 2005:28).

1.1.4.5. Dış Ticarete Katkısı

Türk ekonomisinde tarım ürünleri ve tarıma dayalı sanayi ürünleri ihracatı üretimi artırmaya ve büyümeye katkı sağlamaktadır. Ayrıca, ihracat yoluyla sağlanan döviz girdileri, yatırım malı ve sanayi için ara malların ithalinde kullanılacağından

dayalı sanayi ürünlerini daha ucuz maliyetle üretme imkanına sahip olan ülkemiz, bunları ihraç ederek, kıt ve pahalı girdilere dayanan malları ithal etmesi üretim kaynaklarının daha etkin biçimde kullanılmasını sağlayacaktır (Olalı ve Duymaz, 1987:173-175).

Bir ülkenin ihracatının sağlıklı bir gelişmeye sahip olup olmadığının göstergelerinden birisi ihracatın çeşitli ülkelere ve mallara dağılımıdır. Sadece belirli malların birkaç ülkeye satılması ihracatta dalgalanma ve belirsizliğe yol açacağından, ihracatın değişik ülkelere ve ürünlere yayılması bu sakıncaları ortadan kaldıracaktır (Şenyurt ve Emeksiz, 1995:212). Türkiye, tarım ürünleri ihracatında AB ülkeleri ve ABD başta olmak üzere birçok ülkeye fındık, kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm, tütün, zeytinyağı, pamuk, bakliyat, yaş sebze ve meyve ihracatı yapmakta ve bu ürünlerin ihracatında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır (Demirkol, 2006:11).

Tablo 9: Ülkemiz İhracatının Sektörel Dağılımı

Yıllar Tarım Madencilik Sanayi Toplam

1994 12,7 1,5 85,7 100,00 1996 9,3 1,6 88,4 100,00 1998 8,7 1,3 89,2 100,00 2000 6,0 1,4 91,9 100,00 2002 4,9 1,1 93,5 100,00 2004 4,0 1,0 94,3 100,00

Kaynak: http://ekutup.dpt.gov.tr, (ET: 04.10.2010).

Ülkemizde tarım sektörünün ihracattaki payı yıllar itibariyle azalmaktadır. Fakat bu azalışa bakarak tarımın önemsiz olduğu sonucuna varılmamalıdır. Çünkü tarım sektörü, sanayi sektörünün ihtiyaç duyduğu hammadde ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktadır. Başka bir anlatımla tarım sektörü sanayi sektörüne girdi arzı sağlamaktadır. Dolayısıyla, tarım sektörünün gelişmesi demek sanayi sektörünün gelişmesi demektir denilebilir.

1.1.4.6. Vergi Katkısı

Sanayi sektörü başta olmak üzere bütün sektörlerin ihtiyaç duyduğu sermayenin, tarım kesiminden alınan vergilerin devlet tarafından kullanılmasıyla giderilmesi mümkündür. Bir başka anlatımla, tarımdan tarım dışı sektörlere kaynak transferi yapılarak sektörlerin sermaye ihtiyacı karşılanabilir. Bunun bir örneği daha önce Japonya’da gerçekleşmiştir. Japonya, tarım sektöründen sağladığı ağır arazi vergilerini sanayi programlarının

finansmanında kullanarak sanayi hamlesini başlatmıştır. Benzer bir uygulamanın örneği de Rusya’da görülmüştür. Rusya “Cebri Tahıl Teslimi” yoluyla sanayileşme programına kaynak oluşturmuştur (Olalı ve Duymaz, 1987:178, Dura, 1987:178).

Ülkemizde tarım sektörünün vergilendirilmesi yıllardır ihmal edilmiştir. İlk olarak 1960 yılında çıkartılan Gelir Vergisi Kanunu ile zirai kazançların gelir vergisi kapsamında vergilendirilmesi esası kabul edilmişse de, daha sonra uygulamaya konulan muafiyet ve istisnalar nedeni ile bu vergilendirme usulünde başarı sağlanamamıştır (Tuncer, 1990:22).